23 / 12 / 2024

Mustafa Toprak İzmir'deki projeleri anlattı!

Mustafa Toprak İzmir'deki projeleri anlattı!

TRT Kent Radyo'da Belma Şahaner'in konuğu olan İzmir Valisi Mustafa Toprak, üzerinde çalıştıkları projeler ve yatırımcıların da ilgisinden bahsetti. Toprak, Kemeraltı-Agora, Körfez Tüp Geçidi ve Alsancak Limanı üzerine konuştu.



TRT Kent Radyo İzmir'de Belma Şahaner'in hazırlayıp sunduğu 'İzmir'in Renkleri' adlı programının konuğu  İzmir  Valisi Mustafa Toprak oldu. İzmir'in sahip olduğu değerleri ve projeleri anlatan Vali Toprak ''İzmir, yabancı yatırımlar, sağlık turizmi ve yenilikçilik noktasında, araştırma-geliştirme, inovasyon ve yüksek katma değerli ürünlerin üretildiği ayrı bir marka değer olacak şekilde yolunda emin adımlarla ilerliyor'' diye konuştu.


Ülkemizde UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi'ne adını yazdıran toplam 15 eserin olduğunu belirten Vali Toprak, Kemeraltı için de yeşil ışık yaktı. Vali Toprak ''Dünya Mirası Listesi'ne girmesi için sırada Birgi var. Ardından da şüphesiz ki Kemeraltı ve Agora Çarşısı da listeye girebilecek özeliktedir” dedi.


İnsanlık tarihinin 8500 yılına tanıklık eden İzmir’i 4 milyon nüfusu ile ülkemizin önemli 3. şehri... İzmir'in marka değerinin yabancı yatırımcılar da farkında... Her yıl artan yabancı sayısından bunu çok iyi anlıyoruz. Peki, bu ivmeyi nasıl kazandık?


İzmir, çok önemli değerleri üzerinde barındırıyor. Bir kere geçmişten gelen çok önemli bir medeniyet değerinin üzerinde oturuyoruz ki burada hakikaten çok sayıda medeniyet birbiri ardına gelmiş ve önemli bir değer birikimi var.


Baktığımızda, bunların fiziki olarak eserlerinde görüyoruz. Bunların insanların gelişimi açısından katkısını da görmüş oluyoruz. Dolayısıyla İzmir bir taraftan medeniyet değerlerini barındırmakla birlikte, bir taraftan da değerlerini inşa eden insani vasfı da çok önde olan bir il. Dolayısıyla bunun geleceğe de daha gelişerek gitmesi gerekiyor. İzmir, geçmişten gelen o kadim, önemli ticaret merkezi olma vasfını hala taşıyor. Geçmişe baktığımızda Efes Antik Limanı, yıllardan beri buraya hizmet etmiş, özellikle körfezin hareket kazanmasıyla birlikte bugün aynı rolü İzmir’deki Alsancak Limanımız ifa ediyor. Onunla birlikte yeni konteynır limanı ve aktarma limanının da inşaatı devam ediyor. Tüm bunlar İzmir’in hem alt yapısındaki değerleri hem de dünyaya üretmek, ticaret yapmak ve insanlar arasındaki güzel ilişkileri geliştirmek adına da önemli bir katkı sağladığını ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla dünyanın da gözü İzmir’de diyebiliriz. Burada, İzmir’de özellikle doğrudan yatırımcı sayısı ve onların burada üretmiş oldukları üretim alanları onların burayla ilgili hakikaten önemli bir değer oluştuğunu görmeleriyle anlamlandırılıyor. Organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeleri ve onun dışındaki alanlarda olmak üzere çok sayıda yabancı yatırımcının İzmir’de her geçen gün arttığını görüyoruz. Burada tabiî ki şöyle ifade etmek lazım, bir kere yurt dışından buraya bir ilgi varsa buranın ulaşım hatlarının, ağlarının gelişmiş olmasıyla alakalı bir konu. Denizin getirdiği bir avantaj var. İş gücünün nitelikli olması gerekiyor. Özellikle bir yere yatırımcı gelebilmesi için iş gücünün mutlaka nitelikli bir noktada hareket etmesi gerekiyor. Bunun da önemli bir katkı sağladığını görüyoruz.


Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığınız İzmir Kalkınma Ajansı'nda önemli çalışmalar yapılıyor. 2014 -2023 yıllarını kapsayan 'Bölgesel Gelişme' planlanıyor. İZKA'nın çalışmalarından bahseder misiniz?


İzmir, bir taraftan nitelikli insan sayısı ve birikim açısından çok önemli bir kent ve yatırımcıya sağlanan diğer avantajlar onların da çok büyük katkı sağladığını düşünüyoruz. İzmir’i hem üretim, hem üretilen ürünlerin pazarlama alanlarına nakli noktasında önemli bir lojistik, ulaştırma, maliyet düşüklüğü ve nitelikli insan gücünün burada olması gibi nedenler ve sağlanan yatırımdaki kolaylıklar ve teşvikler ile birlikte önemli bir yurt dışı yatırımlarının odaklandığı bir kent olarak ifade edebiliriz. Şüphesiz ki bir ilin tüm alanlarda kapasitesini, potansiyelini, değerlerini ve gelecekte hangi kulvarlar üzerinde yürümesi gerektiğine dair bir yol haritası çıkarılması gerekiyor. Bu yol haritasında özellikle İzmir Kalkınma Ajansımızın kuruluşu ile birlikte bölge ön gelişme planları ve bölgesel gelişme planları yapılmasıyla mümkün olabiliyor. Kalkınma Ajansımız aracılığıyla, bunlarla ilgili analizli çalışmaların yapılması gerekiyor. İlin tüm dinamikleri zaman içerisinde, ilin gelişme alanlarıyla gelecekte hedef alanlar ile ilgili araştırma ve çalışmaları yapıyorlar. Bir ilin bütüncül olarak hem Türkiye’deki konumunu ortaya çıkarabilmek hem de dünya ekseninde gidebileceğimiz yeri tayin etmek açısından, kalkınma ajanslarının kuruluşu ve kalkınma ajansları aracılığıyla yapılan bölgesel gelişme planları çok katkı sağlamıştır. Bizim buraya gelişimizden önce bir gelişim planı yapılmıştı. 2008-2013 yılları arasında o bitti. 2014-2023 Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kuruluşunun 100. yılına denk gelecek şekilde planlamalar il bazında da şüphesiz yapılıyor.


“İZKA, ilklerin ajansı”


İlk kurulan ajanslardan biridir İzmir Kalkınma Ajansı. 2006 yılında kanuni alt yapısı düzenlenmiştir. Burada da 2008 yılında fiilen devreye girmiş oldu, çağrı sistemlerine geçti. Dolayısıyla İzmir Kalkınma Ajansı Türkiye’de ilklerin ajansı ve tek ilden meydana geliyor. Özellikle bazı illerde beş, altı ilin ortaklığıyla kurulan kalkınma ajansları var. Ankara, İstanbul ve İzmir tek ilden yürütülen bir Kalkınma Ajansı hem nüfus hem de gelişmişlik açısından baktığımızda, İzmir Kalkınma Ajansı'nın da hedeflere gitme noktasında çok önemli katkıları olmuştur. Bölgesel gelişme planı bir kere diyor ki İzmir, yenilikçi projelerle ön ayak olmalıdır, yenilikçilik çok önemlidir.


İZKA Bölgesel Gelişme Planı'nda İzmir'i öne çıkaran sektörler hangisi?


İzmir üretmelidir. Ama yenilikçi üretime daha yoğun olarak katkı sağlamalıdır. O alanda kendini yönlendirmelidir. Girişimci girişimcilik ruhunu taşıyan ARGE ve yüksek katma değerli üretime daha ciddi katkı sağlamalıdır ve yine sağlık turizmi konusunda çok önemli bir alt yapısı var bunu geliştirmelidir.


Araştırma sonucunda ortaya çıkan unsurların bir tanesi sağlık ve sağlık teknolojileri teşhis tedavi ile birlikte, sağlık teknolojilerinin ve tedavi unsurlarının gelişimine ön ayak olacak bir sektörel alt yapının kazanması ve bu konuda da hakikaten jeotermal kaynaklar, jeotermal kaynakların sağlık turizmine yönelik olarak kullanılması. Baktığınızda jeotermal kaynak su özellikle evlerin ısıtılmasına kullanılabiliyor. Bugün İzmir’de, İzmir jeotermal aracılığıyla 35 bin konuta eş değer yer ısıtılıyor. Ama ısıtmanın yanında jeotermal kaynaklarımızı sağlık turizminde, fizik tedavi ve hastalıkları önleme noktasında katkı sağlayacak şekle getirmemiz gerekiyor.


“Jeotermal kaynaklarımız çok”


Önemli teşvik alanlarıyla birlikte değerlendirildiğinde özellikle Seferihisar Menderes hattından Çeşme’ye kadar, Dikili- Aliağa hattında da çok önemli jeotermal kaynaklarımız var. Özellikle turizmin direk olarak içinde bulunacak. Deniz turizmi, kum-deniz-güneş bağlamında turizmle bütünleşecek. Bir taraftan da turizmcilerimizin daha iyi para kazanmasına önderlik edecek. İzmir’i bu manada ifade ettiğimiz kalkınma planında, sonuçlarını gerçekleştirecek şekilde bizim sağlık turizmini konaklama turizmi ile entegre etmemiz gerekiyor. Bu manada bunun katkılarını biz de veriyoruz ve Menderes’te, Seferihisar’da, Çeşme’de önemli manada bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmalar çerçevesinde turizm yatırımcılarımıza sağlık turizmi yatırımcılarımıza tahsis edilecek arazilerin tespiti ve imar planlarında bunun esas alınmasına yönelik bir bakışımız var. Bunlar sonuçlandığında ben inanıyorum ki sağlık turizmi konusunda, hem konaklamalı tedavi ve rehabilitasyon ünitelerinin içinde olduğu bir taraftan da sağlık turizminin burada özellikle özel sektör hastanelerimizin bu manada mahir olduklarını biliyorum. Yurt dışından buraya hastaların gelerek gerekli tedavisini, teşhisini ve bakımı aldıktan sonra hemen bir sonraki evre sağlık turizminin konaklama turizmine geçerek orada rehabilite günlerini de geçirmesi. Dolayısıyla biz bunu bir birleşik sistem olarak düşünüyoruz. Bir taraftan sağlık turizmini ve tedavi teşhisiyle ve medikal üretimiyle ileriye götürmeye çalışırken, bu gelen hastaların burada konaklamayı ama rehabilite içerisinde konaklamayı geçirebileceği alanlar oluşturmaya çalışıyoruz. Bu manada Kalkınma Ajansımızın da bize önemli katkısı oluyor.


“İzmir bir marka değer”


İzmir, söylendiğinde yabancı yatırımlar konusunda bir marka değer, sağlık turizmi konusunda bir marka değer, yenilikçilik noktasında bir marka değer, araştırma-geliştirme, inovasyon ve yüksek katma değerli ürünlerin üretildiği ayrı bir değer... İzmir, marka değer olacak şekilde yolunda emin adımlarla ilerliyor.


Sizinde katılımınızla gerçekleşen Almanya'daki Genel Kurulda UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi'ne Efes Selçuk Meryem Ana adını yazdırdı. UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi'nde ülkemizde adını yazdıran 15 eserimiz var. Burada önemle vurgulamak istediğim bu 15 eserimizin 4'ü sizin görev yaptığınız 3 ilde gerçekleşti. 2'si İzmir, Çorum ve Diyarbakır... Bu sonuçtan görünen görev yaptığınız her ilin tarihine önem veriyorsunuz. Ve evrensel değerlerini sürdürebilmek adına başarılı çalışmalarınız var. Bu konu ile ilgili neler var sırada?


Bir birikim sonuçta, bir süreç olarak gidiyor. İlk olarak Çorum’a Vali olarak gitmemle başladı. Orada Hitit, Hattuşa, Yazılıkaya'da ve oradaki tabletlerin üzerinde önemli yazıtlar var. Onların bellek listesine alınması UNESCO’nun ve Hattuşa’daki önemli değerlerin, UNESCO Kültürel Miras Listesi'nde yer alması ki onlar 1980 ve 1990'lı yıllarda gerçekleşmiştir. Daha sonra Diyarbakır’a gittim. Diyarbakır’a önemli katkılarımız oldu. Diyarbakır Surlarını bütünleyen ve bunların dışındaki değerler vardı. UNESCO Milli Komitesi ve ICOMOS toplantılarını Diyarbakır’da gerçekleştirdik. Orada da Dünya Kültürel Mirası Listesine girecek çalışmaları yaptık. İzmir’e geldiğimizde ise önceden başlayan çalışmalarla Bergama, Dünya Kültürel Mirası Listesi'ne 2014 yılında girdi.


Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri ile Selçuk’taki Efes Antik Şehri, Meryem Ana, İsabey Camii, Ayasuluk Kilisesi ve çevrelerini UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesine Almanya'daki toplantıda yazdırmış olduk. Selçuk Efes, Meryem Ana ve oradaki diğer alanları ve 5 ayrı alanın da içerisine dahil olması ile birlikte de önemli bir değerde ortaya çıkmış oldu. 2015 yılı içerisinde Almanya’daki toplantıda çalışmalarını başlattığımız Diyarbakır Surlarının ve Hevsel Bahçelerinin, Selçuk’taki Efes Antik Şehri, Meryem Ana ve onu bütünleyen İsabey Camii, Ayasuluk Kilisesi ve kalesi de dâhil olmak üzere tüm değerler UNESCO Dünya Kültürel Miras listesine yazdırıldı. Sırada İzmir’de önemli değerler bütünü var. Buna baktığımızda Birgi var biliyorsunuz. Birgi, Aydınoğulları Beyliği'nin önemli bir merkezidir ve Ödemiş’te, Birgi’de bugün yaşayan bir tarih var ve oradaki tarihi, kültürel değerleri ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Son yılda özellikle oranın ayağa kaldırılması, albeni oluşturulması ve dünya kültürel miras listesinin yeni başvuru listesinde yer alan o geçici yazılı olan kaydın esas dünya kültürel miras listesine yazılması için kaynaklarımızı da, gücümüzü de, ilgimizi de oraya seferber ettik. Hedefte Birgi var. Onun dışında şüphesiz ki burada Kemeraltı, Agora Çarşısı da dünya miras listesine girebilecek özeliktedir ama orayı biraz toparlamamız, güçlendirmemiz gerekiyor. İzmir'in tarihi Foça Kalesi ve Çandarlı Kalesi, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne girdi. Kalıcı listede olaması için çalışacağız.


“Yeni çalışmalar da var”


Bir yerin kendisinin değerinin olmasının yanında o değeri restorasyonlarla, yeni çalışmalarla ayağa kaldırıp bu şekliyle biz bunu bu listeye yazdırmak için gayret ediyoruz. Şu anda bu konuda önemli çalışmalar yapılıyor. Onun dışında Çandarlı Kalesi, Foça Kalesi, Seferihisar gibi noktalarda da tekil eserlerin Unesco Miras Listesi'ne girmesi için çalışmalarımızı Kültür ve Turizm Bakanlığımız ve ilgili belediyelerle birlikte bir işbirliği halinde gerçekleştiriyoruz.


“Kemeraltı ayağa kalkmalı”


Kemeraltı, bulunduğu noktayı bütünleyen Agorası'yla ve diğer eserleriyle baktığımızda çok önemli bir alan ve bu alanı elinde bulunduran bir kent bundan neden faydalanamıyor? Hakikaten İstanbul’un Kapalı Çarşısı ne ise İzmir’in Kemeraltı Çarşısı buranın diğer eserlerle birlikte daha ötesindedir. Şimdi bu manada herhangi başka bir il ile karşılaştırma noktasına gitmeden, elimizde bir değer var ve bu değerin içerisinde bir kere tüm geçmiş yaşayan dinlerin mabetleri var. Kiliseler, sinagoglar, havralar, camiler, çeşmeler, hanlar, hamamlar, alışveriş merkezleri, bununla birlikte eski antik çağdaki agora dediğimiz ticaret ve hayatın geçtiği önemli noktalar var. İzmir’in hemen yanı başındaki Agora, Kemeraltı’yla bütünleşmiş vaziyette. Bunların ayağa kaldırılması gerekiyor. Şüphesiz ki burası çok eski, tarihi bir çarşı ve özel mülkiyete konu olan çok şey, çok yer var ve bunlar biraz da miras hukuku çerçevesinde dağılıp gitmişler ve bu arada biz istesek de bunların mesafesini çok hızlandıramıyoruz.


“2016 Kemeraltı yılı olacak”


Ben 2016 yılı içerisinde Kemeraltı’nın gerek güvenlik sistemi, kameralarla görüntüleme sistemi ve ışıklandırılması ile birlikte önemli bir noktaya geleceğini düşünüyorum. Biz elimizdeki kaynakları Büyükşehir Belediye ve diğer kurumlarla birlikte mümkün olduğu kadar ayakta tutulabilmesi, ayağa kaldırılabilmesi ve özellikle o çarşı kültürünün daha iyi bir noktaya gelmesi adına gayretlerimizi sürdürüyoruz. Ben inanıyorum ki tüm bu çalışmalar dünya kültürel miras listesine yazdırma konusundaki bir adım olacak. Ama ondan öte insanlarımız İzmir’e geldiğinde, İzmir’in marka değeri olarak yani buraya kurvaziyer, turizm manasında gemiler Alsancak Limanı'na geldiğinde, oradan insanların güzel bir koridor içerisinde Kemeraltı’na gelip, kentin tüm alanlarıyla, yeme içme yerleriyle, hediyelik eşyasıyla ve restorasyonu yapılmış bölümleriyle güzel vakit geçirecekleri bir koridor oluşturulmalı. Bunun çalışmasını şu anda yapıyoruz. Ben bunun İzmir’e, İzmir’in marka değerine, zaten mevcut olan marka değerine, bu gibi alt marka değerlerin de bütünleşmesi ile birlikte önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyorum.


Hedefimiz; tümüyle restorasyonu bitmiş, sokakları sağlıklaştırılmış ve her bir alanda gelecek insanlara satışın yapılabildiği, insanların iyi bir şekilde dinlenebildiği, alışverişini yapabildiği ve tarihi, kültürel değerleri, kadim değerleri ile ilgili olarak orada görebildiği bir Kemeraltı ve onu bütünleyen Agora Çarşısı. Bunun hayalini kuruyoruz ama bunu bir hayalden öte, gerçekleştirilmek için her bir dinamiğimizle birlikte çalışıyoruz.


Adnan Menderes Havalimanı ek terminali ve iç hatları hakkında konuşalım... Yeni oluşum hakkında neler düşünüyorsunuz?Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının İzmir’e gelmesi konusundaki o ilgi nereden kaynaklanıyor? 


Evet, ulaşım alanının çok önemli bir noktaya gelmesi yatırımcıların ilgisini de çekiyor. Bunların başında yatırımcılar bir kere dünyanın neresinde olursa olsun gidecekleri yere hiçbir kesinti olmadan, direkt uçuşla gittiğinde ve uçuştan sonra da hemen toplantısını yapabileceği, kongresine katılabileceği, tatiline gidebileceği, istişarede bulunabileceği, kestirme, zaman kaybı olmayan, yerler istiyor. Bugün Adnan Menderes Havalimanı dış hatlar ve iç hatlar terminali de 25 milyon iç hatlara, 10 milyon da dış hatlara olmak üzere çok önemli bir kapasite oluşturmuştur. Şu anda iç ve dış hatların 2015 yılı sonundaki rakamının 11 milyon olduğunu ifade edersek, aslında önümüzdeki 15-20 yıla yönelik olarak da bu problem çözülmüştür.


Adnan Menderes Havalimanımızın iç ve dış hatlar terminali için Sayın Bakanımız Binali Yıldırım Bey’e şükranlarımızı sunuyoruz. Hakikaten önemli bir katkı sağladılar ve buraya gelen bir taraftan yatırımcılarımız için, bir taraftan buraya gelecek turizm konuklarımız için çok önemli bir alan oluşturuldu. Şu anda İzmir’den dünyanın yaklaşık 28 ülkesine, 80 noktasına uçuş geçekleştiriliyor. Bu çok önemli bir kazanım. Yani herhangi bir noktadan İzmir’e hem tatil, hem kongre ve iş bağlantısı için geleceklerin zaman kaybetmeden, direkt uçuşla gelmesi çok önemli. Bu sayının 2016 yılı içerisinde Türk Hava Yolları’nın ve diğer alt bileşenlerinin de devreye girmesiyle artacağına inanıyoruz. Onunla birlikte şüphesiz ki gelen konukların iç dağılımdaki ulaşımı çok rahat yapmaları gerekiyor. Çeşme-Aydın otobanı ve onun bağlantılarıyla birlikte İzmir’deki trafiği önemli ölçüde rahatlamıştır. Ana hatlar itibariyle ifade ediyorum, uçakla Adnan Menderes Havalimanına inen bir turist yaklaşık 40-50 dakikada Çeşme’de konaklayacağı otelde, 15 dakika içerisinde de İzmir’deki otelinde olmaktadır. Bunlar çok önemli bir avantaj olmuştur. Konak Tüneli de hakikaten şehrin iç ulaşım arterlerini, trafiğini rahatlatmada önemli bir yatırım olmuştur ve bir kez daha Sayın Bakanımıza teşekkür ediyoruz.


“Barış dolu bir yıl diliyorum”


İzmir ve İzmir halkı olmak üzere esenlik ve barış içerisinde yaşadığı, güzellikleri, toplumsal birlikteliklerle beraber yaşadığı, savaşların, olumsuzlukların olmadığı bir yıl olmasını diliyorum.


“Körfez Tüp Geçidini önemsiyoruz”


Bununla birlikte, onun diğer bağlantılarının da yapılması kaydıyla belki buradaki trafik akımındaki sıkışıklığın da önlenmesi konusunda bir katkı sağlanmış olacaktır ki bu günlerde önemli bir proje tartışılıyor malumunuz. İzmir körfez geçişi… İnciraltı tarafından Çiğli-Karşıyaka arasına çıkabilecek bir hat. Bu hat hem demir yolunu raylı sistemi, hem tüp geçidi hem de köprü bağlantısını kuracak ve adeta sağlayacağı ekonomik değeri ve tasarrufa yönelik olarak katkılarıyla birlikte bu proje başlı başına İzmir’e ve ülkemize çok önemli bir marka değer oluşturacak istisnai bir eser olacaktır. O yönüyle de bakmak lazım. Simgesel bir eser, dolayısıyla bunu da çok önemsiyoruz. İnşallah İzmir’de, İzmir’in dinamikleri bunu hızlı bir şekilde tartışırlar, görüşlerini aktarırlar, eleştiri yapabilirler. Ama sonuçta bunun İzmir’e de önemli bir katkı sağlayacağını tüm sağlık turizmine, turizmin diğer yapılandırmalarına, yabancı yatırımcıların buradaki ilgisine, buradaki üretim değerlerinin ortaya çıkaracağı değerlere ilave bir değer katacağını da düşünüyoruz.Bazı eserlerin bir ilin üretimi kadar önemli bir nesne olduğunu görüyoruz. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor. Çünkü bazı eserlerin bir ilin üretimi kadar önemli bir nesne olduğunu görüyoruz. Paris’teki Eyfel Kulesi nasıl belli bir noktada katkı veriyorsa, bu eserin de onun ötesinde bir marka değer oluşturacağını ben düşünüyorum. Şimdiden bunun bir an önce yapılması, hayata geçmesi konusunda yerelden ortaya çıkabilecek fikirlerin olumlu ve onun bir an önce geliştirilmesinde ön ayak olacak bu fikri ortaya atanların da bu enerjisini sonuca ulaştıracak şekilde ortaya çıkarmasını da diliyorum.


Yenigün Gazetesi


Geri Dön