17 / 05 / 2024

Ruşen Keleş: Kentli olmadan kentleşme sorunları çözülemez!

Ruşen Keleş: Kentli olmadan kentleşme sorunları çözülemez!

Siyasetçilerin, belediye başkanlarının, yöneticilerin hocası Prof. Dr. Ruşen Keleş, kentleşme alanında uzman bir akademisyen. Son zamanlarda gündemimizden düşmeyen 'kentsel dönüşümü' kendisiyle konuşmak istedik



 

Profesör Ruşen Keleş, kentleşme ve kentleşme politikaları alanında uzmanlaşmış, bu konuda epey fazla eser kaleme almış bir akademisyen. Profesörlük unvanını 1971'de, halen eğitim verdiği  Ankara  Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde almış ve akademik yaşamının büyük kısmında burada ders vermiş. Öğrencileri arasında bugünün siyaset dünyasında aktif olan, resmi makamlarda yöneticilik yapan, medyada çalışan pek çok tanınmış isim var. Geçtiğimiz hafta İmge Yayınları'nın tekrar bastığı, üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan 'Kentleşme Politikası' masamıza gelince kendisine soralım istedik. Bugünlerde gündemi fazlaca işgal eden 'kentsel dönüşüm' hakkında neler düşünüyor    - 1960'lardan beri kentleşme konusu üzerine çalışıyorsunuz. Bu alana ilginiz nasıl başladı  Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenci olduğum yıllarda başlamıştı. Son sınıftayken bu konularla ilgili dersi İsviçreli mimar ve plancı Profesör Ernst Egli'den okumuştum. Bu kişi aynı zamanda 1930'lu yılların sonunda inşa edilmiş Siyasal Bilgiler Fakültesi binasının da mimarıydı. Daha sonra fakülteye asistan olarak girip doktora programına katıldığımda da tez konusu için kentleşmeyi seçtim. Ömer Celal Saraç, Ernst Egli, Fehmi Yavuz, Sadun Aren gibi bilim insanlarının bu konuda yazdıklarından etkilenmiştim. Konuya ilgim de azalmayıp sürekli arttı.    - O zamanlardan bugüne kentleşme meselesine bakışımızda, bu konudaki politikalarda yaşanan değişimde önemli bir kırılma anından söz edilebilir mi  İkinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1940'lı yılların ortasından itibaren ülkemizde köylerden kentlere hızlı bir nüfus akımı başladı. Bu demografik kentleşme giderek hızlandı. Hızından fazla bir şey yitirmeden de bugünlere kadar geldi. 1950'de yüzde 25'i bulmayan kentli nüfus oranımız 2012'de yüzde 80'lere yaklaştı. Kentleşmemizin dikkat çeken özelliği, yığılmanın küçük ve orta büyüklükteki kentler yerine hep çok büyük kentlerde yaşanması. Bunun sonucunda bölgeler arasında giderek büyüyen eşitsizlikler oluşmuştur. Planlı döneme girdiğimiz 1960'lı yılların başlarında, nüfusun,  ekonomik ve toplumsal yatırımların ülke yüzeyinde daha dengeli dağıtılması için çabalar harcanmıştı. Ne yazık ki, 4. ve 5. Plan dönemlerinden itibaren bu anlayış bir kenara bırakıldı. Bu bir dönüm noktasıydı.    - Nasıl bir dönüm noktası  Devlet Planlama Teşkilatı halen varlığını sürdürüyor. Şu anda 9. Plan dönemindeyiz, gelecek yıl 10.'ya geçeceğiz ama fiilen ortada bir plan yok tabii. 1980'lerden itibaren terk ettik planlama anlayışını. Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşların istememesinden, bizim de piyasa ekonomisine hızla geçme isteğimizden kaynaklandı. Diyebilirim ki, son yarım yüzyılın en büyük kırılma noktası, kent ve kentleşme sorunlarının çözümünde planlı yaklaşımlara duyulan saygıda yaşanan bu erozyondur.    - Yakın gelecek açısından iyimser misiniz  Bugünkü gidiş böyle sürerse geleceğe olumlu ve iyimser bakmak olası görünmüyor. Kentlerin sayısının ve nüfusunun artışı, her şeye hakim 'kısa yoldan zengin olma' kaygısı iyimser olmayı güçleştiriyor. İyimserlik yaratabilecek etmenler elbette yok değil. Dünyadaki gelişmeler hakkında bilgi sahibi gençlerin; farklı ülkelerdeki başarılı kentleşme uygulamalarını, insanlar için yaratılan ve planlanan kaliteli yaşam ortamlarını yakından görenlerin sayısında artış var. Gerçek anlamda kentli olmadan kentleşmenin sorunlarını çözmek imkansız.   - 'En başarılı' ve 'en başarısız' bulduğunuz kentleşme projelerimizden örnekler verebilir misiniz  Örnekleri somutlaştırıp sayılarını çoğaltmak yanlış algılamalara yol açabilir. 2B konusundaki ısrarı, ülkemizin çevre değerleri açısından en büyük talihsizlik olarak görüyorum. Eğer ormanları kendisine emanet etmiş olduğumuz bir bakan çıkıp da 'Ormancılık politikamızın hedefi devlet ormancılığından millet ormancılığına geçmektir' diye konuşursa ya da bir başka bakan, 'Ülkemizde en büyük toprak ağası devletlin kendisidir. Devletin elindeki tüm taşınmazlar ekonomiye kazandırılmalıdır ki ekonomi canlanabilsin' diye yazarsa iyimserliğe yer kalır mı Atılan adımların yanlışlığı, kamu yararının yerine ısrarla kişisel yararların konmasındadır.    - İyi gelişmeler yok mu  Doğa, tarih, mimarlık değerlerine sahip çıkmaya çalışanlar elbette vardır. Örneğin bir 'yerel yönetimler hizmet birliği' olan Tarihi Kentler Birliği bünyesinde sayıları 300'e yaklaşan belediyelerin çalışmalarını takdirle izliyorum.    TEMSİLİ DEMOKRASİ YETERSİZ KALINCA - İstanbul'da pek çok kentsel dönüşüm projesi arka arkaya hayata geçiriliyor. Ne düşünüyorsunuz  Akla uygun hazırlanmış bütün imar ve çevre düzeni planlarında İstanbul'un Kuzey'e doğru büyümesine olumsuz bakılmıştır. Kanal Projesi gibi projelerle bu gelenekten ayrılmak istenmesi büyük bir yanlış.    - Şu günlerde Taksim Meydanı'nın yeniden tasarlanması için hazırlanan proje çok konuşuluyor...  Taksim Meydanı'yla ilgili projenin ayrıntılarını görmediğim için bir şey söylemek istemem. Ama genel olarak kentsel dönüşüm adıyla yapılanlar konusunda olumlu konuşmama olanak yok. Kentlerin imar planlarından kopuk, yukarıdan bir projecilik anlayışıyla, ekonomik ve toplumsal yönleri hiç hesaba katılmadan, ekolojik kaygılar ve estetik düşünceler bir yana itilerek gerçekleştiriliyorlar. Hem de ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde, yerel yönetimlerden kaçırılıyormuş gibi yapılmak istenmesi savunulamaz.   - Ankara'nın kuzeyinde de büyük bir kentsel dönüşüm projesi hayata geçiriliyor...  O proje başlarken açıklanan ilginç bir gerekçe vardı. 'Esenboğa'ya inen turistler Ankara'ya giderken etrafta çirkin binalar görüyor. Bu çirkin gecekonduları yıkıp yerine güzel binalar yapacağız' gibi bir açıklamaydı. Bakış açısını yansıtıyor. Bir kentsel dönüşüm projesine böyle bakılabilir mi    - Bizde bir gelenek midir; yukarıdan projecilik anlayışı  Özellikle son on yılda dünyada bu tür projelerde katılımcı demokrasi önem kazanmaya başladı. Temsili demokrasinin yetersizliğine karşı... Teknolojik olanaklar var bunun için ve sosyal açıdan olumlu sonuçları daha fazla. Fransa'da yürütülen kentsel projelerde o bölgede yaşayan halka sorulmadan adım atılmaz örneğin. Bizde de bunun örneklerine rastlıyoruz bazen. Uygulama alanı genişletilmeli ama tabii yöneticilerin kafasının dönüşmesi gerekir önce.   Keleş'ten ders almayan belediye başkanı   - Akademik yaşamınızda yetiştirdiğiniz öğrenciler arasında siyasetçiler, resmi yöneticiler var... Okul sonrasında da görüşür müsünüz onlarla  Yarım yüzyıldan uzun bir süre içinde öğrencilerimiz arasından çıkan valiler, kaymakamlar, milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar oldu. Önemli görevlere gelmelerinden övünç duymuşumdur. 68 kuşağı diye bilinen kuşaktan çok öğrencim var. Murat Karayalçın, Hasan Celal Güzel, Abdülkadir Aksu, Mehmet Keçeciler bunlardan birkaçı. Sanırım İdris Naim Şahin de öğrencimdi. Medyada, üniversitelerde de çok sayıda kişi var. Ama genellikle aktif siyaset içindeki eski öğrencilerime çok yakın olmamaya çalışırım.    - Anılarınız vardır ama...  Murat Karayalçın'ın sınıfına ben şehircilik okutmadım. Ekonomi bölümünde okuyordu çünkü. Ona rastladığımda takılırım ve gülüşürüz; 'Sen benden şehircilik dersi okumadığın için çok başarılı bir belediye başkanı oldun herhalde.' Akşam/Eyüp Tatlıpınar

Geri Dön