Vadistanbul AVM’nin mimarları İstanbul’a müze tasarlamak istiyor!
Özgenler Kardeşler, yurtdışındaki deneyimlerini İstanbul’a taşıdı. En son Vadistanbul AVM’ye imza atan mimarların hayali bir İstanbul Kent Müzesi tasarlamak.
Üç kardeş, üçü de mimar: Korkut, Korkmaz ve Koray Özgenler Kardeşler. Para dergisinde yer alan habere göre, Almanya'da doğup, eğitimlerini de orada tamamlayan kardeşler, çeşitli ülkelerde pek çok mimari projede çalıştıktan sonra 2012 yılında İstanbul'a yerleşip açtıkları "3XKO" adlı mimarlık bürosunda uluslararası alanda iş yapmaya başlamışlar. Buradaki en son işleri ise Vadistanbul AVM İç Mimari Projesi.
3XKO'nun üç ülkede ofisi var
İngiltere, Fransa ve Almanya'da ofisleri olan 3XKO'nun halihazırda, Türkiye, İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan'da hizmet vermekte olduğu büyük ölçekli müşterileri ve ticari projelerin yanı sıra Almanya'da önümüzdeki yıl tamamlanması planlanan mikro-apartman ve beş yıldızlı otel projeleri var. Genç mimarların Türkiye mimarisi için dilekleri son günlerin popüler konusu 'yatay mimari' felsefesiyle örtüşüyor. En büyük hayalleri ise "İstanbul Kent Müzesi" yapmak...
Aranızda ne kadar yaş farkı var ve neden üçünüz de mimarsınız?
Korkut Özgenler: Güney Almanya'da yer alan, küçük bir Svabya şehrinde dünyaya geldik. Ben 1974, Korkmaz 1976, Koray ise 1980 doğumlu. Güzellik uzmanı bir annenin ve çelik operatörü bir babanın oğullarıyız. Hep birbirimize bağlıydık, oyunlarımız ortaktı. Çizim, tasarım odaklıydık, bulduğumuz malzemelerle hep yapılar dikiyorduk. Legoları dizip, yıkıyorduk. Enterasan bir şekilde üçümüz de tereddütsüz bir şekilde mimar olmak istedik.
Korkmaz Özgenler: Yaz tatillerimizi İstanbul'da geçiriyorduk. Sultanahmet, Ayasofya, Topkapı, Dolmabahçe. Boğaz Köprüsü, Beyoğlu'nun tarihi binaları en çok sevdiğimiz mekanlardı. Tarihi yapılara hayranlığımız burada başladı.
Almanya'da ilk olarak teknik ressamlık okuduk, çizimi ve sanatı çok sevdik ama mimarlığa asıl hevesimiz İstanbul'un tarihi havasından kaynaklanıyor.
Korkut Özgenler: Lisede teknik ressamlık okurken hepimiz ailemize destek olmak için çalışarak işe başladık. Üçümüzün de ilk işi gazete dağıtıcılığıydı sonra inşaatlarda çalıştık. Böylelikle kariyerlerimiz başlamadan önce inşaat ve tasarım dünyasının pratikteki gerçeklikleri üzerine tecrübelere sahip olduk. Mimarlık fakültesindeki eğitimimizi tamamlayınca ben Londra'ya, Korkmaz önce Londra sonra Paris'e, Koray ise Düsseldorf’a gitti. Üçümüz, üç ülkeye dağıldık ama bağımız kopmadı.
Uluslararası alanda tanınmış mimarlık firmalarında uzun yıllar çalıştık, çeşitli mimari ödüller kazandık. Dünyanın dört bir yanında yer alan ve önem teşkil eden pek çok projenin tasarım ve uygulama süreçleri üzerine geniş tecrübe edindik.
Ne zamandan beri buradasınız ve hangi işleri yaptınız?
2011'de Paris'te buluştuğumuzda İstanbul'a gelip mimarlık ofisi kurmaya karar verdik ve 2012'de ofis açtık. Ofisin kurulum aşamasında Brezilya Rio de Jenerio'da bir kentsel dönüşüm projesi yaptık. Kentin tarihi merkezindeki yapıları yeniden dönüştürmek için çalıştık, işimiz orada yaşayan çocukları daha iyi koşullarda konaklatmaktı. Çocuklarla görüşmeler yaptık, okullara gittik, bunlar bizim için çok güzel bir deneyim oldu.
Türkiye'deki ilk projemiz K Yapı Gayrimenkul A.Ş. için Şekerpınar'da Bankacılık Merkezi oldu. Sonrasında Ataşehir Park Towers'ı yaptık. En son işimiz Vadistanbul AVM iç mimari projesi. Projeyi yapan İngiliz şirketin bizi tercih etme nedeni yurtdışı deneyimlerimiz oldu.
AVM'nin içindeki her şeyin tasarımı bize ait. Hali hazırda Suudi Arabistan ve Hindistan'da bazı projeler için görüşmelerimiz devam ediyor. İzmir'de de bir konut projesinin çizimlerini yaptık.
Ülkemizdeki mimarinin gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye'de tasarım ve mimari konusunda son 10 yılda büyük gelişmeler var. Örneğin, Levent'te Loft projesi ve Şişli Belediyesi binası bizim çok beğendiğimiz yapılar.
Neden bu kadar çok AVM yapıldığı konusu gündemde.
İstanbul'daki AVM sayısı ve nüfusa bakınca bin kişiye sadece 120 metrekare AVM alanı düştüğünü görüyoruz. 5 milyon nüfuslu Norveç'te ise bu rakam kişi başına 900 metrekare. Ülkemizde böyle bir ihtiyaç var. İstanbul'daki kentsel dönüşüm projelerinde çok büyük bir çaba görüyoruz. İstanbul, 20 milyona yakın nüfusu kaldıran bir şehir. Bu nüfusu kaldırabilmesinin nedeni esnek yapısı. Mesela Almanya Münih'te nüfus artsa bunu kaldırabilecek esneklik yok. Bu bizim ülkemizin mimari avantajı denebilir.
3XKO İstanbul için hayaliniz nedir?
Bizi İstanbul'a çeken tarihi dokusu. Örneğin, vapurla karşıya geçerken Haydarpaşa Garı'nı her gördüğümde içim parçalanıyor. Keşke restorasyonunu yapabilsek. Bir mimar olarak yapının bugünkü durumundan çok üzülüyorum, yavaş yavaş dökülüyor. Zaman uzadıkça yıpranma artacaktır. Otel mi olsun, gar olarak mı devam etsin tartışmıyorum. Benim derdim yapının korunması, Avrupa'da böyle bir bina hemen koruma altına alınır.
Korkut Özgenler: İstanbul'da çocuklar için bir merkez yapmayı hayal ediyoruz. Böyle bir ihtiyaç var. Çocuklara bırakacağımız bir bina olmalı, öte yandan 3XKO olarak kentsel mimaride daha çok çalışmak istiyoruz. Her mimarın hayali müze projesi yapmaktır. İstanbul'da kent müzesi yok. Seve seve yaparız.
Atatürk Kültür Merkezi'nin yeni projesini nasıl buldunuz?
Çok beğendik. Bina çok hasar görmüş vaziyette. Orası bir simge ve ona uygun bir proje tasarlanmış. Oradaki cephenin korunması ve şeffaflığı çok güzel. Yolların yer altına alınması güzel bir fikir, destekliyoruz. Yurtdışında böyle bir yapının restorasyonu söz konusu olsaydı kamuya açık bir mimari yarışma yaparlardı; bu ayrı bir konu.
"Yatay mimari" hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu konuyu çok güzel dillendirdi. Binaların yükseklik sınırı olmalı, her yere kuleler dikilmemeli. Maslak ve Levent'e bakın; buralar zaten gelişmiş iş merkezleri durumunda; dolayısıyla kuleleri kaldırabilir. Ama başka bir yerde olmaz. Kentin silueti bozulmamalı. Londra'ya bakın orada da öyledir, belli merkezlerde yüksek binalar vardır; tarihi binaların olduğu yerlerde yüksek binalar yoktur. Konut projelerinde ise yatay mimariyi elbette tercih ederiz ama ihtiyaca göre maksimum 10-12 kata çıkılabilir. Yüksek binalarda enerji kaybı çok yüksek. Dubai'de 180 katlı binalar var ama onların enerji sıkıntısı yok.
Firmanızda iş bölümünüz nasıl? Kim, nereden sorumlu?
Korkut Özgenler: Klasik patron şirketi gibi çalışmıyoruz. Ben CEO'luk yapıyorum; müşteri ilişkileri ve iş geliştirme konusunda yoğunlaşıyorum. Tasarımları hep birlikte yapıyoruz. Korkmaz projelerin daha çok teknik yönleriyle, Koray da finansal idaresiyle ilgileniyor. Biz bir ekip işi yapıyoruz. Proje aldığımızda müşterileri de bu ekibe dahil ediyoruz. Yurtdışında kazandığımız deneyimleri, kendi stilimizle harmanlayarak uluslararası alanda iş yapıyoruz.
Mimarlıktaki mottonuz ne?
Bir projeye başlamadan yani tasarıma geçmeden önce çevreyi, hedef kitleyi anlamak için analiz yapıyoruz. Biz insana odaklı tasarım yapıyoruz, insanları rahat ettirmek için çiziyoruz. Avrupa'daki mimari anlayış bu yönde gelişiyor, ülkemizde de bu yönde gelişmeler var. Türkler tasarımı çok seviyor, modayı takip etmeyi önemsiyorlar. Son 10 senedir "rahatlık" konusu öne çıktı. Çalışmalarımız tasarıma geçmeden önce workshop tarzında başlıyor. Pek çok kesimi dinleyip not alıyoruz. Bizim için en önemlisi müşterimizi iyi tanımak.