İstanbul’un trafik derdini dereler ve teleferikler çözecek!
Marmara Üniversitesi İstanbul Araştırmaları Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr Recep Bozloğan, “Yeni metrobüs, teleferik ve arabalı vapur hatları trafiği rahatlatır. Ayrıca akarsu ve derelerin daha aktif kullanılması lazım. ” diye konuştu.
Fatih Sultan Mehmet ve Haliç Köprülerindeki bakım çalışmaları binlerce İstanbullunun yaşamını cehenneme çevirdi. Sıcağın altında kilometrelerde uzayıp giden araç kuyrukları, ortaya çıkan ekonomik kayıplar kent sakinlerinin de psikolojisini bozdu. Ortaya çıkan tablo Megapol İstanbul’un akut durumlara karşı hazırlıklı olmadığı gerçeğini bir kez daha gözler önüne sererken, şimdi herkes gelecek yıl başlaması beklenen Boğaziçi Köprüsü’ndeki bakım çalışmalarını düşünerek kaygılanıyor. Peki, ama her geçen gün daha da içinden çıkılmaz hale gelen trafik sorunu nasıl çözülecek? Bu sorunun cevabını bulmak için 16 yıldır İstanbul’un sorunlarına kafa yoran, İstanbul üzerine yayınlanmış 5 kitabı bulunan bir akademisyen, Prof. Dr Recep Bozlağan ile buluştuk.
Yeni metrobüs hatları şart
Marmara Üniversitesi İstanbul Araştırmaları Anabilimdalı Bölüm Başkanı olan Bozlağan, 13.5 milyon kişinin yaşadığı İstanbul’da “araçların değil, insanların taşınması gerektiğine” dikkat çekerek, “Bunun için de toplu taşıma sisteminin yeniden gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi şart. İlk etapta hatların uzatılması gerekiyor. Ayrıca toplu taşımada araç sayısının arttırılması lazım. Buna ilaveten alternatif ulaşım güzergâhlarının oluşturulması şart” dedi. Metrobüs hattının şehir trafiğine son derece olumlu katkı sağladığına işaret eden Bozlağan, şöyle devam etti: “E-5’te hareket eden Metrobüs şehrin trafik yükünü ciddi anlamda düşürdü” ve ekledi: “Ancak hattın uzunluğu dünya şehirleriyle karşılaştırıldığında yeterli değil. Hattın yeni güzergâhlarla uzatılması gerekiyor. Başakşehir’den sahil yolu üzerinden Eminönü’ne, Bahçeşehir’den Levent’e, Esenyurt’tan Aksaray’a yeni hatlar inşa edilebilir. İstanbul’da zarar eden bir sürü İETT hattı var. Ama kapatmıyoruz. Bugün böyle bir hat inşa edilse 1-2 sene zarar edebilir. Ancak insanlar kısa bir süre sonra ev ve iş tercihlerini bu hatta göre yapacakları için hat kısa zamanda kara geçecektir”
Teleferik şehri rahatlatır
Raylı sistem ve karayolu taşımacılığıyla şehrin trafik sorununun çözülmesinin mümkün olmadığına dikkat çeken Prof. Dr Recep Bozlağan, alternatif ulaşım araçlarının kullanılması gerektiğinin altını çizdi. İstanbul’un tepe ve vadilerinden oluştuğunu hatırlatan Bozlağan, coğrafi yapıdan daha fazla verim sağlamak için teleferiklerin devreye sokulabileceğini söyledi. “Yıldız’dan Maçka’ya, Şişhane’den Hasköy’e, Çamlıca’dan Ümraniye’ye, Çamlıca’dan Üsküdar merkeze, Çamlıca’dan Beylerbeyi’ne, Beşiktaş’tan Osmanbey’e, Anadolu Hisarı’ndan Kavacık’a teleferik hatları inşa edilebilir. Yeni hatlar hem turizm hem de ulaşım açısından ciddi avantajlar sağlayacaktır. Yaptığımız hesaplamalara göre maliyet açısından metrobüsten çok daha ucuz olacaktır. Üstelik çevreci bir ulaşım aracı olduğu için finansman bulmak da çok daha kolay olacaktır”
Bozlağan, İstanbul Boğazı, Haliç, göller ve derelerin şehir içi ulaşım açısından hayati önem sahip olduğunu ifade ederek, bu doğal altyapının yeterince iyi kullanılmadığına dikkat çekti: “İstanbul’da derin vadiler varsa, bu vadiler içinde akan dereler varsa siz bu dereleri gündeme almak zorundasınız. Örneğin Ayamama Deresi’nin debisi ulaşım için elverişlidir. Ayamama Deresini nehir ulaşımına uygun, bodur araçlarla donatarak trafiği rahatlabilirsiniz. İBB, Büyükdere’den Cendere’ye tünel kazarak Kağıthane’yi deniz ulaşımına açmaya hazırlanıyor. Alibeyköy Deresi’de devreye sokulursa Eminönü, Kadıköy’e hatta Bostancı’ya kadar ulaşım sağlanabilir. Anadolu Yakası’nda ise Kurbalığıdere ve Göksu Deresi ulaşıma kazandırılabilir. Özellikle Göksu Deresi üzerinde deniz araçlarıyla Üsküdar, Beşiktaş ve Kabataş’a gidebilir.” Kıtalar arası geçişi deniz ulaşımına kaydırmanın şart olduğunu kaydeden Bozlağan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kabataş-Harem, Kabataş-Beylerbeyi, Baltalimanı- Çubuklu, Baltalimanı-Anadolu Hisarı arasında arabalı vapur hatları neden olmasın?”
Megapol olarak tanımlanan İstanbul’un daha rahat yönetilebilmesi Avrupa ve Anadolu Yakası olarak ikiye ayrılması gündeme gelmişti. Prof. Dr Bozlağan, böyle bir düzenlemenin avantaj değil, bilakis dezavantaj oluşturacağını düşünüyor:“İstanbul her gün 1.5-2 milyon insanın karşılıklı geçiş yaptığı, 1 milyondan fazla insanın farklı bir yakada çalıştığı bir şehir. İki yakanın sosyal, kültürel ve tarihi açıdan birbirine çok güçlü bağlarla bağlı olduğu bir şehir. İstanbul’u ikiye bölmek bu noktada hem tarihi açıdan bir haksızlıktır, hem de İstanbul’un gelişimini yavaşlatır. Üsküdar, Beykoz, Adalar olmadan bir İstanbul düşünülemez. Bu yüzden böyle bir yapı şehre fayda değil, ancak zarar verir.”
Yerel yönetimlerin kitabını yazdı
Recep Bozlağan, ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi mezunu. Marmara Üniversitesinde yerel yönetimler alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. 2007-2012 arasında Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreterliği görevini yürüttü. 2008’de Marmara Üniversitesi bünyesinde İstanbul Araştırmaları Bilimdalını kurdu. Geçtiğimiz Nisan’da aynı üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığına atandı. Bozlağan’ın yerel yönetimler alanında çok sayıda makalesi bulunuyor.
*****
Kürtçe kanallar tek çatı altında toplanacak
Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı son günlerde son derece önemli bir proje üzerinde çalışıyor. Bağlantı Noktası dergisinde yer alan habere göre, Bakanlık, Kürtçe yayın yapan TV ve radyoları tek çatı altında toplayacak yeni bir uydu düzenlemesi yapmaya hazırlanıyor. Derginin haberine göre çalışma kapsamında Suriye, İran, Irak ve Türkiye’de yayın yapan görsel ve işitsel medya kuruluşları mercek altına alındı. Çalışmalar sonrasında Kürtçe yayın yapan toplam 40 medya kuruluşu olduğu saptandı. Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri yasal ve meşru zeminde yayın yapan medya kuruluşlarını belirleme çalışmalarının sürdüğünü ve uygun bulunan kurumların ortak bir uydu platformunda toplanmasının hedeflendiği bilgisini verdi. Çalışmayla yasal kuruluşlarla yasadışı kuruluşların birbirinden ayrışması sağlanacak. Bu da yasadışı yayın yapan radyo ve tv’lerle mücadelede devletin elini güçlendirecek. Peki, ama söz konusu 40 tv ve radyo Türksat uydusu altında mı toplanacak? Bakanlık kaynakları bu konuda, “Elbette her türlü olasılık tartışılır, değerlendirilir. Ancak diğer seçeneklerin masaya yatırılması ve olumlu-olumsuz yanlarının ayrıntılı bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulması daha isabetli olur” diyerek Türksat yerine başka bir uydu platformunun kullanılabileceği mesajını verdi. Gelişmelerin nasıl bir seyir izleyeceğini bize zaman gösterecek?