Sapanca'da ormanlık alana villa köy!
Sakarya'nın doğa harikası ilçesi Sapanca son yıllarda betonlaşmaya başladı. Arap turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bölgede evler yüzbinlerce dolar fiyatla alıcı satılıyor.
Gazete Habertürk'te yer alan habere göre; Sakarya'nın doğa harikası ilçesi Sapanca'da, ormanlıklarda bulunan göl manzaralı bahçeler, son yıllarda art arda inşa edilen villalarla betonlaştı.
Yabancı yatırımcılar için inşa edilen 'villa köy' adı altında müteahhitlere yaptırılan evler, çevre sakinlerinin tepkisini çekiyor.
Özellikle Suudi Arabistan ve Katar'dan gelen zengin aileler için yaptırılan, göl manzaralı, ultra lüks villalar, 400 bin ile 1.5 milyon dolar arasında alıcı buluyor.
'İMAR İZNİ VERMEMELERİ LAZIM'
Kocaeli Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Sait Ağdacı, ormanlık alana imar verilmemesi gerektiğini belirterek, "Sapanca'da daha önceleri orman kaçakçılığı vasıtasıyla orman kıyımı, ağaç kıyımı vardı. Daha sonra bu iş ranta döndü. Ormanlık alanların imara açılmasıyla yüzde 20 oranında Sapanca imara açıldı. Bu şekilde orman kıyımı daha büyük çaplı olmaya başladı. Özellikle 2005 yılından sonra 2005-2017 ve bu sene de olmak üzere Sapanca'da müthiş bir betonlaşma mevcut. Sapanca'nın doğasına da aykırı olacak şekilde beton bina çokluğu aldı başını gidiyor. 5-6 yıl öncesine kadar burada bir dönüm arazi 50 bin lira ile 60 bin lira arasındayken; bugün 250 bin ile 350 bin dolara orta halli bir villa, 650 bin dolara varan rakamlara kadar da lüks bir villa satılabiliyor. Özellikle de bunlara rağbet Arap kökenli turistlerden geliyor. Özellikle belediye başkanı tarafından, imara açıldığı için 'yasal' deniyor ama buradaki ormanlar orman vasfını kaybetmiş arazi değil. Dolayısıyla 2B kapsamına da girmediği için tabi ki yasal değil. Dolayısıyla imar izni veren Büyükşehir Belediye Meclisi malumunuz olduğu üzere buraya ormanlık alana imar vermemeleri lazım" diye konuştu.
'EKOSİSTEMİ ETKİLİYOR'
Betonlaşmanın yaban hayatı ile ekosistemi etkilediğine de dikkat çeken Ağdacı, şunları söyledi:
"Sapanca Gölü, Sakarya ve Kocaeli'nin suyunu sağlayan bir göl aynı zamanda. Tarım alanlarının sulanmasında da kullanılıyor. Dolayısıyla onlar da kullanamayacak. Bu sefer ne olacak? Tarım da etkilenecek. Etkileniyor da zaten. Sakarya'da tarım arazilerinin yüzde 13.3'ü azalmış durumda, kayboldu yani. Sapanca Gölü'nde tespit edilen 49 çeşit balık türü var. Ormanlarda tespit edilen 18 çeşit yabani hayvan türü var; ama karaca en son 5 sene önce görülmüş. Demek ki bu yapılaşma, yabani hayatı, göl ortamını, ekosistemi etkiliyor. İstanbul'da gördüğünüz domuzlar misali hayvanlar aç kaldığı zaman ne yaptılar? Villalara geldiler; çünkü ortamları yok ettik. Aynı şeyi burada da göreceğiz. Önceki yıllara göre artış oldu. 2005 yılında 3-5 tane yapılaşma görülüyor. Bu 2015 yılı, aradan geçen 10 yılda Sapanca'daki yapılaşmaya bakın; yok olmuş, yeşil yok olmuş. Bizim su kaynağımız ormanlar. Ormanlar aynı zamanda da karbonu emer. Yani bizim oksijen almamızı sağlar. Siz emeni yok ettiğinizde ne olacak? Emisyon artacaktır, karbon artacaktır. Nefes alamayacak hale geleceğiz. Biz ormanları koruyalım hatta ağaç dikelim, derken kendi elimizle çevreyi yok ediyoruz. Burada Sakarya halkına, Sapanca halkına da görev düşüyor. Maalesef bizim halkımız genelde olduğu gibi burada da duyarsız. İçme suyu da tehlikede, dereler aynı şekilde, ormanlar da gidiyor. Kimseden ses çıkmıyor. Ne için engel olmuyoruz, ne için yetkilileri uyarmıyoruz? Herkesin duyarlılık göstermesini istiyorum."
'VİLLA KÖY' DEĞİL, 'VİLLA BETON'
İlçeye bağlı Dibektaş Mahallesi'nde, 48 yıldır yaşadığını belirten Kemal Bucan, "Burada inşaatlar çoğaldı, dere yatakları dolduruldu. Yağmur yağdığı zaman her tarafa sel basıyor. Yeşillik gitti, her taraf beton oldu. İmar çok fazla verildi. Buradaki durum, İstanbul'u geçti. Bizden önce de burada yaşayanlar vardı. Şu anda çoğu rahmetli oldu. Onlar, burayı görselerdi zannediyorum ki kemikleri sızlardı. Burası köylükten çıktı. 'Villa köy' değil, 'villa beton' oldu. Köy bitti. Biz burada hayvan bakardık, bahçe yapardık. Şimdi hiçbir şey yapamıyoruz. Tozdan, dumandan burada huzurumuz kalmadı" dedi.
'DERE YATAKLARINA İNŞAAT RUHSATI VERİLDİ'
Dibektaş Mahallesi'nin muhtarı Kadir Önçırak ise denetimlerin yeterince yapılmadığını ve dere yataklarına inşaat ruhsatı verildiğini ileri sürdü. Önçırak, "Dibektaş; turizme açık, yabancı yerleşim alanı. Enerji hatlarımızın yüzde 95'ini yeniledik; ama sitelerden toplanan suların mutlaka ıslah edilmesi lazım. Yağmur yağdığı zaman biriken su, bir tarafta dere haline geliyor. Dereyi zaptedecek herhangi bir şey yok. Toprağı alıp, götürüyor. Bu bölgeleri toprak altında bırakıyor. Suyun ıslah edilmemesinden dolayı insanların evlerini su basıyor. Burası misafir alan bir bölge. Suudisi, Kuveytlisi, Bahreynlisi, Danimarkalısı var. Köyün belli bir bölgesinde doğalgaz var, belli bir bölgeden sonra doğalgazımız yok. Asfaltımız, yollarımız çok kötü. Buraya özel bir yatırım olması lazım" diye konuştu.
'YEŞİL ALANA ZARAR VERİLMİYOR'
Turizm amaçlı emlakçılık yaptığını belirten Murat Önder, bölgede yeşillik tahribatı olmadığını savunarak, şunları söyledi:
"Satışlar bayramdan sonra yeniden başlayacak. İnsanlar biraz durma noktasında. Seçimden sonra yatırımlar devam edecek. 10-15 senedir Arap turizmi var burada. Yerli turizm çok az miktarda var. 'Arap mahallesi' olarak geçiyor burası. Ev fiyatları; 400 bin dolara da var, 1.5 milyon dolara da ultra lüks villalarımız var. Genelde Araplara hitap eden bir yerleşim var. Hem bölgeye ekonomi katkıları oluyor. Tabiatla iç içe bir bölgemiz var. İmara açık bir alan. Zemin etütlerinde hep sağlam çıktı. Mevcut inşaatlar devam ediyor. Yeşil alana zarar verilmiyor. Bölgede yeşillik tahribatı yok."
'SUÇLU HEPİMİZİZ, PARA KAZANMA HIRSI OLANLAR'
Emlakçı Levent Reşat Erdoğan ise "Bunlar siyasetin günahlarıdır, diyebiliriz aslında. Bundan 20 yıl önce o tepeler imara açıldı, insanların oyunu alabilmek için. Daha sonra imarlı olduğu için son yıllardaki Arap Baharı ile birlikte oralara villalar, lüks konutlar yapılmaya başlandı. Doğası çok güzel bir yerdi. Vahşi doğa alanıydı ve ayıların, domuzların yaşadığı bir yerdi. Biz de kendi özeleştirimizi yapalım. Buradaki müteahhitler, para kazanma hırsıyla ormanı yapılaşmaya döndürdüler ve buralara imar izinleri verildi. Buranın suçlusu hepimiziz, para kazanma hırsı olan insanlar. Doğayı koruyamadık. Şu anda orada yatırım yapan müteahhitler de kaybediyor. 500 bin dolara sattıkları evleri şu anda 300 bin dolara satamıyorlar. Neden? Çünkü arz fazlalaştı. Doğanın özelliği bozulduktan sonra Araplar, vazgeçtiler oradan ve her taraf beton oldu" dedi.