22 / 11 / 2024
fuzul

Kanal İstanbul Projesi’nin riskleri toplumla paylaşılmalı!

Kanal İstanbul Projesi’nin riskleri toplumla paylaşılmalı!

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) tarafından hazırlanan Kanal İstanbul Projesi’nin İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) Toplantısı'na katılan TEMA Vakfı, Kanal İstanbul Projesi’ne dair değerlendirmelerde bulunarak, taleplerini iletti...




Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda TEMA Vakfı temsilcisinin de katılımıyla 28 Kasım Perşembe günü düzenlenen İDK Toplantısı’nda Kanal İstanbul Projesi’nin ÇED raporu değerlendirildi.

Kanal İstanbul Projesi’nin riskleri toplumla paylaşılmalı!

Projenin İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde oluşturacağı risklerin toplumla paylaşılması gerektiğinin altını çizen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Kanal İstanbul’un sadece bir deniz yolu ulaşımı projesi olarak değerlendirilmemesi gerekir. Çünkü projenin şehrin tüm karasal ve denizel yaşam alanlarını, yer altı suyu sistemini ve ulaşım sistemini tamamen değiştirmesi söz konusudur. Bu nedenle Kanal İstanbul Projesi’nin üst ölçekli mekânsal planlama ve stratejik çevresel değerlendirme çalışmalarının mutlaka yapılması gerekmektedir. Projenin bu süreçler dışında tutularak sadece ÇED süreci ile hayata geçirilmesi, gelecekte karşılaşılması muhtemel risklerin ve yaşanacak olumsuz sonuçların toplumla ve projeden doğrudan etkilenecek olan kesimlerle paylaşılmaması anlamına gelmektedir,” diye konuştu.

İstanbul’un tarım arazileri yapılaşma baskısı altında

Kanal İstanbul Projesi’nin hayata geçirilmesi durumunda, büyük bölümü Avrupa Yakası’nda bulunan tarım arazilerinin hızla yapılaşmaya açılması tehdidi altında olduğunu belirtildi. ÇED raporunda yer alan bilgilere göre,  proje alanının yüzde 52,16’sının tarım arazisi olduğu aktarıldı. Fakat tarım arazisi kaybı yalnızca kanalın geçtiği güzergâhtaki tarım arazileri için değil, kanal çevresinde oluşacak yapılaşmalar nedeniyle de çok daha kötü sonuçlar doğurabilir.  

Deprem riski altında olan İstanbul’da 8 milyon nüfuslu bir ada oluşturuluyor

Kanal İstanbul Projesi ile 8 milyon nüfuslu, 97.600 hektarlık bir ada oluşturuluyor ve bu alanda nüfusun daha da artması söz konusudur. Yoğun nüfuslu ve deprem bölgesinde olan bir alanda yapılması planlanan kanalın olası bir depremde yanal ve düşey hareketlere karşı nasıl bir tepki vereceği ÇED raporunda yer almıyor. Ayrıca ÇED raporunda olası bir deprem durumunda adada yaşayacak nüfusun nasıl tahliye edileceği konusuna dair de bilgiler yer almıyor.

İstanbul’un önemli içme suyu kaynakları risk altına giriyor

Projenin ÇED raporuna göre İstanbul’un temel su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı kullanım dışı kalmaktadır. Bu, iklim değişikliğinin kuraklık gibi etkilerini daha fazla hisseden İstanbul halkı için önemli bir su kaynağının kaybedilmesi anlamına geliyor. Ayrıca, Silivri, Çatalca ve Büyükçekmece ilçelerinin altında yoğunlaşmış yer altı suyu havzaları, iklim değişikliği kaynaklı kuraklık karşısında hayati öneme sahip tatlı su rezervleridir ve önemli miktarda tarım arazisini sulayabilecek potansiyele sahiptir. Deniz suyundan yer altı sularına bir sızıntı olması durumunda tüm Avrupa Yakası’ndaki yer altı sularında geri dönüşü olmayacak şekilde tuzlanma riski bulunuyor. Projenin ÇED raporu bu riske değinmesine rağmen etkilerini geniş bir çerçevede değerlendirmiyor.

Yeni oluşacak adanın doğal yaşama etkisi öngörülebilir değil

Kanal İstanbul’un güzergâhı, özellikle doğal varlıklar açısından Trakya’nın zengin ve nadide bir bölgesinde bulunuyor. Güzergâhta yer alan Terkos Gölü ve civarı, Türkiye’nin en zengin floraya sahip bölgelerinden biridir. Kanal İstanbul, İstanbul’un Avrupa Yakası’nı Trakya’dan ayırarak yoğun nüfusu olan bir ada oluşturulacaktır. Böyle bir izolasyona doğal yaşamın nasıl tepki vereceği öngörülebilir değildir.

Bölgenin iklim dengesini etkileyecek

Karadeniz’i Marmara’ya bağlayan Türk Boğazlar sistemi kendine has özellikler taşıyan iki tabakalı bir su ve akım yapısı bulunmaktadır. Karadeniz ve Marmara’yı herhangi iki deniz gibi birleştirmek Marmara Denizi’ndeki ve hatta İstanbul’daki yaşamı önemli bir risk altına sokmaktadır. İstanbul Boğazı, Karadeniz’e nehirlerle gelen sular ile Akdeniz’den gelen sular arasında bir denge oluşturuyor. Karadeniz’in iklimsel dengesi tümüyle bu sisteme bağımlıdır ve bu sistemdeki herhangi bir değişim, uzun vadede Karadeniz’in iklimsel dinamiklerine olumsuz yansıma olasılığını meydana çıkarmaktadır.

Kanal İstanbul'un 9 yıllık serüveni!

Kanal İstanbul için 6 üniversiteden teknik destek alındı!


Geri Dön