Eczacıbaşı, Deniz Palas'ı satın alarak İKSV'ye bağışladı!
Milliyet Gazetesi yazarlarından Güngör Uras'ın yazısına göre; Bülent Eczacıbaşı, Eczacıbaşı ailesine yakışanı yaptı. İKSV’ye ait Deniz Palası, Eczacıbaşı olarak satın alarak İKSV’ye bağışlamaya karar verdi....
Bülent Eczacıbaşı, Eczacıbaşı ailesine yakışanı yaptı. İKSV’nin Deniz Palas’ını, Eczacıbaşı olarak satın alarak İKSV’ye bağışlamaya karar verdi. İşte bu nedenle başta Bülent Eczacıbaşı olmak üzere Eczacıbaşı ailesine “şapka” çıkarıyorum. İKSV etkinliklerini izleme şansına sahip saf ve bakir bir sanatsever olarak teşekkürlerimi sunuyorum.
İKSV yönetiminin, birikmiş borçlar nedeniyle Deniz Palas’ı satma kararını duyduğumda 22 Ekim 2013 tarihinde bu sütunda “İKSV yönetimi Deniz Palas’ı satamaz” başlığı altında, binanın neden satılmaması gerektiğini anlatan bir yazım yayınlanmıştı.
Dün Hürriyet’te Jale Özgentürk’ün “Deniz Palas satılmıyor” başlıklı haberini okuyunca “sanki bina benim imişcesine” sevindim.
Binayı Eczacıbaşı’nın satın alarak vakfa hibe edeceği öğrenilmiş. O kadar duygulandım ki, gözlerim yaşardı. Bülent Eczacıbaşı’na ulaştım. Teşekkürlerimi sundum. ”Yönetim Kurulu’nun satış kararı daha kamuoyuna açıklanmadan Milliyet’te yayınlanan, ‘İKSV yönetimi Deniz Palas’ı satamaz’ başlıklı yazınız ve daha sonraki günlerde binanın satılmaması için duruşunuz bizi etkiledi. Kamuoyunun, İKSV’yi sevenleri bekleyişlerini, Deniz Palas’a duyarlılıklarını dikkate alamamazlık edemezdik. Eczacıbaşı ailesi olarak İKSV’i sevenleri memnun edecek bir karar almaya çalıştık. Hayırlı olsun” dedi.
Eli cebe atmak zor
‘İKSV yönetimi Deniz Palas’ı satamaz’ başlıklı yazım yayımlandığı gün sabahın erken saatinde Bülent Eczacıbaşı beni aramıştı.“Faiz yükü ile giderek katlanan banka borçlarını tasfiye etmek için binanın satılması mecburiyetini” anlatmıştı.
Bülent Eczacıbaşı’nın gerekçelerini dinledikten sonra durumdan kendime vazife çıkardım. Fuzuli vekalete soyundum. Önce binanın onarımı için İKSV’ye kredi veren, bu kredinin bekçisi olarak da yıllardır İKSV yönetiminde sandalyesi (temsilcisi) olan (bu hem kurumlar, hem kişiler için bir onurdur) bankaların yetkilileri ile konuştum. Bankaların tepe yöneticileri alacaklarının yeniden yapılandırılmasının mümkün olamayacağını anlattılar. (Anlattılar da ben anlayamadım!)
Bunun üzerine, sosyal sorumluluk bütçeleri büyük olan, patronları sanatsever olarak bilinen sermaye gruplarının kapılarını çaldım. “Sizin için şan olur... Binayı borçlarının karşılığı satın alarak İKSV’ye bağışlayınız” diyerek boyun eğdim. “Du bakalım... Bi düşünelim hele...” diyerek beni uğurladılar. (Daha doğrusu “He he... diyerek” beni atlattılar!)
Burjuva olmak kolay değil
İşte bunun içindir ki, “Eczacıbaşı’nın Deniz Palas’ı satın alarak vakfa bağışlamasını önemsiyorum. Bu gibi olaylar burjuvazinin gelişmiş olduğu ülkelerde doğaldır. Kurumlar ve bu kurumlar sayesinde öne çıkan, birikim sahibi olan burjuvalar, birikimlerinin büyük bölümünü sosyal sorumluluk projelerine yönlendirirler.
Öldüklerinde isimleri mezar taşında yazılı kalmaz. İsimleri, toplum yararına kurdukları vakıflar ile, arkada bıraktıkları sosyal sorumluluk projeleriyle yaşar.
İKSV sadece İstanbul için değil, Türkiye için çok çok önemli bir sanat, kültür kuruluşu olarak gelişti, gelişiyor. Deniz Palas bu kuruluş için bir merkezdir. Bir semboldür. Bülent Eczacıbaşı’nı ve Eczacıbaşı ailesini önemli kararları için kutluyorum. Bülent Eczacıbaşı, babasının başlattığı önemli misyonu taçlandırıyor.
Güngör Uras/Milliyet Gazetesi