12 / 11 / 2024

Sarayburnu ile Salacak arasına da Boğaz Köprüsü projesi hazırlatıldı!

Sarayburnu ile Salacak arasına da Boğaz Köprüsü projesi hazırlatıldı!

Araştırmacı-yazar Süleyman Faruk Göncüoğlu, Cumhuriyet döneminin yerli sanayi öncülerinden Nuri Demirağ'ın Sarayburnu ile Salacak arasında da bir Boğaz köprüsü projesi hazırlattığını söyledi




 

Araştırmacı-yazar Süleyman Faruk Göncüoğlu, İstanbul’un, Avrupa ile Orta Doğu arasında önemli bir bağlantı noktası olduğunu belirterek, "Bu nedenle tarihte hazırlanan köprü projeleri de önemini yitirmiyor" dedi.   Göncüoğlu, tarihte İstanbul Boğazı’na köprü yapılması için çeşitli projeler hazırlandığını kaydetti. Pers Kralı Dareios’un, milattan önce 512 yılında İskitlere karşı bir sefer planladığını ifade eden Göncüoğlu, şöyle konuştu:   "2 bin 500 yıl öncesine dayanan bu çalışmada, iki kıtanın birbirine bağlaması için gemiler burunları Karadeniz ile dik açı yapacak biçimde konumlandırılmıştır. Boğazın akıntısına paralel düşecek bir şekilde birbirleri ile çengellerle bağlanan bu gemiler üzerinde oluşturulan yol ile bir ordunun geçebileceği bir köprü gerçekleştirilmiştir. Seferde İstanbul Kalkedon bölgesinde Samoslu mimar Mandroklees tarafından gemilerin yan yana getirilmesiyle oluşturulan bu köprüyle İstanbul Boğazı geçilmiştir. Daha sonra Büyük İskender, milattan önce 334’de İran seferine çıktığında ordularını Boğaziçi’nin karşı yakasına geçirmek için dubalar ve küçük çapta gemileri birbirine bağlayarak oluşturduğu, bir yüzer köprü inşa ettirmiştir."   Uzun bir aradan sonra 7. yüzyılda Bizans döneminde Boğaz’da yine kalıcı olmayan bir köprünün daha kurulduğunu vurgulayan Göncüoğlu, "Hayatının son günlerinde bir ruh hastalığının tesiriyle sudan korkan imparator I. Herakleios’un (610-641) Suriye’ye yaptığı seferden dönüşünde, denizi görmeden karşıya geçebilmesi için kayıklar üzerine bir köprü yapılmış, bu köprünün iki yanı ağaç dallarıyla duvar halinde örülmüş ve böylece Herakleios’un suyu görmeden geçmesi sağlanmıştır" dedi.   "Haliç ve Boğaziçi’nde ilk köprü projeleri"   Topkapı Sarayı arşivinde Leonardo da Vinci’nin Sultan II. Bayezid’e gönderdiği Haliç üzerinde bir köprü projesi bulunduğunu aktaran Göncüoğlu, şunları söyledi:            "Bu proje, Osmanlı döneminde Haliç için yapıldığı bilinen ilk köprü projesidir. Leonardo da Vinci’nin bu projesinden ayrı Boğaziçi’nde iki yakayı birleştirmek üzere düşündüğü ama gerçekleşmemiş bazı projeleri de vardır. İstanbul’da köprü projeleri hiç bitmez. İşte bu projelerden bir diğeri de Sultan II. Abdülhamid döneminde gerçekleştirilendir. Boğaziçi’nde iki yakayı birbirine  bağlamayı düşünen bu köprülerden biri Sarayburnu ile Üsküdar arasında; bir diğeri ise Kandilli-Rumelihisarı arasında düşünülmüştü. Fransız mühendis Arnaudi’nin projesi olan bu köprülerin ayak bağlantıları 4 minareli cami şeklinde düşünülmüş  ve plan taslakları çıkartılmıştı. Mühendis Arnaudi’nin pahalı ve gösterişli projesi gerçekleşmemiştir. Arnaudi’nin bu köprü projesinin raporunda köprü ayakları ile ilgili olarak ’Müslümanların Halifesi Sultan’ın, dini ve politik gücünü sembolize etmekte, taçlandırmaktadır’ ifadesi kullanmıştır. Köprü ayak bağlantılarının 4 minareli cami şeklinde düşündüğü pahalı ve gösterişli proje  Sultan II. Abdülhamid tarafından da beğenilmişti."   Cumhuriyet dönemi   Cumhuriyet döneminin yerli sanayi öncülerinden Nuri Demirağ’ın Sarayburnu ile Salacak arasında da bir Boğaz köprüsü projesi hazırlattığını dile getiren Göncüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:   "Türk mühendis ve işçileri ile gerçekleştirilmesi düşünülen bu köprü projesinin, 1600 metre deniz üstünde, 960 metre karada, 701 metrelik bölümü de asma köprü tekniğinde gerçekleştirilmesi planlanmıştı. Deniz yüzeyinden 53 metre yükseklikteki köprünün genişliği de yaklaşık 21 metreyi buluyordu. Köprü üzerinde tren, yaya yolu ve tramvay geçişi yer almaktaydı. Bu projedeki temel gaye Rumeli ve Anadolu coğrafyasının kesintisiz bir bağlantı olarak birleştirilmesi amaçlanmaktadır. Bugünkü tüp geçiş projesi de aynı amacı taşımaktadır. İstanbul’un, Avrupa ile Orta Doğu arasında önemli bir bağlantı noktası olma  özelliği daima sürüyor. Bu nedenle geçmişte yapılan köprü projeleri de önemini yitirmiyor"   "Köprülere sosyal bir yönlendirici olarak bakmalıyız"   Göncüoğlu, Boğaz’da her bir köprü projesinin yeni imar alanları ve beraberinde inşaat sektörüyle oluşan bir maddi rant ile karşılandığını, İstanbul’un yeşil dokusunun her proje sonunda azalmasının görülebilen bir gerçek olduğunu savundu.   İstanbul’un yeşil dokusunun mevcut olduğu sürece, bu projeler silsilesinin devam edeceğini aktaran Göncüoğlu, şunları kaydetti:   "Her bir köprü projesi, aslında birbirinden kopuk ama İstanbul şehri şemsiyesi altında çarpık yapılaşma oluşmasına neden oluyor. Bu düzen içerisinde pek çok sosyal ve kültürel sorunları beraberinde taşıyan insan yerleşimlerinin yükü ile karşılaşılmakta olduğu görülmeli. Esasında İstanbul genç insan nüfusunun sahiplenemediği, kültürel olarak desteklenemediği ve gelir adaletsizliği ile beraber çevresel sosyal alanlardan yoksun gençler topluluğunu oluşuna neden olan çarpık yapılaşma ile karşılaşılmaktadır. Her yeni köprü inşası ile onun bağlantı yollarının iki yanında gelişen çarpık yerleşim alanlarıyla karşılaşılmaması için, köprülere sadece bir ulaşım yönünün dışında sosyal bir yönlendirici olarak da bakabilmemiz gerekmektedir. Ona göre köprü projeleri yapmalıyız."   AA

Geri Dön