“Artık çalışmak istemiyorum!” Son zamanlarda iyi eğitimli, kariyer yapmış kişilerden sık sık duyduğum bir cümle. Herkes yorgun, çalışma şartlarından ve hayal kırıklıklarından bıkmış, “Bu kadar çalıştık, artık yeter!” havasında. Bunda tabii şirketlerin, patronların ve yöneticilerin de etkisi çok. İşte bu yüzden farklı şirket kültürleri ilgimi çekiyor.
Google’ın yeni ofise taşındığını duyduğumdan beri gidip görmek istiyorum. Yurt dışındaki Google ofislerinin fotoğraflarını daha önce çok gördük ve az iç geçirmedik. Şimdi Google Türkiye’nin Tekfen Towers’daki yeni ofisi de aynen böyle.
Önce çalışanlar aralarında 3 kişilik bir komite seçiyor. Bu 3 kişi, Dilek Telkeş, Başak Yeşil ve Milena Djuricic normal işlerinin yanı sıra bir de ofisin nasıl olmasını istediklerine kafa yoruyorlar, ofistekilerle konuşup mimarlarla çalışıyorlar. Çağlayan’daki mobilyacıların altını üstüne getiriyorlar. Hatta sandalye seçiminde o kadar ileri gidiyorlar ki eski ofislerinde adım atacak yer kalmıyor.
Ofis turuna başlıyoruz
Ofisi Google Türkiye Ülke Müdürü Bülent Hiçsönmez, Google Kurumsal İletişim Müdürü Özlem Öz ve ofisi sıfırdan yaratan üçlüyle birlikte geziyorum. Kanepelerde oturup dizüstü bilgisayarlarında çalışanları gösteriyor Bülent Hiçsönmez, “Böyle oturduklarına bakmayın, misafir geldi diye toparlandılar, normalde kanepede yatarak çalışırlar” diyor gülerek. Turun sonunda en çok neyi beğendiğimi soruyorlar. Hiç düşünmeden cevap veriyorum, masaj odasını. İçeri girince sağda kumandalı bir masaj koltuğu var. Koltuğu görünce bile gözlerim parlıyor. Diğer tarafa dönüyorum, karşımda bir masaj yatağı. Haftada 3 masaj terapisti geliyormuş, çalışanları rahatlatmak için. Ofisin içinde bir anda kendinizi Uzakdoğu’da bir SPA’da gibi hissedebiliyorsunuz. Bilgisayar başında çalışmanın getirdiği boyun ve sırt ağrılarını minimuma indirmek için ergonomik çalışma masaları seçilmiş. Hastanelerdeki hasta yatakları gibi çalışma masalarını da bir düğmeye basıp kaldırabiliyorsunuz. Bir de uzman gelip bütün çalışanlara tek tek ergonomi danışmanlığı yapacakmış.
Google, bizim Türkiye’de alıştığımızın aksine, çalışana çok değer veriyor. Kendini geliştirmek isteyenlere her türlü imkan tanınıyor. Örneğin “İspanyolca öğrenmek istiyorum” diyorsunuz, sizi kursa yolluyorlar ya da zamanınız yoksa ofise özel hoca çağırıyorlar.
Motivasyon için her şey düşünülmüş
Çalışma masalarının arasında iki salıncak var. Salıncakta sallanabiliyor, ofiste bisikletle gezebiliyorsunuz. Playstation oynanan, maçların da seyredildiği bir TV köşesi var. “Bunları koyarsak dikkatleri dağılır, çalışmazlar” diye düşünülmüyor. Tam aksine böyle eğlenceli detayların çalışanları motive edeceğine inanılıyor.
Benim favorilerimden biri de Alaçatı Kahvesi. Burada sakızlı kurabiye bile var! Bu arada üzerinde Google yazan çay bardakları da süper. Toplantı odaları bile Türkiye’deki bölgelere göre dekore edilmiş. Galata, Kapadokya gibi. Bülent Hiçsönmez Ankaralı olduğu için, ‘müdür’ odası Ankara temalı. Bu arada alıştığımız yönetici odalarından çok farklı, son derece küçük ve mütevazı. Ofiste olduğunu unutmak isteyenler de düşünülmüş, kenarları kapalı ve çok yüksek arkalı ve kenarlı rengarenk bir kanepe var. Burada oturunca sadece 4. Levent manzarasını görüyorsunuz. Ofisle ilgili hiçbir şey görmüyorsunuz. Ofisteki yiyecek-içecek çeşitliliğini hiç anlatmıyorum bile. ‘Yok yok’ demek yeterli.
Google’da çalışmanın kötü yanı ne?
Google Türkiye ofisini gezince böyle bir ofiste insan hiç durmadan çalışabilir, dışarı çıkmaya hiç gerek kalmaz diye düşünüyorum. Bilgisayarımı alıp bir kenara ilişmek istiyorum. Sonunda dayanamayıp soruyorum, “Peki Google’da çalışmanın hiç mi kötü yanı yok?” Milena Djuricic hemen cevaplıyor, “Var tabii, herkes Google’da çalıştığımız için bizi kıskanıyor.” Milena haklı, bu ofisi ve bu şirkette çalışana verilen değeri görüp de kıskanmamak doğrusu mümkün değil.
Milliyet Cadde/Çağdaş Ertuna