Kentsel dönüşüm için özel sektöre büyük görevler düşüyor!
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, kentsel dönüşüm için İNDER'e işbirliği sözü verdi
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul İnşaatçılar Derneği'ni (İNDER) ağırladı. İNDER Genel Başkanı Nazmi Durbakayım ve Yönetim Kurulu üyeleri ile İstanbul Valiliği'nde görüşen Vali Mutlu, İstanbul'un ve Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin deprem ve kentsel dönüşüm olduğunu belirterek "Kentsel dönüşüm konusunda özel sektörün büyük sorunlarla karşı karşıya olduğunu biliyorum. Bu konuda herkesin kazanacağı bir model geliştirip sunarsanız ben de arkasında duracağım" dedi.
Devletin öncelikle okul, hastane, yol, köprü gibi kamu yapılarının iyileştirilmesi konusunda çalıştığını anlatan Vali Mutlu, "Bunlar deprem sonrasında da kullanacağımız tesisler ama depremlerde asıl can kaybının oluşacağı alanlara yani evlerimize öncelik vermeliyiz. Oradaki değişim bizim için çok kıymetli" diye konuştu.
Kentsel dönüşümün Türkiye'de sadece Toplu Konut İdaresi (TOKİ) gibi devlet kuruluşlarıyla çözülemeyeceğine dikkat çeken İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, bu konuda özel sektöre büyük görevler düştüğünü söyledi. Özel sektörün de kentsel dönüşüm projelerinde etkin rol alabilmesi için devletin ve yerel yönetimlerin bir takım avantajlar oluşturması gerektiğini vurgulayan Vali Mutlu, şunları söyledi:
`İmar rantı yaratılmalı'
"Kentsel dönüşüm denince gecekondudan dönüşüm gibi algılanıyor ama artık deprem riskine karşı da bir kentsel dönüşüm düşünülmesi gerekiyor. Artık konuya böyle yaklaşılıyor. Bunun yöntemi nedir? Ortaya bir rant çıkartılır ve bu rant, hem bu işi yapacak olan ve hem de orada bulunan mülk sahiplerine bir takım avantajlar sağlar. Bu konuda ortak projeler, fikir üretilmesi lazım. Oradaki mevcut imar uygulamalarıyla bu işi çözmenin mümkün olmadığı, dikey imarla rantlar yaratıp belki bu işin çözülmesi gibi bir takım formüller üzerinde çalışılması lazım."
TOKİ'nin benzer yöntemlerle başarılı kentsel dönüşüm projelerine imza attığını hatırlatan Hüseyin Avni Mutlu, bu tip uygulamaları yapmak için özel sektör şirketlerinin de çaba göstermesi gerektiğini söyledi. Bu konudaki yasal ve sosyal zorlukları içinde bulunduğu TOKİ projelerinde yakından gözleme fırsatı bulduğunu anlatan Mutlu, İNDER yönetimine şu çağrıda bulundu:
"Bizim süratle İstanbul'da bu dönüşümü sağlamamız, bu dönüşümün içerisine de kamudan ziyade özel sektörü sokmamız lazım. Eğer siz burada müteahhit, hak sahibi ve devlet olmak üzere herkesin kazanacağı, akıllı, arkasına siyasi gücü rahatlıkla koyabileceğimiz ve herkesin kazanacağı, süratli ilerleyebileceğimiz bir modeli iş adamları olarak geliştirirseniz, bu modelin hangi hukuki alanlarda tıkalı olduğunu bana çok net olarak anlatırsanız, projelerinizi ben takip ederim. İstanbul için bu sorumluluğu almamız lazım."
`En büyük sorun Kat Mülkiyeti Kanunu'
İNDER Genel Başkanı Nazmi Durbakayım da, kentsel dönüşüm ve deprem riski taşıyan binaların yenilenmesi konusunda en büyük sorunun Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan kaynaklandığını belirtti. Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre yenilecek binalardaki her hak sahibinin bu işleme onay vermesi gerektiğine dikkat çeken Durbakayım, "Kat mülkiyeti kanunu bugün değişse bile bir evvelki kanuna göre mülk sahibi olanlar o haklarını koruyorlar ve bir kişi hayır dediği vakit iş yürümüyor. Şimdi devletin, karayolları açılırken veya turizm alanlarında kullandığı acil kamulaştırma yetkisi var. Bu bölgelerde acil kamulaştırmayı kullanmak suretiyle ve mülk sahiplerinin yeni ve doğru beyanlarıyla bu sorunlar çözülebilir" diye konuştu.
İnşaat sektörünün bu konuda devletten beklediği tek desteğin Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan dolayı hak sahibi olup, tek oyla kentsel dönüşüme direnenlerin direncinin kırılması olduğunu anlatan Durbakayım, "Bunu bizim çözmemiz mümkün değil. Bu fikirlerimizi yerel yönetimlerle paylaşıyoruz, zaman zaman maliyeye yazıyoruz ama yaygın ve güçlü bir desteğe ihtiyacımız var" dedi.
Milli servet kaybına dikkat
Herhangi bir ön çalışma yapmadan ada bazında imar artırma gibi uygulamaların milli servet kaybına yol açacağına vurgu yapan Durbakayım şunları söyledi:
" Örneğin İstanbul'un Anadolu yakasında 2.07 emsal yaygın. Şimdi siz bu 2.07'yi 2,5 emsal dediğiniz vakit yeni binalarda yıkılmaya başlanacak. Depreme dayanıklı olmayan, risk taşıyan binaların yenilenmesi için parsel bazında imarı artırdığınız zaman yine bir kaos çıkacak, hepsi bu haktan faydalanacak. Ama siz burada belli bir raporlamayla bu binaları tespit ettiğinizde bu binaları içeren adalarda, bu binaların emsal hakkını konsept projeler şeklinde emsal yükseltmeden yaptığınız vakit, kamudaki yolları kaparsanız, binaları düşeyde yükseltirseniz, yeşil alanı çoğaltıp bir takım sosyal donatıları alta aldığınız vakit olumlu sonuçlar alınır. Çünkü bu bölgelerde emlak fiyatları pahalı. Yapı parası, müteahhidin cüzi bir karı ve ihtiyaç sahiplerinin çok cüzi bir şekilde küçülmeleriyle bu çözülebiliyor. Cüzi kar diyorum çünkü buralarda iş yapmanın bir reklam avantajı var."
En büyük sorunlardan birinin de mahalle arasında inşaat yapan küçük müteahhitlerin beyan ettiği reel olamayan rakamlar olduğunu kaydeden Durbakayım, şöyle devam etti: "Bir gözüken bir de gözükmeyen rakam var. Burada devlet de şahıs da kaybediyor. Hakiki rakamlar vaaz edilmediği müddetçe kredi de alınmıyor, devlet nezdinde de itibar sahibi olunmuyor. Bunlar birbirine girişmiş vaziyette bir yumak. Bu yumağı araladığınızda kendiliğinden çözülecektir."