Selçuk Avcı: Kimse küresel ısınmayla mücadeleden söz etmiyor!
Mimar Selçuk Avcı, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Önemli bir yol ayrımındayız. 2035 senesine kadar global ortalama sıcaklıkların 2 derece artacağı öngörülüyor ve artık hangi yöne gideceğimize karar vermeliyiz” dedi.
Sürdürülebilir nitelikteki ödüllü mimari projeleriyle tanınan Avcı Architects’in kurucusu ve ÇEDBİK Yönetim Kurulu eski Başkan Yardımcısı Mimar Selçuk Avcı, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Önemli bir yol ayrımındayız. 2035 senesine kadar global ortalama sıcaklıkların 2 derece artacağı öngörülüyor ve artık hangi yöne gideceğimize karar vermeliyiz” diyerek küresel ısınmayla mücadelenin politik arenada konu edilmediğine dikkat çekiyor.
Çalışmalarını Londra, İstanbul ve Ljubljana’daki stüdyolarında sürdüren Avcı Architects kurucusu ve ÇEDBİK (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği) Yönetim Kurulu eski Başkan Yardımcısı Mimar Selçuk Avcı, Dünya Çevre Günü’nde sürdürülebilirliğe global anlamda dikkat çekiyor ve Türkiye’nin de ekolojik faktörleri kabul etmesi ve bu konuya odaklanılması gerektiğini dile getiriyor. Mimar Selçuk Avcı Türkiye’deki güncel yapı stoğunun önemli bir kısmını oluşturan gayrimenkul yatırımlarının günümüz şartları ile sınırlı kalmadan, gelecekteki senaryoların da hesaba katılarak ve gelecek nesillerin ihtiyaçları da önemsenerek planlanması gerektiğini şu sözlerle dile getiriyor:
“Bir grup bilim adamı, dünyanın gelişmiş ülkelerinin el ele verip Amerika’nın Soğuk Savaş dönemindeki Ay’a insan gönderme projesini anımsatan, o ölçeğindeki enerji üst başlıklı bir projenin, tüm ülkeler tarafından finanse edilmesini öngörüyorlar. Bu projeye “Global Apollo” adını veren bilim adamları, her ülkenin GSMH’lerinin %0.02’sinin temiz ve ucuz enerji üretimine doğru yönlendirilmesini öneriyor. Amerika, Soğuk Savaş döneminde tüm bilim adamlarını bu konuya odaklayarak Ay’a Apollo uzay aracı ile adam göndermişti. Şimdi aynı çabayı güneş enerjisine yönlendirmemiz gerekiyor. Bu tip projeler geçmişte de önerilmişti; fakat hayata geçememişti. Artık bunu yapamamak için bir gerekçemiz kalmadı. Buna paralel olarak da, global veriler bize yaşanacakların ciddiyeti konusunda ipuçları veriyor. Eğer, küresel ortalama ısı değerleri 2035 senesinde 2 derece artarsa; bu, buzulların giderek çözülmesi ve deniz seviyesinin birçok bölgede 20-30 cm yükseleceği anlamına gelir. Bunun sonucunda İstanbul gibi bir şehrin bir kısmı su altında kalacak ve giderek değişen hava koşullarıyla birçok bölgede felaketler oluşmaya başlayacak. Bu duruma göz yumarak hiçbir şey yapmamak artık bir seçenek değil.”
“Yapılarda sürdürülebilirlik üç ana eksende değerlendirilmeli: Etik, ekolojik ve ekonomik…”
Mimar Selçuk Avcı binaların ve yerleşimlerin karbon salınımının %40’ından sorumlu olduğunu, hatta olumsuz etkinin bununla sınırlı olmadığına, aynı zamanda su tüketiminin yaklaşık %12’sinden, atıkların %65’inden ve elektrik tüketiminin de %71’inden de sorumlu olduklarına ve sürdürülebilirliğin etik, ekolojik ve ekonomik değerler çerçevesinde ele alınarak ilerleme kaydedilmesi gerektiğine dikkat çekiyor:
“Yapılarda sürdürülebilirlik üç ana eksende değerlendirilmeli: Etik, ekolojik ve ekonomik… Sürdürülebilir bir ürünün ortaya çıkması ilk andan itibaren bu üç faktörün sürece dahil edilmesine bağlı. Ekolojik eksenin ne olduğu ve bunu yönlendiren etkenlerin neler olduğu artık yaygın olarak biliniyor. Sürdürülebilirliğin ekonomik boyutunu hayal etmek de zor değil: Bir yapıya biçilen ekonomik değer günün şartları ile sınırlı kalmadan gelecek senaryolarını da hesaba katar ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da düşünerek yapılırsa sürdürülebilir olur. Dolayısı ile gayrimenkul yatırımlarının uzun soluklu yatırımlar olduğunu iyi anlamak gerekir.”
“Solar sistemlerin kullanımı yaygınlaştırılmalı...”
Küresel ısınmayla mücadelede mimarlara, mühendislere, şehir plancılarına ve en önemlisi de yönetmelikleri belirleyen devlet yetkililerine büyük sorumluluklar düştüğünü söyleyen Mimar Selçuk Avcı bu noktada İstanbul’da ve bütün şehirlerde milyonlarca metrekare çatı olduğunu hatırlatıyor ve Türkiye’nin üstüne düşen güneş ışığı hacmine dikkat çekerek, solar sistemlerin kullanımının yaygınlaştırılmasının öneminden söz ediyor:
“Günümüzde teknoloji çok farklı boyutlara gelmiş durumda. Gelişmiş ülkelerin birçoğunda ve gelişmekte olan ülkelerin de bazılarında nitelikli solar sistemler tasarlanıyor. Türkiye’de de bu tür sistemlerin kullanımının yaygınlaştırılması ve enerji üretim-tüketim dengesinin kurulması hedeflenmeli. 3 Haziran 2015 tarihinde İngiliz mühendislik ve müşavirlik şirketi Mott MacDonald’ın yayınladığı küresel ısınma raporunda, 20 sene içersinde ısınmadan dolayı kayıpların $1 trilyon dolara ulaşabileceğini ve bununla başa çıkmak için $200 milyar dolarlık bir yatırımın gerektiğini açıklandı. İşte bu yüzden global verileri dikkate alarak, Türkiye’deki uygulamaların da yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.”
“Yapılarda sürdürülebilirlik sadece bir trend değil, kaçınılmaz bir sonuç…”
Sürdürülebilirliğin ekolojik boyutununun etkilerinin artık kaçınılmaz olduğunu dile getiren Mimar Selçuk Avcı sürdürülebilirliğin birçok kişi tarafından güncel ve geçici bir moda ya da trend olarak algılanmasını tehlikeli buluyor:
“Sürdürülebilirliği geçici bir trend olarak algılayan mimar ve mühendisler olduğunu biliyoruz. Bu algı ne yazık ki işverenleri de yanlış yönlendiriyor ve bunu pazarlamanın bir boyutu olarak görüyorlar. Sürdürülebilir düşünce tarzı tabii ki bir trend değil, kaçınılmaz bir sonuç. Bununla bugün başa çıkamazsak, yarın artık çok geç olsa bile başa çıkmamız gerekecek. Bu kitlesel eğitimimiz ve anlayışımızla ilgili bir şey ve burada hem yerel hem de merkezi yönetimlerin rolleri çok önemli. Fakat politik arenada hiç kimse küresel ısınmayla mücadele üstüne konuşmuyor.”