Kentsel Dönüşüm

Gecekondu değil, mühendis eli değmiş binalar yıkılıyor!

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yüksek Onur Kurulu Üyesi Erkan Karakaya, “Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi” hakkındaki kanunun amacından çok arsa rantını artırarak kentte yık­yapı teşvik ettiğini söyledi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yüksek Onur Kurulu Üyesi Erkan Karakaya, “Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi” hakkındaki kanunun afet riski olan yerlerde Kentsel dönüşüm yaparak o bölgedeki afetin vereceği zararı azaltmayı amaçlamasından çok arsa rantını artırarak kentte yık­yapı teşvik ettiğini söyledi. Karakaya, “Bu kanunun amacı Türkiye’nin temelinde var olan inşaat sektörünü hızlandırmak, geliştirmek başka amaç yok. Afet yalnızca yasanın adında kalmış. Kentsel dönüşüm, imarlı, mimar-­mühendis eli görmüş binaların yık­yapına dönüştü.”dedi. Karakaya, Kentsel dönüşümle ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. 10­15 yıllık binaların yıkılarak yenilenmesinin Kentsel dönüşüm olmayacağının altını çizen Karakaya, Dağlıoğlu ve Mestanzade gibi mahallerin akıbetinin ne olacağını sordu. 


MÜHENDİS ELİ DEĞMİŞ BİNAYI YIKIYORLAR! 

Yasa çıkmadan önce de meslek odası olarak çok fazla müdahil olduklarını dile getiren Karakaya, “Sürecin buraya geleceğini söylemiştik. Yasayla ‘afete dayanıklı kentleri yaratmak yerine afetin kendisini yaratırsınız’ dedik. Bizi dinlemediler, onlar şunu savunuyorlardı; Çöküntü mahallelerden bahsederek, o mahallerin rehabilite edilmesinden. Adana’da Meydan, Yavuzlar gibi mahallelerin rehabilite edileceğini söylüyorlardı. O doğrultuda bir dönüşüm olacağı gibi bir anlatımla yasa çıkarıldı. Ancak kentsel dönüşüm bir de baktık ki oralara uğramadı. Kentsel dönüşüm, imarlı, mimar­mühendis eli görmüş binaların yık­yapına dönüştü. Bu sadece Adana’da değil tüm Türkiye’de aynı. Bugün İstanbul’a gittiğinizde Kadıköy şantiye haline dönüştü. Tamamıyla bu yasa nedeniyle. Adana’da 10 katlı binaların, 15 katlı bir binanın dahi yıkıldığını görebiliyoruz” diye konuştu. 


SOKAKLAR İÇİNDEN ÇIKILMAZ HALE GELDİ 


Reşatbey ve Cemalpaşa mahallelerinde yoğun bir yıkım olduğuna dikkat çeken Erkan Karakaya, şöyle devam etti: “Bu yasa, aslında kentsel dönüşümde bir kentsel bir yenileme, kentsel rehabilitasyondan çok kent rantını yeniden dönüştürme. İnşaatta kent rantını artırarak daha çok arsa rantına dayalı bir yapılanmayı teşvik etti. Oysa bizim ihtiyacımız bu değildi. Türkiye’nin kentsel dönüşümden beklentisi; çöküntü haline gelmiş, kaçak yapılaşmayla veya gecekondularla oluşmuş kent dokularının yeniden kentin kullanımına açılmasıdır. Özellikle sosyal dokuyu kaybetmeden oradaki insanların yaşam ortamlarını dağıtmadan bir yaşam ortamı yaratılacak diye düşünürken şu anda geldiğimiz noktada kentsel dönüşüm diye yık­yap yaşanmakta. Ülkenin genelinde bu var. Bu yasayla tüm Türkiye’de mevcut imarlı­ruhsatlı yapı stoğumuz yıkılıyor, yeniden yapıya açılıyor. Bunun en büyük zararı, milli servetin heba edilmesidir. Ondan sonraki büyük zararı, aynı altyapıya, daha fazla insanın, daha çok konutun, daha çok aracın girmesi içinden çıkılmaz sokakların yaratılmasına zemin hazırlanmasıdır.” 


YOLUN GENİŞLİĞİ, KANALİZASYON ÇAPI DEĞİŞMEDİ AMA!

Reşatbey’in iki katlı konutlar olarak planlandığını sokakların ise 7 metre olduğuna dikkat çeken Karakaya, şunları anlattı: “Burada binalar önce 4­5 kata sonra, Eski Başkan Aytaç Durak ile serbest yoğunluk denilen ne idüğü belirsiz bir sisteme dönüştü. Şimdi geldiğimiz noktada onları da yıkıyoruz mevcut imar yönetmeliklerinin açıklarını kullanarak daha büyük, daha rantı fazla binalar yapmaya çalışıyoruz. Oysa aşağıdaki kanalizasyonun çapı, yolumuzun genişliği değişmedi. Aynı altyapıya, daha çok insan daha çok yapı bağlıyoruz. Bu da kentlerin daha çok kullanılmaz, içinden çıkılmaz hale dönüşmesini gündeme getiriyor. Otopark sorunu Reşatbey’de had safhada, bu bölgedeki yıkılan yapıların yerine hemen hemen yüzde 40­50 oranında artırılarak yapı yapılıyor. Bu da imar yönetmeliğinin açık maddeleri kullanılarak sağlanan bir rant. Bu şekilde gelen sayısı daha çok artıyor, böylece araç sayısı artıyor. Bir de kentsel dönüşümden dolayı bölgede araç sayısı artınca sokaklarda araçtan yürünemez hale geliyor. Araçlar insanların yürüme yollarını işgal etmiş durumda.” 


HEM OTOPARK HARCI AL HEM CEZA KES 


Büyükşehir belediyesinin otoparksız olarak yapılan veya yetersiz otoparkı bulunan binalardan ilçe belediyeleri vasıtasıyla araç başına 5 bin liranın üzerinde harç aldığını hatırlatan Karakaya, “ Reşatbey’de bir sokakta 10 inşaat var. Bu bölge, şantiye konumunda kentsel dönüşümden dolayı, otopark bedellerini alıyorsunuz ama bir tane araç park edecek yer yapmıyorsunuz. Bu da yetmiyor gibi Büyükşehir Belediyesi sabah­akşam aracını apartmanın önüne koymuş adama, zabıta marifetiyle 100 TL ceza kesiyor. Belediye böyle bir uygulamayı neye dayanarak, ne cesaretle yapıyor o da ayrı bir şey” diye konuştu. 


NEREYE KADAR YIK­YAP 


Reşatbey ve Cemalpaşa’nın daha önce şehrin prestij mahalleleri olduğuna vurgu yapan Karakaya, eski ve köklü ailelerle, ekonomik yönden varlıklı insanların oturduğu yerler olduğunu dile getirdi. Karakaya, şöyle devam etti: “Bu mahallerde Aytaç Durak’la başlayan yanlış yaklaşımlar, mahallelerin bugün çöküntü mahallesi olmasını getirdi gündeme. Son darbeyi de Kentsel dönüşüm vuruyor bu mahallelere. 10 yıllık­15 yıllık binayı yıkarak neyi dönüştürüyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde yıkarak dönüşüm yoktur, restore edersiniz. Gelişmiş toplumlara baktığınızda yık­yap diye bir şey yoktur. Var olanı yık daha büyüğünü yap. Nereye kadar. Betonarmenin ömrü henüz ispatlanmamış, 100 yılı bulmuştur. Henüz ömrü tespit edilememiş. 10 yıl da da yıkıp yıkıp yapıyorsunuz nereye kadar sonu yok.” 


YIKAN ADAM SUÇLU DEĞİL! 


Avrupa’ya ‘görgülerini artırmaya’ giden Meclis üyeleri ve belediye kadrolarının orada inşaat görüp görmediklerini soran Karakaya, görecekleri tek şeyin mevcut yapıların rehabilitesi veya restorasyonu olacağını dile getirdi. Karakaya, “Bizde böyle bir şeye rastladınız mı? Bir tek bizde restorasyon deyince herkesin aklına eski eserlerin tamir edilip restore edilmesi gelir, rehabilite edilmesi gelir. Hiç kimsenin aklına mevcut yapıların yıkılmadan kent yaşamına modern yaşama katılabileceğini aklına getirmiyor. Bunu vatandaş aklına getirmez, vatandaş suçlu değildir zaten. Vatandaş mevcut yasalara göre hareket eder. Sizi yasa nereye yönlendirirse oraya gidersiniz. Kentsel dönüşümde yıkan adam suçlu değil. Ona yıksın diye evini veren vatandaş da suçlu değil. Her insan kendi çıkarını düşünür, ekonomik beklentilerini, kendi gelirine göre planlar. Burada yasa yık­yapı teşvik ediyor. Vatandaş da devletin çıkardığı bu kanunu kullanarak kentin her tarafını şantiye haline sokuyor.” 


ASIL DÖNÜŞÜM VAROŞLARDA OLMALIYDI 


Karakaya, kaçak yapılarla, çıkmaz sokaklarla oluşmuş yüzlerce mahalle olduğunu ifade ederek “Asıl kentsel dönüşüm oralarda olmalıydı. Oralarda ne güvenlik var, ne sağlık var, ne ekonomik büyüme var. Hiçbir şey yok. O bölgelerin mutlaka sağlıklı bir şekilde yeniden kentsel yenileme diyebileceğimiz şekilde yenilerek kullanıma dönüşmeliydi. Fakat onu teşvik eden, onu yönlendiren henüz hiçbir mevzuat da yok, henüz hiçbir öngörü de yok. Belediyelerimiz Kentsel dönüşümü sihirli bir değnek zannediyor” diye konuştu. 


SEFER TASI BİNALARDA HALKI MUTLU EDEMEZSİNİZ 


Siyasetin kentsel dönüşümü bir şov argümanı olarak algıladığına işaret eden Karakaya, şöyle dedi: “Her belediye başkanı ‘Ben kentsel dönüşüm yapacağım” laflarıyla gırla gidiyor. Siyaset ayrımı yapmadan söylüyorum, bütün belediyeler iktidarın kentsel dönüşümdeki ortaya çıkartacağı rantın üzerine yoğunlaştı. Bunu bir sihirli değnek gibi zannetti. Mahalleye dokunduracak, Dağlıoğlu olacak bir anda Çankaya. Yok öyle bir sihir değnek, öyle bir dünya da yok. Öyle bir sistem dönüşümde zaten doğru değil. Öyle bir dönüşümü savunmak da yanlış. Hiçbir zaman o mahalledeki sosyal dokuyu darma duman ederek kentsel dönüşüm yapamazsınız. Orada yaşayan insanları o ortamdan kopararak, o yaşam ortamını değiştirerek mutlu edemezsiniz. Biz de Belediye evleri bir örnektir. Dargelirliler için, belediye eliyle yapıldı. Hatırlarım bir gün evlerin arasında gezerken küveti birisi sökmüş, giriş saçağının üstüne koymuş, üstüne de çiçek ekmiş. Onun için o küvet o anlamı ifade ediyor. Gayet de güzel fonksiyonel kullanmış. Çünkü onun küvet diye bir talebi yok evde. Yaşamında öyle bir beklentisi yok. Siz insanlara sosyal yaşamlarının dışında farklı sefer tası gibi binaların içine oturtmaya kalkarsanız, insanlar mutlu olmuyor orada. Siz kenti dönüştürdüğünüzü zannediyorsunuz ama mutsuz bir insan topluluğunu bir araya getiriyorsunuz.” 


GÜZEL ÖRNEKLER VAR 


Kentsel dönüşüm konusunun çok daha farklı, doğru uygulamalarının olduğunu ifade eden Karakaya, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Amerika’yı yeniden keşfetmek falan değil. Dünyada kentsel dönüşümün hakikaten kentlerde yaşayan insanlarla birlikte dönüştüğü vardır. Dağlıoğlu mahallesini Kentsel dönüşüm alanı ilan ettiyseniz oradaki insanları oradaki yaşam şartları ile dönüştürmeniz lazım. Tabiki o binaları koruyacaksınız demiyorum. Ama oradaki yaşam ortamını bozmayacaksınız. Köşedeki bakkalından olmayacak. Arka tarafındaki terzisinden olmayacak adam. Kendi yaşam dokusu içerisinde dönüştürürseniz, o zaman orada hem kenti yenilemiş olursunuz hem de yaşam standardını bozmamış olursunuz insanların. TOKİ tipi, toplu kentsel dönüşümler tamamıyla facia. Mahallede yaşayan insanları yok sayıyor. Yeniden oraya beton blokları koyuyorsunuz. Kendisi oturamıyor, satıyor, yeniden elindeki kaçak evden de oluyor. İnsan faktörünü ön plana çıkarmazsanız, ticari bir yatırım anlamıyla bakarsanız insanlara zarar verirsiniz. Birkaç yerde doğru örnekleri var. En iyi örneği, Kentsel dönüşümü kimse bilmezken Ankara’da Murat Karayalçın’ın Dikmen vadisi projesi vardı. Tamamıyla halkı kooperatifleştirip halkla dönüştürmüştür. Önemli olan o dur. Doğru bir kentsel dönüşüm zor bir şey değildir. Çok kolay yapılır. Yeter ki irade olsun.


Adana Egemen Gazetesi