16 / 05 / 2024

Ülkemiz kazanmalı..

Ülkemiz kazanmalı..

İnşaat ve emlak sektöründe zaten Mayıs.2006 dan beri bir durgunluk ve durağanlık zaten vardı ve bu ay ABD'de yaşanan ekonomik krizde ülkemiz açısından işin tuzu biberi oldu.



2006 dan beri flu ve net olmayan tablo şimdi netleşmeye başladı.

Bazen şer'den hayırlar çıkarmış, umarım ve dilerim milletimiz için bu da öyle olur.


28 aydır süregelen bu durgun ve durağan dönem önümüzde ki dönemde inşaat sektöründe ki satış ve pazarlamaların daha zor ve meşakkatli geçeceğini gösteriyor.

Velev ki inşaat şirketleri ve projeler finansal olarak ticari kredilerle iş yapıyorlarsa işleri zor demektir.

Ancak kendi özvarlıkları ve sermayeleri güçlü şirketler yatırımlarına devam edeceklerdir.

Bu yaşanan krizle ilgili olarak son 2 haftadır medyada çıkan haberler ülkemiz açısından çokta kötü gözükmüyor.

14.Ekim tarihli www.stargazete.com.tr de yayınlanan bir habere göre Türkiye'nin diğer Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında borç oranı düşüklüğü ortaya çıktı.

Sayın Yener YALIN'ın haberini buraya aldım, beraber okuyalım;

'' Batılı devler kriz için trilyon dolarlık paketler hazırlarken, Türkiye'de tek kuruşluk paket bile gündemde değil. Türkiye, düşük borç, ihracat, döviz rezervi ve sağlam piyasalarıyla krize meydan okuyor. 
ABD, Almanya, İngiltere gibi dev ülkeler dahil birçok ülkenin boyun eğmek zorunda kaldığı küresel krize karşı Türkiye sağlam kaleleriyle direniyor. Dünya ülkeleri kriz için 3.5 trilyon dolarlık paket hazırlamak zorunda kalırken, Türkiye'de tek kuruşluk paket bile gündemde değil. 2001 krizinden sonra alınan önlemler ve izlenen mali politikalar sayesinde ekonomisini dış şoklara karşı güvenli hale getiren Türkiye, kriz ortamında tüm ülkelerin imrendiği bir konuma geldi. Türkiye bu performansıyla aynı zamanda IMF'nin de yüz akı ve diğer ülkelere örnek gösterdiği bir ekonomi haline dönüştü. Başbakan Erdoğan çeşitli iş dünyası kuruluşlarını `kriz bezirganlığı'yla suçlarken, sokaktaki halk da Türkiye'nin neden Batılı ülkeler kadar krizden etkilenmediğini merak ediyor. Yanıt 4 önemli nedende gizli. Her şeyden önce Türkiye, 2001 sonrası büyük kararlılıkla uygulanan ekonomi politikaları sayesinde Avrupa'da en iyi borçluluk rasyosuna sahip ülke konumuna geldi. Bugün Avrupa Birliği ülkelerinin ortalama her 100 dolarlık gelirlerine karşı 66 dolar borcu bulunurken, Türkiye'de bu rakam sadece 38 dolar. 
Türkiye'nin ikinci sağlam kalkanı ise Merkez Bankası'nın rekor düzeydeki döviz rezervleri. 2001 krizinde bir gecede 5 milyar doların çıkmasıyla krize giren Türkiye, 79 milyar dolarlık döviz rezervinde de bugün dünyanın en yüksek rezervli 15 ülkesi arasına girdi. Döviz rezervleri ABD, İsviçre ve İngiltere'den daha yüksek. Ayrıca döviz gelirinde de bir sorunu yok. Geçen yıl ağustos ayından bu yana tüm dünyayı etkisi altına alan kriz ortamında ihracatta rekor üstüne rekor kırılıyor. İlk dokuz aylık ihracat artışı yüzde 32'yi bulurken yıllık ihracat rakamı da 131 milyar doları geçti. Üstelik Avrupa gibi klasik ihracat pazarlarındaki düşüşe karşın bulunan yeni pazarlar ve biriken siparişler ihracatta kısa vadede sorun olmadığını gösteriyor. Diğer yandan turizm ise geçen yılki rekorunu bu yıl bir kez daha yeniliyor. Turist sayısı yılın ilk 8 ayında yüzde 14.5 artarak 18.5 milyonu geçti. 
Öte yandan yatırımcılar açısından bakıldığında yurtdışı piyasalarda şeffaflığın ve likiditenin kaybolduğu bir ortamda Türkiye piyasaları şeffaflık ve likidite imkanı sunuyor. Ülkeler borsalarını kapatırken, açığa satışı yasaklarken, İMKB'de seans saati uzatıldı. Türkiye'nin yumuşak karnı olarak gösterilen cari açık konusunda da ekonomi yönetiminin eli hayli güçlü. Cari açığın finansmanı konusunda hiçbir sorun görünmezken kriz ortamında Türkiye 15 milyar dolar yabancı sermayeyi çekmeyi başardı. Cari açığı körükleyen petrol ve emtia fiyatlarında ise keskin düşüş yaşandığı da unutulmamalı. 
 
1. Avrupa'nın en borçsuz ülkesi 
Avrupa'da krize yenik düşen ülkelere karşı yapılan en büyük eleştirilerin başında `borçlandılar, yediler, içtiler ve bu hale düştüler' yönünde. Türkiye ise 2001 krizinden sonra izlediği sıkı mali politikalar sayesinde yıllar itibariyle borçluluk oranını düşürmeyi başardı. Borç stokunun GSYH'ye oranı açısından bakıldığında Türkiye yüzde 38 ile Avrupa'nın en borçsuz ülkesi. AB'nin önde gelen 12 ülkesinde bu oran yüzde 66.6 ile neredeyse Türkiye'nin iki katı. Krizin batırdığı ülke İzlanda'nın 1 dolarlık gelirine karşın 7.32 dolar borcu varken Türkiye'nin 1 dolarlık gelirine karşın sadece 0.38 dolar borcu bulunuyor. 
 
Ülke Borç stoku 
GSYH (%) 
ABD 72.0 
Euro Böl. (12 ülke) 66,6 
AB (15 ülke) 60,4 
AB (25 ülke) 59,3 
AB (27 ülke) 58,7 
İtalya 104,0 
Yunanistan 94,5 
Belçika 84,9 
Macaristan 66,0 
Almanya 65,0 
Fransa 64,2 
Portekiz 63,6 
Malta 62,6 
Avusturya 59,1 
Türkiye 38,8 
 
Not: Veriler 2007 itibariyle. 
 
Döviz rezervinde İsviçre'yi geçtik 
Kriz çığırtkanlarının en büyük silahı `Sıcak para Türkiye'yi terkediyor' söylemleri. Merkez Bankası'nın döviz rezervleri ise bu söylemleri boşa çıkarıyor. Ağustos sonu itibariyle en büyük döviz rezervleri ve dövize dayalı varlıkları olan ülkelere bakıldığında Türkiye 79.1 milyar dolarla dev ülkeler ligine giriyor. Döviz rezervi en yüksek ülke 1.8 trilyon dolar ile Çin ve onu 996 milyar dolarla Japonya izliyor. İsviçre ve İngiltere ise döviz rezervi sıralamasında Türkiye'nin gerisinde kalıyor. Öte yandan bayram tatilinden sonra yaşanan sert dalgada bile YTL dolar karşısında değeri en az eriyen paraların başında yer alıyor. 
 
2. Döviz rezervinde devleri geçtik

Ülke Döviz rezervleri (milyar dolar)
 
ÇinHH ..............1,808.8 
Japonya....................996.7 
Rusya .................582.2 
Hindistan .................295.3 
Güney Kore ..........243.3 
Brezilya .....................205.1 
Singapur ..............170.1 
Hong Kong ...............158.1 
Almanya ...............153.0 
Fransa .......................144.8 
Malezya ...............130.5 
İtalya ........................104.5 
Tayland ...............101.3 
Polonya .......................81.6 
Türkiye ..................79.1 
İsviçre ........................75.8 
ABD ......................72.5 
İngiltere .....................72.1 


3 . 131 milyar doları geçen ihracat döviz pompalıyor

İhracata dayalı ekonomik büyümede büyük başarı sağlayan Türkiye, dünyada durgunluk yaşandığı bir dönemde ihracatını artırmayı başardı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, 1 Ocak-9 Ekim tarihleri arasında ihracatın bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 32 artarak 104 milyar dolara ulaştığını belirterek, geriye dönük 12 aylık ihracatın da 131 milyar doları aştığını açıkladı. Türkiye'nin 1947 yılından beri dış ticaret açığı verdiğini belirten Tüzmen, 2000 yılında 51.2 olan ihracatın ithalatı karşılama oranının, 2008 yılının ocak-ağustos döneminde yüzde 63.5'e çıktığını kaydetti. Tüzmen, `AB üye 15 ülkenin ihracat içerisindeki payı yüzde 51'den yüzde 41'e geriledi. Aynı dönemde Ortadoğu ülkelerinin ihracat payı ise iki kat artarak yüzde 16 oldu. Komşu-çevre ülkelerin payı ise yüzde 41'i geçti. Çin'e yapılan ihracat ocak-ağustos döneminde yüzde 61 artış gösterdi' dedi. 
 
4. Herkes borsa kapatırken şeffaflık dersi verdi 
 
Dünya piyasaları yıkılırken kapanan borsalar yüzünden uluslararası yatırımcıların güven ve likidite sıkışıklığına girdiği bir dönemde Türkiye yine ön plana çıkıyor. Rusya borsasını açıp, kapatırken, İtalya Başbakanı Berlusconi'nin `borsaların bir süre askıya alınması düşünülüyor' açıklamasına rağmen Türkiye'de İMKB bırakın kapatmayı, seans süresini uzatma kararı aldı. Yine ABD'de açığa satışlara yasak gelirken SPK Başkanı Turan Erol Türkiye'de böyle bir önlem almaya gerek olmadığını söyledi.''

2001 yılında ülkemizde meydana gelen ekonomik krizin toplumsal etkisinin bu krizle kıyaslandığında zararının daha çok olduğunu söyleyebiliriz.

Bugün ise durum farklıdır.

Dünya bundan ciddi etkilenmekte ve yansımaları da ülkemizde görülmektedir.

İşte bu dönemi en az zarar-ziyanla atlatmak için tedbirler, çareler ve iyileştirmelerle önümüzde ki 2 yıllık süreci atlatabiliriz.


Bakın bu krizde ABD bu işten çok zararlarla çıkacak ve pazarı daralacaktır.

Emlak ve inşaat sektörü bundan çok ciddi şekilde etkilendiği için bu daralmanın kısa vadede toparlanması mümkün olmayacaktır.

İşsizlik konusunda eğer çare üretemezlerse bu sıkıntı o ülkede 3 yıl sürecektir.

Aynı bizim 2001 yılından sonra ki süreçte yaşadığımız güven problemi -eğer Kasım seçimlerinde iktidar değişikliği olmadığı takdirde- yaşanacaktır.

ABD de bankalar ve finans kurumları bugüne kadar `'olmayan parayı'' satıyordu şimdi ise `'olan parayı'' bile satamayacaktır.

Çünkü risk artık çok büyümüştür ve kurumların stoklarında milyonlarca satılmayı bekleyen gayrimenkuller vardır.

Sistemin toparlanması ciddi bir zaman alacaktır.

Geçen yazılarımda da yazdığım gibi global politikaların çöküşü büyük ihtimalle iktidar değişikliğini getirecektir.


Avrupa'nın durumu ise çok farklı değildir.

Yaşlı bir kıta olan Avrupa eski zamanlarını arayacaktır.

Pazarı daralan ve ancak yabancı yatırımcılarla ayakta kalabilen ve doygunluk yaşayan bu kıta, uzun vadede yatırımcılara cazip gelmeyecektir.

Zaten dikkat edilirse son 5 senedir Avrupalı yatırımcıların ülkemize olan nedenini daha iyi anlayacaksınız

Artık Dünya yeni pazarlar bulmak zorundadır.

Rusya, Hindistan ve Çin gayrimenkul ve emlak sektörleri açısından Dünya insanı için pazar olamaz.

Burada en büyük avantaj ülkemizdedir.

4 mevsimin yaşandığı, nüfusunun büyük kısmı genç ve pazarı büyüyen, siyasi ve ekonomik istikrarı olan, demokrasi ile idare edilen bu ülke bizim vatanımızdır.

Ülkemiz yaşamsal kalitesi ve çağdaş normları ile bu dönemde yatırımcıları cezbedecektir.


Son söz ; Önemli olan ne inşa ettiğin değildir, neyi ve nasıl sattığındır.

İyi haftalar.
 


[email protected]


Geri Dön