24 / 12 / 2024

Duran Çölcü: Deprem öldürmez, binalar öldürür!

Duran Çölcü: Deprem öldürmez, binalar öldürür!

Ülkemizde 17 Ağustos 1999 hatırlanmak istenmeyen bir tarihtir. Bu tarihte hepimizi yasa boğan ve ülkemizi her anlamda olumsuz etkileyen 1999 Marmara depremlerini yaşadık. Depremin, üretim kaybı 15 milyar dolardı.



Ülkemizde 17 Ağustos 1999 hatırlanmak istenmeyen bir tarihtir. Bu tarihte hepimizi yasa boğan ve ülkemizi her anlamda olumsuz etkileyen 1999 Marmara depremlerini yaşadık. Marmara bölgesi bu depremin yıkıcı etkisini yaşadı; binlerce insan hayatını kaybederken, binlercesi yaralandı. Binlerce yapı yıkılırken, binlerce yapıda ağır hasar gördü. Ekonomimizde felce uğradı. Bu depremde 17 bin 479 insanımız hayatını kaybetti. 45 bin 953 kişi yaralandı. Yaklaşık 244 bin 383 konut ve işyerinin hasar gördü. 


Depremin, üretim kaybı dâhil Gayri Safi Milli Hâsılaya etkisi ise 15 milyar dolar idi. Dilerim Al lah'tan(C.C) bir daha ülkemize ve dünyaya böyle depremler yaşatmaz. 


İnsanlar yersiz, yurtsuz kalmaz ve beraberinde acılar yaşamaz. Aradan 15 yıl geçmesine rağmen deprem konusunda hala önemli dersleri almada yeterli hale gelemediğimiz ortadadır. Birçok olumlu adımlar atılmasına rağmen istenilen düzeye kavuştuğumuz tam olarak söylenemez. Çünkü hasarlı konutlarda oturmaya devam edilirken, uyulması gereken kuralları yeterince benimsemede yüzde 100 başarılı değiliz. Buna rağmen deprem ve zararları konusunda bilinçlendiğimiz bir gerçek olmasına rağmen, istenilen düzeyde olup olmadığımızda ortadadır. 


İnşaat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Rıfat Yüzbaşıgil Marmara Dep remi hakkında değerlendirmesinde. "Marmara Depremi ülkemiz için bir milat oldu. 


15 yıl önce binlerce insanımızı maalesef kalitesiz yapılaşmanın yüzünden kaybettik. Ülkemiz yer kürenin önemli deprem kuşaklarının üzerinde bulunmaktadır. Topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümü değişik derecelerde deprem tehlikesi ile karşı karşıyadır. Deprem gerçeği ile yaşamayı öğrenmeliyiz. 


Öncelikle yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlike olmaktan çıkartacağı gerçeğini bilmeliyiz. Ülkemizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu bulunmaktadır. İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, güçlendirilmesidir. bu mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamaktadır. 20 milyon olarak tahmin edilen yapı stokunun büyük oranlarda yenilenmesi veya güçlendirilmesi gerekiyor, ikincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesi ile daha güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir binalar üretilmesidir. Bu da geleceğin kazanılması ile ilgilidir. Denetim eksikliğinin doğurduğu sonuçlar kamuoyu tarafından bilinmektedir. Yapı denetimlerinin mesleki kurallar içerisin de yapıldığı, yapı müteahhitlerinin tanımının belirlendiği bir sistemin olması gerektiğini odamız her ortamda ifade etmiştir" diyor.

 

Rıfat Yüzbaşıgil, gelecekte depremden dolayı ağır faturalar ödemek istemiyorsak tedbiri elden bırakmamakla birlikte, kalitesiz yapılaşmanın önüne geçilmesini bizlere hatırlatıyor. Diğer taraftan da deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenerek, sağlıklı, depreme dayanıklı yapılar üreterek, şimdiden olası depremlere karşı gereken tedbirleri almalıyız. Güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir yapılar üretme noktasındaki herkes kararlı olmalıdır. 


Bu anlayıştan hiçbir şekilde taviz verilmemelidir Sonuçta geriye dönüp baktığımızda depreme karşı aldığımız tedbirler noktasında nereye geldiğimiz bellidir. Deprem felaketine karşı "Afetlerle Mücadele Fonu" oluşturulması. afet ve şehircilikle ilgili yasaların ye nilenmesi. Türkiye Diri Fay" ve Türkiye Deprem Tehlike haritalarının güncellenmesi. yapı denetimlerinin yapılması. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) yeniden yapılandırılması. standartlara uygun olmayan niteliksiz mühendislik hizmetlerinin ve inşaat işlemlerinin önlenmesi hayati Önlem taşıyor. Umarım ilgililer ve bunları yerine getirmesi gerekenler biraz daha konunun üzerine eğilirler. Son söz olarak ta söyleyeceğim ise Allah(C.C.) bizlere ve insanlığa bu acıları bir daha yaşatmasın Deprem öldürmez. binalar öldürürse, bu anlamda yapılanması gerekenleri ve alınması gereken tedbirleri tavizsiz yerine getirmeliyiz. Ne dersiniz öyle değil mi? 


Konya'nın Sesi


Geri Dön