İstanbul'un tarihi çeşmeleri yok olmak üzere!
İstanbul'un tarihî meydanları ve sokaklarını süsleyen Osmanlı yadigârı çeşmelerin bakımsız hali yürek burkuyor. İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, tarihî çeşmelerin restorasyonu ile ilgili çalışma başlatacaklarını söyledi
Bilgili, çeşmelerden su ve geleneksel şerbetlerin akacağı işletmecilik modelini hayata geçireceklerini kaydetti. Çeşmeler ve su sebilleri Osmanlı medeniyetinin en önemli hayrat unsurlarından olduğu gibi sanatsal açıdan da birbirinden nadide örneklerin sergilendiği mimari eserler arasında yer alıyor. Osmanlı Devleti'nin inşa ettirdiği bu eserler, insanların su ihtiyaçlarını karşılamasının yanı sıra mimarî olarak da çok önemli değere sahip. Ancak bu çeşme ve sebillerin önemli bölümünden bugün su akmıyor. Harabe haline gelen bu yapılar, bakımsızlıktan yok olmak üzere. Her gün binlerce yerli ve yabancı turistin gezdiği Tarihî Yarımada'daki tarihî çeşmelerin hali ise içler acısı. Gülhane Parkı'ndan Sultanahmet Meydanı'na doğru giden yol üzerinde yer alan çeşmelerin musluklarından yıllardır su akmıyor. Özellikle yabancı turistler, bir yandan bu anıtları incelerken bir yandan da susuz çeşmelerin fotoğraflarını çekiyor. Çeşmelerin üzerine çeşitli renklerde yazılar yazılması ve her biri sanat eseri niteliğindeki musluklarının sökülmesi sebebiyle bugün çoğu çeşme kendi haline terk edilmiş durumda. Hemen hemen her çeşmenin alınlığını ve kitabelerini hat sanatının en güzel örnekleriyle ayetlerin süslemesi ise ayrıca dikkat çekiyor. "Rableri onlara tertemiz içecekler içirir." (İnsan Suresi, 21) gibi ayetlerin yer aldığı ata yadigarı tarihî eserler, muslukları kırılmış, mermerleri kırılmış, üzerlerine yazılar yazılmış bir halde kurtarılmayı bekliyor. İstanbul İl Kültür Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, konu ile ilgili olarak çalışma başlatacaklarını söylüyor. Sokakta veya meydanlarda olan küçük çaptaki çeşmelerden yerel yönetimlerin sorumlu olduğunu hatırlatan Bilgili, tarihî çeşmelerin ciddi restorasyonlara tâbi tutulması gerektiğini vurguluyor. Anıt eser niteliğindeki çeşmeleri korumakta ve temiz tutmakta güçlük çekildiğini kaydeden Bilgili, çözüm ile ilgili şu bilgileri veriyor: "Düşüncemiz, bu tür çeşmelerin su ve geleneksel şerbetlerin aktığı, bir bedel ödeyerek herkesin yararlanabildiği işletmeler haline getirilmesidir. Bu işletmelere bu eserlerin koruma konusundaki sorumluluğu da verilebilir. Bu tür bir işletmecilik aynı zamanda turizme de hizmet eder." İstanbul kültürü üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan şehir tarihçisi Süleyman Faruk Göncüoğlu da, Türk mimarîsinin en güzel örneklerinden olan tarihî çeşmelerden su akmamasının kabul edilemez olduğunu söylüyor. Bu çeşmelerin yok olmak üzere olduğuna dikkat çeken Göncüoğlu, "Dünyanın en kadim ve uzun su sistemine sahip olmamızla övünüp, ciltler dolusu kitaplar yayınlarken, bugün tarihî meydanları süsleyen anıtsal çeşmeleri bile susuz bırakmamız bir tezat oluşturmaktadır." diyor. Osmanlı çeşmelerinin şiirlere, gravürlere, resimlere, minyatürlere esin kaynağı olduğunu hatırlatan Göncüoğlu, bugün bu eserlerin ilgisizliğe terk edildiğini kaydediyor. "Tarihimizle övünürken onları bugün fonksiyonel olarak görebilmek toplum mirası hakkımız değil mi" diye soran Göncüoğlu, tarihî mirasa sahip çıkan belediyelerin daha duyarlı olmaları gerektiğini belirtiyor. Göncüoğlu, durumun vahameti ile ilgili şu sözleri sarf ediyor: "Bugün Tarihî Yarımada'nın, İstanbul silüetinin oluşumunu gerçekleştiren Mimar Sinan'ın türbesinin çeşmeleri bile musluksuz ve susuz bırakılmıştır." Araştırmacı-yazar Can Alpgüvenç ise turizmin en gözde mekânlarından biri olan Tarihî Yarımada'daki çeşmelerden su akmamasının üzüntü verici olduğunu belirtiyor. Bu eserlerin gerçek hüviyetlerine kavuşturulması gerektiğini dile getiren Alpgüvenç, tarihî çeşmelerin bir an önce ihya edilmesi gerektiğini kaydediyor. Alpgüvenç'e göre, bu halin asıl sorumlusu yönetimler değil, İstanbul'da yaşayan duyarsız vatandaşlar. Osmanlı Devleti'nin şehirleri zarif çeşmelerle donattığını hatırlatan Alpgüvenç, sözlerine şöyle devam ediyor: "Vakıflar ve belediyeler tarafından 'Tarihî Çeşmeler Haftası ya da Günleri' gibi özel zamanlar tespit edilmeli. O tarihlerde bu konuda konferans, seminer ve çeşitli aktivitelerde bulunarak çeşmelerimiz halkımıza sevdirilmelidir." Samet Altıntaş / ZAMAN