23 / 12 / 2024

Mine Kalpakçıoğlu'nun evi sadeliği ile dikkat çekiyor!

Mine Kalpakçıoğlu'nun evi sadeliği ile dikkat çekiyor!

Mine Kalpakçıoğlunun dekorasyon tarzı, özenli ve planlı günlük hayat stiline benziyor. Yalınlık ve doğallığı ön planda tutan bu stilde, kimi zaman etnik detaylara, kimi zaman fütürist esprilere rastlanıyor...



Ziyaret ettiğimiz ev, Time PRın ortağı, halkla ilişkiler uzmanı ve reklamcı Mine Kalpakçıoğluna ait. Sekiz yaşındaki oğlu Kaan ve Smokey-Çakmak isimli iki British short-hair kedisiyle yaşayan ev sahibesinin pozitif enerjisi daha ilk Merhabayla yansıyor bize. Mine Kalpakçıoğluyla evi hakkında keyifli bir sohbete başlıyoruz: Ailem Kanlıcalıdır ama ben çocukluğumdan beri bu Kandilli sokağını çok sevmişimdir. Hep burada bir ev sahibi olmak istedim. Burası eski bir Türk evi; ikinci dereceden tarihi eser. Dört katlı ve 320 metrekare kullanım alanına sahip. İçeride herhangi bir yıkım-döküm yapmadım. Olduğu gibi kullanmaya başladım. Sadece banyoları renove ettim. Evin orijinalindeki restorasyon ve renovasyon işlerini mimar Nejat Yavaşoğulları yaptı. Bana çok yardımcı oldu diyor.

Sade ve pozitif bir tarz
Görsellikten çok konfora ve işlevselliğe önem veren Kalpakçıoğlu, evini oldukça sade ve sportif bir tarzda, az ve öz mobilyayla düzenlemiş. Dekorasyon sırasında ilham kaynağı ise evin kendisi olmuş. İçine sadece rahat ettiğim eşyaları yerleştirdim. Açıkçası gerçek anlamda bir dekorasyon yapılmadı. Sadece kendi stilimi evime yansıttım. Ayrıca evin tarihi bir yapı olması da beni çok cezbetti. Kişisel olarak yalın, modern ve sıcakkanlı mekanları severim. Sportif bir yaşam tarzım vardır. Bir gün dekorasyonumu değiştirsem dahi, yine bu paralelde sade ve dingin olmasını isterim. Moderniteyle gelenekseli birleştirip rahat ve keyifli bir atmosfer yaratmaya çalışırım diye ekliyor.

Elektronik eşyalar önemli
Ev genelindeki renk seçimleri pastel, beyaz, krem ve bej tonlarında yapılmış. Tavan ışığını pek sevmem. O yüzden sadece bazı lokal noktalarda spot ışıkları, lambaderler ve abajurlar kullandım. Perde olgusuna da sıcak bakmadığım için, sadece yatak odasında stor perdelere yer verdim diye yorumluyor Kalpakçıoğlu.

Evde kütüphane yok ama salondaki büfe üzerine gelişigüzel yerleştirilmiş kitaplar, Kalpakçıoğlunun fotoğraftan seyahate, sağlıklı beslenmeden resime uzanan ilgi alanlarına dair nadide ipuçlarını sergiliyor. Kitapları milimetrik dizmeyi sevmiyorum. Genelde göz hizamda üst üste koymayı tercih ediyorum diyor ev sahibesi ve devam ediyor: Elektronik eşyalar benim için önemlidir. Altı  iPod, iki iPhone, Blackberry, bir iPad, iki laptop ve üç desktop kullanıyorum. Doğrusu bunlar oldukça yer kaplıyor. Dolayısıyla düzenli olmayı seviyorum. Kalpakçıoğlu, bizimle günlük yaşamını da paylaşıyor:

Süpermarket hastasıyım
Spora çok düşkünüm. Koşuyorum, kick-box yapıyorum ve haftada dört gün yogadayım. Haftada üç gün de ağırlık çalışıyorum. Motosiklete binmek benim için ayrı bir zevk. Yazın özellikle bahçede çok zaman geçiriyorum. Arkadaşlarım çok sık uğrar. Yemek yapar, keyifli sohbetler ederiz. Küçük bir bostanım bile var. Organik tarıma düşkünüm. Buğday çimi, yeşil sebzeler   yetiştiriyorum. Ayrıca süpermarket hastasıyım.  Bir gün gitmeyince eksiklik hissederim.

Mine Kalpakçıoğlunun evinden ayrılırken ona evinin kendisi için ne ifade ettiğini soruyoruz. Kısa   ve net bir şekilde, Çikolata diyor ve gülümseyerek ekliyor: Çikolata sevmem ama  bu ev bana Hansel ve Gretel evi gibi geliyor, ben de bu evde kendimi bir masal kahramanı gibi hissediyorum.
Milliyet Cadde


Geri Dön