İTÜ deprem raporunu tamamladı: İmar affı bir daha gündeme gelmemeli!
İTÜ, Kahramanmaraş depremleri ile ilgili hazırladığı raporunu tamamladı. Peki raporda hangi tespitlere yer verildi?
Aydınlık Gazetesi'nden Olcay Kabaktepe'nin haberine göre; İTÜ tarafından hazırlanan deprem raporunda, planlamada çoğalan merkezileşme eğiliminin tersine, kent ve bölge planlamasında yerel yönetimleri etkin kullanan, yalın, mevzi ve parçacıl uygulamalara son veren çağdaş bir imar mevzuatının düzenlenmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Bilimsel temele dayanmayan, merkezi yönetim organlarınca ya da yerel yönetim meclislerince imar planlarına yapılan müdahalelerin kısıtlanması gerektiğine ve plan müellifinin görüşü olmadan plan değişikliklerine izin verilmemesi gerektiğine vurgu yapılan raporda, etkin bir imar yasası kadar yapılaşma süreçlerinde etkin denetim mekanizmalarının yaşama geçirilmesi gerektiğinin de altı çizildi.
"Kentlerin imar planları bilimsel temellere dayanan, yerel yönetimleri, üniversiteleri ve STK’ları dahil eden, katılımcı ve şeffaf süreçler içinde yeniden ele alınmalıdır" ifadelerine yer verilen raporda, 6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem felaketi ile dezavantajlı kişilerin sayısının geçen senelere göre hızla yükseldiği, konut ve donatı alanlarının zarar görmesi ile dezavantajlı grupların toplumdaki diğer bireylere göre konuta erişim konusunda ekonomik durumlarının (yoksulluk) daha da hassaslaştığı belirtildi.
Raporun, "Mekansal Planlama Boyutuna İlişkin Değerlendirmeler" başlıklı kısmında ise "6 Şubat 2023 depremlerinde etkilenen bölgelerde kentin yeniden yapılanması sürecini de içerecek şekilde 'afet sonrası iyileştirme ve kalkınma planı' hayata geçirilmeli, yeniden yapılanma süreci başlatılmalıdır" denildi ve doğal tehlikeler karşısında yaşanan büyük yıkımların temel sebeplerinden birinin şehirlerin doğal eşikleri aşmış olmasından kaynaklandığına dikkat çekildi.
"Jeolojik açıdan sakıncalı alanlar, verimli tarım alanları, su kaynakları, ekolojik hassas alanlar, dere yatakları, taşkın ve heyelan alanları gibi doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde esas alınmalı, yeni planlama sürecinde kültür varlıkları hariç bu alanlarda yapılaşmalara izin verilmemelidir" ifadelerine yer verilen raporda, şehirlerin, yalnızca yeni ve depreme dayanıklı geçici ve kalıcı deprem konutlarının inşasından öte düşünülmesi gerektiğinin altı çizildi.
Raporda, şehirlerin altyapı ve tüm işlev alanları ile birlikte sürdürülebilir ve dayanıklı yaşam alanları şeklinde planlanması gerektiği aktarıldı.
"Yeni yerleşim alanları yer seçimi ve inşa sürecinde mevcut makroform ile sosyo-kültürel, mekânsal ve ekonomik ilişkisi göz ardı edilmemeli, doğal eşikler hassasiyetle dikkate alınmalıdır" değerlendirmesinin yer aldığı raporda, yeniden yapılanma sürecinde, tek tip yapılar yerine depremden hasar gören şehirlerin sosyal ve kültürel yapısının yansıması olan geleneksel kent dokusunun değerlerini referans alan çağdaş mimari tasarımların önerilmesinin gerekli olduğu belirtildi.
Depremin neden olduğu göçün kalıcı göçe dönüşmesi ihtimalinin başta Hatay olmak üzere depremden etkilenen kentlerin çok kültürlü demografik yapısını dönüştürme ve bu kültürel mirasa ve insan kaynağına zarar verme riskine sahip olduğu da vurgulandı.
"Depremden etkilenen illerin tarihsel süreçte oluşmuş zengin kültürel mirası ve insani dokusuna zarar vermemek, kasti olarak dönüştürmemek ve bu mirası korumak afet sonrası toplumsal yaşamın yeniden kurulması ve iyileştirilmesinin önceliklerinden biri olmalıdır" açıklamasına yer verilen raporda, kültürel çeşitliliğin korunmasına ilişkin çalışmaların yanı sıra bölgede yaşayanların genelini kapsayan toplumsal bellek çalışmalarının yapılmasının farklı kültürel mirasların korunması ile toplum dayanıklılığını arttırılmasına yardımcı olacağı vurgulandı.
Prof. Dr. Naci Görür'den son dakika olası İstanbul depremi açıklaması! İstanbul ve yakın çevresi...
