22 / 11 / 2024
fuzul

Ev sahipleri hasarlı binalarına ‘güvenli’ diyor!

Ev sahipleri hasarlı binalarına ‘güvenli’ diyor!

Türkiye'de yıkılması gereken 500 hasarlı bina var. Bu binaların 29’u ise ağır hasarlı. Ancak hepsinde hayat sürüyor. Ev sahipleri hasarlı binalarına ‘güvenli’ diyerek oturmaya devam ediyor.




Yıkılması gereken 500 hasarlı bina bulunuyor. Bu binaların 29’u ağır hasarlı. Ancak hepsinde yaşam hala devam ediyor. Bebekli aileler, yaşlılar, kent dışından gelen öğrenciler, şehrin yerlileri... 

Hürriyet Gazetesi yazarı İpek İzci, Kocaeli’nde hasarlı binalarda yaşayanlarla konuştu. Kimi evinin güvenli olduğunu iddia ediyor, kimi “Gücüm ancak buranın kirasına yetiyor” diyor.

Sırtımızı adliye binasına vermiş, sağa doğru eğilmiş apartmana bakakalmıştık. Tramvayın gürültüsü olmasa, az sonra bizi ‘sorguya alacak’ esnafın yaklaştığını daha erken fark edebilirdik. Biz kimdik, neyin peşindeydik, hangi hakla dükkânının önünde duruyorduk?

Geçtiğimiz haftalarda, İnşaat Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Kahraman Bulut, 1999 depreminin üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen, kentte hâlâ yıkılması gereken 500 bina olduğunu açıkladı. Üstelik bu 500 binanın 29’u ağır hasarlıydı. Bunun üzerine Kocaeli’ye gittik, önce Hafız Binbaşı Caddesi’ndeki meşhur ‘eğik apartmanı’ ziyaret ettik.

Necip D., buranın yerlisi. 45 yıldır bu binada oturduğunu, yapının 35 sene önce eğildiğini söylüyor, “Eskiden oturduğumuz gibi oturuyoruz. Düz bir şekilde hissediyorum. Tedirgin değilim” diyor.

Elif Şahingöz, “Bina hiç güvenli değil. En küçük sarsıntıda bile kapı ve camların çıtırdadığını duyuyorum” diyor.

Alt katındaki avukat Yasin Usta, ofisini yedi-sekiz ay önce tutmuş. Bu eğime ancak iki ayda alıştığını söylüyor, burada kalıcı olmayı düşünmüyor: “Bina sakinleri depremden korkmuyor çünkü 40-50 yıldır burada oturanlar var ve söylediklerine göre, yan apartmanın inşaatı sırasında bu binanın altından toprak alınmış. Zaten bina bundan sonra yamulmaya başlamış. 2013’te belediye, bina sakinlerinden deprem risk analizi yaptırmalarını istemiş. Binanın kirişleri o kadar sağlammış ki örnek alamamışlar. Bu yedi senede başka bir zarar geldiyse de bilgim yok.” Binadan çıkarken altta dükkânı olan bir diğer esnaf geliyor, “Apartmanda sıkıntı yok. Herkes halinden memnun” diyor.

Sokağın diğer tarafında, başka bir eğik binanın önündeyiz. Girişinde dükkânı olan İ. B., “Binamız hasarlı” derken nasıl soğukkanlı, inanamazsınız. O sırada bize kulak misafiri olan bir müşterisi bilgi verebileceğini söylüyor: “İnsanların çoğu oturduğu binanın hasarlı olduğunu bilmiyor. Biz çocukken burası bataklıktı. Bugün de bazı binalar yamuk. Bu sağlıklı olabilir mi? Güvensiz olduğunu reddediyorlar çünkü o yüksek katlı binalar yıkılınca yerlerine üç-dört katlı binalar yapılıyor, insanlar da evlerinden olmak istemiyor. Galiba bu durum biraz da kanıksanıyor. Bir de burası, çok göç alıyor. Gelip bakıyorsunuz, yeni boyanmış, pırıl pırıl bir bina. Sigorta şirketleri de sorgulamadan DASK yapmaya devam ediyor. Gerçeği bilseler oturmazlar halbuki.”

Hafız Binbaşı Caddesi’nden ayrılmadan önce inşaat mühendisi Kahraman Bulut’a danışıyoruz: Yan yatmış binalar güvenli olabilir mi? “Kesinlikle hayır” diyor, “O binaları tasarlarken terazi ve şakül dediğimiz kriterlere göre hesaplama yaparız. Bina yan yattığı an, öngördüğümüz hesabın dışına çıkılmış demektir.”

Bir sonraki durağımız Şehit Musa Sokak. Sakinlerinden Elif Şahingöz’le konuşuyoruz. Söze, “Bina hiç güvenli değil. En küçük sarsıntıda bile kapı ve camların çıtırdadığını duyuyorum” diye başlıyor. Şahingöz’e göre buradaki binaların güvenli olduğunu iddia eden yalan söylüyor: “Ev sahipleri, evini imara vermemek için ‘Evim güvenli’ diyor. Canına veya bu binanın güvenliğine değil, alacakları kiraya bakıyorlar. Buraya 500 lira kira veriyorum, başka hiçbir yerde bu kiraya ev bulamam. İnanın, mecburiyetten. Yoksa çok yanlış. Aslında oturmayacaksın. Oturmazsan anlarlar. Hata bizim.”

Ortak kanı, Kocaeli’nde yaşayan insanların artık depremi kanıksadığı ve normalleştirdiği şeklinde... “Ne zaman deprem oluyor, işte o zaman hatırlıyorlar” diyen de var, “Binalarının çatlak veya eğik olmasına alışkınlar” diyen de...
Ev arkadaşı Zehra da Elif Şahingöz evde olmadığında evde kalamadığını, korkarak uyuduğunu söylüyor. Aynı apartmanda yaşayan 24 yaşındaki Zeynep Bilen binada çatlak olduğunu anlatıyor. Elektronik ustası Saadettin Üstüner’in evi de bu sokakta. 50 yıllık evinin balkon demirleri apaçık ortada: “Temelde sorun yok. Demirler görünüyor ama sıvaların dökülmesi nedeniyle görünüyor. 1999 depreminden sonra zemin etüdü yaptırdık. Zaten herkes analiz yaptırmayı da kabul etmiyor. Buraları eskiden bataklıktı, zemin zamanla oturdu. Yeni bir bina yapılınca yanındaki yan yatıyor. Ama çoğu bina sağlam. Yığma bina bunlar” diyor.

Eşimle gece-gündüz depremi konuşuyoruz

Ortak kanı, Kocaeli’nde yaşayan insanların artık depremi kanıksadığı ve normalleştirdiği şeklinde... “Ne zaman deprem oluyor, işte o zaman hatırlıyorlar” diyen de var, “Binalarının çatlak veya eğik olmasına alışkınlar” diyen de... Berber Muharrem Zeybek mesela, tuttuğu binanın, 1999 depreminden sonra 20 santim aşağıya indiğini dükkâna yerleştikten sonra öğrenmiş. Risk barındıran evlerde yaşamın devam ettiğini anlatıp “İnsanlar ya korkularını yenmeye çalışıyor ya da umursamazlık. Bence umursamazlık” diyor.

Zeybek’in yanından ayrılıp mühendis Kahraman Bulut’la Körfez’e geçiyoruz. 29 ağır hasarlı binadan birinde oturan İlyas Aydın’ın yanındayız. Aydın, 1970’li yıllarda babası tarafından inşa edilen bu bina için iki kere güçlendirme yapıldığını ama yine de iskân alamadığını belirtiyor: “Deprem olursa benim binam kalır. Kaç kere karot numunesi alındı. Bu binaya 200 bin Euro masraf yaptım.” Bulut’a göre evi ruhsatsız bir şekilde iki kere güçlendirilen Aydın, dolandırılmış. Bir yıl önce çiçekçi açan Ayhan Kıvrak’ın hikâyesi de oldukça hüzünlü. Kıvrak, dükkânının olduğu binanın ağır hasarlı olduğunu bizden öğreniyor: “Burayı güçlendirme yapılmış diye tuttum. Normalde binanın yıkılması gerekiyormuş, şu an öğrendim. Ben şimdi ne yapacağım, dünyanın masrafını yaptım. Yanıltıldım.”

Aynı binada oturan iki çocuklu genç bir anneyle de konuşuyoruz. Maddi yetersizlik nedeniyle başka bir yer tutamamışlar. Niyetleri, en kısa zamanda buradan çıkmak ama “Kiralar arttı. Eşimle gece-gündüz bunu konuşuyoruz” diye anlatıyor. En son ellerini iki yana açıp, “Ölümle burun burunayız. Zor” diye konuşuyor.

Ayhan Kıvrak, dükkânının olduğu binanın ağır hasarlı olduğunu öğreniyor: “Burayı güçlendirme yapılmış diye tuttum. Binanın yıkılması gerekiyormuş, şu an öğrendim. Ben şimdi ne yapacağım, dünyanın masrafını yaptım. Yanıltıldım.”

2019’da yapılan tüm binalarda çip var

KAHRAMAN BULUT
Aselsan, geçtiğimiz yıl bir elektronik beton izleme sistemi hayata geçirildi. Bu sistemde temel atılırken inşaatlardan alınan beton numunelerinin içine çip takılıyor. Bu numuneler içindeki çiple beraber önce laboratuvara alınıyor, sonra da nemli bir odada yaşıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, nem ortamını bir cihaz aracılığıyla takip ediliyor. Numuneler makinelerle kırılıyor; sonuca göre ya inşaat yıktırılıyor ya da inşaatın devamına izin veriliyor. Türkiye’de geçtiğimiz yıl yapılan tüm ruhsatlı binalarda bu çipten mevcut, bu sistemle binada kullanılan demirlerin dayanıklılığı ile bakılıyor.


Geri Dön