Kentsel dönüşümün kültürel boyutuna bakılmalı!

Türkiye deprem kuşağı üzerinde bulunan bir ülke... 

Yazık ki özellikle eski binaların çoğu da gelecek bir olası depreme dayanıklı değil. 

Kocaeli depreminin ardından devlet ve özel sektör ayrı ayrı ve birlikte yenileme çalışması başlatarak önemli bir yol alındı. 

Ancak daha yapılacak çok şey var... 

Devletin yapacağı, vatandaşın da yapacağı çok şey... 

Türkiye'de ortalama yılda depremden ölen insan sayısı bin dolayında... 

Oysa Türkiye'nin depremden daha büyük bir sorunu var. 

Trafik kazalarında yılda yitirdiğimiz can ortalama 10 bin... 

Yani yılda depremden ölenlerin on katı... 

Bu durum kuşkusuz deprem gerçeğinin es geçilerek, kentsel dönüşümün ıskalanmasını getirmez. 

Nasıl trafik kazalarının azalışında son 10 yılda önemli bir gelişme sağlanmışsa Türkiye, depremden yiten canlarda da önemli bir azalma gerçekleştirebilir. 

Hiç kuşkusuz kentsel dönüşümü, salt binaların sağlamlaştırdığı bir proje olarak görmek de yanlış olur. 

Kentsel dönüşümün sosyoekonomik ve kültürel boyutunu da görmek gerek. 

Herkesin daha modem ve sağlıklı binalarda oturma hakkından hareketle de bu işe bakmak gerek. 

Zaten Van depremi ile hızlanan ve tüm 

Türkiye'yi içine alarak kentsel dönüşüm 

artık toplumumuzun gündemine oturmuş bunuyor. 

Herkesin aklında "Bu iş nasıl oluyor, ben de yararlanabilir miyim? Kentsel dönüşüm nedir? Yoksa evimi mi elimden alacaklar?" gibi sorular kurcalamaya başladı. 

Hemen hepimizi ilgilendiren bu konunun aslında herkesin anlayacağı şekilde örnekler ile anlatılabilmesi gerekiyor... 

Kentsel dönüşüm kısaca yeni yürürlüğe gren 6306 sayılı Afet Riskli Yapıların Yenilenmesi Hakkında yasadır. 

Bu yasaya göre; Türkiye'nin neresinde olursanız olun (mezra, köy, kasaba, ilçe, şehir) eski, ekonomik ömrünü tamamlamış, deprem riskli, yıkıldı yıkılacak durumdaki evinizi, işyerinizi bu yasa ile devletin sağlamış olduğu kentsel dönüşüm kredisi, kira yardımı, belediye harç - vergi avantajlarını da kullanarak yeniden yapabilirsiniz. 

Yeni Marmara Gazetesi