Depremin çözümü nitelikli kentsel dönüşüm!
17 Ağustos depreminin üzerinden tam 18 yıl geçti. Resmi verilere göre, Türkiye’de son 114 yılda büyüklüğü 6 ve üzerinde gerçekleşen 56 depremde, 81 bin 637 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Tamer Son, yaşanılan depremlerin nitelikli kentsel dönüşüm için ikaz niteliği taşıdığını ifade etti.
17 Ağustos depreminin 18. yıldönümü kapsamında açıklamalarda bulunan Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 92'sinin deprem kuşağında bulunduğunu ve nüfusun yüzde 95'inin deprem tehdidi altında yaşadığını hatırlattı. Resmi verilere göre, Türkiye’de 1903 yılından bu yana geçen 114 yılda büyüklüğü 6 ve üzerinde gerçekleşen 56 depremde, 81 bin 637 kişinin yaşamını yitirdiğini söyleyen Tamer Son, yaşanılan depremlerin kentsel dönüşüm için ikaz niteliği taşıdığını vurguladı.
Henüz geçmiş acıların yaralarını saramamışken adım adım yaklaşan Marmara depremi başta olmak üzere olası tüm depremlerin çözümünün nitelikli kentsel dönüşüm olduğunun altını çizen Tamer Son, sözlerine şöyle devam etti; “Türkiye’nin 20 milyonu aşan yapı stoğunun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ı ise 20 yaşın üzerindeki konutlardan oluşuyor. Bu duruma çözüm olarak 2012 yılında başlatılan kentsel dönüşümde yenilenmesi hedeflenen 6,5 milyon binaya karşın, bugüne kadar kentsel dönüşüm sürecine girebilmiş bina sayısı 120 binde kaldı. Olası bir depremde yaşanabilecek kayıpların önlenmesi için öncelikli olan bu 6,5 milyon binanın acilen yenilenmesi gerekiyor. Bu noktada kentsel dönüşüm sürecinde Deprem Yönetmeliği’ne uygun güvenli binaların inşa edilmesi kritik önem taşıyor.”
Kentsel dönüşüm fırsat yarışına dönüşmemeli!
6306 Sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası’nın uygulama yönetmeliğinde yapılan radikal değişikliklerle bina yenileme sürecinin artık çok daha hızlı ilerleyeceğine dikkat çeken Son, “Ülkemiz için yolu, altyapısı, yeşil alanı ve sosyal imkanları ile planlı, sağlıklı ve sürdürülebilir şehirler ancak kentsel dönüşümle sağlanabilir. Şehir planlamasını bütüncül ve sistematik bir anlayışla yapmak, gelecek nesillere kaliteli yaşam imkanı tanımak ve olası felaketlerde kayıpları en aza indirgemek için kentsel dönüşüm fırsatını iyi değerlendirmek gerekiyor. 2012 yılında başlatılan bu süreç aslında 1999 depremi sonrası kaybedilen onca zamanı bir nebze de olsa telafi edecek gibi görünüyor. Ancak yine de her şey insanımızda bitiyor. Kentsel dönüşümü fırsat yarışına çevirmeye çalışmak yerine çözümcül bir yaklaşımla ilerlenirse tüm hedefler gerçeğe dönüşebilir ve insanlarımız hak ettikleri nitelikli konutlarda güven ve huzur içinde yaşayabilirler” şeklinde konuştu.
Binalar depremde sığınılacak güvenli limanlara dönüşmeli
Binaların deprem anında kaçılacak değil, aksine içine güvenle sığınılacak güvenli liman olması gerektiğini belirten Son, “Kentsel dönüşüm, deprem gerçeği ile yaşayan Türkiye için adeta milli bir dava olmalı. Dönüşümle birlikte Deprem Yönetmeliği’ne uygun olarak, kaliteli malzemeler ve en son inşaat teknolojileri ile inşa edilmiş binaların sayısı hızla artacak. Bu noktada tüketicilerin de hem konut seçerken gerekli sorgulamaları yapmaları hem de binalarını yeniletme sürecinde mühendislik ve mimarlık hizmetlerine gereken hassasiyeti gösteren güvenilir firmaları tercih etmeleri çok önemli. Zemin etüdünden projelendirmeye, malzeme kalitesinden yapım faaliyetine kadar bina üretim sürecinin her aşamasında alınacak mühendislik hizmetinin yapıların güvenli ve sürdürülebilir olmasının en önemli teminatı olduğunu unutmamak gerekiyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.