29 / 04 / 2024

Nef 05 Levent Offices inşaatı gürültüyü klasik müzikle engelliyor!

 Nef 05 Levent Offices inşaatı gürültüyü klasik müzikle engelliyor!

Kimisi pazar kullanımlık, kimisi kulağınıza çalınmalık, inşaattan galeriye, SPA’dan gece kulübüne, şehrin muhtelif noktalarını kapsayan hızlandırılmış bir güncellenme turu



İnşaatta klasik müzik:

Şehrin dört bir yanını sarmış inşaat sesleri, metropol insanın en büyük kabusu, korkulu rüyası,

Yalan Dünya’nın Nurhayat’ı gibi komşunuz olmadıkça başa çıkmanız zor. (6-7 bölüm evvel inşaat çalışanlarına attığı nutukla nasıl inşaat sesini susturduğunu hatırlayın!) İnşaat insanlarının yüzünde pişkin bir ifade, dilinde yalandan bir  “Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz” lafı, o mahçup ve üzgün bakışlar; kimi, ne kadar etkileyebiliyor merak ediyorum.

Levent semalarından yükselen inşaat seslerinde payı olan Nef 05 Levent Offices, geçen hafta birkaç saatliğine de olsa makina sesleri yerine klasik müzik tınıları yaydı dalga dalga etrafına. Klasik konser vermekteki niyet, inşaatın temel çalışmaları sırasında çevreye verilen rahatsızlığı bir süreliğine de olsa unutturmak. (Nef)is fikir, (nef)is uygulama. Örnek teşkil etse, tüm inşaat şirketleri benzer jestlerle gerçekten özür dilemiş olsa fena mı olur?


Galerist’te bir ‘rockstar’: Malum, en sevilen tabirlerden biridir; ‘edebiyatın süperstarı’, ‘sanat dünyasının rockstar’ı’ gibi giydirmeler, yakıştırmalar... Benzer sıfatlarla takdim edilen Erwin Wurm, Türkiye’de ilk kapsamlı sergisinin açılışı sebebiyle perşembe akşamı Galerist’teydi. ‘One Minute’ ve ‘Fat’ heykelleriyle ünlü sanatçının işlerini, MTV gençliği, Red Hot Chili Peppers’ın ‘Can’t Stop’ klibinden hatırlayabilir. Gidilmeli, görülmeli, üzerine uzun uzun konuşulmalı cinsten bir sergi.

23 Haziran’a kadar Galerist’te.


Sortie’de iki Çapa, bir Özçivit:

Perşembe gecesi yapılan Sortie açılışından çıkan sonuç şu: Akaretler’den sonra Sortie’de ikinci şubesini açan Emre Çapa’nın Minyon’u, Sortie’nin yıllardır beklediği taze kan olacak gibi. Çapa Jr., peşinden sürüklediği çıtır kitlenin sırrını çözmüş, ‘minyon’ formülü tıkır tıkır işliyor. ‘Mini minnacık’ bar mönüsü tam yazlık, tam Boğaz’lık. Hafif atıştırmalık, hafif eğlencelik, bir elde karpuzlu tekilalı, diğerinde Blackberry’li, sağda Ceylan Çapa, solda sevgilisi Burak Özçivit, genç işi partileri şimdiden görür gibiyim.


Nu Teras’da iki sporcu, bir DJ:

Nu Teras’ın camekan kısmına, havalı bir DJ seti

kurulmuş, DJ’lerin biri gidiyor öteki geliyor. Yarışmanın adı Burn Studios Remix. Etrafta dans eden kitle, o bildiğiniz kulüp insanlarından değil. Sörfçüsü, kiteboard’cusu, dalgıcı, Burn’un partisinde toplamış, buram buram sağlık, tazelik ve tatlı bir iyot kokusu yükseliyor etraftan. Ellerinden su şişeleri, enerji içecekleri düşmedi. Gram sapıtmadan, yalpalanmadan, dökülmeden, saçılmadan çatır çatır dans etmek de mümkünmüş.


KENTSEL DÖNÜŞÜM BU KiTAPTAN BAŞLASIN


‘Kentsel dönüşüm’ lafını işittiğiniz an beklenmedik bir hassasiyete bürünüyor, binaların önüne geçip ‘Babam ve Oğlum’ duygusallığında “Böyle kollarımı açaydım, gitme diyeydim” biye bağırasanız geliyorsa, mutlaka karıştırmanız gereken kitabın ismini veriyorum: ‘Made in Şişhane’. İstanbul, küçük üretim, tasarım ve kentsel dönüşüm üzerine hazırlanan kitap akıllı ve duyarlı pratikler yaratmak kaygısıyla yola çıkmış projenin bir parçası. ‘Kentsel dönüşüm’, ‘kültürel mirası korumak‘ gibi kavramlar, Londra’nın Camden Lock bölgesi, Manhattan’ın High Line kısmı gibi örnekler üzerinden, sebep ve sonuçlarıyla açıklanıyor. Malum, mevcut yapıların yıkılması, kurulu sosyal dokuyu yok ettiği gibi, arkasında çirkin, ruhsuz ve kişiliksiz binalar bırakıyor. ‘Made in Şişhane’ de aynı fikrin savunucusu. Çok katlı, boş ofis ve apartman blokları, alışveriş merkezleri ve otoparklar, bir şehrin güzelliğini veya kültürel değerini artırmaz. Kitap, herkesin aklındaki soruyu yüksek sesle dile getiriyor: “Sırf muhteşem dövme demir strüktürü koruma girişimleri adına, bir 19’uncu yüzyıl mevye ve sebze hali, şehrin bankacıları için, kapalı tenis kortu ve fitness merkezine mi dönüştürmeli?” Önceden tekstil tüccarlarını, kumaş depolarını, terzileri ve şehrin tuhafiyecilerini barındıran mütevazı işçi sınıfı bölgesi, üst düzey bir alışveriş destinasyonuna mı döndürülmeli? Bir bölgenin kültürel mirasını korumak bu mudur veya bu mu olmalıdır?

Milliyet Cadde/Ali Tufan Koç


Geri Dön