İbn Haldun Üniversitesi açıldı!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İbn Haldun Üniversitesi'nin resmi açılışı ile 4. Uluslararası İbn Haldun Sempozyumu'nun açılışındaki konuşmasında, nasıl kökleriyle bağı kopan bir çınar kurursa, medeniyet birikimiyle irtibatını koparan bir ülkenin de fikri kuraklığa maruz kalacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim mücadelemiz farklı düşüncelerle değil, bizim mücadelemiz terörle, terör örgütleriyle ve bu cinayet şebekelerine sözlü ve fikri mühimmat sağlayanlarladır. Dünyanın hiçbir ülkesinde terör örgütlerinin propagandasını yapmak düşünce özgürlüğü kapsamına girmez. Hiçbir medeni devlet terör şebekelerinin üniversitelerde yuvalanmasına, üniversiteleri eğitim kamplarına dönüştürmesine izin vermez. Silah, molotof ve şiddet asla hak aramanın aracı olamaz." dedi.
Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde İbn Haldun Üniversitesinin resmi açılışı ile 4. Uluslararası İbn Haldun Sempozyumu'nun açılışındaki konuşmasında, nasıl kökleriyle bağı kopan bir çınar kurursa, medeniyet birikimiyle irtibatını koparan bir ülkenin de fikri kuraklığa maruz kalacağını söyledi.
Yüzyıllara sarih ilim deryasından istifade etmeden, özgün eserler verilemeyeceğini, geçmişi yok sayarak geleceğe yürünemeyeceğini aktaran Erdoğan, "Bu ülke ne çektiyse aşağılık kompleksinden çekmiştir. Bu millete en büyük zulmü bağrından çıktığı toplumun değerlerine düşman, yasakçı, baskıcı jakobenler yapmıştır, bu böyle bilinmelidir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumun can damarını kesmeyi amaçlayan bu yaklaşımı Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bir tür kültürel inkar olarak tanımladığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Ben daha da ileri giderek diyorum ki bu sadece kültürel inkar değil, aynı zamanda kültürel bir intihardır. On yıllardır düşünce hayatımızın pınarlarını kurutan, işte bu hastalıklı ruh halidir. Batı'da ne bulursa alıp, hiçbir elekten geçirmeden ülkemize boca eden ilim erbabının özensiz tercümeleri, akademik müfredatımızı felç etmiştir. Kolaycı ve kopyacı, sadece tüketmeye ayarlı bu zihin dünyası sebebiyle, özgün, yerli ve çığır açan eserler ortaya konamamıştır. Üniversitelerimiz uzun seneler boyunca kraldan çok kralcı, Batı'dan çok Batıcı öğretim görevlilerinin vesayeti altında kalmıştır.
Üniversitelerimizin bilim dünyasına yaptıkları katkılar yerine, ikna odaları ve başörtüsü yasaklarıyla anıldığı günleri unutmadık. Üniversite hocalarımızın temel meşgalesinin öğrencilerinin zihni ve fikri gelişimi değil, saçı, sakalı, kılığı, kıyafeti olduğu dönemleri dün gibi hatırlıyoruz. Sadece öğrenciler değil, kitaplar da zulümden nasibini almıştır. Öyle ki bazı üniversitelerinde Moğol istilasına benzer şekilde kitap katliamları yaşanmıştır. 28 Şubat sürecinde Alman İmparatoru 2. Wilhelm'in, Sultan Abdülhamit'e hediye ettiği kitaplar ile binlerce nadide eser, İstanbul Üniversitesi yönetimi tarafından çöpe atılmıştır. Türkiye, işte bu günlerden geçerek günümüze ulaşmıştır."
- "Yeni Türkiye'nin aydınlığı, varlığını karanlığa borçlu olanları rahatsız ediyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son 14 yılının millet, tarih ve ilim düşmanı bu çevrelerle mücadeleyle geçtiğini, 2003'ten beri demokrasiden, hukuktan, meşruiyetten asla taviz vermeden, devlet, toplum ve siyaset hayatına nüfus etmiş vesayet odaklarını bertaraf ettiklerini söyledi.
"İnsanımızı 'makarnacı, kömürcü, göbeğini kaşıyan adam' diyerek aşağılayan millet düşmanlarının devrine son verdik, o bitti. Kültür, sanat ve ilim hayatımızı da bu kesimlerin tasallutundan kurtarmak için gayret sarf ettik." diyen Erdoğan, şunları anlattı:
"Hamdolsun, iş bitmedi. Şu anda çok daha farklı bir yerdeyiz. Bugün yerel ile evrenseli meczeden, asırlık birikimimizi güncelin potasında başarıyla eritebilen, ilim insanlarımız var. Kökleriyle bağlarını koparmadan geleceğe yürüyen, medeniyet değerleriyle barışık akademisyenlere sahibiz. Müktesebatımızı yok saymak yerine, onu bugüne taşımak için çaba sarf eden hocalarımız, düşünce adamlarımız mevcuttur. Üniversitelerimizin kapılarında, artık kılık kıyafeti nedeniyle kapıdan içeri alınmayan, gözü yaşlı öğrenciler bulunmuyor. Üniversite hocalarımız, inançlarıyla kariyerleri, fikirleriyle meslek hayatları arasında bir tercihe zorlanmıyor. Her geçen gün, daha özgür, daha özgün bir üniversite modeline doğru yol aldığımıza inanıyorum. Nasıl şafağın parıltısından rahatsız olanlar çıkabiliyorsa, yeni Türkiye'nin aydınlığı da varlığını karanlığa borçlu olanları rahatsız ediyor. Bu hazımsızlıklarını da tabii her fırsatta dile getiriyorlar."
- "Terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katsayı zulmünün üniversiteleri kasıp kavurduğu meşhur günlerde sesi çıkmayanların bugün sabah akşam kendilerini eleştirdiğini ifade ederek, "Varsın eleştirsinler, biz yolumuza devam edeceğiz. Kendi ideolojileri dışındakilere hayat hakkı tanımayanlar, bugün düşünce özgürlüğü üzerinden şahsımızı, hükümetimizi ve devletimizi hedef alıyorlar. Ya biz sizi biliyoruz. Sizler bu ülkede kendi düşünce dünyanızın ilim adamlarına bile üniversitelerde hayat hakkı tanımadınız, onları dahi sokağa attınız ya, biz sizi iyi tanırız. Daha düne kadar yasakçı zihniyetin en ateşli savunucuları olanlar, bugün demokrasi fanatiği numarasıyla kendini paralıyor. Burada öncelikle şu noktayı altını çizerek ifade etmek durumundayım; kimse kimseyi kandırmasın, biz bunların cemaziyelevvelini gayet iyi biliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Sicili hak ve hürriyet katliamlarıyla dolu olanların kendilerine ders vermeye kalkmasının komik kaçtığını vurgulayan Erdoğan, "Devletin kendi kitaplarında olan bir şiiri okudum diye içeri attığınız bir Cumhurbaşkanı var bu ülkede ya kimi aldatıyorsunuz? Talim Terbiye Kurulunun onayından geçmiş böyle bir şiiri okudum diye içeri attığınız bir Cumhurbaşkanı var, biz sizi iyi tanırız." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim mücadelemiz farklı düşüncelerle değil, bizim mücadelemiz terörle, terör örgütleriyle ve bu cinayet şebekelerine sözlü ve fikri mühimmat sağlayanlarladır. Dünyanın hiçbir ülkesinde terör örgütlerinin propagandasını yapmak, düşünce özgürlüğü kapsamına girmez. Hiçbir medeni devlet, terör şebekelerinin üniversitelerde yuvalanmasına, üniversiteleri eğitim kamplarına dönüştürmesine izin vermez. Silah, molotof ve şiddet asla hak aramanın aracı olamaz. Daha yeni Fransa'da, yeni cumhurbaşkanı, kendi aleyhine hakaret içeren bir yayın yaptı diye bir gazeteciyi hemen içeri aldılar. Buyurun. Onlara böyle bir şey oldu mu hak, Türkiye'deki yargı böyle bir şey yaptığı zaman haksızlık. Terör örgütlerine methiyeler düzmenin fikir hürriyetiyle alakası yoktur. Az önce değerli hocamız ifade ettiler, İbn Haldun'un üç şeyinden, adalet, emniyet ki ben buna emaneti ehline vermeyi de ilave ediyorum, bir de istişareyi ilave ediyorum. Yani adil bir idarecinin, adil bir siyasetçinin kendinde olması gereken vasıflar olarak bunları özellikle yaşamıma uygulamaya gayret ediyorum. Eğer bunları yaparsak o zaman gerçek anlamda özgürlük savaşçısı oluruz. Gerçek manada hak ve hakikatin savunucusu oluruz. Ama bunların anladığı manada dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir özgürlük anlayışına rastlayamazsınız. Bizde akademik özgürlük kılıfı altında terör örgütlerinin propaganda makinesinin işletilmesine kusura bakmasınlar göz yumamayız. Teröre hizmet etmediği sürece her türlü fikrin serbestçe tartışılmasını temin ederken, terörle mücadelemizi de kararlılıkla sürdüreceğiz."
- "İyi, güzel olan ne varsa aldık, hayatımıza tatbik ettik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son bir asırlık serencamı dikkate alındığında İbn Haldun Üniversitesinin "gelenekli yenilikçilik" tavrının çok kıymetli bulduğunu belirtti.
"Geçmiş tecrübeler bize geleneğimizi yok sayarak, kadim değerlerimize sırtımızı dönerek hedeflerimize ulaşamayacağımızı göstermiştir." diyen Erdoğan, İbn Haldun'un, "tarihin bir ilim olduğunu, geçmişi bilmekle insanların halini değerlendirebileceklerini" söylediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Aynı şekilde bu büyük alim, 'Bir su damlası nasıl diğer su damlalarına benzer ise bir milletin geleceği de geçmişe aynen benzer' diyor. Biz de bu anlayışla diyoruz ki, işte geleceğin Türkiye'sini ancak öz güveni yüksek, kendi medeniyet değerleriyle barışık, potansiyelinin farkında bir nesil inşa edebilir. Karşımdaki gençliği ben inşa ve ihya hareketinin mimarları olarak görüyorum. Tabii ne Batı'yı bilen ne de Doğu'yu özümsemiş, parçalanmış karakterlerle değil; yerini, yurdunu, kültürünü bilen kuşakla yolumuza devam edebiliriz. Bizim tarih boyunca ne ilmin kaynağıyla ne de alimin kimliğiyle sorunumuz oldu. İyi, faydalı ve güzel olan ne varsa aldık, hayatımıza tatbik ettik."
Hazreti Muhammed'in "İlim Çin'de de olsa ilmi arayınız", "İlim öğrenmek her Müslümana farzdır" şeklindeki hadislerini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herhangi bir komplekse kapılmadan, dünyanın neresinde olursa olsun ilim ve hikmet yolculuğumuzu sürdürmeliyiz. Şu önemli anekdotun özellikle gençlerimiz için rehber olmasını istiyorum: Muhammed İkbal, ilim hayatının önemli bir kısmını Batı ülkelerinde geçirmesine rağmen kendi değerlerine karşı yabancılaşmamasını şöyle açıklar: Avrupa kültür ve ilimlerinin ışığı asla gözümü almadı, gözümü kamaştırmadı. Çünkü ben gözüme Medine'nin sürmesini çekmiştim. Kişiye halis sevgi verildi mi kendini tanır, şerefini korur. Ben o büyük Peygamberin kölelerindenim ki çakıllar onun ayağıyla şereflenip, yıldızlardan daha kıymetdar oldular' buyurmuş. Pergelin sabit ucunu buraya kilitlediğinizde dünyanın neresinde olursanız olun yolunuzu şaşırmazsınız. Gözünüze Medine'nin sürmesini çektiğinizde kendinizi kaybetmezsiniz. Hele hele pusulanızı Fahri Kainat Efendimizin yoluna ayarladığınızda hedefinize muhakkak varırsınız. Tüm gençlerimizin bu şuurla hareket edeceklerine yürekten inanıyorum."
Üniversitenin açılışının ve 4. Uluslararası İbn Haldun Sempozyumu'nun hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, sempozyumun İbn Haldun'un daha iyi anlaşılması noktasında faydalı ve başarılı geçmesini temenni etti.
AA