03 / 07 / 2024

FED'in faiz artışı kriz yaratır mı?

FED'in faiz artışı kriz yaratır mı?

FED faizleri, 2015 bahar aylarına kadar düşük tutup istihdamın yeterince canlanmasını bekleyecek. Faiz artışlanna 2015 ortasına doğru başlayıp yıl sonuna kadar yüzde 1,25-1,50 aralığına artırması bekleniyor.



FED faizleri, 2015 bahar aylarına kadar düşük tutup istihdamın yeterince canlanmasını bekleyecek. Faiz artışlanna 2015 ortasına doğru başlayıp yıl sonuna kadar yüzde 1,25-1,50 aralığına artırması bekleniyor. 

Çok büyük bir sürpriz olmazsa bu artışlar, 0,25 puanlık adımlar halinde olacak. Bu şekilde 2015 yılında 5 kez; 2016 yılında da 6 kez faiz artırması bekleniyor. Bunun sonucu dolar borçlanma faizleri, tüm dünyada artmaya başlayacak. Cari açığı hala yüksek olan Türkiye, bundan olumsuz etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Buna rağmen FED'in faiz artış sürecinin Türkiye için yeni bir krize yol açmasını beklemiyomz. Bunun için 3 neden sıralayabiliriz: 



1. FED'e mukabil Avrupa Merkez Bankası, faizleri düşük tutmaya ve parasal genişlemeye devam edecek. Avrupalı bankalar ve yatırımcılar, Türkiye için başlıca sermaye kaynağı. 



2. FED'in faiz artışı uzun süredir bekleniyor ve finansal dünyada karar verenlerin beklentilerine büyük ölçüde yansıdı. 2013 Mayıs'ta FED'in ani bir şekilde açıkladığı tahvil alımını azaltma planının yarattığı büyük çaplı sermaye hareketleri, bu kez beklenmemeli. 



3. En önemlisi, Türkiye'nin cari açığı daralmaya devam ediyor. İki yıl önce 75 milyar dolar olan 12 aylık birikimli cari açık 48 milyar dolara kadar indi. Türkiye bu süreci yeni yapısal reformlarla desteklediği ölçüde krizlere daha dayanıklı bir ekonomiye sahip olacaktır. 



YURTİÇİ VERİLER NE DİYOR? 

Ekonomide büyüme yavaşlayıp dolar kuru 2,20'nin üstüne çıktığı için beklentiler bozulmaya başladı. Hatta 2015'te FED faiz artırmaya başlayınca bir kriz çıkar mı endişesi bile var. Yukarıda "Yatırımcıyı memnun edersek biz de gelişiriz" T. Rowe Price bu soruya yurtdışı faktörler açısından "Hayır" dedik. 

Bu bölümde ise yurtiçi verilere bakarak cevap arıyoruz: Ekonomideki yavaşlama bilinçli bir politikanın sonucudur. Son 2 yıldır cari açığı düşürmek için alınan önlemlerin somut sonuçlarını ihracatın ithalatı karşılama oranındaki iyileşmeden görmek mümkündür. 

Irak ve Suriye'de kaybettiğimiz ihracat potansiyelini, orta vadede İran ve Rusya telafi etme potansiyeline sahiptir. Türkiye ihracat kaynaklı büyüme modeline geçtiği ölçüde daha istikrarlı bir ekonomi olacak; bu süreçte enflasyon ve faizler kalıcı olarak düşecektir.


 

SERMAYE PİYASALARIMIZ NASIL GELİŞİR? 

20-21 Eylül'de Türk sermaye piyasalanna yeni bir yol haritası çizmek amacıyla bir arama konferansı düzenlendi. Yatırım sektör temsilcileri, SPK ve TSPB (Türkiye Sermaye Piyasalan Birliği) temsilcileri önümüzdeki 5 yıl sektörümüz için yeni bir vizyon ve bunu destekleyen hedefler üzerinde tartıştı. Yatırım sektörünün gelişimi için "yatırımcı odaklı" bir yaklaşımın şart olduğu konusunda geniş bir konsensüs oluştu. Bu konferansın problemi doğru tespit ettiğini düşünüyoruz. Sektörümüz yatırımcıyı doğru yönlendirip makul bir getiri elde etmesini sağladığı sürece büyüyebilir. Bunun için aynca yatırım kuruluşlarının güçlü, kârlı ve etik şirketler olması gerekmektedir. 

Bireysel emeklilik sisteminin güçlü ve anlaşılır bir teşvik ve tanıtımla büyümesi, sermaye piyasalan için de doğaı bir ömek oluşturuyor. BES'te 5 milyon'a ulaşan yatırımcı sayısını sermaye piyasalarında 10-20 milyona çıkannak için bize göre iki konu önemli: 1. Kâr payı ödemeleri ve kolektif yatırım araçlarında basit ve etkili yeni bir vergi teşviki 2. Yatırımcı haklarının sağlam yasal teminat altına alınması Geçmişte TMSF ve kamu tarafından el konulan şirket hisselerinin yarattığı kayıplar, Türk bireysel yatırımcısı hafızasında ciddi travmalar yarattı. Bu mağduriyetler giderilmediği için bir nesil yatırımcı borsaya, yatırımının hepsini kaybedebileceği bir yer olarak bakmaktadır. Sermaye piyasalarında yatırımcı odaklı değişimin olmazsa olmaz şartı, mülkiyet hakkı açısından hisse senedi ve fon paylarının gayrimenkul tapusu kadar sağlam bir yasal statüye ve algıya ulaşmasıdır. 

İhracatın ithalatı karşılama oranındaki artış eğilimi sürmektedir.



Capital


Geri Dön