Tarabya Oteli, Boğaziçi Yasası'na aykırı olarak inşa ediliyor
Boğaziçi Yasası'ndaki ‘yeni yapı' yasağı ‘perde arkasında yeni bina' yapılarak deliniyor
Boğaziçi'nde 3 yıldır süren “Tarabya Oteli” inşaatı, Boğaziçi Yasası'ndaki “yeni yapı yasağı”na aykırı olarak, “perde arkasında yeni bina yapımı”na dönüştü. Yasaya göre, kesin imar yasağı bulunan kıyı şeridinde eski eserler dışındaki yapılar sadece onarılabilir. Tarabya Oteli ise onarım iznine karşın tümüyle yıkılarak yeni otel inşa ediliyor.
Bunun ancak yıpranmış tarihi binaların yenilenmesinde geçerli olduğunu belirten uzmanlar, eski haliyle de yasayla çelişen 13 katlı oetelin artık onarılamadığını çünkü kalmadığını sadece eski ayrıcalıklı kütlesinin yasadışı şekilde imar durumu sayıldığını, bunun da kanuna karşı hileye dönüştüğünü belirtiyorlar.
Tokatlıyan yapabilirdi
Tarabya Oteli'nin yerinde, İstanbul'un ilk turistik yapılarından Tokatlıyan Oteli vardı.1900'lerin başında yapılan barok otel, Beyoğlu'ndaki Tokatlıyan'ın yazlık tesisiydi. Ahşap yapı 1954'te yandıktan sonra arsası Emlekli Sandığı'nca satın alındı. Asıl yapılması gereken Osmanlı mirasını korumak için restitüsyonu iken, dönemin imarcı liberal siyasetiyle tarihten ve anılardan vazgeçilerek 2 bin kişilik yemek salonlarıyla Hilton'a öykünen devasa otel inşa edildi.
Ayrıcalıklı imar durumu
TArabya Oteli de kıyıda olduğundan, yıkıldığı takdirde aynı yerde sadece eski Tokatlıyan Oteli canlandırılabilirdi. Ancak 40 yıl sonraki siyasi irade de kültür yoksunluğunu sürdürünce, 2005'teki özelleştirmede Tokatlıyan'ın İstanbul'a kazandırılması yerine ayrıcalıklı imar durumunun pazarlanması tercih edildi.
Bu imar durumu ise ancak bina ayaktayken geçerli olduğundan, Boğaziçi kıyısındaki rakipsiz konumunu sürdürebilmesi için 1996 depreminden sonrakiTürkiye'nin en pahalıya malolan güçlendirme uygulamasına da TArabya Oteli'nde başlandı.
İstanbul'daki çok sayıda anıtsal binanın ve kamu yapısının güçlendirilmesine para bulunamazken, Tarabya'daki tam 4 milyon dolarlık güçlendirmenin gerekçesini Emekli Sandığı İnşaat Emlak Dairesi Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Kılıç şöyle özetliyordu:
“Yıkıldığı takdirde, öngörünüm bölgesi olduğu için yasa gereği bize yeni otel yaptırmazlar” (9 Ağustos 2005-basın arşivi)
Ruhsat tabelası geçersiz
İşte böylesi gayritlerle ayakta tutularak satılan otelde yaklaşık 3 yıldır süren sözde onarım uygulamasının sonucunda ise artık sadece bina yüksekliğindeki inşaat perdesi var. Bu nedenle inşaatın ruhsat tabelasındaki tadilat ve güçlendirme tanımlarının da geçersiz olduğunu belirten bir kamu görevlisi mimar şunları söylüyor:
“Tadilat ruhsatı mevcut yapıda değişiklik için verilir. Oysa yapı kalmadı, yeni bina için verilmiş bir ruhsat ise yok. Güçlendirme ruhsatı da mevcut yapının güçlendirilmesi için verilir, bu durum da artık söz konusu değil çünkü yeni bir yapı yapıyorlar. Boğaziçi Yasası'yla birlikte İmar ve Koruma Kanunları, ayrıca SİT hükümleri de ihlal ediliyor.”
Oktay Ekinci/Cumhuriyet
Bunun ancak yıpranmış tarihi binaların yenilenmesinde geçerli olduğunu belirten uzmanlar, eski haliyle de yasayla çelişen 13 katlı oetelin artık onarılamadığını çünkü kalmadığını sadece eski ayrıcalıklı kütlesinin yasadışı şekilde imar durumu sayıldığını, bunun da kanuna karşı hileye dönüştüğünü belirtiyorlar.
Tokatlıyan yapabilirdi
Tarabya Oteli'nin yerinde, İstanbul'un ilk turistik yapılarından Tokatlıyan Oteli vardı.1900'lerin başında yapılan barok otel, Beyoğlu'ndaki Tokatlıyan'ın yazlık tesisiydi. Ahşap yapı 1954'te yandıktan sonra arsası Emlekli Sandığı'nca satın alındı. Asıl yapılması gereken Osmanlı mirasını korumak için restitüsyonu iken, dönemin imarcı liberal siyasetiyle tarihten ve anılardan vazgeçilerek 2 bin kişilik yemek salonlarıyla Hilton'a öykünen devasa otel inşa edildi.
Ayrıcalıklı imar durumu
TArabya Oteli de kıyıda olduğundan, yıkıldığı takdirde aynı yerde sadece eski Tokatlıyan Oteli canlandırılabilirdi. Ancak 40 yıl sonraki siyasi irade de kültür yoksunluğunu sürdürünce, 2005'teki özelleştirmede Tokatlıyan'ın İstanbul'a kazandırılması yerine ayrıcalıklı imar durumunun pazarlanması tercih edildi.
Bu imar durumu ise ancak bina ayaktayken geçerli olduğundan, Boğaziçi kıyısındaki rakipsiz konumunu sürdürebilmesi için 1996 depreminden sonrakiTürkiye'nin en pahalıya malolan güçlendirme uygulamasına da TArabya Oteli'nde başlandı.
İstanbul'daki çok sayıda anıtsal binanın ve kamu yapısının güçlendirilmesine para bulunamazken, Tarabya'daki tam 4 milyon dolarlık güçlendirmenin gerekçesini Emekli Sandığı İnşaat Emlak Dairesi Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Kılıç şöyle özetliyordu:
“Yıkıldığı takdirde, öngörünüm bölgesi olduğu için yasa gereği bize yeni otel yaptırmazlar” (9 Ağustos 2005-basın arşivi)
Ruhsat tabelası geçersiz
İşte böylesi gayritlerle ayakta tutularak satılan otelde yaklaşık 3 yıldır süren sözde onarım uygulamasının sonucunda ise artık sadece bina yüksekliğindeki inşaat perdesi var. Bu nedenle inşaatın ruhsat tabelasındaki tadilat ve güçlendirme tanımlarının da geçersiz olduğunu belirten bir kamu görevlisi mimar şunları söylüyor:
“Tadilat ruhsatı mevcut yapıda değişiklik için verilir. Oysa yapı kalmadı, yeni bina için verilmiş bir ruhsat ise yok. Güçlendirme ruhsatı da mevcut yapının güçlendirilmesi için verilir, bu durum da artık söz konusu değil çünkü yeni bir yapı yapıyorlar. Boğaziçi Yasası'yla birlikte İmar ve Koruma Kanunları, ayrıca SİT hükümleri de ihlal ediliyor.”
Oktay Ekinci/Cumhuriyet