Fikret Orman'la Yeni Beşiktaş!
BJK Başkam Fikret Orman’ın zorlu sınavı Spor Toto SüperLig’le birlikte resmen başladı. “Metin - Ali - Feyyaz ruhu”nu taşıyan ama kapitalist bir işletme olarak yönetilen bir Beşiktaş mümkün mü?
Fikret Orman Mart ayında Beşiktaş’a başkan oldu. Yönetimi 455 milyon liralık borçla Yıldırım Demirören’den devralan 45 yaşındaki Orman, geçtiğimiz altı ay boyunca, sık sık “Metin Ali - Feyyaz ruhu”nu yeniden yaratmak istediğini telaffuz etti. Ancak burada nostaljik bir özlemden çok daha fazlası var. Orman Beşiktaş’ı profesyonelleştirmek istiyor. Yönetim kurulunun değil icra kurulunun yönettiği, isimlerin değil, sistemlerin sürdürülebilir olduğu bir yapının peşinde. Geç kalınmış ancak gerçekleşmediği takdirde çok daha vahim sorunlar yaratabilecek bir kurumsallaşma atağına kalktı Orman.
Bersay İletişim Grubu Onursal Başkanı Ali Saydam’m tabiriyle kulübü “feodal yapıdan kapitalist yapıya” dönüştürmek gibi ziyadesiyle zor ama bir o kadar da gerekli bir göreve soyundu. Gereklilik, küresel futbol endüstrisinin geldiği noktadan ötürü ortaya çıkıyor. 30 milyar dolarlık dünya futbol ekonomisi artık el-mecbur kayıt altına alınıyor. UEFA’nın 2010’da gündeme taşıdığı Finansal Fair Play kriterleri her geçen gün yayılıyor. Denetlenen, mali tablolarını kamuoyuyla paylaşan, kötü yönetimin gönderildiği, negatif sermayeye göz yummayan, altyapıdan yetişen futbolcuları destekleyen ve etik yönetimi benimseyen bir yapı geldi, geliyor... Futbol bu kez gerçekten kapitalistleşiyor... Fikret Orman yönetiminin Beşiktaş’ta aday olduğu ve hayata geçirmek istediği ‘değişim’ tam da bu. Borçlar ödenecek, mali yapı düzeltilecek, tesisleşme sağlanacak, altyapı güçlendirilecek, yeni gelirler yaratılacak... Liste uzar gider... Orman mikro ve makro anlamda adımlar atmaya başladı. “Ayağımızı yorgana göre uzatalım” dedi, “Pamuk eller cebe” dedi. Herkesi dayanışmaya çağırdı Beşiktaşlılık ruhunun aşkına... Hatta Beşiktaş taraftarını (en azından Çarşı’yı) karşısına alma pahasına bir derbi maçta kapalı trübün biletini 225 liraya bile çıkarmayı göze aldı. Peki Orman altı aylık dönemin sonunda nasıl bir portre sunuyor, daha da önemlisi yarım milyarlık borcu olan, sabırsız taraftarına “Her şey güzel olacak” demeye çalışan, kemikleşmiş feodal bir yapıya kapitalizmi ve kurumsallaşmayı getirmeye çalışan bir başkan olarak başarılı olabilecek mi?
Herkesin hemfikir olduğu gibi Fikret Orman, mali bir enkaz devraldı. Borçlar da, önceki başkanın kulübe verdiği iddia edilen zararlar da çok konuşuldu. Ama asıl konu, bu borçların nasıl ödeneceği ve yıllardır zarar eden bir yapının nasıl kar eder hale getirileceği...
Fikret Orman temkinli bir şekilde “Zor olacak ama ilkeli durduğumuz sürece bu gidişattan sıyrılacağız” diyor. Hedefi, 2013 itibarıyla toparlanmaya başlamış olmak. Fakat bu hiç kolay değil ne de olsa ortada 480 milyon liralık bir borç var. Orman ve ekibi, bu borçla baş edebilmek için 200 milyon liralık sermaye artırımını aldılar gündeme. Ardından bir sessizlik dönemi geldi. Kulüp şu an meşakkatli bir ‘refınansman’ sürecinde. Önceki yönetimler tarafından finansal borçların yanı sıra faktoring şirketlerine de TL bazında yüzde 29’luk faiz üzerinden borçlanılmış. Mali Komite’nin başındaki Berk Hacıgüzeller, bu rakamın 80 milyon dolar civarında olduğunu, eylül sonunda da 82 milyon doları bulacağım söylüyor. “Finansal borç, bankalar konsorsiyumuyla beş yıllık olarak planlanmıştı. Biz bunu 10 yıl olarak çalışıyoruz” diyor. Hacıgüzeller ve ekibi, Beşiktaş Futbol A.Ş. üzerindeki yıllık 22 milyon dolarlık ana para ve faiz ödeme yükünü, 11 milyon dolara indirmeyi amaçlıyor. Böylece yılda 11 milyon dolar kulübün kasasında kalacak. Bu vade uzatma hamlesiyle yönetim, yeni bir ek kaynak oluşturabilecek. Hacıgüzeller bu yeni kredinin 25 ila 40 milyon dolar arasında olacağını belirtiyor, görüştükleri bankaların olumlu yaklaştığını, bu ay sonuna kadar da imzaların atılmasını beklediklerini ifade ediyor.
Kredi, Beşiktaş Derneği tarafından alınacak ki bu, ilk kez oluyor. Şimdiye kadar gelirler Beşiktaş Futbol A.Ş.’de olduğu için krediler de oradan alınıyordu. Bu noktada dernek adına bankalardan kredi alınırken kulübün geçmişi ortalığı bulandırabilir mi? Zira Demirören’in dernekten alacağı 100 milyon lira var ve ödeme konusu belirsizliğini koruyor. Bu sorunun cevabını “muhtemelen olmaz” şeklinde vermek mümkün. Bankaların şu ana kadar Orman yönetimine karşı ortaya koyduğu olumlu yaklaşım, bu pürüzün aşıldığı şeklinde de değerlendirilebilir. Bu operasyonda en kritik konu, sermaye artırımı. Orman, harıl harıl çalıştıklarını anlatıyor. “Beşiktaş’ın son sekiz yıldır zarar eden bir şirketi var. Zararı ortadan kaldırmanın tek yolu sermaye artırımı. Kredi alıyoruz, bu krediyle borçları ve önceki kredileri kapatıyor Yüzde 37,50 oranındaki halka açık kısımda sermayedarlar da para koyaca sermayemiz 240 milyon liraya çıkacak.” Aslında Hacıgüzeller’in bahsettiği; ila 40 milyon dolarlık ek kredi de, artırım için kullanılacak gibi. Genel Kurul’da bahsi geçen ancak Yönetim kurulu’nda henüz kararı alınmamış olan sermaye artırımı hayata geçerse bu, Beşiktaş Futbol Yatırımları A.Ş tarihinde bir ilk olacak. Hacıgüzeller, yatırım şirketlerinin teklif kuyruğuna girdiğini söylüyor ama bedelli sermaye artırımının telaffuzundan pek haz etmiyor. Hakkı da var çünkü Türkiye’de genelde bedelli sermaye artırımı hisselerde olumsuz etki yaratabiliyor. Beşiktaş Yönetim Kurulu’ndan 25 yıldır borsayla uğraşan bir isim de dertli bu konuda: “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir anlayış yok. Sermaye artırımını bedelli yapan şirketlerin hisseleri yükselir. Bizde ne hikmetse bedelsizde yükseliyor. Bedelsiz sermaye artırımında para havadan mı geliyor?” diyor.
E&Y Türkiye Denetim Hizmetleri Bölümü Sorumlu Ortağı Kaan Birdal ise güven unsurunun altını çiziyor: “Mali yapısı sağlam olmayan bir şirketin sermaye artırımına katılmak istemeyen yatırımcılar, rüçhan haklarım kullanmayınca zarar edeceklerinden, ellerindeki hisseleri bedelli sermaye artırımı öncesi satmayı tercih ediyor” diyor, “Bu da kağıdın değerini olumsuz etkiliyor. Normal şartlarda büyüme ivmesinde ve yatırımcısına güven veren bir şirketin bu yolu tercih etmesi, bedelli sermaye artışı ile birlikte hissenin piyasa değerinin de değişecek olması sebebiyle bu olumsuz etkiyi yok eder.”
İlk etapta bankaların güvenini tazelemiş görünüyor Fikret Orman yönetimi. Peki ya hissedarlar ve ilgili kamuoyu? Bu noktada iki ayaklı bir stratejinin devreye girmesi gerekiyor: Doğru iletişim ve gelirlerin artırılmasına yönelik atılacak rasyonel adımlar. İletişim konusu hassas, Ali Saydam “Orman sosyal paydaşlarını bu dönüşüme ve yaptıklarına ikna etmeli, değişimler hakkında sürekli ve net bilgilendirmeler yapmalı aksi takdirde yılgınlık doğar kamuoyunda. Daha da önemlisi beceriksiz bir profil algısı oluşur” diyor. Fikret Orman’m altı aylık karnesinde iletişimden kaç alır? Mali Komiteyle birlikte Ernst&Young’a hazırlatılan geçiş dönemi raporu ve borçların kamuoyuyla paylaşılması, Beşiktaş’ın boyundan büyük borçlanmalara girmeyeceği konusundaki istikrar, iletişim açısından önemli adımlar olarak nitelendirilebilir. Her ne kadar zaman zaman tökezlese de (magazin basınının başkanı sıkı takibi ortada) samimi ve açık iletişim dilini sürdürmesi ve kamuoyundan bir şey saklamaması paydaşları ikna etmek adına etkili olabilir. Mali darboğaza dönelim...
Borçları rayına sokmak, yönetimin önemli ödevi olabilir ama elbette tek ödevi de değil. BJK Başkanı, sistemin geneline yayılacak bir ‘maliyet kontrolü’ anlayışının mutlak gerekliliğini savunuyor. Ona göre kulübün savurganlığa özellikle de yabancı futbolcular için ayrılan milyonlarca dolarlık ücretlere- takati yok artık. “Giderimizden fazla borçlanma yapmayacağız. Portekizli, Rus, Alman ya da Türk fark etmez; Beşiktaş’ın futbolcularına borcu var. Yabancılarla yapılan sözleşmelerde de önemli tavizler verilmiş. Futbol takım oyunudur, kimseye ayrıcalık yapamazsınız” diye konuşuyor Fikret Orman. Hedefi, yönetiminin ilk yılında parasını ödeyebildiği bir takım kurmak. Bu çerçevede hali hazırda yaklaşık 110 milyon lira bütçeli futbol şubesi büyüklüğünü, 60 milyon liraya indirmek niyetinde. Akılcı bir yol izleyerek bu hesaba gelmiş Orman: “Geçen yıl Beşiktaş, ligi dördüncü olarak bitirdi. Beşinci sırada bitiren takımın bütçesi 30 milyon liraydı. Biz 110 milyon lira harcarken lig beşincisi olduk”
Diğer taraftan sponsorluklar Fikret Orman’ın planında kritik öneme sahip. Bu sezonu şampiyon kapatan erkek basketbol takımı için sponsor arayışları devam ediyor. Bayan voleybol takımına ise Bahçeşehir Üniversitesi sponsor oldu. Beşiktaş Koleji’nde Enver Yücel ile halihazırda birlikte çalışıyorlar. Yücel bir anlamda kolejin işletmeciliğini yapıyor. Ancak ortada bahsi geçen bir bedel yok. Orman bu ilginç bir sponsorluk modelini şöyle özetliyor: “Beş yıllık bir anlaşma bu. İşin transferi, yönetimi onlarda. Kurumsal yönetim ve Beşiktaş’ı ilgilendiren işler bizde. Bedel yok, tüm gelirler ve giderler onlara ait. Lise ve üniversite eğitimi alanında da işbirliğimize devam edeceğiz. Basketbol erkek takımı için de benzer bir yol izleyeceğiz. İlk Genel Kurul’da ‘Basketbol Yatırımlar A.Ş.’ diye bir şirket kurup basketbolun gelir ve giderlerini ayıracağız ve uzun soluklu bir sponsor işbirliği kuracağız.”
Bir de yayın gelirleri var. Yayın gelirleri temlik altında ama Orman yeni krediler aracılığıyla yayın gelirlerini açığa alacaklarını söylüyor. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yayın gelirlerim dört kategoride topluyor. Her kulüp 10.5 milyon liralık bir ‘ayak bastı parası’ alıyor. İkinci kategoride söz konusu takımın şampiyonluk sayısına göre yapılan ödemeler var. Şampiyonluk başına 1 milyon lira veriliyor. Bu bağlamda 13 şampiyonluğu olan Beşiktaş 13 milyon lira alıyor. Üçüncü kademede ise beraberlik ve galibiyetler için yapılan ödemeler var. Takımlara sezon boyunca beraberlik başına yaklaşık 450 bin, galibiyet başına da yaklaşık 900 bin lira ödeniyor. Dördüncü ayakta da final bonusları var. Her sezon ligin ilk altısına çeşitli ödüller veriliyor. 2010 - 2011 sezonunda bu rakamlar sırasıyla 15,12,9, 6,3 ve 1,5 milyon lira civarındaydı.
Otomotiv yan sanayi sektörünün önemli isimlerinden olan baba Kadir Orman’ın, kendisini emekli etmesiyle şirket yönetimine geçen Fikret Orman, aileden sanayici. Otomotiv yan sanayide faaliyet gösteren ana şirket Orsan ve bu şemsiyede Motoriş, Akorsan ile Karadeniz Otomobil şirketleri bulunuyor. Orman işlerinden konuşmaya hevesli değil. “Paramın ya da işadamlığımın konuşulmasını pek sevmem, Beşiktaşlıyız biz, önemli olan da bu” diyor kendinden bahsederken. Kelimeler kerpetenle çıkıyor olsa da ardından oluklu mukavva sektöründeki yatırımına geliyor söz. Yunanistan’a yapmış olduğu bir gezi sırasında satılık olduğunu öğrendiği bir oluklu mukavva işletmesini devralmaya karar vermiş. “Kağıdı koyuyorsun makineye, mukavva olarak çıkıyor. Aldık, makineleri de Türkiye’ye taşıdık” diyor. Profesyonellere bırakmış yönetimi, “Başarılılar” derken “Denge” ismini verdiği şirketinin Tire Kutsan, Olmuksa gibi iki deve rağmen sektörde iyi bir yer edindiğini anlatıyor. Orsan’da 400, Denge’de 50 kişi çalışıyor.
Sanayiciliği sevdiğini belirtiyor ama esas heyecan duyduğu alanın gayrimenkul geliştirme olduğunu söylüyor. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirmiş olan biri için şaşırtıcı bir itiraf değil bu. Orman Esin Yapı’da Metin Esin ve Mehmet Emin Armutçuoğlu ile ortak. Esin Yapı’nın adını duyurmak istediği istediği proje, 2013’ün üçüncü çeyreğinde tamamlanacak İstanbul Zincirlikuyu’daki İstanbloom... Yaklaşık 15 bin metrekarelik alanda kurulan ve 46 kat olarak tasarlanan yapının metrekaresi 7 bin dolardan satılıyor. Orman alıcı ilgisinden memnun, “İyi gidiyor” diyor. Esin Yapı, İstanbul’un merkezi yerlerinde yayılıp kentsel dönüşüm projelerinde yer alacak. Esin Yapı, Orman’m gayrimenkul geliştirme alanındaki işlerinden sadece biri. İstinye, Sarıyer ve Tarabya’da önemli gayrimenkul geliştirme projeleri olan Seba İnşaat’ta da ortak olduğunu söylüyor: “Engin ve Metin Keçeli ile birlikteyiz, ikisini de çok severim çocukluk arkadaşlarım.” (Engin ve Metin Keçeli DYP’nin önde gelen isimlerinden Orhan Keçelinin oğulları).
Orman’ın bir diğer ortağı da Fernas Yönetim Kurulu Başkanı ve turizmde aktif olarak birlikte çalıştığı Muzaffer Nasıroğlu. İkili Bodrum’da bir otel inşa etmişler. “Muzaffer ile Işık Lisesi’nde birlikte okuduk, turizm işine devam edeceğiz, başlangıcı kötü oldu ama her işte bir hayır vardır” diyor. Bahsini ettiği kötü başlangıç ise Bodrum’da yaptıkları otel bittikten sonra çıkan söylentiler. Orman, “Gay oteli yapıyorlar diye dedikodu çıkardılar, her türlü izni olan iskeleyi kaçak diye ihbar ettiler, iftiralar attılar çok üzüldüm” diyor. Fikret Orman işlerindeki bu parçalı yapıyı büyüterek korumayı düşünüyor. Ortaksız gireceği bir - iki proje daha olduğunu söylüyor.
Fikret Orman gayrimenkul geliştirme işindeki deneyimini, kulübün “kurtuluş formülünde” de kullanmak istiyor. Aklında Girne’de yatırım yapmak var. Zannedileceği gibi futbol turizmi yapmak amacıyla değil ama... “Kıbrıs futbol turizmi için uygun değil ki” diyor, “Kıbrıs tanınan bir ülke olmadığı için farklı ülkelerden takımlarla oynayamıyorsunuz. Hedef, Kıbrıs’ın ikliminden faydalanmak ve yeni bir otel yatırımıyla turizmden Beşiktaş’a gelir yaratmak.”
Söz gayrimenkulden açılmışken Beşiktaş Spor Kulübü nezdinde bir “Mecidiyeköy” sorusu geliyor akla. Galatasaray’ın Ali Sami Yen’de ortaya koyduğu modeli Beşiktaş’ta düşünebilir mi? Orman’ın cevabı net ve manidar: “Hayır, bizim işimiz futbolda rant yaratıp futbolda devam etmek. Unutulmamalı ki tesislerden rant yaratıp futbolda batırmakla gelinen yer burası.” Beşiktaş’ın halen 400 milyon lira ederinde gayrimenkulu bulunuyor.
Kulübün gayrimenkul sahipliğiyle ilgili aslında daha çok tesisleşmeye yönelik hamleler hazırlıyor. Aynı Süleyman Scba gibi özellikle altyapıdan futbolcu yetiştirmek adına modern yapılanmanın önemini vurguluyor sık sık. Zaten mütevazılığı ile Seba’yı kendine örnek aldığını söylüyor. Ümraniye’de yer alan Nevzat Demir Tesisleri’nin bir benzerini Gaziosmanpaşa’da 50 dönümlük bir arazide yapmaya hazırlanıyor. Şu sıralar Gaziosmanpaşa Belediyesi ile arsa tahsisi detaylarının son rötuşları yapılıyor. “Şehrin ortasında tek sahalı tesis yakışmaz bize. Yan yana üç - dört sahalık bir altyapı tesisi yapıyoruz. Taraftarımız kendi yıldızlarını yetiştirmeyi sever. Hala Sergeni, Fikret’i, Rıza’yı konuşur. Biz de buna yatırım yapacağız” diyor. Ümraniye’deki Nevzat Demir tesislerinin de genişletileceğini ekliyor.
SPK VE UEFA’NIN BÜYÜTECİ
Beşiktaş’ın zorlu sürecinde işleri pek de kolaylaştırmayacak bir diğer hamle de, Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) geldi. TBMM Plan Bütçe Alt Komisyonu’na sunulan yeni Sermaye Piyasası Kanunu Taslağı’nın 91 'inci maddesine göre SPK, şirketlerin mal varlığını azaltan yöneticileri görevden alıp ilk genel kurul yapılana kadar yerlerine yenilerini atayabilecek. Halka açık şirketlerde yöneticiler, şirketin ana sözleşmesine, Sermaye Piyasası Mevzuatı’na aykırı işler yaparak şirketin mal varlığını azaltıyorsa, bu durumda SPK devreye girebilecek. Şirket yönetiminden gerekli düzenlemeleri yapmasını isteme yetkisine sahip olacak. Hatta gerekiyorsa suç duyurusunda bulunacak ve dava açabilecek. Ancak SPK, şirket yönetimi ile ilgili yaptırım uygulamak için dava sonucunu beklemeyerek yöneticilerin imza yetkilerini kaldırabilecek ayrıca yönetim kurulu üyelerinin tamamını görevden alabilecek ve ilk genel kurula kadar yenilerini atayabilecek.
Futbol kulüplerinin kontrolsüz borçlanma ve hatalı transfer politikalarını göz önüne aldığınızda ya da yö1 neticelerinin açıklamalarını dinlediğinizde bu taslağın yasalaşmasının hisseleri halka açık olan kulüpler açısından sıkıntı yaratacağını tahmin etmek güç değil. Ernst & Young Türkiye Denetim Hizmetleri Bölümü Sorumlu Ortağı Kaan Birdal, SPK taslağının futbol endüstrisine olası etkilerini şöyle değerlendiriyor: “31 Mayıs 2012 tarihli mali tablolarında öz sermayeleri negatife dönmüş Beşiktaş ve Galatasaray başta olmak üzere diğer halka açık futbol kulüpleri Fenerbahçe ve Trabzonspor yönetimlerinin, UEFA kulüp lisanslama kriterlerinden sonra, bu kanundaki yaptırım maddelerini de sıkı bir şekilde takip etmeleri gerekecek." Financial Fair Play (FFP) olarak bilinen ve finansal açıdan adil bir oyun yaratmanın peşinde olan bu kriterler mutlak mali şeffaflık gerektiriyor. UEFA kendisine lisans başvurusu yapacak kulüplerden kontrattan veya yasadan kaynaklanan tazminat, oyuncu alış/satışlarından gelen veya giden para, gişe gelirlerinden sağlanan hasılatı açık ve net görmek istiyor. Birdal, yöneticilerin transfer dönemlerinde kulüpleri akıl almaz maliyetlerin altına sokmak yerine altyapıya önem vermeleri, televizyon yayını gibi gelirlerinin önemli bir payını oluşturan kalemlerle ilgili açıklamalarında daha hassas düşünmeleri gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. “Yoksa” diyor, "önümüzdeki sezonlarda futbol kulüplerini kongrelerde seçilen yönetim kurulu üyeleri yerine SPK’nın atayacağı ve muhtemelen futbol yerine mali yapıya önem verecek yöneticiler tarafından yönetilirken görürsek şaşırmamamız gerekecek.”Dilinde hep Barcelona, Ajax gibi dünya devleri takımlar var. “Başkanları bir kaç kez gördünüz” diye soruyor. “Tek adamlı kulüplerin egemen olduğu bir sistemde kurumsallaşma formülü tutar mı” sorusuna ise “Tam da bu yüzden Beşiktaş’ta liderlik tarafımı göstermek zorundayım ama şimdilik. Zira nihai hedefim, yönetim kurulunun icrada değil stratejide rol oynadığı modeli oturtmak. Profesyoneller ve sistemler çalışmalı. 1996’da bir ay boyunca Ajax’ı inceledim. Bu kulübün başkanı nerede dedim, galiba PSV maçına gelmişti, bir kez gördük dediler.” Türk futbol endüstrisinin pek alışık olmadığı bu ‘kurumsallaşma’, “varlık gösteremediği” yönündeki iddialarla boğuşmak zorunda kalan altı aylık başkan Fikret Orman’nın, BJK yönetimindeki eksenini oluşturuyor.
“Gaziomanpaşa’da 50 dönümlük araziyi 29 yıllığına kiraladık, yeni tesisler geliyor”
Orman için Seba ekolünden desek pek yanlış olmaz. “Bu mahallenin çocuğuyum” diyor keyifle. Doğduğu ve çok sevdiği İstanbul’daki çocukluk anılarını anlatıyor: “Şeref Stadı’ndaki oyuncular sıcak su bulamadıklarında, fareler içinde antrenman yaptıklarında oradaydım. Bugünkü plazaların yerinde basket oynardım. Süleyman Ağabeyi 12 yaşımdan beri tanıyorum. Baba Hakkı bizim eve babamın abisi olarak gelirdi (Baba Hakkı lakabıyla tanımlanan Hakkı Yeten 1931 ile 1948 arasında kulübün en önemli oyuncularından biri oldu. Beşiktaş’ta teknik direktörlük ve kulüp başkanlığı da yaptı). Burası benim ailem.”
Orman ve Beşiktaş’la ilgili kamuoyunda görüşler parçalı bulutlu. Attığı radikal adımlar, kurumsallaşma yönündeki çabalarına rağmen Orman’ın bu zorlu işin altından kalkıp kalkamayacağım şimdiden kestirmek zor. Kemikleşmiş yapıya meydan okuyan tavrı da cabası...
Çarşı Grubu Lideri Alen Markaryan, “Galatasaray maçı öncesi bilet fiyatları mı konuşulmalı? Derbinin kapalı trübün biletleri 225 lira yapılır mı?” diye serzenişte bulunuyor. Bir başka fanatik Beşiktaşlı ise “Demirören döneminde yemin etmiştim İnönü’ye girmemeye, şimdi tekrar aldım kombinemi” diye görüş bildiriyor. Ali Saydam, “Orman’ın üstlendiği değişim kolay değil. Kısa vadede başarı getirmez. Aldığı risk büyük, yatırımların geri dönüşü hangi sektörde bir - iki ayda olur ki? Beşiktaş’la meselesi olanların bunu göz önünde bulundurması lazım” diyor. Bu noktada çarpıcı bir ayrıntıya da dikkat çekiyor Saydam: “Kapitalizm belli bir burjuvaziyi de gerektirir. Sabırsız ve feodal sisteme alışmış seyircinin de feveranıyla ‘üç-beş zengin adam takımın başına gelsin, parayı masanın üstüne atsın, takım coşsun’ anlayışı öne çıkarsa evet devirebilirler Orman’ı. Onun esas sınavı meydan okumalara karşı takatli olmak bence.”
Olumlu ya da olumsuz, maddi ya manevi herkesin anlaştığı tek nokta var o da ruh eksikliği. Taraftar ortak bir i ha sahip takım görmek istiyor; yönet elini taşın altına koyacak gerçek Beşil taşlı ruhuna sahip hissedarlar ve sponsorlar arıyor... Daha da zoru, söz konusu futbol olduğu için işletmenin doğası gereği ruhu olan ama modern futbol ekonomisinin işleyişi gereği kapitali: bir yapı kurmaya çalışıyor...
Orman’m Beşiktaş’ı kurtarma planlarının kilidi, kasaya sıcak para girişini sağlayacak kredi ve bedelli sermaye artımının gerçekleşmesiyle açılacak gibi duruyor.
Forbes