Reel sektörün yerine sermaye mi koyalım?
TBB Başkanı Ersin Özince, yurtdışına en çok borçlu olan inşaat ve gayrimenkul sektörünü desteklemek için konut kredilerinde faizlerin yüzde 1.49'a kadar çekildiğini belirtti.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, reel sektörü kredilendirmekte herhangi bir sorun yaşanmadığını, bankaların hala kredibilitesi yüksek şirketlerin peşinde koşmaya devam ettiğini söyledi. Özince, bankacıların canını dişine takarak sendikasyonlarını yenilediğini ve alınan kredilerle Türkiye'nin önünün açıldığını ve Türk bankacılık sisteminin aktarılacak kaynaklarla Türkiye'nin krizden çıkışında önderlik yapacağını ifade etti. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu üyeleri, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektöründe yaşanan gelişmeleri değerlendirmek üzere önceki akşam basın mensuplarıyla bir araya geldi. Sohbet toplantısında konuşmalar ağırlıklı reel sektör ve bankacılık sektörü arasındaki ilişkilerde yoğunlaştı. TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, işadamları örgütleriyle TOBB çatısı altında birçok kez bir araya geldiklerini ve münferit olaylar dışında reel sektör ile bankalar arasında kronik bir problem yaşanmadığını dile getirdi. Özince, konuşmasında şu konulara dikkat çekti:
ZİMMET MADDESİ KALDIRILAMIYOR
Bankalar Kanunu'nun 160. maddesinde şöyle bir husus var; banka yöneticilerinin kredi hataları nedeniyle bir kredi sorunlu hale dönüşürse, o krediyi kullananın lehine kaynak aktarmış, o kaynağı onun zimmetine geçirmiş gibi bir garip değerlendirme var. Her ne kadar şimdilik 'bu madde hiç kimseye uygulanmadı' gibi yorumlar olsa da geçmişte İstanbul Yaklaşımı'nda da gördük; bankacılar bundan ürküyor. Ama maalesef zimmet maddesi kaldırılamıyor ama kredi yapılandırılması için bile bu maddenin kaldırılması gerekiyor.
ALACAKLI DA KORUNSUN
İcra İflas Yasası'ndaki iflasın ertelenmesi maddesi, çoğu zaman alacaklıları böyle hassas dönemlerde çok zor duruma düşürebiliyor. Yani borçlu batmasın diye alacaklıların battığı durumlar bile söz konusu. İyi niyetli, borcunu ödeme niyetinde olan borçlularla ilgili hiçbir tereddütümüz yok. Fakat alacaklıların mali durumları da borçlular kadar gözetilmeli. O nedenle icra iflasla ilgili hukukun, ticari hayatın gereklerine uygun süreçle desteklenmesi gerekiyor.
LİKİDİTE SIKINTISI BUGÜN İÇİN AŞILDI
Merkez Bankası'nın depo piyasası ile ilgili aldığı önlemlerin etkili olmadığı kanaatindeyim. Hemen arkasından özellikle bankaların yurtdışı hissedarlarından veyahut da yurtdışı kreditörlerinden kendi buldukları çarelerle, burada yüksek maliyetlere katlanmak ve çok zorlanarak borçları yuvarlamak zorunda kaldılar. Halbuki biraz likidite olsaydı belki Türk bankalarının pazarlık gücü daha fazla olabilirdi. Arkasından munzam karşılık ile ilgili önlem geldi. En etkilisi de bu oldu. Şu an itibarıyla likidite sorunu kalmadı. Dövizde de bugün için aşılmıştır.
TL KREDİDE SORUN YOK
Bireylerin kredilendirilmesi ile ilgili TL kredilerde hiçbir problem yok. Yurtdışına en çok borçlu olan inşaat ve gayrimenkul sektörü. 4-5 banka, konut kredisi faizlerini 1,49'a indirdi. Daha ne yapsınlar, reel sektörün arkasında olmak için, bilemiyorum. Yani başka ne yapmaları gerekir? Yani reel sektörün yerine sermaye mi koysun bu bankaların sermayedarları? Dünyadaki bankacılık bugünkü şeklindeyken, hükümetler bankalarının arkasında hissesini alarak garanti verip dururken, Türk bankacılık sektörü bir garantiye dahi ihtiyaç duymuyor.
OTOMOTİV KREDİLERİNİ 15 GÜN KESTİK
Otomotiv kredileri çok kısa bir süre durdu. Benim bankam otomotiv kredilerini 15 gün kesti, 16. gün gittim, 'kredileriniz hazır' dedim. Otomotiv kredisi vermek çok kolay. Bir sorun çıkmaz. Çünkü, 2 yıl vadeli TL. Esas problem uzun vadeli döviz yatırım kredilerinde olacak. Bunları zaman içinde göreceğiz. Ama orada da Türk bankacılık sektörü sağlam durdukça Türkiye'de reel sektörün de o kadar rahat işini yürütme imkanı olacak.
SİCİL AFFINDA BİR DİRETME OLAMAZ
Sicil affında şöyle bir diretme bütün taraflar açısından nafile: 'Biz sicilini affedeceğiz, siz de bunu hiçbir şey olmamış gibi kabul edeceksiniz.' Bu hiçbir sektörde nazarı dikkate alınmaz. Siz kuruluşlarınızda bir araç sürücüsü istihdam edeceğiniz zaman, ölümlü trafik kazasına sebebiyet bir vermiş kimseyi birinci tercih olarak tercih etmezsiniz. Sicil affı krediler bollaşınca, rahatlayınca etkili olabilir.
800 MİLYON $'I ELİMİZDE TUTUYORUZ
İÇİNDE bulunduğumuz ortamda likidite tutmaya özen gösteriyoruz. Kendi bankamdan örnek vereyim: Ekim sonunda yurtdışından 800 milyon dolar kredi aldık. Bu parayı o zamandan beri elimizde tutuyoruz. Maalesef hala belirsizlikler söz konusu. Her ticari işletme gibi politikalarımızı günün koşullarına uydurmak zorundayız. Bankacılık sektörü 'sırf kaygı duyuyoruz' diye likidite taşımaz, likiditeyi itibar için taşır. Türkiye'ye gelen yabancı bankalar bu krizde çok iyi sınav verdi. Dexia, kamyon yüküyle para getirdi. Finansbank'ın bankası da aynı. Keşke benim de öyle bir tane ortağım olsa da bugün getirip o kadar parayı kafamdan boca etse o zaman 800 milyon dolar likidite tutmama ihtiyaç kalmazdı. Nasıl olsa patron getirir, hükümeti de arkasında diye... 'Gak' deyince para getirecek bir ortağım olsa, o kadar likiditeyi tutmam.
Akşam
ZİMMET MADDESİ KALDIRILAMIYOR
Bankalar Kanunu'nun 160. maddesinde şöyle bir husus var; banka yöneticilerinin kredi hataları nedeniyle bir kredi sorunlu hale dönüşürse, o krediyi kullananın lehine kaynak aktarmış, o kaynağı onun zimmetine geçirmiş gibi bir garip değerlendirme var. Her ne kadar şimdilik 'bu madde hiç kimseye uygulanmadı' gibi yorumlar olsa da geçmişte İstanbul Yaklaşımı'nda da gördük; bankacılar bundan ürküyor. Ama maalesef zimmet maddesi kaldırılamıyor ama kredi yapılandırılması için bile bu maddenin kaldırılması gerekiyor.
ALACAKLI DA KORUNSUN
İcra İflas Yasası'ndaki iflasın ertelenmesi maddesi, çoğu zaman alacaklıları böyle hassas dönemlerde çok zor duruma düşürebiliyor. Yani borçlu batmasın diye alacaklıların battığı durumlar bile söz konusu. İyi niyetli, borcunu ödeme niyetinde olan borçlularla ilgili hiçbir tereddütümüz yok. Fakat alacaklıların mali durumları da borçlular kadar gözetilmeli. O nedenle icra iflasla ilgili hukukun, ticari hayatın gereklerine uygun süreçle desteklenmesi gerekiyor.
LİKİDİTE SIKINTISI BUGÜN İÇİN AŞILDI
Merkez Bankası'nın depo piyasası ile ilgili aldığı önlemlerin etkili olmadığı kanaatindeyim. Hemen arkasından özellikle bankaların yurtdışı hissedarlarından veyahut da yurtdışı kreditörlerinden kendi buldukları çarelerle, burada yüksek maliyetlere katlanmak ve çok zorlanarak borçları yuvarlamak zorunda kaldılar. Halbuki biraz likidite olsaydı belki Türk bankalarının pazarlık gücü daha fazla olabilirdi. Arkasından munzam karşılık ile ilgili önlem geldi. En etkilisi de bu oldu. Şu an itibarıyla likidite sorunu kalmadı. Dövizde de bugün için aşılmıştır.
TL KREDİDE SORUN YOK
Bireylerin kredilendirilmesi ile ilgili TL kredilerde hiçbir problem yok. Yurtdışına en çok borçlu olan inşaat ve gayrimenkul sektörü. 4-5 banka, konut kredisi faizlerini 1,49'a indirdi. Daha ne yapsınlar, reel sektörün arkasında olmak için, bilemiyorum. Yani başka ne yapmaları gerekir? Yani reel sektörün yerine sermaye mi koysun bu bankaların sermayedarları? Dünyadaki bankacılık bugünkü şeklindeyken, hükümetler bankalarının arkasında hissesini alarak garanti verip dururken, Türk bankacılık sektörü bir garantiye dahi ihtiyaç duymuyor.
OTOMOTİV KREDİLERİNİ 15 GÜN KESTİK
Otomotiv kredileri çok kısa bir süre durdu. Benim bankam otomotiv kredilerini 15 gün kesti, 16. gün gittim, 'kredileriniz hazır' dedim. Otomotiv kredisi vermek çok kolay. Bir sorun çıkmaz. Çünkü, 2 yıl vadeli TL. Esas problem uzun vadeli döviz yatırım kredilerinde olacak. Bunları zaman içinde göreceğiz. Ama orada da Türk bankacılık sektörü sağlam durdukça Türkiye'de reel sektörün de o kadar rahat işini yürütme imkanı olacak.
SİCİL AFFINDA BİR DİRETME OLAMAZ
Sicil affında şöyle bir diretme bütün taraflar açısından nafile: 'Biz sicilini affedeceğiz, siz de bunu hiçbir şey olmamış gibi kabul edeceksiniz.' Bu hiçbir sektörde nazarı dikkate alınmaz. Siz kuruluşlarınızda bir araç sürücüsü istihdam edeceğiniz zaman, ölümlü trafik kazasına sebebiyet bir vermiş kimseyi birinci tercih olarak tercih etmezsiniz. Sicil affı krediler bollaşınca, rahatlayınca etkili olabilir.
800 MİLYON $'I ELİMİZDE TUTUYORUZ
İÇİNDE bulunduğumuz ortamda likidite tutmaya özen gösteriyoruz. Kendi bankamdan örnek vereyim: Ekim sonunda yurtdışından 800 milyon dolar kredi aldık. Bu parayı o zamandan beri elimizde tutuyoruz. Maalesef hala belirsizlikler söz konusu. Her ticari işletme gibi politikalarımızı günün koşullarına uydurmak zorundayız. Bankacılık sektörü 'sırf kaygı duyuyoruz' diye likidite taşımaz, likiditeyi itibar için taşır. Türkiye'ye gelen yabancı bankalar bu krizde çok iyi sınav verdi. Dexia, kamyon yüküyle para getirdi. Finansbank'ın bankası da aynı. Keşke benim de öyle bir tane ortağım olsa da bugün getirip o kadar parayı kafamdan boca etse o zaman 800 milyon dolar likidite tutmama ihtiyaç kalmazdı. Nasıl olsa patron getirir, hükümeti de arkasında diye... 'Gak' deyince para getirecek bir ortağım olsa, o kadar likiditeyi tutmam.
Akşam