25 / 11 / 2024

İstanbul'da hayalet bölgeler oluşmaya başladı!

İstanbul'da hayalet bölgeler oluşmaya başladı!

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Nusret Suna yaptığı açıklamada “İstanbul’da ilk 4 ayda sadece 100 bin konut satıldı. Hayalet bölgeler oluşmaya başladı. Satılamadığı için boş kalan inşaatlar ürkütücü” dedi.




İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Nusret Suna, Türkiye'de sayıları 335 bine ulaşan müteahhitlerin tanımı ve yasası olmadığını dile getirerek, “Sermayesi olan herkes müteahhit olabiliyor. Müteahhitler yıllar yılı İstanbul'da plansız programsız işler yaptılar. Tabii onları da teşvik eden iktidar oldu. Ne yazık ki inşaat sektöründe ticari kaygı teknik kaygının önünde gidiyor” diye konuştu.

Sözcü gazetesi yazarı Yüksel Şengül, geçen sene 1.5 milyon konutun satıldığı İstanbul'da bu yıl satışların durduğunu söyleyen Suna'yla inşaat sektöründeki krizi, İstanbul'daki yapı kalitesini, imar affını, depremle ilgili alınması gereken ama alınamayan önlemler ile Kanal İstanbul projesini konuştu. İşte o röportaj...

– İnşaat sektöründe arz talebin çok üstüne çıktığı için konut satışları durma noktasına geldi. Sizce de yolun sonuna mı gelindi?

Evet, inşaat sektörü büyük bir krize girmiş durumda. Talepten çok fazla konut yapıldı, plansız programsız inşaatlar dikildi. 81 ilimizde ne yazık ki hep birlikte beton kentler oluşturmaya devam ediyoruz. İstanbul çoktan beton kent oldu zaten. Yeşil alan bırakılmadı, hâlâ yok edilmeye devam ediliyor.

– Geçen yıl 1.5 milyona yakın konut satışı yapılırken, bu yılın ilk 4 ayında sadece 100 bine ulaşıldı…


Konuta olan ilgi sona erdi. Doyum noktası çoktan aşıldı. İstanbul'un çevresinde hayalet bölgeler oluşmaya başladı. Yapılan ama satılamadığı için boş kalan inşaatlar ürkütücü görüntüler sunuyor. Kamu inşaatlarını yürüten müteahhitler ve büyük inşaatları yürüten müteahhitler yavaş yavaş şantiyelerini kapatmaya başladılar. İnşaat malzemelerine gelen zamlar yüzde 200'ler 300'lerde. Bu rakamlarla sektörün ayakta kalması mümkün değil.

– Ülkemizdeki müteahhit sayısının 335 bin olduğunu öğrendim ve çok şaşırdım.

Bu ülkede 335 bin müteahhidin olması elbette şaşırtıcıdır. Asıl çarpıklık zaten burada. Türkiye'de müteahhitliğin tanımı yok, yasası yok. Sermayesi olan herkes müteahhit oluyor. Parası olan bir kişi Ticaret Odası'na gidip kaydını yaptırdıktan sonra İstanbul'un en yüksek binasını yapmaya başlayabilir. Önünde hiç engel yok, denetleyen yok. Müteahhitler yıllar yılı İstanbul'da plansız programsız işler yaptılar. Tabii onları da teşvik eden iktidar oldu.

– Müteahhit kadar onun yaptıklarını onaylayan inşaat mühendislerinin de suçu ve sorumluluğu yok mudur?

Ne yazık ki inşaat sektöründe ticari kaygı teknik kaygının önünde gidiyor. Çağdaş ülkelerde olan Yapı Denetim Sistemi'yle ilgili yasa, 1960'lardan beri Türkiye'nin gündeminde oldu ama hayata geçmedi. Nihayet 1999 depreminden sonra 2001'de yürürlüğe girdi. Ancak 6 ay sonra müteahhitlerin baskısıyla değiştirildi ve sigorta ayağı kaldırıldı. Sonra işler iyice kötüye gitti ve şimdi en kötü dönemi yaşıyoruz.

– Bir binanın ömrü ne kadardır?

İnşaat mühendisleri, bir binayı en az 100 yıl ayakta durabilsin diye yaparlar.

– İstanbul'daki binalara bakınca öyle görünmüyor sanki…

Malzemeden çalmak var, denetimsizlik var. Ne yazık ki ahlaki ve etik kurallara uyulmuyor. Bırakın 100 yıl yaşamasını, durduğu yerde çöken binalar var İstanbul'da.

– Biraz da İstanbullu'nun kabusu olan depremi konuşalım.

Olası deprem İstanbul'da büyük bir faciaya neden olacaktır. Çünkü 1999 depreminden günümüze kadar sağlıksız yapı sayımız ne yazık ki artmıştır. Beklenen depremde 100 bin bina hasar görecektir. Önlemler ne yazık ki alınamadı. Mesela, İstanbul'un depremden sonra 496 adet toplanma alanı tespit edilmişti. Şu anda bu sayı 77'ye indi. Bütün o alanlar imara açıldı, rant kapısı oldu.

– Bir süredir “imar affı” gündemde… Bu aftan yararlanan binalarımız sağlıklı mı?

“İmar affı” ne yazık ki kentlerimizin kalbine batırılan acımasız bir hançer. Sadece İstanbul'da bir milyonu aşan ruhsatsız ve kaçak bina var. İmar affından yararlanan, temeli bile olmayan binalar yeni facialara yol açacak. İmar affı bir aldatmacadır. Beklenen İstanbul depreminde meydana gelecek yıkımların sorumluluğu da vatandaşlara yüklenmiştir. Verilen kayıt belgelerindeki inşaat mühendislerinin ıslak imzaları kaldırılarak, bilinçli qolarak mesleğimiz itibarsızlaştırılıyor. Böylece sahte mühendislerin yolu açılmıştır.


– Bir de Kanal İstanbul projesi var…


Garabet, İstanbul için asla gerekli olmayan bir proje. Bu kanalla birlikte Trakya ve İstanbul nüfusu artacak. İstanbul'a gelen su riske girecek, doğanın dengesi bozulacak, Marmara Denizi kirlenecek, İstanbul'un akciğerleri olan Kuzey Ormanları yok edilecek. Kanal hafriyatı inanılmaz boyutlarda olacak, bölge toz bulutundan geçilmeyecek. Ekolojik denge alt üst olacak. O hafriyatla Marmara Denizi'nde adacıklar yapılacağını söylüyorlar. Buna çocuklar bile güler. Çünkü depremin merkezi kanalın çok yakınında. Bir de tsunami tehlikesi var. Tam bir facia… Boğaz'daki gemi trafiğinin azaltılacağı söyleniyor. Oysa zaten azaldı ve daha da azalacak. Çünkü artık yakıt transferleri, doğalgaz hattıyla Avrupa'ya borularla yapılıyor.


 


Geri Dön