Slovenya'nın mimarlık kültürüne ilgi artıyor
Slovenya'ya ve ülkenin mimarlık kültürüne olan ilgi giderek artıyor.
1991'de kazanılan bağımsızlık, 2004'te gelen Avrupa Birliği üyeliği, 2007'de para biriminin Euro ile değiştirilmesi ve 2008 yılının ilk yarısında Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı... Bunlar, son zamanlarda Slovenya'ya ve ülkenin mimarlık kültürüne olan ilginin giderek artmasının birkaç sebebi. Ülkenin yaklaşık 100 yıllık mimarlık tarihine ait eserler ve mimarlığa günümüze kadar yol gösteren Plečnik, Fabiani ve Ravnikar gibi Sloven mimarlara ait seçkiler, Viyana'da düzenlenen "Mimarlık. Slovenya - Usta ve Sahne" başlıklı sergide Mayıs ayında ziyaretçilerle buluştu.
Dinamizm ve karmaşa, 20. yy'ın ilk yarısında toplumsal güçler ve çeşitli sanat akımları tarafından şekillendirilen Slovenya mimarisini tanımlayan iki sözcük. Söz konusu dönemin, aralarında Max Fabiani (1865 - 1962) ve Jože Plečnik'in (1872 - 1957) öne çıktığı dikkate değer mimarları, Viyana'da eğitim gördü. Slovenya'nın başkenti Ljubljana'da 1895 depreminden sonra bina yapan mimar ve müteahhitlerin çoğu Alman, Çek ve Hırvattı, bir kısmı ise İtalya'nın Friuli Bölgesi'nden geliyordu. 19. yy'da ve 20. yy'ın ilk yarısında Avusturya - Macaristan İmparatorluğu'nun sınırları içinde bulunan multietnik Trieste ise, Sloven kurumların geliştiği en büyük ve önemli kentlerden. Narodni dom (Max Fabiani, 1905), Sosyal Bilimler Okulu (Josip Costaperaria, 1912) ve Ekonomi Binası (1905) bu kurumlardan bazıları. Ancak, Avusturya - Macaristan İmparatorluğu'nun yıkılması ve Slovenya sınırları içinde bulunan Trieste'nin 1. Dünya Savaşı'ndan sonra İtalya'ya bırakılması, bu kültürel gelişim sürecinin oluşmasını sağlayan Sloven elitlerinin Trieste'yi ulusal bir odak noktası yapma çabasını boşa çıkardı. Özellikle kentteki Narodni dom başta olmak üzere tüm Sloven kurum ve yapılar, İtalyan ırkçılığının hedefi oldu.
Habsburg İmparatorluğu'nun yıkılması ve 1918 yılında yeni bir Sırp-Hırvat-Sloven Devleti'nin kurulması, Sloven mimarisinin gelişmesinde bir dönüm noktası anlamına geliyor. 1919 yılında Ljubljana'da açılan bir üniversiteyle birlikte bu üç etken, yeni bir Sloven mimarlığının başlangıç noktasını oluşturdu. Mimar Ivan Vurnik (1884 - 1971), Ljubljana Üniversitesi'nde açılmasını planladığı mimarlık bölümü için hazırlıklara girişirken, Viyana'dan Max Fabiani ve 1911 yılından beri Prag'ta dersler veren Jože Plečnik'i bölüme öğretim görevlisi olarak alma çalışmalarını da sürdürüyordu. Fabiani, Provinz Görz'deki Goriska Binası'nın restorasyon projesini hazırlamayı tercih ederken, Plečnik üniversitede ders vermeyi kabul etti. Ulus bilincine sahip Sloven elitinin bu kez de söz konusu yüzyılda bir taşra kenti olan Ljubljana'yı ülkenin merkezi yapma amacının belirginleştiği bu dönemde, mimarlık dersleri veren Plečnik ile işlevselcilikte karar kılan Ivan Vurnik arasındaki zıtlaşmalar gittikçe ciddileşti. Tam da bu yıllarda, ülke dışında eğitimlerini tamamlayan genç Sloven mimarlar Ljubljana'ya döndü ve Vurnik'in öğrencileriyle Plečnik'in ders verdiği, fakat onun düşüncelerini benimsemeyen öğrencilerin katılımıyla, Plečnik'in mimarlık görüşlerine -Vurnik'ten farklı bir yaklaşımla- karşı çıkan modernist bir grup oluşturdu.
1925 ve 1933 yılları arasında yükşelişte olan işlevselcilik akımı, Zagreb ve Belgrad'dan mimarların da yazılarıyla katkıda bulunduğu avangart mimarlık yayınlarıyla daha da güçlendi. Fransız Yönetimi, öğrencilere burslar veriyor ve geleneksel yaklaşım genç mimarların da etkisiyle batı etkisi altında kalmaya başlıyordu.
Plečnik, 1920'lerin sonlarında başlayan bir süreç içinde Ljubljana'da aralarında Vzajemna Sigorta Şirketi Binası (1928 - 30), Tromostovje (Üçlü Köprü, 1931 - 32), Ulusal Üniversite Kütüphanesi (1936 - 41), Azizler Bahçesi (1938 - 40), Su Kapakları (1939 - 45) ve Pazar Alanları'nın (1940 - 42) da bulunduğu, kentte önemli yere sahip olan birçok projeyi gerçekleştirdi. İşlevselciliği takip eden mimarlardan ise konut blokları veya kent dışında villalar gibi küçük ölçekli projeler talep ediliyordu. Mimar Vladimir Subic, modern eğilimleri ve çağın teknolojik imkanlarını "Neboticnik" (1930 - 33) adını verdiği gökdeleninde yansıtıyordu.