02 / 10 / 2024

HES'ler iki milyon insanı yerinden edecek!

HES'ler iki milyon insanı yerinden edecek!

Anadolu'da yanlış su politikalarıyla birlikte su üzerindeki baskı hızla artıyor. Son 10 yılda sadece kuruyan sulak alanlarımızın büyüklüğü Marmara Denizi'nin büyüklüğüne denk




Bu Anadolu'yu Anadolu yapan insanın da bir parçası olduğu biyolojik çeşitlilik açısından en büyük tehlike. Yanlış su politikaları nedeniyle, Anadolu'nun yüzölçümünün yüzde 26'sını kaplamasına karşın, biyolojik çeşitliliğinin yüzde 90'ını barındıran önemli doğa alanları bütün özelliklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Bu yanlışlar orman varlığı, nadir ve nesli tehlikedeki bitki ve hayvan türlerinin yanı sıra doğal, tarihi ve kültürel varlıklar ve sosyo-ekonomik çevre üzerinde de birçok etkiye sahip.

- Son yıllara kadar bu yanlışların başında barajlar ve sulama kurutma çalışmaları geliyordu. Buna enerji üretimi gerekçesiyle tüm Anadolu'nun derelerinin özel sektöre satıldığı HES'ler eklendi. Anadolu'nun hemen hemen tüm nehirlerinde yapılmak istenen HES'lerin sayısı 2000'i buluyor. Mikro HES'lerle birlikte bu sayı çok daha artıyor. Suyun, tüm canlıların en temel yaşamsal kaynağı olduğu düşünüldüğünde bu politikaların yaşamı tehdit eder boyutlara ulaştığını söyleyebiliriz.

- Bu sorunlar Karadeniz'den Toroslar'a, Doğu Anadolu'dan Toroslar'a kadar Türkiye genelinde yaşanıyor... Sadece Karadeniz'de 500'ün üzerinde HES projesi bulunuyor. Anadolu'da HES karşıtı mücadelenin sesinin hemen hemen tüm illerden yükselmesi yaşanan sorunun Türkiye genelindeki olumsuz etkilerinin bir sonucu. Bu politikalar doğal, kültürel zenginliklerin yanı sıra Anadolu'nun insansızlaşması ve buna bağlı olarak gıdada bağımsızlığını yitirmesi gibi birtakım tehlikeleri de getiriyor. HES yapılması planlanan vadilerde gerçekleştirilen tarımsal üretimin durması ve buna bağlı olarak insan nüfusunun şehirlere göçmesi gündemde. HES'ler nedeniyle sudan mahrum kalacak vadilerde yaşayan iki milyonun üzerinde insan şehirlere göç etme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve bunun neden olacağı sosyal maliyet henüz bilinmiyor.

- 29 Temmuz 2010'da BM Genel Kurulu'nda görüşülen ve 124 ülkenin oyuyla 'temiz suyun temel insan hakkı' olduğu yönünde alınan karara Türkiye'nin 41 ülkeyle birlikte çekimser yönde oy kullanması, içinden geçtiğimiz dönemin ruhuna koşut politikaların bir tesadüf olmadığının en somut göstergesi. Sonuç olarak Türkiye'nin su kaynaklarının devlet eliyle ticari metalaştırma ablukasından çıkarılması için geniş tabanlı toplumsal kabulün sağlandığı bir yasal çerçeve oluşturulmalı; Anadolu'nun biyolojik, kültürel ve tarihi zenginliğinin geleceğini anayasal güvence altına alan adımlar bir an önce atılmalı; genel olarak çevre politikalarının yarattığı uygulamalar, özel olarak da HES projeleriyle ilgili yaşanan insan hakları ihlallerinin yarattığı toplumsal travmalara bir son verilmeli; yaşanan trajik sonuçları rehabilite edecek adımlar hızla atılmalı; Türkiye'nin coğrafyasında, toplumsal yapısında köklü dönüşümlere ve yıkımlara yol açan suyla ilgili politikalar hızla değiştirilmeli.
Cumhuriyet/Esra AçIKGÖZ


Geri Dön