Istranca Dağları'nda açılan taşocakları çevreyi tehdit ediyor!
Istranca Dağları'nda açılan onlarca taşocağı çevreyi tehdit ediyor. Havadan çekilen fotoğraflar Trakya'nın oksijen deposu, aynı zamanda da su kaynakları olan Istrancalar'ın içler acısı durumunu gözler önüne seriyor
Istranca Dağları’nda açılan onlarca taşocağı çevreyi tehdit ediyor. Binlerce ağaç yok edildi. Doğal su kaynakları risk altında. Çevrecilerin seslerini duyurmak için yaptıkları eylemler, farkındalık yaratsa da bölgedeki yatırımların önüne geçmeye yetmiyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bölgeyi ekoturizm alanı ilan ediyor, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü Istranca Dağları’nın hemen her yerinde taş ocağı açılmasına izin veriyor. Kırklareli TEMA üyesi Hakan Dedeoğlu ‘‘Ergene zehir saçıyor, kanser artıyor ama bu dengesiz politikalar yüzünden düşüncelerimiz de kanser oldu’’ diyor. Taşocakları ile çimento fabrikalarının yoğun olduğu Vize’nin Belediye Başkanı Selçuk Yılmaz da isyanda: “Mahkemelik olduğumuz bir taşocağı için bilirkişi yeraltı sularını tehdit ediyor dedi ama idari mahkeme ekonomiye katkısı var diyerek ocağın kapatılmasına izin vermedi.”
Istranca Dağları’nda biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynakların zenginliği sadece bölge için değil alt havzalar için de çok önemli. Istrancalar, Trakya topraklarında yaşayan 1,5 milyona yakın insanın su kaynağı ve oksijen deposu. İstanbul ’un bile içme suyu bu bölgeden taşınıyor. Dünyada temiz içme suyuna erişim gün geçtikçe zorlaşırken, var olan su kaynaklarının korunması çok daha fazla önem kazanıyor. Diğer yandan Longoz ormanları dünyada örneğine az rastlanır bir ekosistem tipi olup, ekolojik yapısı ve büyüklüğü bakımından bölgenin çok önemli bir kaynak değerini oluşturuyor.
Korunması istendi ama..
Bölgede Biyosfer Projesi kapsamında yürütülen çalışmalarda florada 12 sıcak noktanın değerlendirmesi yapılmış ve bunların 11’inin korunmasına yönelik tavsiyeler geliştirilmişti. İğneada Longoz Ormanları, Dupnisa Mağarası ve Çevresi, Taxus Baccata Ormanı, Balaban Deresi ve Çevresi, Mutludere (Rezve River) Karacadağı da içerecek şekilde, Demirköy Dökümhanesi, Mahya Dağı, Kasatura Körfezi, Panayır İskelesi, Tekkaya, Dereköy - Hudut Boyu, Kıyıköy. Gelin görün ki bu sıcak noktalarda bir korumadan söz etmek mümkün değil. Taşocakları, çimento fabrikaları hatta Balaban Deresi ve çevresinde HES projesi bile yapıldı. Sırada termik ve nükleer santral da var.
Tekirdağ Doğa Sporları Başkan Yardımcısı paraşüt sporcusu Arslan Hamza Algül, ’Trakya’nın akciğeri’ konumundaki Tekirdağ’ın Saray ile Kırklareli’nin Vize ilçesi arasında kalan irili ufaklı taşocaklarının doğayı nasıl katlettiğini havadan görüntüledi. Karayoluyla giderken ağaç, orman olarak gördüğümüz yol kenarlarının aslında iç tarafları tam bir felaket. Binlerce ağaç katledilerek açılan taşocakları Istranca Dağları’nı yok ediyor. Yollardaki hafriyat kamyonlarının çokluğu aslında her şeyi anlatmaya yetiyor ama havadan çekilen fotoğraflar insanı dehşete düşürüyor. Trakya’nın oksijen deposu aynı zamanda da su kaynakları olan Istranca Dağları’nda bu içler acısı durum son 5 yılda tam bir felakete dönüşmüş durumda. Ruhsatlı ve ruhsatsız tam 85 taşocağı açıldığı belirtiliyor.
Köylüler isyan etti
Kırklareli’nin Vize ilçesinde 2 çimento fabrikası var ve şimdi üçüncüsü açılmak üzere. Akpınar Köyü’ne yapılması düşünülen fabrika için geçen günlerde ÇED toplantısı yapıldı. Fabrikayı istemeyen köylülereylem yaptı. Çünkü çimento fabrikası demek yeni taşocakları açılması anlamına geliyor. Ve köylüler yeni taşocağı daha açılmasını istemiyor. Vize Belediye Başkanı Selçuk Yılmaz da isyan edenler arasında. Yılmaz, Pazarlı Köyü yakınlarında bir şirkete verilen taş ocağı ruhsatının iptali için dava açtıklarını ve bilirkişi raporuna rağmen mahkemenin ocağın kapatılmasına izin vermediğini anlatıyor. Yılmaz şöyle konuşuyor: ‘‘Vize ile Pınarhisar arasında tam 28 taşocağı var. Bu bir felaket. 1 / 100 binlik planlarda bölgemizin madeni için ağır sanayide kullanılamaz deniliyor. Kimsenin uyduğu yok. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu geldi, ‘Ormanları koruyalım, ekoturizm alanı ilan edelim’ dedi. Maden İşleri Genel Müdürlüğü ise ormanların her köşesini madencilere veriyor. Akpınar Köyü’ne çimento fabrikası yapılması yeni taşocakları açılması demek. Bölgemizde 2 çimento fabrikası var. Üçüncü bir fabrika istemiyoruz. Doğal güzelliğimizi daha fazla yok etmesinler.’’
Rapora rağmen ruhsat iptal edilmedi
Vize Pazarlı Köyü yakınlarında Özarslan Maden Şirketi’ne verilen taş ocağı ruhsatının iptali için Vize Belediyesi’nin Edirne İdare Mahkemesi’nde açtığı davada Prof. Hasan Yazıcıgil, Prof. Gülen Güllü, Prof. Bahtiyar Ünver’den oluşan bilirkişi ‘ÇED gerekli değildir’ kararını eleştirdi. Raporda, şöyle denildi: ‘‘Yörede bulunan su kaynaklarına olası etkilerinin yeterli düzeyde veri ve bilgiye dayalı, kapsamlı bilimsel çalışmalar sonucu değerlendirilmediği, su kaynaklarının işletme sahasından beslenme olasılığının bulunduğu ve dolayısıyla faaliyetten olumsuz etkilenme riskinin olduğu tespit edilmiştir.” İdare Mahkemesi bu rapora rağmen şu kararı aldı: ‘‘Ülke ekonomisi için artı değer yaratan, yapılan ihracatla döviz girdisi sağlayan ve pek çok kişiye iş olanağı açan bu tür işletmelerin kapatılması için çevre ve insan sağlığına zarar verdiğinin kesin olarak saptanmış olması gerekir. ...Tesise 500 metre mesafede herhangi bir yerleşim yeri, su kaynağı, tarım alanı bulunmadığından oluşması beklenen toz konsantrasyonlarının çevre üzerinde olumsuz bir etkisi olmayacağı anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.’’
Kılcal damarlar ocaklarla yok oluyor
Kırklareli TEMA üyesi Hakan Dedeoğlu da gidişatın tehlikeli olduğunu vurgulayarak şöyle diyor: “Ergene Havzası’nda ovayı 1970’li yıllardan sonra sanayileşmeyle bitirdik. Şimdi su kaynaklarını oluşturan kılcal damarları taşocaklarıyla yok ediyoruz. Son 5 yıldır taş ocakları aldı başını gidiyor. Istranca Dağları Ergene’yi besleyen asıl kaynaktır. Bir yandan ekoturizm için elverişli alan deniliyor, diğer yandan madencilere peşkeş çekiliyor. Düşünce yapımızı da kanser ettiler. Bu coğrafyadaki maden kireç taşıdır. Bunu beton üreten tesislerde, asfalt yollarda kullanıyorlar. Yollar kısa sürede çöküyor, binaları düşünmek bile istemiyorum. Orman gidiyor, su gidiyor ve toprak da elden gidecek.’’
Radikal/ ÖMER ERBİL