Dogo’nun Roma mağazası açılıyor!
Dogo bir tasarım şirketi. Gökhan Peksarı ise bu şirketin kurucusu. Peksarı Türkiye'de bir ilki hayata geçirerek ayakkabıya baskı yaptı. Bugün eğlenceli tasarımlardan oluşan koleksiyonu 67 ülkede satılıyor. Şimdi sırada stratejik bir ortakla global bir marka olmak var…
Gökhan Peksarı ve kardeşi Gökçe Peksarı’nın 2006’da İzmir’de kurduğu tasarım ürünleri şirketi Dogo, bugün dünyanın dört bir yanına satış yapan bir işletme haline geldi. Firma, ayakkabı ve çantalara dijital baskı uygulayarak yaptığı renkli tasarımları Amazon gibi dünya devi e-ticaret kanallarıyla işbirliği yaparak tüm dünyaya ulaştırıyor. İnternet üzerinden yaptığı ihracatla kısa sürede hızlı yol alan firma, elde ettiği başarıyla TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) E-İhracat ödülünü aldı. Sadece online satışla yetinmeyen talebi görünce mağazalaşmaya başlayan Dogo, Türkiye’de Taksim, Kadıköy gibi yaya trafiğinin yoğun olduğu yerlerde başladığı mağazalaşma atağını yurtdışına da taşıdı. Halen aralarında Amerika, İspanya, Fransa, Lübnan ve İran’ın da olduğu 17 ülkede mağazası var.
Dijital baskıyı şık, sanatsal ve giyilebilir ürünlere dönüştüren şirket, ayakkabıya dijital baskı yaparak yepyeni bir işkolu ortaya çıkardı. Bugüne kadar 5 bin adedin üzerinde orijinal tasarımı
Ayakkabıdan çantaya, tekstilden dekoratif ürünlere uzanan geniş bir ürün yelpazesine uyguladı. Para dergisinden Çiğdem Yücesoy Subaşı, İzmir Alsancak’ta kurulu tesisinde 140 çalışana ulaşan Dogo’nun fikir babası ve yönetim kurulu başkanı Gökhan Peksarı ile konuştu.
1-Dogo fikri nasıl ortaya çıktı?
Dogo, tasarım meraklısı iki kardeşin oluşturduğu bir proje. Ben ve kız kardeşim Gökçe, kendimizi tasarım dünyasına yakın hissediyorduk. Annem ve babam inşaat sektöründe iş yapıyorlardı, bu nedenle bizim de aynı sektörde bulunmamız konusunda çok istekliydiler. Önümüzde iki seçenek vardı; ya mimar anne ve inşaat mühendisi babanın çocukları olarak inşaatta iş yapacaktık ya da mutlu olacağımız başka bir yöntem geliştirecektik. İlk olarak İzmir’de bir tasarım şirketinin franchisingi olduk. Küçük mobilya, ev aksesuarları, tasarım ürünleri, hediyelikler gibi birçok ürünün satışını yaptığımız bir mağaza açtık. 2003’te başladığımız bu işi devam ettirmek istemedik. Anladık ki perakendecilik bizi mutlu etmiyor. Tasarım yapabileceğimiz bir ajans kurma yoluna gittik. O günlerde Türk değerleri ve motifleri yükselişteydi. Bu rüzgarı arkamıza aldık ve 2006’da Turqs markasıyla Kültür Bakanlığı’na ürünler hazırladık.
Gelen yabancı misafirlere yönelik oluşturulan bu markaya yaptığımız baskılı ürünler çok sevildi. Tasarımları görenler iç piyasaya da yapın önerisi getirince harekete geçtik. Unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizi gün yüzüne çıkararak, Türk gençlerine hatırlatmayı doğru bulduk. Ve iç piyasaya satışa başladık. Tarihi değerlerimizin fotoğraf ve figürlerini bastığımız tişörtlerimiz satış patlaması yaptı. Çok ses getiren bu koleksiyonla birlikte bu kez kendi ürünlerimizi satarak perakende işine girmiş olduk.
2-Şimdiki büyüklüğe nasıl geldiniz?
Turqs markası ve şirketlere yaptığımız benzer baskı işleri bize ajans mantığıyla projeyi ele alarak 360 derece bakmayı öğretti. Farklı olmayı ve yenilikleri seven genç bir ekip olarak erken dönemde internetle tanıştık. Web sitemizi hazırlayarak e-ticarete başladık. O günlerde gelişen teknoloji, ürünlerin kişiselleştirilmesi ihtiyacını doğurmuştu. Yeni ve kişiye özel ürünler yaparak ilerlememiz gerektiğini çok kısa sürede anladık. Bu trendi Dogo markasıyla ilk görenlerden olduk. Inovasyonun önemine hep inanıyorduk ve işimize inovasyonu eklemenin zamanı gelmişti. Çok basit işler yaptık. Cep telefonları ve notebooklar birbirlerine o kadar çok benziyorlardı ki onlara biraz tasarımsal dokunuşlar eklemek para kazandırır diye düşündük ve DoGoskinz markasıyla DoGo markasının hikayesi başladı. Ürün geliştirme ile biraz daha az zaman geçirebilseydik, dünyada telefonlara sticker üreten ilk marka olacaktık. Ama olmadı, Kanadalı tasarım devi GelaSkin firması bizden önce davrandı. Ama biz de hemen arkasından üretime geçerek dünyada ikinci olduk. İnsanlar simsiyah teknolojik cihazlarını sunduğumuz yüzlerce tasarımla renklendirmeyi çok sevdiler. Biz de iyi bir fikirle daha kolay ve rakipsiz para kazanma fikrini...
3-Ne kadarlık satış yaptınız?
100 binlerce adet... Türkiye sahip olduğu genç nüfusu ve kredi kartı penetrasyonu ile o yıllarda internet perakendeciliğinde çok hızlı yol alıyordu. Alışveriş sitesi Markafoni ile daha kuruluşunda tanıştım. Kendi web sitemizden bizi mutlu edecek kadar ürün sattığımız halde Markafoni’ye inandık. İşbirliği yaparak ürünlerimizi bu kanal üzerinden de satışa sunduk.
Bu sayede satışlarımız çok hızlı arttı. Biz de baskıya iyice ısınmıştık ve baskılı çanta üretmek için doğru zamandı. Baskılı çantalarımız da büyük ilgi gördü. Makinelerimiz malzemelerimiz var farklı ne yapabiliriz diye düşünürken internetten dijital tablo satışı yapma fikrini bulduk. Dijital tabloyu biz bulmadık, ama ilk kez Online satışı biz gerçekleştirdik. Bu bir inovasyondu. Atölyemizde basıp ürettiğimiz dijital tabloları internet sayesinde Türkiye’deki bütün evlere ve ofislere soktuk. Bundan da 10 binlerce adet sattık. Haftada 2-3 tır dolusu ürünümüz Türkiye’ye dağılıyordu. 2010’da ise dünyada ilk kez ayakkabıya dijital baskı yapan marka olduk. Bu sayede kısa sürede dünya çapında tanınan bir şirket haline geldik. Yabancı fon ve markaların bize ilgisi var. Stratejik bir ortakla globalde güçlü bir marka olmayı hedefliyoruz.
4-Ürünlerinizi kimler kullanıyor, en çok hangi ürünler ilgi görüyor?
Eğlenceyi üzerinizde taşıyacağınız ürünler yapıyoruz. Bir Dogo ürününü görmezden gelmeniz mümkün değildir. Yaptığımız eğlenceli tasarımlarla yaratıcılığı seven, sanatı önemseyen tüketicileri yakalıyoruz. İnsanlar mağazalarımıza çığlık atarak giriyor. Sıcak, sevimli, gerçek tasarımlarla insanların duygularını yakalayarak markamızı ve ürünlerimizi tercih etmelerini sağlıyoruz. Belki de bu yüzden çok geniş bir yaş aralığı ve her yaştan oluşan bir profile hitap ediyoruz. Sevilen çizgi karakterlerden, efsanevi kahramanlara kadar geniş bir yelpazede baskılarımız mevcut. Ayakkabı hem yurtiçinde hem de yurtdışında lokomotif ürünümüz. Çantanın toplam satışlardaki payı yüzde 15, tekstil ürünlerinin ise yüzde 10 civarında. Bir tasarım markası olarak satışta çok yer tutmasa da seyahat, ev dekorasyonu, kasa önü gibi ürünler de geliştirmeye çabalıyoruz.
5-İhracatta ne durumdasınız?
İhracata online olarak erken dönemde başlamak yurtdışında bize bilinirlik sağladı. Üründen çok tasarım ve fikir satmaya çalıştığımız için yurtdışında çok talep göreceğimizi öngörmüştük. İş ortaklarımızla ilişkilerimizi geliştirdikçe daha iyi hizmetle müşterilerimize ulaşmayı başardık. Halen 70’in üzerinde ülkeye sitemiz üzerinden ürünlerimizi ulaştırıyoruz. Ayrıca mağazalarımız aracılığıyla da müşterilerimize ulaşıyoruz. 2011’de mağazalaşmaya başladık.
Türkiye’den hemen sonra yurtdışına yayılacak bir strateji çizdik. Ortadoğu’dan Avrupa’ya ilerledik. Şu anda Amerika, Almanya, Fransa, Hollanda, İran, İspanya, İsviçre, Makedonya, Azerbaycan, Lübnan, İran, İsrail, Katar’ın da olduğu toplam 14 ülkede mağazalarımız var. Ağustos başında Amerika’da Houston mağazamızı açtık, Paris’te de geçen ay açılış yaptık. Roma’da çok yakında hizmet vermeye başlayacağız. Avrupa’da dağınık olsak da belli bir bilinirliğe ulaştık. Önümüzdeki birkaç yılda hedefimiz Amerika pazarında başarılı olarak Avrupa’da daha güçlü bir marka olabilmek.
6-Bu yıl büyüme hedefiniz nedir?
Geçen seneyi 300 bin adetlik bir satışla güzel bir şekilde kapattık. Bu yıl depomuzdan toplamda 500 bin ürün çıksın istiyoruz ve bu yolda sağlam adımlarla ilerliyoruz. Yedi yıldır hedeflerinde büyüyen bir marka olarak 2017’de TIM’den (Türkiye İhracatçılar Meclisi) e-ihracat, TOBB’dan (Türkiye Odalar Borsalar Birliği) ise en hızlı büyüyen 100 şirket ödüllerini aldık. Yedi yıldır aralıksız büyüyoruz. Yedi yıllık ortalamamıza göre dolar bazında yüzde 55 oranında bir büyüme yakaladık. Şu anda geldiğimiz noktada markamızın gelişiminin üçüncü fazındayız. Büyümeye devam ederek, ihracattaki başarımızla ülkenin önemli perakende oyuncularından biri olmak istiyoruz, Özsermaye ile büyüyoruz ve gurur duyarak söylüyoruz ki yüzde 100 Türk markasıyız. Markalaşmanın ve iyi fikirler geliştirmenin güzel bir örneğiyiz. Yabancı fon ve markaların ilgisi ile her geçen gün daha çok karşılaşıyoruz. Stratejik bir ortakla güçlü bir marka olabilme hedefimize daha kolay ulaşacağımızı düşünüyoruz. Özsermaye ile dönen başarılı bir marka olarak biz de bu konuda seçici davranıyoruz.
Frida Kahlo için görüşmeler yapıyor
Sevilen bir şehir, bir şarkı sözü, bir hayvan, bir renk kombinasyonu, masal kahramanı, mevsimler ya da geometrik bir şekil Dogo koleksiyonunun temalarını oluşturuyor. Kendi tasarladığı figürlerin yanı sıra yaptığı anlaşmalarla lisanslı karakterleri de kullanıyor. Bu amaçla dört yıl önce Warner Bros’Ia hem pazar hem de satış kanalında global pazardaki en büyük anlaşmalardan birini yapmış. Bu anlaşma sayesinde Warner Bros lisansı altındaki karakterler koleksiyonda yer alıyor. Hem yetişkin hem de çocukların sevdiği dünyaca tanınan karakter Küçük Prens'in sahibi Le PetitPrince ile de iki yıl önce anlaşma imzalanmış. Şimdilerde ise ressam Frida Kahlo için lisans görüşmeleri yapılıyor. Şirket, bu ürünlerin seçiminde pazarlama ekibinin yükselen trendlerle ilgili yaptığı araştırmaları göz önünde bulunduruyor.
Şöhreti inovatif tasarımla yakaladı
Dogo kendini bir sokak markası olarak tanımlıyor. İnsanların duygularının yakalanabileceği en iyi yerin sokaklar olduğunu düşünüyor Gökhan Peksarı.
"Biz insanları mutlu edecek, ilgi alanlarını ve yaşam tarzlarını tamamlayan tasarımlar yapıyoruz. Tüketicilerin i duygularını yakalamaya) çalışıyoruz. Bu nedenle stratejik olarak sokaklarda olmamız gerekiyor. Şartlar izin verdiği müddetçe sokak mağazalarında büyümeye çabalıyoruz. Dünyanın en önemli alışveriş caddelerinde mağazalarımız var. İstanbul'da İstiklal Caddesi, Amsterdam’da Kalverstraat, Paris’te RuedesRosiers, Roma'da Via del Corso'dayız ve hepsi kendi potansiyellerinde oldukça başarılı.”