Tuhaf bir Kanal İstanbul öyküsü!
Sosyal medyada hızla yayılan “Kanal İstanbul Project” isimli Arapça bir video var. Videoda Kanal İstanbul görüntüleri eşliğinde emlak pazarlaması yapılıyor.
Sözcü gazetesi yazarlarından Çiğdem Toker, bugünkü yazısında Kanal İstanbul projesini kaleme aldı. İşte Toker'in o yazısı...
Belki gördünüz belki görmediniz. Sosyal medyada hızla yayılan “Kanal İstanbul Project” isimli Arapça bir video var. Animasyonlu Kanal İstanbul görüntüleri eşliğinde emlak pazarlaması yapılıyor. Altında “alrayantr.com” yazan bu videonun 2015 tarihli oluşu, Kanal İstanbul'un en çok Araplara yönelik bir rant projesi olduğunun kanıtlarından
biri olarak tartışılıyor. Bir okurdan konuyla ilgili mesaj aldım. Devamını araştırınca daha da ilginç
bilgilere ulaştım. Okurum, New York'ta yaşayan Ekim Nazım Kaya. Online eğitim şirketleri sahibi bir girişimci. Video sırasında alttan geçen “alrayantr.com” adresine baktığında, internet alanının satışa açık olduğunu
görmüş ve düşük bir bedelle bu alanı satın almış. İşlemin ardından “dökülen” maillerden şirketin adının Alrayan Tourism olduğunu sahibinin de Mazin Ali Hamad olduğunu öğrenmiş.
ESKİ BAŞKANLA İLGİNÇ ORTAKLIK
Ticaret Sicili kayıtlarına da ben baktım. Alrayan Tourism Emlak Danışmanlık Şirketi 2014 yılında Ceylanpınar'da ikamet eden Menderes Atilla ile Irak uyruklu Mazin Ali Hamad tarafından kurulmuş. Menderes Atilla 200 bin TL
sermaye ile kurulan şirketten Mart 2018'de hissesini devrederek çıkmış.
DOLANDIRICILIK İDDİASI
Bu ortaklığın ilginç kısmı ise 15 Ocak 2019'da medyaya yansımış. “durushaber.com” sitesindeki habere göre Iraklı iş insanı Hüseyin Mahmod Abbas dolandırıldığı iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç
duyurusunda bulunmuş. Menderes Atilla'nın Şanlıurfa Ceylanpınar eski Belediye Başkanı olduğu belirtilen haberde Atilla ve ortağı Mazin Ali Hamad tarafından, 123 bin dolar dolandırıldığını iddia eden Abbas, Alrayan Real Estate ofisinde görüşme yaptıklarını söylüyor. Haberde suç duyurusuyla ilgili olarak, avukatları Muhammed Aksan'ın raporuna yer veriliyor. İddia ağır: Özel ve resmi belgelerde sahtecilik yapıldığı iddiası.
(Araştırırken gördüm: Ceylanpınar eski Belediye Başkanı Atilla'nın başkanlık yaptığı döneme ilişkin farklı usulsüzlük iddialarına ilişkin rapor ve tespitler geçen Ağustos'ta Ali Ekber Ertürk imzasıyla da yayımlanmış.)
Bu suç duyurusunun nasıl sonuçlandığını bilmiyorum. Belki dava açıldı belki takipsizlik çıktı.
Ancak görünen o ki, benim “iri kıyım emlak projesi” olarak nitelediğim Kanal İstanbul konusunda benzer rant hikayeleri sürpriz olmayacak. Bir gizli karar daha Tarihe karışan Bakanlar Kurulu'nun son gizli kararlarından biri Dedaş Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. içindi. Dedaş'a tarımsal destekleme görünümüyle nasıl mali kaynak sağlandığını Ekim 2018'de bu köşede yazmıştım. Bu kez benzer konuda ve yine aynı şirket için gizli bir Cumhurbaşkanı kararı alınmış. Resmi Gazete'de yayımlanmayan kasım ayı tarihli bu kararla Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerini kapsayacak şekilde yine bir destek kararı çıkarılmış. Bu kez geçmiş yıllara ait fatura bedelleri de şirkete ödenecekmiş. Dedaş'a aktarılacak para Tarım ve Orman
Bakanlığı'nın destekleme bütçesinden karşılanacakmış. (Vatandaşlar olarak bizim vergilerimiz oluyor o.)
Hüküm var ama “hükmü” yok Ne, AKP yönetimindeyken İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden düzenli
milyonlar aktarıldı, ne kamu bankalarına talimat vererek sahiplik yapısıyla oynanabildi.
Vatandaşın vergilerini, propagandasını yapsın hedef göstersin diye bol keseden dağıttığı hizalanmış medyaya o gazetenin dahil edilmesi imkansızdı. Bu taktikler “işlemediği” içindir ki dikensiz gül bahçesi yaratılamadı.
Yayımlandığı ilk günden bu yana geniş bir okur desteğiyle karşılaşmış, yıllar içinde bu desteğin büyüdüğü, kökleştiği ve nihayetinde yaygın ve güçlü bağlar kurduğu Sözcü'den söz ediyorum.
Beğenmediği herkese ve her kesime “terörist”likle itham etme gücünü elinde tutan gazeteciliği kriminalize eden bir iktidarın yönettiği ülkede Sözcü'nün bu iklimden muaf kalabilmesi zordu. Nitekim Sözcü davasında da hapis cezaları çıktı. İler tutar hiçbir yanı olmayan malum iddianameyle açılan ve süren yargılama sonrası çıkan bu kararların, yazılı hukuk dünyasında bir karşılığı bulunsa da “kamuoyu” dediğimiz toplumun geniş kesimine hakim olan kanaatler dünyasında hükmü yoktur. Hükümden kastım, hakkaniyet ve adil olunduğuna dair inandırıcılıktır.
Emin Çölaşan, Necati Doğru, Metin Yılmaz, Mustafa Çetin, Yücel Arı, Gökmen Ulu, Yonca Yücekaleli.
Çıkan hüküm, hapis cezaları da olsa tam da bu nedenlerle Sözcü yazar, yönetici ve çalışanlarının “FETÖ'ye yardım” iddiasını tekzibe zerre ihtiyaçları yoktur.
Korkunun ve baskının hakim olduğu yargı ortamının adalet değil adaletsizlik ürettiğini bilmeyen kalmadı çünkü.
Süleyman Soylu: Kanal İstanbul hem ekonomik hem çevreci bir proje!