İstanbul'da en iyi tahminle 700 bin kaçak yapı var!
Referans Gazetesi yazarı Sefer Levent bugünkü yazısında İstanbul'daki imara aykırı yapılara değindi
Altınşehir, Kâğıthane, Çağlayan... Kaçak yapıları saymaya kalksan on binlerce. İstanbul'un orta yeri Şişli'de onlarca mahallede konutların alım-satım işlemleri tapu dairesinde değil muhtarlıkta neticeleniyor. Tapusuz evlerde hayata gözlerini açanlar, bugün ben diyeyim 30, siz deyin 40 yaşında. Tapusuz gelmişler tapusuz gidiyorlar. Florya'da, Maltepe'de, Kartal'da binaların en az yüzde 25'i imara aykırı inşa edilmiş. Ruhsatta 75 metrekare olan taban oturumu 130 metrekare olmuş, kat sayısı emsalin iki katına çıkmış.
İstanbul'da yaklaşık 1.5-1.6 milyon bina bulunduğu düşünülüyor. Bunların ancak yüzde 20-30'unun ruhsatlı, yüzde 10-15'inin iskânlı olduğu tahmin ediliyor. Bu konuda somut veriler vermek çok güç; çünkü konuyla ilgili en son araştırma, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mesken ve Gecekondu Müdürlüğü tarafından yıllar önce yapılmış. En iyi tahminle İstanbul'da yaklaşık 700 bin yapının kaçak veya imara aykırı olduğunu söylemek mümkün.
Bu yapıların bir bölümü için yıkım kararı var. Belediyeler, yapım aşamasında malzemeye el koyabilir, inşaatı mühürleyebilir ama yapmıyor. Bekliyor ki inşaat bitsin; oturma başlasın, mahkemeden tahliye kararı çıksın. Yapım sırasında kim bilir ne çıkar sağladıysa inşaata göz yuman belediye, inşaat bitince İçişleri Bakanlığı'ndan başına bir şey gelmesin diye yıkım kararı alıyor. Uyguluyor mu? Hayır. Bahanesi var çünkü: "Mahkemeden tahliye kararı aldırmam lazım, vaktim, param yok." Diyelim ki mahkeme kararı var, bahanesi yine hazır: "Yıkım için ekibim yok."
İşte böyle bir İstanbul'da, dört bir tarafı gecekondular, tapusuz evler, ruhsata aykırı yapılarla çevrili İstanbul'da, Büyükşehir Belediyesi, vakti, parayı ve ekibi buldu, okul yıktı.
Kemerburgaz'da bulunan ve her yıl yaklaşık 600 öğrencinin eğitim gördüğü Zeynep Mutlu Vakfı Kemer Okulları, eğitim sezonunun başlamasına üç hafta kala İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından yıkıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı 500 kişilik zabıta ekibi, 150 jandarma eşliğinde pazar sabahı 05.00 sıralarında Eyüp Kemerburgaz'daki Zeynep Mutlu Vakfı Kemer Okulları'nın bulunduğu komplekse geldi.
Ellerinde yıkım kararı olduğunu söyleyen belediye yetkilileri, binaların içinde bulunan eşyaların boşaltılmasını istedi. Eşyalar bir saat içinde okul görevlileri ve zabıta ekipleri tarafından kapalı spor salonu ve okul bahçesine yığıldı. Ardından iş makineleriyle yıkım gerçekleştirildi.
Sabah, gazetelerde yıkım fotoğrafları arasında ağlayan öğrencileri gördüğümde tarifsiz bir sıkıntı yaşadım. Sormadan edemedim. Bu kararı alan, onaylayan ve uygulayanların vicdanı tatile mi çıktı?
Hadi anlatın bakalım çocuklara. İzah edin. Deyin ki "Bina kaçaktı, Hazine arazisiydi, belediyenindi, izin alınmadı, mahkeme kararı öyleydi böyleydi." Sahibi şu ya da bu. Velev ki tümü gerçek, hepsi doğru. Kaldı ki Mimarlar Odası'na göre İstanbul'daki Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bin 850 okuldan sadece 185'i yasal. Hadi o burkulan küçük yüreklerin sızısını giderin...
Bir an için o öğrencilerin yerine koyun kendinizi. O okulun yıllarca önce okuduğunuz kendi liseniz olduğunu düşünün. Üç yıldır sıralarında dirsek çürüttüğünüz, koridorlarında tozunu yuttuğunuz, dersliklerinde onlarca anı yaşadığınız okulunuza bir sabah koca koca adamlar girişiveriyor. Balyoz, iş makinesi darbeleri tüm hatıralarınızın üstüne arkası arkasına iniyor. Kendinizi nasıl hissederdiniz? Bir çocuk için evinin yerle bir olması neyse okulunun yıkımı da aynıdır. Tarifsiz izler bırakır. Bu iş yapılacaksa bile "adam gibi" yapılır.
Tapuyu üzerine alır, el koyarsın okula; devam edersin eğitime. Yenisini yaparsın, bu süreçte çocukları da psikolojik olarak hazırlarsın. Sonra taşırsın. O zaman yıkarsın istediğin gibi...
Velev ki haklısınız... İstanbul'da bütün işler bitti de okullarına, öğretmenlerine, arkadaşlarına kavuşmaya üç hafta kala o minikleri kırmaya değdi mi?
Sefer Levent/Referans