05 / 11 / 2024

TOKİ'den yatay mimaride 3 yılda 94 bin konut!

TOKİ'den yatay mimaride 3 yılda 94 bin konut!

TOKİ 3 yılda 94 bin 18 konut üretti. TOKİ Başkanı M. Ergün Turan yaptığı açıklamada yatay mimari yaklaşımla geliştirilen konut projelerinde kat sayısının; talep, nüfus yoğunluğu, iklim ve topografya gibi alan yeterliklerine bağlı olarak tespit edildiğini belirtti.




2023 vizyonu doğrultusunda temel üretim disiplinlerini 2014 yılında baştan tanımlayan TOKİ, “yüksek kalite, mahalle kültürü, yerellik ve yatay mimari yaklaşımı esas alan az katlı konut üretimini” yeni üretim felsefesi olarak belirledi. Bu tarihten itibaren konut projelerinde yeni bir üretimmodeli ortaya koyan TOKİ, az katlı konut prensibi ile son 3 yılda 94 bin 18 konut üretti.  TOKİ  Başkanı M. Ergün Turan, yatay mimari yaklaşımla geliştirilen konut projelerinde kat sayısının; talep, nüfus yoğunluğu, iklim ve topografya gibi alan yeterliklerine bağlı olarak tespit edildiğini belirtti. 


“SÖZÜMÜZÜ TUTUYORUZ” 


Turan şunları söyledi: “2014 yılında yerleşim alanlarında en yüksek yapılar TOKİ binaları olmayacak demiştik. O günden bu yana, alt ve orta gelir grubuna dönük tüm projelerimizde dikey değil yatay bir yapılaşmaya öncelik verdik. Aynı zamanda, projelerimizin şehirlere değer katacak niteliklere sahip olacağı iddiasını ortaya koymuştuk. Bugün ülkemizin farklı şehirlerinde; İzmir’den Adana’ya, Şanlıurfa’dan Manisa’ya az katlı planda üretilmiş yüzlerce konut projemiz, kentlerimiz için model uygulamalardır. Dolayısıyla sözümüzü tutuyoruz. Şehirlerimize mimari, yaşam kalitesi ve ekonomik ölçekte değer katan, konut üretiminde örnek olacak modeller ortaya koymanın memnuniyetini taşıyoruz… 


“ÖLÇEĞİMİZ EMSAL DEĞİL, İNSAN”


 Kadim kültürümüzde binanın ölçütü, ağaçların boyu kabul edilirdi. Kuşkusuz dünün ve bugünün gerçekleri; artan nüfus yoğunluğu, arazi imkanları, en önemlisi de yüzde 90’lara ulaşan kentleşme süreci, dünden farklı bir tablo ortaya çıkardı. Mevcut durum, özellikle büyükşehirlerde alanları optimumda kullanmaya zorluyor. Fakat şehir ve insan irtibatının sağlıklı kurulabilmesi için tüm imkan ve kabiliyetlerin değerlendirilmesi, doğru planlama ve uygulama yapılması gerekiyor. Biz de bunun gayreti içindeyiz. İnsani olanı yapmaya çalışıyoruz. Yatay mimaride binayı, emsali değil, insanı ölçek alıyoruz.


 “10 KAT YERİNE 5 KAT YAPTIK, EMSALİ KULLANMADIK” 


Yeni bir vizyonla, insan ve şehir odağında son derece hassas davranıyoruz. Çok katlı yaparak bunu bir kazanca dönüştürmek mümkün iken; örneğin 10 kat yapabilecekken, bunu yapmadık. 10 kat yerine 5 kat yaptık. Emsalin tamamını kullanmıyoruz; asla yüksek imar vermiyoruz, altında kalıyoruz. Hem insanları konut sahibi yapma, hem de yüzyıllar boyu yaşayacak şehirler inşa etme motivasyonuyla çalışıyoruz. Dolayısıyla inşa ettiğimiz konut, sosyal donatı ve çevrelerde, büyük bir sorumluluk anlayışıyla hizmet sunuyoruz. Şehir ve insandan yana yaptığımız tercih, sosyal konut alanında TOKİ’nin yapabileceğidir. Fakat sadece bizim değil, şehirlerimizin geleceği için tüm sektör paydaşlarının bunu benimsemesi gerekiyor.


“YOĞUNLAŞMA İLE DİKEY YAPILAŞMA ARTTI” 


Özellikle büyükşehirlerde inşa edilen çok katlı yapı ve gökdelenlerin işlevinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Turan, “Kuşkusuz bu süreçte en temel unsur kentleşmedeki hızlı artış oldu. Yüzde 90’lara ulaşan bir kentleşme ile yoğunlaşma arttı. Bir bölgede, arazi kısıtlı ve buna karşın yoğunlaşma varsa orada dikey yapılaşma kendini gösterdi. Bundan sonrası için bu yapılanmayı doğru bir planlamayla çevreye yayarak hafifletmek mümkün olabilir. Yüksek katlı binaların ofis ve iş merkezi olarak konumlanması, konut alanlarının ise insan fıtratına uygun şekilde az katlı olarak inşa edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta daha uzun vadede ‘iş yerine yakın konut’ tercihinin de iş-ulaşım-ev entegrasyonuna dönük özel bir model olarak geliştirilebileceği kanaatindeyim.” Az katlı konut üretiminin Anadolu şehirlerinde arazi uygunluğu açısından daha kolay olduğunu belirten Turan, büyükşehirlerdeki yanlış uygulamaların düzeltilmesi ve eksiklerin giderilmesinin, uzun vadede ve kapsamlı bir planlamayla mümkün olabileceğini vurguladı. Turan “Devlet, kamu, özel sektör paydaşlarının büyük çoğunluğunun şehir ve insan için benzer bakış açısına yaklaşmış olması, en önemlisi de insanımızın beklenti ve tercihinin bu yöne evrilmesi, yatay anlayışın yeniden hayatımıza dönmesinde kolaylaştırıcı olacaktır.” Dar ve orta gelir grubundaki vatandaşlara konut ve sosyal yaşam alanları inşa eden TOKİ, 2017 hedefi olan 65 bin konutu, yine aynı yaklaşımla az kat esası ile hayata geçirilecek. 



TOKİ den yatay mimaride 3 yılda 94 bin konut!



PROJEYE ÖZEL TASARIM


Az katlı konut projeleri, yörelerin yaşam alışkanlıkları, kültürel referansları, nüfus yapısı, iklim ve topografyası esas alınarak tasarlanıyor. TOKİ bu sayede, “her şehre ayrı tasarım” anlayışıyla, “proje alanına özel” farklı konut uygulamaları hayata geçiriyor.



Dar ve orta gelir grubundaki vatandaşlara dönük konut üretimini, vatandaşların talep ve beklentilerini değerlendirerek şekillendiren TOKİ, az katlı konut üretiminde şehir ve insan irtibatındaki uyumu sağlayacak fiziki ve kültürel pek çok unsuru harmanlıyor. Türkiye’nin tüm bölgelerinde devam eden az katlı konut projeleri, bölgenin iklim ve coğrafyasından, kültür ve yaşam alışkanlarına göre farklılaşabiliyor. Sıcak iklimin hakim olduğu bölgelerde, vatandaşların tercihleri dikkate alınarak standardın çok üzerinde balkon genişliğine sahip yapılar tasarlanırken, soğuk iklimin egemen olduğu yörelerde güneş ışığından daha çok faydalanılmasını sağlayan mimari tasarımlar tercih ediliyor. Yeşil alanlar ile su alanlarına uyum ve entegrasyon gibi teknik kriterlerin yanı sıra vatandaşların yaşam ve kültürel alışkanlıklarını, çevre ile irtibatını koruyan ve geliştiren bir sosyal donatı planı da eş zamanlı olarak hayata geçiriliyor.



GELENEKSEL VE MODERN UYUMU


 Az katlı bina projelerinde, bölgenin yerel mimari çizgisi ile uyum dikkate alınıyor. Modern inşaat teknikleri kullanılan binaların inşaat ve dış cephe uygulamalarında, yerel yapı malzemelerinden yararlanılıyor. Ayrıca yapılara, yörelerin geleneksel mimarisinden esinlenilen çizgiler de yansıtılıyor. Geleneksel yapıları ahşap ağırlıklı olan bölgelerde inşa edilen az katlı konut projelerinde yine ahşap malzemeler tercih ediliyor. Geleneksel olarak taş kaplamaların tercih edildiği yörelerde gerçekleştirilen projelerde ise aynı şekilde yöresel taş kaplamalar kullanılarak geleneksel ve modern uyumu gözetiliyor. Şehir mimarisinin bütünlüğü ile uyumlu konutlar üretilirken, peyzaj düzenlemelerine de benzer hassasiyetler yansıtılıyor. 


SOSYAL YAŞAM ALANLARI 


Az katlı konut projelerinde, bölge sakinlerinin sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük donatı alanları da titizlikle düzenleniyor. Konutlarda ikamet eden her yaş grubundan insanın oyundan spora, alıverişten ibadete; sosyal yaşamda ihtiyaç duyduğu pek çok tesis ve hizmetin de alt yapısı oluşturuluyor. Bu sayede, güvenli yapıların yanı sıra beklentilere yanıt veren, sosyalleşmeye zemin hazırlayan dinamik yaşam alanları kurulması hedefleniyor. 


YEŞİL ÇEVRE


 TOKİ’nin az katlı yapı projelerinde uygulama alanını genişlettiği bir diğer unsur ise yeşil alanlar. Yapılan peyzaj düzenlemeleriyle konut sakinlerinin doğa ile irtibatının korunması amaçlanıyor. Bu doğrultuda konut projelerindeki blok yerleşimleri, yeşil alanların cephelerden görülebileceği şekilde tasarlanıyor. 


MAHALLE VE ULAŞIM 


Az katlı konut projelerinde, geleneksel mahalle kültürünün korunmasına katkı sağlayacak “sokak” planlarını esas alan bir tasarım kurgusu gözetiliyor. Yerleşim alanlarında birbirine bağlanan sokaklar, tasarımın tümü içinde ortak bir alana; meydana bağlanıyor. Konut alanları ile ana ulaşım güzergahı arasında güçlü ulaşım bağlantısı kurulurken, düzenlemelerde engelli vatandaşlara özel alanlar ile yürüyüş ve bisiklet yollarına da yer veriliyor.



AZ KATLI KONUT ÇOK KATLI OFIS 


Az katlı mimarinin günümüz şehirleri için ihtiyaç olduğunu söyleyen Dr. Mimar Sinan Genim, gelinen aşamada en akıcı çözümün, konutların az katlı üretilmesi, çok katlı yapıların ise ofis olarak kullanılması olacağını belirtti.


Yatay Mimari teriminin az katlı binalar özellikle de konut yapıları için kullanılan bir terim olduğunu belirten Dr. Mimar Sinan Genim, bu yapıların günümüz şehirleri için gerekliliğine vurgu yaparak, şunları söylüyor: “Bundan böyle konut üretimlerinin dört katı aşmayacak şekilde olması için tüm planlama ve çalışmanın acilen yapılması gerekir.” 


Mimar Dr. Sinan Genim, az katlı mimariye geçiş amacıyla ilk olarak, mevcut yerleşimlerin en az 5 kilometre genişliğindeki bir yeşil bant ile ayrılarak yeni yerleşim alanları oluşturmak gerektiğini belirtiyor. Genim, ofis binalarının ise yeni yerleşim alanlarının merkezinde olmasının önemine değiniyor. 


Genim, şu öneride bulunuyor: “Yeni yerleşim alanlarını yalnızca konut olarak düşünmenin getirdiği olumsuz duruma da bir son verilmeli ve uydu şehirleri olarak nitelenen bu alanlarda oturanların aynı zamanda bu alanlarda çalışmasına olanak verecek düzenlemeler yapılmalıdır. Nüfusu 20 ila100 bin arasında belirlenen ve en yakın yerleşim biriminden yeni oluşturulacak orman alanları ile ayrılan, bazıları birbirine hızlı raylı sistemlerle bağlı şehir planlamalarına gitmemiz gerekiyor.” Az katlı konut üretimi için kamunun arsa üretiminin değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Genim, “Öncelikle rekabetçi bir düzenin ortaya çıkmasına ve her türlü çağdaş olanakla donatılmış yeni yerleşim alanları oluşturmak ve yeni alanlarda konut yapılarının yüksekliğini sınırlamak, bu alanların iş ve hizmet sektörü olarak planlanan merkezleri dışında yüksek yapı yapılmasına mani olmak gerekir” diyor. Çok katlı konut yapılarını “insan depoları” olarak değerlendirdiğini hatırlatan Genim, “Buralarda yaşayan insanlar özelikle de çocuklar için çok üzülüyorum. Tabiattan kopuk, tıpkı bir cam fanus içinde ömür tüketiyorlar” sözleriyle düşüncelerini açıklıyor.



“TOPYEKÛN BİR MEKÂN VE İSKÂN POLİTİKASI MESELESİ”


Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Düzenli, “Ufkî Şehir: Turgut Cansever’in İzinde” kitabı ile yatay şehir kavramına açıklık getiriyor. Yeni şehirler kurmayı değerlendiren Düzenli, sorunların bir mekan ve iskan politikası temelinde topyekûn ele alınması gerektiğine vurgu yapıyor. 


Yatay mimari kavramı, uzun yıllardır tüm dünyada uygulanan, hatta Türkiye’nin şehir yapılarında da bir döneme kadar tercih edilen bir planlama şekliydi. “Ufkî Şehir: Turgut Cansever’in İzinde” isimli kitabı ile bu konuya açıklık getirmeyi amaçlayan Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahimDüzenli, “Ufkî Şehir” kavramının mimar Turgut Cansever’in çeşitli konuşma ve yazılarında yer alan “ufkî kat mülkiyeti” veya “yatay kat mülkiyeti” gibi kullanımlarından ortaya çıktığını belirtiyor. Düzenli, Cansever’in dikey yükselme yerine yatay genişleme gibi bir yapılaşmayı öngördüğünü; bir, iki, üç katlı ve her evin kendi bahçesinin olduğu müstakil evlerden oluşan şehirlerden bahsettiğini belirtiyor. 


TECRÜBESI MEVCUT ŞEHİR 


Halil İbrahim Düzenli, dünyanın çeşitli ülkelerinde Bahçe Şehir (Garden City) denen bahçeli müstakil evlerden oluşan planlama deneyiminin ilk defa 1900’lü yılların başında kurumsallaştığını belirterek şunları söylüyor: “Garden City yaklaşımı Avrupa’da yaygınlaşmaya başladığı sıralarda Türkiye coğrafyası bu bahçe şehirlerden çok daha mütekâmil, yaklaşık 600 senede tek tek bahçeli müstakil evlerden oluşmuş kümülatif bütünlüğe sahip Osmanlı şehirleri ile doluydu. Meselemizi Garden City üzerinden değil de bu topraklarda oluşan tarihsel yaşam çevresi ve tecrübesinden yola çıkarak temellendirmeyi çok daha doğru ve esaslı bir yaklaşım olarak görüyorum. Taşıt odaklı değil, yaya odaklı olmak, evler arası mesafelerin kom-


şuluk ilişkilerine olanak verebilmesi... Cetvelle çizilmiş plan ve dokular yerine topografya, tabiat ve insan bedeninin hareketiyle oluşmuş organik sokaklar gibi bir yaklaşım daha doğru olur.” 2013 yılı itibarıyla ABD nüfusunun yüzde 88’nin (271 milyon) müstakil-bahçeli evlerde oturduğunu söyleyen Düzenli, Aile Araştırma Kurumu’nun 1992 anketine göre ise Türkiye halkının yüzde 92’sinin bahçeli-müstakil evlerde oturmak istediğini ekliyor ve bu iki çarpıcı istatistiki veri üzerinde ciddiyetle durmak ve gereklerini yapmanın bir mesuliyet olduğunu dile getiriyor. 


İNSAN ODAKLI YAPILAŞMA 


Nüfus yoğunluğunun fazla olduğu şehirlerde az katlı mimarinin çözüm olup olamayacağını değerlendiren Düzenli, “Yatay mimari dediğiniz şeyi nasıl tanımladığınızla doğrudan alakalı. Mimari söz konusu olduğunda onun yataylığından ziyade, insana odaklı oluşu ve bir sanat eseri olarak niteliği, kalitesi çok daha önemlidir diye düşünüyorum. Öte yandan, bahçeli-müstakil evlerden oluşan yerleşim birimleri oluşturmaya dönük politikaların daha fazla zaman geçirilmeden, ciddiyetle ele alınmasını zaruri görüyorum. Bu bağlamda, bu tanım yeni bir şehir kurma meselesi açısından incelendiğinde, her şeyden önce topyekûn bir mekân ve iskân politikası meselesidir. Nüfus ve yoğunluk politikası, yeni yerleşimler politikası, gençlik politikası vs., hepsi mekân politikasının alt bileşenleridir” şeklinde konuştu.


TOKİ Dergi 



Geri Dön