22 / 05 / 2024

Muharrem Yılmaz: 2012 yılına kadar iki çiftlik daha kuracağız!

Muharrem Yılmaz: 2012 yılına kadar iki çiftlik daha kuracağız!

Yola çıktıklarında bugün piyasada olan bütün oyuncular önlerindeydi.Günde 4,5 ton sütle işe başlayan bu şirket bugün süt ve süt ürünleri kategorisinde yüzde 15,4 payıyla lider durumda



Yola çıktıklarında bugün piyasada olan bütün oyuncular önlerindeydi. Günde 4,5 ton sütle işe başlayan bu şirket,bugün süt ve süt ürünleri kategorisinde yüzde 15,4 payıyla lider durumda, Bu yılın sonunda ise cirosunu 1 milyar TL'nin üzerine çıkarmaya hazırlanıyor. Bu başarının mimarı,şirketin CEO su MUHARREM YILMAZ'ın iddialı hedefleri var."2012 yılına kadar 250 miiyonjoiar yatırımla 2 çiftlik dahakuracağız. Üretim ve ciromuzu ikiye katlayacağız" diyen Yılmaz, "Beni Avrupa pazarlarına sokabilecek ortaklar arıyorum, stratejik ortaklıklar da olabilir. Avrupa ülkelerinden şirket ve marka almakla da ilgileniyorum. Bualımları kendi kaynaklarımızla finanse edebiliriz" diyor.

1975'te Bursa'da günlük 4,5 ton süt üreten bir mandıradan bugün Türkiye pazarında liderliğe uzanan bir öykü bu... Sütaş'ı son 5 yıldır süt pazarı liderliğine taşıyan isim ise şirketin yönetim kurulu başkanı ve CEO'su Muharrem Yılmaz. Üçüncü nesil olarak üniversite yıllarında çalışmaya başlayan Yılmaz, "Şirketi liderliğe taşımak için çok çalıştım, zevkle çalıştım, başka hiçbir şeye zaman ayırmadım" diyor.Süt işinin yavaş yavaş ve istikrarla büyüyebileceğini belirten Yılmaz, ilk yıllarını şöyle hatırlıyor: "Ben işe ilk girdim, ayağıma çizmelerimi giydim. 4,5 ton süt üretiyorduk. Şu an bin 300 ton üretimi görüyoruz. İlk hatırladığım pazar payı verimiz 95'te yüzde 4,5'tu. Pazarda bilinen tüm şirketler önümüzdeydi."Yıllar içinde işi iyi öğrendiklerini, yatırımların yanında marka yaratmaya çalıştıklarını ve bunların bir sarmal halinde şirkete ivme kazandırdığına inanan Yılmaz, Sütaş'ı pazarda liderliği götüren farklılıkları da şöyle anlatıyor:"Bizi her gün 6-7 milyon kişi denetliyor, fiyatı piyasadaki fırsatlara bakarak belirlemeli :Türkiye'de sektörümüzde, ürünlerine perakende satış fiyatı yazarak piyasa çıkan ilk bizdik 'Bundan sonrasında da tek odaklarının sut  olacağını açıklayan Yılmaz'ın gelecek için belirgin hedefleri var. Sütaş için 2012, bir milat yi olacak. Şirketin 250 milyon TL yatırımla tamamlayacağı 2 yeni çiftlikle birlikte 2012 sonunda üretim iki katına çıkacak. Cironun da ikiye katlanması öngörülüyor.Sütaş'ı küçük bir işletmeden alıp bugün lider durumuna taşıyan, kendini "tüccar değil; sistem kuran adam" olarak niteleyen Muharrem Yılmaz'dan şirketin büyüme hikayesini ve gelecek hedeflerini dinledik.

DEDEDEN GELEN İTİBARLA

Sütaş'ın temellerini aslında dedem atıyor. Dedem 1920'lerde Selanik'ten göçmen olarak Türkiye'ye geldiğinde, Bursa Karacabey'e yerleşiyor ve hayvancılıkla ilgilenmeye başlıyor. zamanla köyde itibar kazanıp muhtar oluyor.ticarette ombudsmanlık,süt alışverişinde arabuluculuk yapıyor.ardından çoçuklarıda babanın bilgisi ve itibari nedeniyle sütçüşüğe başlıyor.Ailenin şöyle bi şansı var. devletin en büyük süt ineği yetiştirme alanları karacabey'de  bulunuyor. bu merkezin sütleri ihale ediliyor. 1958'de o ihaleyi dedem,bir dostunu temsilen katılıyor.

AİLE İCRADAN ÇEKİLECEK
"CEO'luğu bırakıyorum"

AİLEDEN KİM VAR

Benim 3 kız kardeşim var ve ikisinin eşi, şirket içinde bizimle çalışıyor. Bir kardeşimin eşi tedarik zinciri başkanı, kendisi de hem yönetim kurulu üyesi hem Bursa'da degüstasyonları takip ediyor, Diğer kardeşimin eşi, yönetim sistemleri başkanı olarak görev alıyor, En küçük kardeşim ise gıda mühendisi ve Sütaş'ın süt ürünlerinin genel müdürlüğünü yapıyor, Yeğenlerim de şirket çatısı altında çalışmaya başladı. Biri yönetim kurulu üyesi ve uzun yıllar satış tarafında görev aldı, Ben de CEO olarak görev alıyorum.

AİLE KURALLARI NASIL

Bize aile kültürümüz paylaşmayı öğretti, Bu işi mektebinde değil, içinde yaşadığımız toplumun aktardığı tecrübe, bilgi ve kültürle öğrendik, iş değerlerimiz Anadolu'daki esnafın değerleriyle aynı... Aileme ve tüm çalışanlarıma bunu öğretmeye çalışıyorum. Siz mal sahibi olabilirsiniz ama yetkinlikleriniz uygun, yeterli değilse bu malı yönetemezsiniz. Sütaş'ın temel düsturu budur. Yetkinlikleri yetene şans verilir, çalışır ve görev alır. Uygun değilse sermayesinin sorumluluğu yerine getirir, payının hakkını alır, Bu anlayışın, bir aile anayasası ve şirket kültürü haline gelmesini istiyorum. Bu şirket, bir emanet ve bunu yönetmeyi hak ettiğiniz müddetçe yönetirsiniz, Aileye yayılmak istenen öğreti bu ve kardeşlerim de aynı kültürü paylaştıkları için çok rahat çalıştım.

PROFESYONELLERE AÇIKLAR MI

Şu an yönetim kurulunda, tüm kardeşler aynı zamanda icracı olarak bulunuyoruz, Ancak 2012 yılı sonuna kadar icra ile ilgili tüm görevlerden çıkacağız. 2012 sonrası, işi iyi bilen ve iyi denetleyebilen kişiler olarak yönetim kurulunda olacağız. Tabii ki aramızda bize vizyon katacak bağımsız yönetim kurulu üyelerimiz de olacak. Zaten şimdiden bazı isimlerle danışman olarak bu sistemi oturtuyoruz, Ama 2012 yılı sonunda CEO'luk görevimi bırakıyorum. Bu tarih sonrası belki aileden bir tek CEC kalabilir. Onun dışında yönetim kadrolarında aileden kimse olmayacak, Gelecekte de mutlaka aileden bir CEO ile devarr etmek mecburiyetinde değiliz, böyle bir şart öngörmüyoruz .

YENİ NESLİN ŞİRKETİ
 
Yeğenlerim zaten bizimle çalışıyor. Tüm kardeşlerin birer çocuğu var ve ilerde onlar da şirketimizde çalışabilirler. Benim kızım 20 yaşında, ABD'de Virginia State Üniversitesi'nde sistem mühendisliği okuyor, isterse ilerde çalışabilir tabii...Ben 4'üncü neslin bir arada olması için SAYNUR adında bir şirket kurdum. Şirketin ismini bir sonraki kuşak çocukların Simin. Ayşegül, Melis ve Ural'ın isimlerinden oluşturdum. Benim hep deniz ve tekne hayalim vardı, ilk teknem olduğunda neslimi, ailemi devam ettirsin diye bu adı buldum, Şu an bu şirket helikopter, araba, tekne kiralama gibi farklı alanlarda çalışıyor bu şirkette yeğenleri bir arada çalışmaya teşvik etmek istedim.

GELENEKSEL ÜRÜNLERİ GÜNCELLEYECEĞİZ

Ürün gamınızı hangi alanlarda ve ne kadar artırmayı planlıyorsunuz
Şu an 68 ürüne sahibiz ve 196 tarklı ürün skalamız var. Toplumun daha fazla süt ve süt ürünü tüketmesi için bu ürünleri artırmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Biz Sütaş olarak sütçülüğün yanında Türk ve Anadolu kültürünün geleneksel gıda değerlerini, bugünün tüketicisinin ihtiyaçlarına göre güncellemek misyonunu üstlendik, Dolayısıyla süzme yoğurt, cacık, Çerkez peyniri, Mihaliç peyniri gibi geleneksel tatları da üretiyor olmamız lazım, Zaten üretim anlamında Anadolu'ya doğru gidişimizde gerekçelerinden biri bu...Anadolu'nun farklı bölgelerinin ürünlerini Türkiye pazarına açabilmek için oralarda üretim yapmalıyız

İLK ÜRÜN PASTÖRİZE SÜT

Ardından SY marka kaşarların Bursa ve İstanbul pazarlarına satışıyla bir sermaye birikimi yaratılıyor. Kardeşler oradan aldıkları güç ve itibarla 70'li yılların başlarında Sütaş'ı kurmaya niyetleniyor. 1975'te kurulan, halen yaşama şansı bulmuş ender örneklerden biridir Sütaş.Şirket, ilk yıllarında kaşar peynirin yanında pastörize şişe süt üretime başlıyor. Bursa, İstanbul pazarına giriyorlar. Ancak ekonomik anlamda çok zor yıllardan geçiliyor; çok ciddi finansal sıkıntılar yaşıyorlar. O yıllarda günlük süt üretimi işini öğreniyorlar, bayağı zorlanıyorlar 80'li yıllara gelene kadar şirketin büyümeye pek de mecali olmuyor.

BORÇLA GELEN KURUMSALLAŞMA

Bir de Ziraat Bankası'ndan alınan 10 milyon TL'lik kredi geri ödenemediği için 1978'de şirketin yüzde 40'ı bankaya devrediliyor. Ziraat Bankası, 90'ların başına kadar şirkete ortak oluyor. Tabii bu bize kurumsallaşma bilincini getiriyor.Ben daha çok genç yaştayken banka tenisçilerinin bulunduğu yönetim kurulunda babamın yanında başkanvekili olarak toplantılara katılıyorum. Bu arada üniversiteyi işin içinde olma mecburiyetiyle Bursa'da okuyorum. Bu yıllarda tüm zorlukları görmüştüm ve okul bitince babam beni uyardı. "Şirketi almak isteyenler var, satabiliriz. Birlikte ticaret yaparız. Ama ben bu yükün altına gireceğim dersen sen bilirsin  dedi. Ben de o gün karar verdim.Sanayici olmak  istiyordum. Babamı da yeniden mot eden, beni de o sorumluluğun altına sokan bu karardı. 80 yılı sonrası hem şirket içi hem Bursa ve İstanbul'da satış teşkilatı örgütlenme" başlattık.

NEYİ DOĞRU YAPTIK

Bizim işimizde önce ürün geliyor. Bizi her gün 6-7 milyon kişi denetliyor. Ürünü iyi yaptık. Çok temel bir gıda işlemenin bilinciyle bunu hesaplı olarak satmaya çalıştık. Fiyatı piyasadaki fırsatlara bakarak belirlemedik. Türkiye'de sektÖrümüzde, Tekel'in dışında, ürünlerinin üzerinde perakende satış fiyatı yazarak piyasa çıkan bizdik. Hep net gramajlarla tüketicinin karşılaştırabileceği fiyatlarla ürün sunduk. O yıllarda kimse istediği marka yoğurt yok diye 50 metre ötedeki bakkala gideyim demezdi. Bugün Migros örneğinde yapıldığını gördük, ama o dönen bu alışkanlık yoktu. Bu nedenle yaygın ve dâ zenli bir dağıtım ağı gerektiğini gördük. KENDİ aracıyla prim karşılığı çalışan bir tüccar plasi sistemi geliştirdik. Bu kanalla bakkallara, bir dağıtımımızla da yeni açılan marketlere, böyli yerlere ulaşıyorduk.

LİDERLİK İÇİN ÇOK ÇALIŞTIM

Ben işe ilk girdim, ayağıma çizmelerimi giycır: 4,5 ton süt üretiyorduk. Şu an bin 300 ton üre timi görüyoruz. İlk hatırladığım pazar payımız 95 yılına ait, payımız yüzde 4,5'tu. Pazara bilinen tüm şirketler önümüzdeydi.Şirketi liderliğe taşımak için çok çalıştır zevkle çalıştım, başka hiçbir şeye zaman ayırmadım. Biz bu yolda işimizi iyi öğrendik, yatırım yaptık ve marka yaratmaya çalıştık. Bunların hepsi sarmal halinde gitti ve her birinin etkileriyle şirkette ivme kazanıldı. Zaten sütçülük işinde büyük sıçrama olmaz. 96'da ilk defa ulusal mecrada reklama başlayacağız. Birlikte çalıştığımız Yiğit Şardan, "Bu işte reklam hemen satışa dönüşmez" dedi. Bunu bilerek marka inşa ettiğimizi düşünerek iletişime girdik. Biz işleri hep pratiğin içinde kendi öğretimizle keşfettik. Bir sürü rakibimiz vardı ve biz gerçekten çok arkadaydık. Ama iyi ki vardılar... Mesleği onların arasında olduğum için öğrendim.

TÜCCAR DEĞİLİM SİSTEM KURARIM

Kız kardeşimin gıda mühendisliğinden mezun olup işe asılmasıyla üretimin dışına çıktım. 90'larda tüm örgütlenmemizi tamamlamıştık. Ardından reklamlarla pazar payı anlamında yavaş ama istikrarlı şekilde ilerledik.Bir tüccarın kurduğu şirket, benim yönetimimde artık ticari kaygılardan uzaklaşarak istikrarlı bir kurum olma kaygısıyla yönetilmeye başlandı. Ben tüccar değilim ki işletmeciyim, sistem kuran adamım. Benim yetişme sürecim, Sütaş'ın çok zor zamanlarıydı. Benim yapboz imkanım vardı, o güven verildi. Yoksa tıkır tıkır giden bir işi kimse güvenip bırakamaz... O dönemi hiçbir zaman şanssızlığım olarak görmüyorum, aksine büyük fırsat olarak görüyorum. O dönemde karar alma, cesur olma gibi yönetim yetkinliklerim gelişti.

3 YILDA İŞİ 2'YE KATLAYACAĞIZ

Benim için bu memleketin sütçüsü olmak büyük bir ünvan. 35 yıl sonra da bu işi yapıyor olacağız, tek odağımız süt işi. Geçen yıl Sütaş olarak 150 milyon TL'si tarımsal faaliyetlerden olmak üzere toplam 800 milyon TL ciro yaptık. 2010 yılında da 1 milyar TL ciroyu yakalamak istiyoruz. Artık modelimizi çoklamak iradesindeyiz. Ülke içinde 2012 sonuna kadar 250 milyon TL'lik bir yatırımla entegre sütçülük merkezi sayımız 4'e çıkaracağız, 2 yeni merkez daha açacağız. Yer tespitine çalışıyoruz. Doğu'da da olacağız. 4 çiftliğe ulaştığımızda işimizi ikiye katlayacağız. Günde 2 bin 500 litre süt işleyebileceğiz, 5 bin kişi çalıştıracağız. Ciro dahil tüm rakamlarımızı iki katına çıkaracağız. Ayrıca tükettiğimiz tüm elektrik ve ısı enerjisini ineklerimizin gübresinden üreteceğiz.

AVRUPA'DA DA ŞİRKET ALABİLİRİZ

Avrupa Birliği Ülkeleri içinde yer bulmaya çalışacağız. Avrupa ülkelerinden şirket ve marka almakla da ilgileniyorum. Beni Avrupa pa zarlarına sokabilecek ortaklar da arıyorum, stratejik ortaklıklar da olabilir. Yalnız bu ortaklıklar tamamen yeni pazarlara, Avrupa'ya yönelik olacak. Fransa, Almanya, Avusturya ve Belçika. büyük bir Türk.ve Yunan topluluğu yaşıyor: ilk adımda bu kitle pazarda tutunmak için dalımız olabilir. Ayrıca bizim teknoloji ve iş yapış seviyemize ihtiyacı olan Romanya, Bulgaristan. Yunanistan, Kosova, Arnavutluk, Bosna ve Karabağ gibi ülkeler de var. Burada atılacak doğal adımlar bizi Avrupa'ya kısa zamanda sokabilir fırsatlara bakıyoruz. Sütaş hep kendi yağında  kavruldu, aynı şekilde devam edecek. Bu alımmları kendi kaynaklarımızla finanse edebiliriz, yeterli gücümüz var.
Capital

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Geri Dön