29 / 11 / 2024

Müdahalenin meni davası nedir?

Müdahalenin meni davası nedir?

Bir kişinin taşınmazına yapılan saldırının, tecavüzün, haksız kullanımın önlenmesi olarak da söylenen müdahalenin meni davası nedir? Müdahalenin meni davası nasıl açılır? Müdahalenin meni davası nerede açılır?




Müdahalenin meni davası nedir?

Müdahalenin meni davası, bir kişinin taşınmazına yapılan saldırının, tecavüzün, haksız kullanımın önlenmesi olarak da söylenen müdahalenin meni davaları bu taşınmaza müdahaleyi önlemek amacıyla görülen davalar olarak karşımıza çıkıyor.


Medeni Kanun gereğince; bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip oluyor.


Dava taşınmazın sahibi tarafından müdahalede bulunana karşı açılır. Taşınmazın bulunduğu yer mahkemeleri yetkilidir. Müdahalenin men’i davasında yıkım ve ecri misil de istenebilir. 


Örneğin arsanıza gelip başkası bina yapıyor ve bu binanın yıkımı, müdahalenin önlenmesi davası açıyorsunuz. Aradan geçen süre zarfında arsa hakkı olmayan biri tarafından kullanıldığından ayrıca ecri misil de talep edilebilir.


Müdahalenin meni davaları bir taşınmazı fiilen kullanma hakkın sahip zilyet tarafından da açılabilir. Ancak taşınmaz maliki için bir süre bulunmaz iken, zilyet müdahalenin meni davasını müdahaleyi öğrenmeden itibaren 2 ay içinde ve her halde müdahalenin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde açabilir.


Karar örneği:


GEÇERLİ BİR SEBEBE DAYANMAKSIZIN BİR KİŞİNİN MAL VARLIĞINDAN DİĞERİNİN MAL VARLIĞINA KAYAN DEĞERLERİN EKSİKSİZ İADESİ DENKLEŞTİRİCİ ADALET DÜŞÜNCESİNE DAYANIR.


Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 31.3.2014 gün, 2013/19434 E., 2014/6779 sayılı kararı ile geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesinin denkleştirici adalet düşüncesine dayandığını hükmetti.


Asıl dava, elatmanın önlenmesi, birleşen dava ise tapu iptal ve tescil olmazsa satış bedelinin tahsili isteklerine ilişkindir. Dava konusu …taşınmazın davacı adına kayıtlı olduğu, taraflar arasında yapılan ve geçersiz olan harici satış sözleşmesinin davalıya mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ancak kişisel hak doğuracağı ve satış bedeli üzerinden hapis hakkı bahşedeceği gözetilerek 1940 tarih 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince hapis hakkı tanınmak suretiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davadaki terditli isteklerden tapu iptal ve tescil isteminin reddi ile bedelin hüküm altına alınmasına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.


Harici satış sözleşmesinin hukuken geçersiz olması nedeniyle, 10.07.1940 tarih 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve haksız iktisap kurallarına göre herkesin aldığını iade ile yükümlü bulunduğu ve tarafların aldıklarını iade edeceği yolundaki genel ilke ve kabul karşısında, öncelikle; taşınmazı haricen satın alana ödenmesi gereken miktarın ne olacağı ve iade kapsamının belirlenmesi gerekir.


TMK'nun 2/2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı, hakime özel ve istisnai hallerde adalete uygun hüküm verme olanağı sağlamaktadır. Yargı organları, çıkarlar dengesini ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinmelerini karşılamakla yükümlüdür. ( YHGK 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı ) Haksız iktisabın temeli hakkaniyet esasına dayanmaktadır, sebepsiz zenginleşmenin asıl unsurunu da denkleştirici adalet kuralı oluştur. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Geçersiz sözleşme gereğince, akdin düzenlendiği tarih itibariyle, verilen paranın aynen iadesine karar verilmesi, enflasyonist yaşam hayatında, büyük adaletsizlikler yaratır. 10.07.1940 tarihli ve 2/77 sayılı kararın varlığı ileri sürülerek, geri alım tarihinde alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi adalet ve hakkaniyet kurallarıyla bağdaşmaz. Belirtilen ilkeler ve esaslar uyarınca; hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın, taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uyarlama sonucu ulaşacağı alım gücü, paranın reel değeri tespit edililerek, bu bedel alıkoymada hükme esas alınmalıdır.


Hal böyle olunca, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, birleşen dosya davacısı tarafından harici satış sözleşmesine istinaden … yılında ödenen bedelin, dava tarihi itibarıyla uyarlanmış değeri olarak, bilirkişi tarafından, belirlenen bedelin hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir…”



Mülkiyet hakkının türleri!




Geri Dön