05 / 05 / 2024

İşte en zengin 100 Türk!

İşte en zengin 100 Türk!

Ekonomist’in yedi yıldır gerçekleştirdiği Türkiye’nin en zengin 100 aile-kişisi araştırması sonuçlandı. Bu yıl da zirveyi kimseye bırakmayan Koç Ailesi’ni, serveti her geçen yıl biraz daha artan Şahenk Ai



 

Ekonomist’in yedi yıldır gerçekleştirdiği Türkiye’nin en zengin 100 aile-kişisi araştırması sonuçlandı. Bu yıl da zirveyi kimseye bırakmayan Koç Ailesi’ni, serveti her geçen yıl biraz daha artan Şahenk Ailesi izledi. Servet yönetimi uzmanları, artık Sabancı Ailesi fertlerinin ayrıştırılması gerektiğini söylüyor. Araştırma Türkiye’nin en zenginlerinin servetlerinin bu yıl yüzde 20 ile yüzde 50 arasında değer kazandığını ortaya koyuyor.

Zenginlik... Bu kavramın içini doldurma çabaları insanlığın tarihi kadar eskidir. Filozofların, kralların, yazarların siyasetçilerin ve sıradan insanların asırlardır üzerinde durduğu, tartıştığı zenginlik tanımı nereden bakıldığına bağlı olarak göreceli bir kavrak olarak görülür. Kimine göre ise tanımı ise çok açık: “Sahip olunan para ve pulla ya zenginsindir ya da değil!”

Fakat bunu mutlak bir gerçek olarak kabul edeceksek şunları nereye koyacağız Örneğin "Zenginlik en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır" diyen Eflatun’u. Alman düşünce adamı Arthur Schopenhauer’un  “Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır” sözlerini… 

Zenginlik para ve pulsa, Cemal Süreyya’ya şu sözleri söyleten neydi acaba: "Bugün zenginim. Posta kutumdan bir sürü kitap ve dergi çıktı. Bir kaç da mektup."

GERÇEKLİK NEREDE

Bütün bunlara karşın, yine de ‘para ve pul’un hayattaki gerçekliğini kimse yadsıyamıyor. Çünkü hayatta mutlak karşılığı var. Yoksa çoğu insan, sahip olabilmek için hayatı boyunca bu kavramın peşinden koşturur muydu

Zenginlikle ilgili belki de en makul tanım şu olabilir; İçinde yaşanılan toplumun ahlaki değerlerini ayaklar altına almadan (bunun içine insan hayatı ve çevreye verilen değeri de katmalıyız), bir insanın istediğini, istediği zaman ve kaygısızca yapabilmesi...

Yani çok şık bir restorana gidip, menünün fiyat sütununa bakmama rahatlığı da diyebiliriz zenginlik için… Milano’da yaşayan birinin ertesi sabah gözlerini Sicilya’nın kuzeyinde yer alan Stromboli’deki adaların belki de en güzeli, eşsiz Panarea’da kaygısızca açabilmesi de.

Eskişehir’de çocuklarını evlendiren bir ailenin, onları özel jetleriyle Puket  adasına ya da Orta Amerika’nın küçük sevimli ülkesi Belize’e hiçbir maddi kaygı duymadan gönderebilmelerine de zenginlik diyebiliriz.

EN ZENGİNLER SIRALAMASI

Dünyada her yıl çeşitli ülkelerde ‘en zenginler’ sıralaması yapılır. Bunu dünya ölçeğinde yapanlar da var. Kıstas işte yukarıdaki ‘para ve pul’ oluyor. Türkiye’nin de zenginleri var. Hem de dünya sıralamalarına girecek kadar fazla zenginimiz var. 

Biz Ekonomist olarak 2004 yılından bu yana Türkiye’nin “En zengin 100’ araştırmasını yayınlıyoruz. Bu yıl da yaptığımız araştırma sonuçlandı ve Türkiye’nin en zengin 100 aile ve kişisi ortaya çıktı. 

Bu araştırmayı öncelikle çok yakından tanıdığımız bankacılarla konuşarak, servet yönetimi konusunda yetkin isimlere danışarak ve dahası İMKB’deki şirket değerlerini de bu verilerin içine katarak yapıyoruz.

ZİRVE DEĞİŞMEDİ: KOÇ

Sonuçta ortaya çıkan veriler altı yıldır yayınladığımız gibi, en zengin sıralamasında bu yıl da Koç Ailesi’ni zirveye çıkarıyor. Koç’u son yıllardaki müthiş yükselişiyle Doğuş Grubu’nun sahibi Ferit Şahenk izliyor. Sabancı Ailesi için ise servet yönetim uzmanları artık bir bölünme yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Çünkü aile bireyleri her geçen yıl biraz daha kendi özel işlerine odaklanıyor ve bu nedenle sıralamanın artık salt Sabancı Ailesi yerine tek tek Erol Sabancı ve Ailesi, Şevket Sabancı ve ailesi gibi bir ayrıştırma yapılarak ortaya konması gerektiği üzerinde duruluyor. 

Bu yıl Türkye’nin en zenginlerinin servetleri katladıkları borsa verilerinden de açıkça görülebilir. Yıl başından bu yana MSCI Türkiye Endeksi yüzde 36 ile gelişmekte olan ülkelerin  (yüzde 11) ve Doğu Avrupa ve Afrika ülkelerinin (yüzde 6) oldukça üzerinde getiriler sağladı. 

İMKB’DEKİ DEĞER ARTIŞI

Sonuçta İMKB’de varlık değerlerinde ciddi artışlar yaşanıyor. Bu varlık değerlerinden şirket sahipleri de hisseleri oranında yararlanıyor.

Geçen yıl bu zamanlar İMKB şirketlerinin piyasa değerleri üzerinden yaptığımız çalışma ile bu yıl yaptığımız çalışmada ortaya çıkan rakamlar karşılaştırıldığında, çatısı altında özellikle banka olan ailelerinin servetlerinde yüzde 50’nin üzerindeki artışlar dikkat çekiyor. 

Garanti’nin ortağı Şahenk Ailesi, Akbank’ın ortağı Sabancı ailesi, YKB’nin ortağı Koç Ailesi, TEB’in ortağı Çolakoğlu Ailesi, Tekstilbank’ın sahibi Turgut Yılmaz bu anlamda öne çıkan aileler. Yine maden, enerji, inşaat sektöründeki hareketlenmeler, şirketlerin borsa değerlerine de yansımış durumda. Burada son dönemde Boğaz’da 21.5 milyon dolara ‘Yol Yalısı’nı satın alan Akın İpek’e özellikle vurgu yapmak gerekiyor. Artan altın rezervlerinin yanında, altın fiyatlarının da yükselişinden olumlu etkilenen İpek Ailesi, bu anlamda 2010 yılına damgasını vurduğu söylenebilir.

Hamdi Akın’ın sahibi olduğu Akfen Holding, hem halka arzıyla hem de TAV iştirakinin değerlenmesiyle 2010’da dikkat çeken aileler arasında yer aldı.

İnşaat sektörünün güçlü temsilcisi Tepe Grubu, Tekfen, Enka’daki değerleme artışları da hissedarlarını memnun etti. Yine organize perakende sektöründe bu yıl liderliğe oturan BİM’in ana ortaklarından Topbaş Ailesi listenin üst sıralarına doğru sıçrama yapan grup olarak öne çıktı.

ZENGİNİN TÜKETİMİ

En zenginlerin servetlerindeki iniş ve çıkışlar, tüketimlerini de ciddi bir şekilde etkiliyor. Yapılan pek çok araştırma 2009’un lüksün en kötü yılı olduğunun kanıtı niteliğindeydi. Global danışmanlık şirketi Bain & Co’nun araştırmasına göre geçen yıl lüks pazarının cirosu yüzde 8 düşerek 153 milyar dolar oldu. Ancak 2010 herkes için bir toparlanma yılıydı. 2010’un ilk yarısındaki rakamlar ‘lüks dünya’nın yeniden yükselişe geçtiğini ortaya koydu. Bu yıl için tahminler lüks tüketimde yüzde 4’lük büyüme olması yönünde. Ancak geçmişten farklı olarak varlıklı kişiler lüksü sorgular hale gelmiş görünüyor. 

Uzmanlar, 2010’da gerçek lüksün geri döndüğünü söylüyor. Geçmişte pazarlama güdümlü olan lüksün artık değerini yitirdiği, el işçiliği, kalite, tasarım ve etik değer taşıyan ürünlerin talep gördüğü bir döneme girildiği ifade ediliyor.  Örneğin; Amerika’da lüks müşterilerinin yüzde 75’inin markaların çevreye duyarlılığını çok önemsediği belirtiliyor. ‘Kullan-at’ mantığı yerini az ama öz kaliteli tasarım ürünlere bırakmış durumda. ‘Dünya gerçeklerinin farkına varan kalite ve stil lükstür’ diyen WWF’in (Doğal Hayatı Koruma Derneği) tanımı kabul görüyor. Bu nedenle birçok lüks marka üretim süreçlerini, ambalajlarını, ürünlerin ulaşımlarını gözden geçirerek doğaya saygılı hale getirmeye, karbon ayak izini küçültmeye çalışıyor. Örneğin Gucci dünya sorumluluk sertifikası olan SA 8000’i alan ilk lüks marka.

3’ÜNCÜ KUŞAK ZENGİNİMİZ AZ

Krizle birlikte varlıklı kişilerin ‘lüks utancı’ da devreye girdi. Yani insanlar kriz sırasında lüks mağazalarda görünmekten çekinir hale geldi. Bunun için birçok kişinin yurtdışında alışverişi tercih ettiğini belirten Lüks Danışmanı Özlem Güsar lüks tüketimde online satışın da gözle görülür artışının altında bu nedenin yattığını vurguluyor. Özellikle mücevher ve saatte güvenilir olmanın ve sır saklamanın önemine değinen Güsar, bu tarz alışveriş için varlıklı kişilerin yurtdışına seyahatler yaptığının da altını çiziyor. 

Lüks markaların lüksle yeni tanışan Hindistan, Çin, Rusya ve Türkiye gibi ülkelere kaydığını söyleyen Güsar, “ Bu ülkelerde insanlar güç ve statülerini markalar üzerinden kanıtlama peşinde. Bu da lüks devlerinin iştahını kabartıyor. Peş peşe açılan lüks butiklere baktığımızda Türkiye’nin de ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Türkiye genç nüfusu ve gelişen ekonomisiyle gelecek için çok cazip pazarlardan biri ve yatırım hızla devam ediyor” diyor. 

Güsar, Türk lüks tüketicilerin profilini şu sözlerle özetliyor: 

“Türkiye’de ne yazık ki logo tutkusu, statü göstergesi olarak marka ürünler almak ve moda kurbanı olmak gibi durumlar söz konusu. Lüks ürünlere sahip olmayı ve sahip olduğunu herkese göstermeyi başarı kriteri olarak kabul eden büyük bir grup var Türkiye’de. Bu durum da aslında çok olağan, çünkü Türkiye henüz üçüncü kuşak zengini çok çok az olan bir ülke.” 

FAKLI NEDENLERLE SEYAHAT

Varlıklı kişiler önceki yıllarda harcamalarının çoğunu moda ve mücevhere yaparken, 2009 sonrasında en çok para harcanan kalem olarak seyahat, sağlık, spa ve gurme lezzetlerin öne çıktığı görülüyor. Değişik ülkelerde farklı deneyimler edinmek, ilginç yemekler yemek ve tam donanımlı güzellik merkezlerine gitmek, zengin kişiler için önemli bir hal aldı. 

Zenginler bir destinasyon yerine hobilerinin ve meraklarının peşinde tatil yapmayı tercih ediyorlar. Fotoğraf, av, safari, dalış, golf, yelken ve kite board gibi su sporları, motosiklet, kar kayağı, gurme yemek ve şarap başlıca merakları arasında olduğu için hobilerinin kendilerini götürdüğü destinasyonlara yöneliyorlar. 

Afrika; av ve safari, Yeni Zelanda ve Peru; motosiklet turu, Alaçatı; kite board, Kızıldeniz; dalış, Napa Vadisi; şarap, Colorado; kayak, İspanya; gurme yemek için gidilen yerler arasında. Travel Modus’un sahibi Özlem Avcıoğlu aile ve arkadaşlarla geçirilecek kafa dinleme tatilleri için ise tercihlerinin tekneleri ile çıkılan yolculuklar veya yurt içi ya da dışında sahip oldukları dağ, doğa veya deniz kenarı evleri olduğunu söylüyor. 

SAĞLIK SEYAHATLERİ ARTIYOR

Bunun dışında son yıllarda Tayland, Hindistan, Amerika, Fransa ve İtalya’da bulunan sağlık merkezlerine arınma amaçlı yapılan seyahatler de söz konusu. Hatta yurtdışında kalp ameliyatı dışında her türlü operasyonun yapıldığı arınma merkezlerinin çok revaçta olduğu söyleniyor. Çünkü artık yaşlanmanın durdurulmasının mümkün olmadığı kabul ediliyor ve güzel yaşlanmak isteyen birçok kişi böyle merkezlere gitmeyi tercih ediyor.  

Tekneyle seyahatte en çok tercih edilen yerlerin Bodrum, Göcek, Simi,  Kos, Mikonos, Santorini, Dubrovnik, Ion Adaları, St.Tropez, Cote D’azur, Portofino, Portocervo Sardunya ve Ibiza adası olduğunu söyleyen Özlem Avcıoğlu şöyle devam ediyor: 

“Kışın ise Maldivler, Phuket, Karayip adaları gibi denize girilen yerler, Vail, Couchevel, Cortina, Kartalkaya, uludağ gibi kayak destinasyonları, Vietnam, Hindistan, Peru gibi başka kültürleri tanımaya yönelik memleketler ön plana çıkıyor. Otel olarak ise Milano ve New York’ta Four Seasons, Paris’te Plaza Athenee, Bangkok’ta Mandarin Oriental, Londra’da Dorchester, Mumbai da Taj Mahal Palace öne çıkıyor. Ayrıca Bali’de Bulgari, Maldivler’de One and Only, St. Barts Adası’nda Eden Rock, Kamboçya’da Aman da tercih edilen oteller arasında yer alıyor.”

TEKNESİ OLMAYAN YOK

Zenginlerin yat tercihleri üçe ayrılıyor; Mega yat, motor yat, yelkenli yat. Türkiye’de özellikle 30-50 metre arasındaki mega yatlar daha çok tercih ediliyor. Benetti, Ferretti, Canados ise bu kategoride en çok tercih edilen markalar. Motor yatta ise İtalyan Riva ve Ferretti, İngiliz Princess Türk deniz tutkunlarının talep ettiği markalar arasında yer alıyor. Bunlar genellikle 24 metrenin üzerinde oluyor. Yelkenli yatta ise marka tercihleri Swan ve Jongert’ten yana oluyor. 

Mega yatlar 15 milyon Euro ile 60 milyon Euro arasında satılırken, motor yatların fiyatları 5-14 milyon Euro arasında değişiyor. Yelkenli yatların fiyatı ise 1-5 milyon Euro arasında. Sadece tekne satın almakla da bitmiyor. Özellikle mega yatlarda 5-15 kişi arasında mürettebat çalıştırmak gerekiyor. Marinalarda konaklayan tekneler için büyüklüklerine göre kira veriliyor. Örneğin, 15 metreye kadar olan tekneler için ortalama 4 bin Euro yıllık kira verilirken mega yatlarda bu 50 bin Euro’ya kadar çıkıyor. 

EVDE ZAMAN GEÇİRİYORLAR

Yeni dönemde varlıklı kişilerin en çok harcama yaptığı diğer bir kalem, eve yapılan dekorasyon ağırlıklı harcamalar. Çünkü birçok zengin evinde vakit geçirmeyi daha çok tercih ediyor. Partiler, yemekler ve davetler genellikle evlerde veriliyor. Evlerini her türlü lüksü barındıran mekanlara çevirmek isteyenler, muhteşem saunalardan, sahip oldukları hayvanlar için özel bölümlere kadar pek çok değişiklik yaptırıyor. Bunun yanında sahip oldukları sanat koleksiyonlarını evlerinde sergilemekten keyif alanlar da çoğunlukta. Her ne kadar tam tersi düşünülse de kriz dönemi özellikle koleksiyonerler için önemli eserler alma konusunda fırsat yarattı. Krizden etkilenen koleksiyonerlerin bu dönemde alımlarını durdurduğunu söyleyen Beyaz Müzayede Kurucusu Aziz Karadeniz aynı dönemde sanat eseri almaya başlayan veya alımlarını artıran yeni koleksiyonerlerin de oluştuğunu belirtiyor. Türk çağdaş sanatında her kuşaktan 7-10 sanatçının eserlerinin satış açısından çok likit hale geldiğini söyleyen Karadeniz konuşmasını şöyle sürdürüyor: 

“Geçmiş üç yılda özellikle çağdaş Türk sanatçılarına ilgi yoğundu. Bu sene geçmiş yıllardan farklı olarak gençlere ilgi vardı. Hatta birçok koleksiyoner hafta sonlarını genç yetenekleri keşfetmeye ayırıyor.”

Evlerinde zaman geçirmeyi tercih eden varlıklı kişiler parti ve yemek organizasyonlarını da evlerinde yapıyor. Eskiden böyle organizasyonlar için catring şirketleriyle anlaşılırken, son dönemde bu kişilerin ünlü şeflerle çalışmayı tercih ettikleri görülüyor. Yani davete gelen kişilere, konusunda uzman şeflerin hazırladığı, özel menülerin ikram edilmesi çok revaçta.  Hatta bu lezzetleri sürekli yemek isteyenler evdeki aşçılarını bu şeflerin yanında özel eğitime göndermeleri de son yıllarda görülen gelişmelerden biri.  

MODADA MARKALAR DEĞİŞMİYOR

Varlıklı kişilerin lüks harcamaları içinde para harcadıkları kalemlerden biri de moda ve aksesuar. En zengin 100 listesinde yer alan birçok kişi alışveriş için yurtdışına gitmeyi tercih etse de Türkiye’den de alışveriş yapılmıyor değil. Bu kişilerin moda alışverişlerindeki uğrak yerlerinden biri Harvey Nichols. 

Birçok markanın bir arada sergilendiği bu markanın Türkiye temsilciliğini yapan Demsa Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, son dönemde yeni lüks kavramının ortaya çıktığının özellikle altını çiziyor. A plus müşterilerin daha seçici ve ihtiyaca göre davrandığını, kaliteye önem verdiğini söyleyen Çetindoğan ürünle ilgili her detayı titizlikle incelediklerinin de altını çiziyor. Müşterilerin, kesimini kendilerine uygun buldukları markaları satın aldıklarına da değinen Çetindoğan son dönemde DVF ile Elie Tahari’yi ilgi çeken iki marka olarak gösteriyor. 

HER ZAMAN KLASİKLER

Klasik hale gelmiş lüks moda markalarına da ilgi sürüyor. Pek çok zengin isim Channel, Hermes, Dior, Marni, Balenciaga, Missoni, Prada, Louis Vitton, Armani, Jill Sander, Tom Ford gibi markalardan vazgeçemiyor. 

Aksesuarda en çok satın alınan ürün saat. Saat tercihlerinde ise özel model ve koleksiyonlara sahip olmak istiyor birçok isim. Bunun için yurtdışına özel seyahatler yapan kişiler bile bulunuyor. Saatte en çok tercih edilen markalar olarak Ulysse Nardin, Blancpain, IWC, Franck Muller, Jaeger Le Coultre, Bovet, Blancpain, Chaumet, Vasheron Constantin, Patek Philip, Tissot, Maurice Lacroix, TAG Heuer, Baume & Mercier dikkati çekiyor. 

Kadınların mücevher konusundaki tercihleri ise Pasquale Bruni, Roberto Coin, Judith Ripka, Chaumet’ten geceleri ise Tiffany&Co, Stefan Hafner, IO Si, Scavia, Mikimoto, Carrera Y Carrera gibi markalardan yana oluyor.

Kalemdeki favori markaları ise Montegrappa, Montblanc ve Davis Oscarson. Öyle ki Montblanc'nın dünya satış sıralamasında Türkiye, ilk 15 ülke arasında yer alıyor. Avrupa'da ise Fransa ve İsveç'in ardından satış bakımından üçüncü sırada bulunuyor. Montblanc'in Türkiye'de bugüne kadar sattığı en pahalı ürün 200 bin Euro değerinde.

UÇAK ARTIK BİR İHTİYAÇ OLDU

Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alan birçok isim hem iş güvenliği, hem de zaman tasarrufu açısından özel uçak almayı tercih ediyor. Mustafa Koç’tan Hüsnü Özyeğin’e Hamdi Akın’dan Boydak ailesine kadar pek çok kişi ve ailenin özel uçağı bulunuyor. Uçak tercihlerinde ise Falcon, Hawker, Cessna ve Learjet en çok tercih edilen markalar arasında. Özel uçak sahibi olmak sadece uçak alım maliyetiyle bitmiyor. Uçmak da maliyet yerde kalmak da. Lüks bir iş jetinin personelden yakıta kadar tüm masraflarının aylık maliyetinin yaklaşık 200 bin lira olduğu belirtiliyor. İşadamları, bu şirketlerde pilot, yedek pilot, teknisyen, uçuş kontrolörü gibi 10`a yakın kişiyi sürekli istihdam etmek zorunda. Bu nedenle de 200 bin liranın 50 bin lirası kadarını personel giderleri oluşturuyor.

HEM LÜKS HEM ÇEVRECİ OLSUN İSTİYORLAR

Varlıklı kişilerin en büyük tutkusu otomobil. Örneğin; Ali Ağaoğlu’nun 18 lüks otomobilden oluşan koleksiyonu herkes tarafından biliniyor. 10 milyon TL’nin üzerinde bir değere sahip olduğu tahmin edilen bu koleksiyonda Masarati’den Bentley’e, Rolls Royce’tan Laborghini’ye kadar birçok lüks otomobil markası yer alıyor. 

Otomotiv sektörünün temsilcilerinin lüks otomobil kuyruğunun 2011’in Mart ayına kadar uzadığı yönünde yaptığı açıklamalar da varlıklı kişilerin lüks otomobil merakının ekonomik durgunluğa rağmen sürdüğünü gösteriyor. Fiyatı 100 bin Euro’dan 2 milyon Euro’ya kadar olan bu otomobiller arasında en çok Masarati GranCabrio, Porsche Cayenne, BMW 7 serisi, Bentley, Mercedes S serisi talep alıyor.  

Lüks otomobillerde son yıllarda kişiye özel üretim daha da talep edilen bir durum haline geldi. Tüketiciler, aracın üretim sürecinde birçok noktada istediği eklemeleri, çıkarmaları kontrol edebiliyor. Çevre konusundaki bilinç de otomobil tercihlerinde belirleyebiliyor. Az yakıt tüketen, karbon salınımı düşük yeni motor teknolojisi bu anlamda satın alma kararını etkiliyor.

EN ZENGİNLER ‘SOSYAL SORUMLULUK’TAN KAÇMIYOR

Son yıllarda dünyanın en zengin kişilerinin imzalarını sosyal sorumluluk projelerinin altında da görüyoruz. Herkes sürdürülebilir bir dünya yaratmaya katkıda bulunmak istiyor. Bu doğrultuda son olarak dünyanın en zengin iki iş adamı Bill Gates ve Warren Buffet, servetlerinin çoğunu Gates’in kurduğu vakfa bağışlayacaklarını açıkladılar. Türkiye’de ise sosyal sorumluluk çalışmaları henüz kurumlar düzeyinde. Büyük holdingler, özellikle son yıllarda, hayır faaliyetlerini en üst düzeyde uzun vadeli kurumsal stratejilerinin bir parçası haline getiriyorlar. 

Örneğin Koç Holding’in  “Ülkem İçin”, “7 bölgede 7 orman”, “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” projeleri dikkat çekiyor. Sabancı ve Doğuş Grubu’nun eğitim, sanat ve spor alanında birçok sosyal sorumluluk projesinde imzası var. Kocabıyık Ailesi’nin sahip olduğu Borusan Holding ise eğitim ve sanat etkinliklerine bu anlamda destek veriyor. Eczacıbaşı Holding da YİBO Hijyen Projesi ile Anadolu’daki yatılı ilköğretim bölge okullarının banyo ve tuvaletlerini yeniliyor.  Kanatlı Ailesi’nin sahibi olduğu Eti 77 kentte 4 bin kültür elçisi yetiştirmek üzere yürüttüğü sosyal sorumluluk projesiyle dikkati çekiyor. Baba Beni Okula Gönder, Aile İçi Şiddete Son ve Hürriyet İnsan Hakları projesi Doğan Grubu’nun öne çıkan kurumsal sosyal sorumluluk kampanyaları arasında yer alıyor.

EN ZENGİNLERİN GELİRİ TÜRKİYE ORTALAMASININ 25 KATI

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) çeşitli verilerinikullanarak yaptığımız tahminler, 2010 yılı için en zenginlerin şöyle bir profili olduğunu ortaya koyuyor:

* TÜİK’in tahminlerine göre, Türkiye’nin 2010 yılı nüfusu 72.7 milyon kişi. Türkiye’de hane başına aşağı yukarı 4 kişi düşüyor ve böylece bu yılki hane sayısının da yaklaşık 18.2 milyon olduğu hesaplanıyor.

* TÜİK’in önceki yıllara ilişkin gelir dağılımı araştırmalarına göre, en zenginler hem nüfusun hem de toplam hane sayısının yaklaşık onbinde 1’lik bölümünü oluşturuyor. Buna göre bu yıl için en zengin hanelerin sayısının 2 bin 200 dolayında olduğunu, bu hanelerde yaşayan fert sayısının ise 8 bin 800 olduğunu tahmin ediyoruz.

* Yine TÜİK’in önceki yıllara ilişkin gelir dağılımı araştırmalarına göre, Türkiye’de gelir piramitinin en tepesinde yer alan aileler toplam gelirin yüzde 0.3 dolayında bir kısmını alıyor. Türkiye’nin bu yılki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) düzeyi ise 1.1 trilyon lira dolayında çıkacak gibi görünüyor. Buna göre en zengin 2 bin 200 hanenin bu yılki toplam geliri 3.3 milyar lirayı buluyor. Buradan en zengin hanelerin her birine 1.5 milyon liralık gelir düşüyor. Bu hanelerde yaşayanların kişi başına geliri ise 375 bin lira olarak çıkıyor.

* Bu rakamları dolar cinsinden ifade etmeyi tercih ettiğimizde ise en zenginlerin 2010 yılındaki toplam gelirlerinin 2.2 milyar dolar civarında olduğunu görüyoruz. En zengin hanelerin her birine düşen gelir 1 milyon dolar, bu hanelerde yaşayanların kişi başına geliri ise 250 bin dolar olarak hesaplanıyor.

* Türkiye genelinde bu yıl kişi başına düşen gelirin 10 bin 40 dolar, hane başına düşen gelirin ise 40 bin 110 dolar olması bekleniyor. Buna göre en zenginlerin yıllık geliri Türkiye ortalamasının 25 katını buluyor.

Son olarak buradaki hesapların gelir düzeyiyle ilgili olduğunu hatırlatalım. Zenginlik gelir yanında servet düzeyiyle de ilgili bir kavram. Ancak elimizde hanelerin servet düzeyiyle ilgili istatistikler bulunmadığı için bu konuda tahmin yapmak mümkün olmuyor.


Geçen yılın en zenginleri ile karşılaştırma 

TABLODA DİKKAT ÇEKEN DEĞİŞİKLİKLER

* 2008 ve 2009 yılında global krizin etkileri nedeniyle servetlerinde erime olan zenginlerin, Türkiye’nin güçlü büyüme verilerine paralel olarak krizden güçlü çıktıklarını söylemek mümkün. 2009 araştırmasında 6 milyar TL ve üzeri Koç ve Sabancı Aileleri varken, 2010’da 6 milyar dolar ve üzeri 5 ailenin olduğu görülüyor.

* 2010’da listeye yeni giriş yapan aileler var. Burada güçlü bir giriş yapan İpek Ailesi ile Kazancı Ailesi özellikle dikkat çekiyor. İpek Ailesi, Koza Altın’ın halka arzı ve emtia fiyatlarında yaşanan yükseliş sonrası servet listesine 31’inci sıradan güçlü giriş yaptı. Kazancı Ailesi de listelerin yenilerinden. Aksa enerjiyi halka açarak öne çıkan grup, 32’inci sıradan listeye girdi. Gürel Ailesi, İsmail Tarman, Muharrem Yılmaz ve Rona Yırcalı da bu yıl listeye yeni giriş yapan diğer isimler oldu.

* Bu yılın dikkat çeken değişimlerinden biri de Sabancı Grubu’nda oldu. 2004 yılında Sakıp Sabancı’nın vefatıyla birlikte başlayan ayrılık rüzgarları sonrasında 2010 yılında her kardeşi ayrı değerlendirme kararı aldık. Tüm kardeşlerin toplam servetleri toplandığında 20 milyar doların üzerinde bir rakam ortaya çıkarken, ayrılık sonrası kardeşler 5-6 milyar aralığında yer aldılar.

* Borsadaki değerlemeler sonrası BİM’in ana ortaklarından Topbaş, Akfen Holding’i halka açan Hamdi Akın listenin üst sıralarına tırmanan isimler oldular. Topbaş 83’ten 51’e yükselirken Hamdi Akın 63’ten 41’e yükseldi.

Bu yılın flaş sektörlerinden biri de inşaat oldu. 2010 listesinde genel olarak inşaat firması sahiplerinin üst sıralara doğru hareket ettiği görüldü. Burada öne çıkan isim ise reklam kampanyalarının da yüzü olan Ali Ağaoğlu. 44’üncü sıradan 29’uncu sıraya kadar yükselen Ağaoğlu’nun yanında Erdoğan Demirören de dikkat çeken isimlerden biri oldu.
Ekonomist/Okan Şentürk 

 


Geri Dön