Evler ofislere dönüştü!
Pandeminin uzamasıyla beraber, şirketler çalışma koşullarını yeni normale daha uygun bir çizgide sürdürüyor. Nurus’un yeni çalışma alanı, hibrit çalışma ve uydu ofiste çalışma gibi yeni normlar doğrultusunda yaptığı Ar-Ge ve üretim, yeni normali anlayabilmek açısından önem taşıyor.
Nurus Yönetim Kurulu Başkanı Güran Gökyay, 2021'de 94 yaşına basarak olan 1927 doğumlu şirketin vizyonunu, yatırımlarını büyük ölçekte Türkiye'de yapmak ve ülkeyi katma değerli ve güçlü ihracat ekonomisi olan hale getirmek şeklinde ifade ediyor. Bu basit bir yerli ve milli tanımlaması değil. Ofis mobilyası üzerine pandemi sürecine yanıt veren bir sistem inşa etmek ve bunu bir bilgi sistemine dönüştürme boyutlarında yaptıkları ile, bu tanımlamanın hakkını veren Gökyay, pandemi sürecinde sergiledikleri çevik işletme tavrı ile işi bir adım ileri götürüyor. Bunu yaparken "Yönetim kurulu başkanı unvanı çok da önemli değil. Biz birlikte üreten bir yapıyız" diyen Gökyay, nazik olmaya çalışmıyor; yeni nesil iş modelinin gereklerini yerine getiriyor.
Bunun sonuçları pandemiden kaynaklanan kriz döneminde çok çarpıcı bir biçimde görülüyor. Nurus’un pandemide ev tipi ofis mobilyasında yüzde 20 ve ihracatta yüzde 50 büyüme yakaladığına işaret eden Gökyay, "Pandemi dönemi sadece Türkiye değil dünyada çalışma hayatını ve firmaların iş yapış biçimlerini ciddi şekilde değiştirdi. Firmalar dönem koşullarına göre yepyeni önlemler almaya başladılar. Şirketlerin hemen hepsi on binlerce çalışanını ya evden çalışma modeline ya da küçük uydu ofislere yönlendirdi. Bu firmalardan bazıları bizimle irtibata geçerek, evlerinden çalışmaya başlayan personelleri için binlerce çalışma masası, çalışma koltuğu ve benzeri donanım siparişi verdiler. Bazıları da neler yapabileceklerine ilişkin bilgi almaya çalıştılar. Almanya'da devam ediyorlar" şeklinde konuşuyor.
Fortune Türkiye'de yer alan habere göre; ev tipi ofis mobilyası ve ihracat konusunda bahsettikleri, Gökyay'ın katma değer ve ihracat ile ilgili sözlerinin altını dolduruyor. Aynı derecede önemli bir konu ise, pandeminin yarattığı yeni normaldeki transformasyonda Nurus'un oynadığı rol. Ofis yerine uzunca bir süredir çalışma alanı nitelemesini kullanan Gökyay'ın pandemi sürecini değerlendirmek için seçtiği HAN Spaces, içinde yer alan şirketelere ayrılmış alanlar ve ortak kullanım alanları ile ofisine geleceğini şekillendiren bir yaşam alanı. “Alkaş Gayrimenkul ve Nurus ortaklığı ile kurulan HAN Spaces yüzyıllar öncesinden gelen iş hanı kültürünü teknolojiyle buluşturan, insana ve doğaya saygılı çalışma alanları tasarlayan ve yöneten bir iş platformu ve Proptech şirketi. HAN Spaces kurumsal ofis, sanal ofis, coworking ve özel masa seçeneklerini kurumların ihtiyaçlarına yönelik uçtan uca hizmetlerle sunarken, HAN HQ çözümleri ve HAN Flex üyelik modeli ile şirketlerin kısa veya uzun dönemli talepleri doğrultusunda çalışma alanları geliştiriyor ve yönetiyor" şeklinde tanımlanan HAN Spaces,tasarım düşünüşün mekan tasarımından mobilyaya kadar incelikli bir uygulamasını oluşturuyor. Gökyay, "Biz ürünlerimizde ve tasarımlarımızda Made of Nurus diyoruz; Made by Nurus ya da Made in Nurus değil. Bu dört beş sene önce kullandığımız ''The World is not Enough-Dünya yeterli değil'' sloganına paralel. Biz kendisiyle rekabet eden bir firmayız. Made of Nurus dediğimiz zaman aslında bunun bir olduğunu, bunun içinde birçok farklı enstrümanlar söyleyebilirim'' diyor.
Önümüzdeki dönemde ofis kelimesinin yeri daha akıllanan çalışma alanına işaret eden workplace olarak tanımlanırken, dijitalleşen dünyada daha büyük önem 1 Eskiden otis olarak adlandırılan alan, gidilen bir yere is artik bu, sadece bir mekan değil, bir düşünce yöntemi D yönteminin en önemli boyutu, mekan değil mekanların söz ki olması. Bu, teknoloji dünyasında artık sıradanlaşan sanallaştırmanın dijitalleşmenin şekillendirdiği yeni dünyaya yansıması. Son birkaç aydır duymaya başladığımız hibrit çalışma, bulut bilişim alanında uzunca bir süredir kullanılan bir kavram.
Yeni ofis kavramı, dağıtık işgücü olarak tanımlanan yeni iş gücünün, insanların gerektiği anda çalıştığı iş modelinin dinamiklerini yansıtmak zorunda. Bu teknoloji sadece bir tane yerin değil, her yerin değişmesine neden oluyor. Bu yeni kurguda, havaalanından otele kadar her mekan yeni bir deneyimin gerçekleştiği bir alan oluşturuyor. Buna, çalışma da dahil.
Bu deneyimin gerektirdiği ürünlerin tasarlanması ve üretilmesinin dinamikleri, Nurus'un yüzde 90 insourcing yani kendi içinde üretim kapasitesini ciddi bir avantaja dönüştürüyor. Dünyada bu özelliğe sahip üç beş firmadan biri olan Nurus'un son dönemde yaptığı önemli bir yatırım, sanayi gibi katı bir alanda nasıl esnek olunabileceğinin göstergesi. Gökyay, "Daha önceki dönemde ürettiğimiz koltukların parçalarında Made in Germany yazması işimize geliyordu. Almanya'dan ihracat yapmanın avantajları vardı ama 2020'nin başında bütün plastik enjeksiyonlarımızı ve kayıplarımız Türkiye'ye getirdik ve bir parça üreticisi haline de geldik. Açıkçası önümüzdeki dönemde bambaşka stratejilere de imkan verecek bir adım atmış olduk” diyor. Bu, Türkiye'nin diğer şirketlerinin de tedarik zinciri avantajları nedeniyle değerlendirmesi gereken bir olguyu ortaya koyuyor.
Önemli önceliklerinden biri verimlilik olan Nurus'un yeni stratejilerinde bu yetenek de önemli bir unsur olarak ortaya çıkacak. Yeni nesil çalışma alanı mobilyası tasarımında 5G'nin, teknolojinin ve bilgisayarın nereye gittiğine bakmak, önemli bir yol gösterici ama burada kalmak yeterli değil. Buradan yola çıkılıp organizasyon kültürünün nereye gidebileceği konusuna gelindiğinde tasarımın kapıları açılmış oluyor ve ürün ortaya çıkıyor.
Bu tasarım işinde, her şey alan ile tanımlanıyor. Bu alan evdeki çalışma alanı olabileceği gibi, yeni Atatürk Kültür Merkezi ya da hastane olabiliyor. Bir Ar-Ge şirketi olarak Nurus'un buradaki gücü, bu alanların her biri için spesifik bir tasarım yapabilmesinden geliyor. Tasarım boyutunu anlamak için Gökyay'ın her bir tasarım konusunda ruh halinin nasıl değiştiğine bakmak gerekiyor.
Atatürk Kültür Merkezi söz konusu oldugunda "istanbul Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'nin salon koltukları Nurus'tan sağlanıyor. Bu koltuklar sıradan normal koltuklar değil, seni yutup yutmama özelliklerinden, kullanılan malzemelerin yanıcı olup olmamasına kadar çok ince test ve araştırmalardan geciyor. Böylesine güzel ve özel bir mimariye sahip olan Atatürk Kültür Merkezi'nin yeni koltuklarının da çok özel ve iddialı olması gerekiyor" diyen Gökyay, iş hastaneye gelince "Hastanelerde hasta ve muayene yataklarının hijyeni, nevresim değiştirilerek ya da özel örtüler ile sağlanıyor ancak refakatçi koltukları, kullananlar sürekli değiştiği için bir risk barındırıyor. Buna çözüm geliştiriyoruz" diyor.
Çalışma veya kullanım alanı mobilyası, bu asli işlevinin yanında satış ağındaki bilgi üzerinden bir bilgi sistemine de dönüşüyor. Gökyay, "Pandemi sürecinde çalışanlar sadece evlere kapanmadılar aynı zamanda birçok çalışan da yazlık evlerine geçti. Rahat ve insan yoğunluğunun daha az olduğu bu yerlerden işlerini yürütmeyi tercih ettiler. Bu ev tipi ofis mobilyalarında talep yoğunluğunun farklı bölgelere de dağılmasına yol açtı. Bodrum ve Çeşme başta olmak üzere yazlık bölgelerden yoğun bir şekilde ofis mobilyası siparişi alıyoruz. Yazlık bölgelerdeki ev tipi ofis mobilya ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Bütün bunlar gerçekleşirken, yeni normale uyum için bilinenleri unutup yeniden düşünmeye başlamak da gerekiyor. HAN Spaces ile bu alana odaklandıklarını ifade eden Gökyay, “NURUS öncülüğünde; insan, çalışan sağlığı ve iş yeri güvenliği, sürdürülebilirlik, teknoloji, tasarım ve çalışma alanlarında altı farklı komisyon oluşturuldu. Komisyonlarda tartışma ve fikirlerle ilgili konunun standartları oluşturuldu. Tartışmalarla şekillenen standartlar ve öneriler kamuoyuyla yazılı ve sözlü bildirgelerle taslak olarak paylaşıldı. Komisyonlarca hazırlanan bildirgeler 'Future Bright' tarafından test edildikten sonra rapor ve makale hâline getirildi. Bu veri ve yaşanan gelişmelerle yeni dönemde iş hayatına toptan RE-SET atıldı” diyor. Pandemi sürecinde yılın ortasında altı ay içinde ofislere dönüleceği beklentisi ile atılan bu adım, tekrar unutup yeniden tasarlamayı gerektiren bir adıma dönüşüyor. Yeni normalde tasarım esaslarını belirleyip tasarımı tekrar tekrar güncellemek önemli bir adım.
Herkesin ofislere geri dönüşü ele aldığı bir dönemde Gökyay'ın odaklandığı konunun şeffaflık ve sosyalliği sağlayan çözümler olması, yeni normalde nasıl düşünmemiz gerektiğini gösteriyor. Gökyay, “Paylaşım ekonomisine geçişle içine kapalı hiyerarşik düzen yerini açık ofislere, paylaşımlı sistemlere bıraktı. Bu şeffaflık ve sosyalliğin iletişimselkazanımlarını kaybetmeden yeni dönem adaptasyonunu sağlamalıyız. Şimdi insanı odağımıza alarak, teknolojiyle doğru şekilde entegre edeceğimiz ekosisteme saygılı, yaşanabilir şehirler için binaları ve çalışma alanlarını konuşmanın zamanı” diyor.
Basit bir karşılaştırma yapmak için altı ay öncesine gidildiğinde, kısa sürede ofise dönüşün dinamiklerinin farklı olduğu görülüyor. Gökyay’ın o dönemde konuyu ele alış şekli,
"Özellikle çok katlı binalarda asansöre binme trafiğinin ya da öğle yemeğine gitme sürecinin nasıl kurgulanacağı herkes için merak konusu. Çalışma alanlarının standartlarının acilen ve en doğru şekilde belirlenmesinin her sektörü birebir etkileyen, insan sağlığını doğrudan etkileyen, ekonominin yeni döneme hızla adapte olmasına büyük ivme sağlayacak bir konu. Ofis binaları ve çalışma alanlarında ihtivaplar nedir? Nasıl standartlar oluşturulmalı? Ofis içi sirkülasyon nasıl sağlanacak? Kapı seperasyonlarına, dezenfeksiyon koşullarından, kollarından, masa seperasyon mobilya ve havalandırma standartlarına kadar tüm teknik konular detaylandırılmalı, somut, uygulanabilir ve herkese yol gösterecek çıktılar, standartlar sözlerinde ifadesini buluyordu. Her iki dönem için de Gökyay’ın değişmeyen yaklaşımı, “Bu değişimi konsensüs ile yönetmeliyiz. Türk şirketleri yeni dönem adaptasyonunu hızlı, makul ve uygulanabilir şekilde hayata geçirirse global ölçekte rekabet avantajı sağlarız, bölgesel üretim gücümüzü ve ekonomik etkinliği sağlarız” şeklinde.
Bunun üzerine bugünkü normali eklediğimizde, vardığımız nokta, yeni tasarımın temelleri oluyor. Gökyay, bu yeni normal için de “Koronavirüs sürecinde tüm dünya evlere kapanırken işler de evlere ya da ofis dışındaki alanlara taşındı. Yerinde üretim gerektirmeyen tüm şirketler işlerini aylardır merkez ofisler dışında farklı alanlardan yürütüyor. Bu süreç, özellikle Türkiye ve gelişmiş ülkelerdeki ofis anlayışının da baştan aşağıya değişmesine sebep oldu. Merkez ofislerde çalışan sayısı hayli azaldı. Çalışanların önemli bir bölümü işlerini evlerinden, uydu ofislerden ya da yeni dönem taleplerine en iyi şekilde yanıt veren ileri teknoloji, konfor ve olanaklarla donatılmış yepyeni sistemleri kullanarak yürütüyor" tanımlamasını yaptıktan sonra işi yeniden ekonomik etkinliği sağlamaya ve rekanne bağlıyor. Gökyay'ın bu yaklaşımı, ofis mobilyasından çalışma alanlarına ilerleyen yolda bir mobilya üreticisinin nasıl bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Tabii tasarım odaklı düşünme ve analitigi iyi kullanma durumunda.