Galata Surları koruma altına alınmalı!
İstanbul'un en önemli hafızalarından biri olan Galata Surları şehrin mirası ve kimliğinin bir parçaşı. Şimdilerde Galata Surları'nın bir kısmı yıkılıyor. Surların koruma altına alınıp sağlamlaştırılması gerekiyor.
Para Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Demir, derginin bu haftaki sayısında “Artık hayıflanmayalım” başlıklı yazısına yer verdi. İşte yazının detayları…
Dünyanın en hızlı, ülkesinde yaşıyoruz. Gündem o kadar hızlı ve değişken ki, önemli olan ile olmayan, değerli ile değersiz, istemediğimiz halde hayatımıza dahil olan ile gözden kaçıp giden arasında her şey anlam kayması yaşıyor. Peki, gerçekten değerli olan, önemli olan, gözümüzden kaçan ne? Neden sahip olduğumuz değerlerin yok olmasına izin veriyoruz ya da bu değerlerin önemli olduğunu, onlar yok olduktan sonra fark ediyoruz? Evet, güzel olan her şey gözümüzden kaçıp gidiyor ve hep yaptığımız gibi yok olanın arkasından hayıflanıyoruz. Şu bir gerçek ki yok olan her değer arkasında büyük bir boşluk bırakıyor.
İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Gerçekten 24 saat yaşayan bir kent. Her gün büyüyor. Değişiyor. İstanbul’un bir özelliği de unutan bir kent olması. Oysa bu kentin müthiş bir kimliği var. Geçmişi, tarihi çok dolu. Şehirde her gün dünyanın en modern yapıları yükseliyor. Dev projeler, ‘kule’ adı altında yapılar hayatımıza giriyor. Bugün İstanbul’un kent kimliği, tarihi ve kültürel mirası açısından en fazla duyarlı olunması gereken zamanda yaşıyoruz. Çünkü kentin geçmişine ait her bir kalıntı, kentin gözü önünde fark edilmeden yok oluyor. Tıpkı Ceneviz Surları gibî. Geçmişte bir yağmur sonrası yıkılan surları bu köşeden bir kez yazdık. Şimdi bir kere daha yazmakta fayda görüyoruz. Çünkü son duvarlar da çökmek üzere. Oysa orası Doğu Roma imparatorluğunun izni ile Konstantinapolis’in karşısında bir ticaret kenti olarak Cenevizliler tarafından iskan edilen bir bölge. Galata, çağının en büyük finans ve ticaret merkezi olarak önem kazanmıştı. Zamanla kazandıkları imtiyazlarla önce hendeklerle bölgelerini korudular. Sonra etrafını sur ve surları da burçla birleştiren bir savunma sistemi inşa ettiler. Burada tam bir ticaret kolonisi oluşturdular. Yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet bile ne Cenevizlilere ne de onların inşa ettiği surlara dokunmuştu.
Bir düşünün, dünyada eşi benzeri olmayan bir kent içinde iki sura sahip kaç şehir var? Cevap, bir tane...
İstanbul bu özel koşullara sahip dünyanın tarihi ve kimliği en güçlü kenti. Roma döneminden kalma kentin etrafını bir çember gibi dolanan 20 kilometrelik sur kalıntıları ve hemen bunun karşısında Cenevizlilerin ticaret kolonileri için Bizans imparatorundan izin alarak inşa ettikleri Ceneviz Surları. Bunların her ikisi de eşsiz değerler olarak kabul görüyor. 700 yıllık Ceneviz sur kalıntıları sadece arkeolojik ve kültürel miras açısmdan önemli değil. Bunlar insanlığın ortak değerlerini taşıyor. Bu surların bir dönemin en önemli tanığı olmaları bakımından da korunmaya ve gelecek kuşaklara aktarılmaya ihtiyacı var. Sadece bu surları doğru koruyarak ve sergileyerek bile büyük bir turizm girdisi sağlanabilir. Hırvatistan’ın Dubrovnik kenti bu konuda çok iyi bir örnek. Her yıl yüzbinlerce turist sadece bu surları görmek için Dubrovnik’e gidiyor. Burada çekilen diziler ve filmlerin de etkisi ile şehrin turizm geliri on milyonlarca doları buluyor.
Oysa bizim Ceneviz surlarının hikayesi çok daha ilginç. Bunlar Galata’ya yerleşerek Karadeniz ile Akdeniz arasında ticaret yapan Cenevizlilerin, zamanla Bizans imparatorluğumdan ticari ve yerleşim imtiyazları alarak kendilerini korumak için inşa ettikleri yapılar. Aslında söz konusu imtiyaz ile Bizans, Cenevizlilerin sağlam evler ve kiliseler inşa etmelerine izin vermiş. Sur ve hisar inşası bu izinlerden hariç tutulmuş. Cenevizliler ise ev yapımı bahanesi ile hendek kenarlarına sağlam kâgir burçlar inşa etmiş. Zamanla bunların aralarına duvarlar örülmüş. Ve bölgeyi tahkim etmeye başlamışlar, ilk surlar bu şekilde ortaya çıkmış. Cenevizliler, 1348-1349 yılları arasında, kentin kuzeyinde Galata Kulesi’ni ve çevre surlarını inşa ederek bölgelerini genişletmişler. Bugün Galata surları İstanbul’un en önemli hafızalarından biri. Bu harika şehrin bize mirası ve kimliğinin bir parçası. İstanbul’daki her bir tarih parçasına, dolayısıyla bu surlara ve tüm arkeolojik kalıntıya sahip çıkmak önemli görevlerimizden biri olmalı. Bize göre şu sıralar artık son örneklerinin de yıkılmaya başladığı surların ve burçların acilen koruma altına alınıp sağlamlaştırılması gerekmekte. Aksi halde ‘hayıflanmaya’devam edeceğiz.