Yavuz Selim Madenli: Suriyeliler Mersin'de emlak fiyatlarını artırdı!
Mersin Emlakçılar Odası Başkanı Yavuz Selim Madenli, kayıt dışı emlakçılık yüzünden esnafın perişan hale geldiğine dikkat çekti. Madenli, Suriyelilerin Mersin'deki emlak fiyatlarını artırdığından bahsetti.
Mersin’deki konut satışları son yıllarda bir hayli fazlalaştı. Bununla birlikte kente gelen Suriyeli vatandaşların barınma sorunlarından dolayı kiralık dairelere olan talep de arttı. Ancak kiralardaki ekonomik canlılık emlakçı esnafına bir türlü yansımadı. Bunun sebebi ise zaten var olan kayıt dışı emlakçıların yanı sıra buna Suriye’den gelenlerin de eklenmesi olarak gösterildi. Gazetemize açıklama yapan Mersin Emlakçılar Odası Başkanı Yavuz Selim Madenli, Suriyelilerin Mersin’e gelmesiyle yatırımcıların ticari alanlardan vazgeçip kiralamalara döndüğünü bunun da odalarına kayıtlı, vergisini veren esnafa zor günler yaşattığını savundu. Emlakçılık Yasası’nın bir türlü çıkmayışından dolayı neredeyse önüne gelen herkesin ev kiralama işine girdiğini hatta bir çok emeklinin ev satın alıp kentteki Suriyelilere yüksek bedelle kiraya verme derdine düştüğünü anlatan Madenli, “Bu da kiraların yükselmesine sebep oldu. Dönem başı Mersin Üniversitesi’ne yeni kayıt yaptıran birçok öğrencimiz bu kiraları ödeyecek durumda olmadığı ve yurtlarda yer kalmadığından evlerine geri dönmek zorunda kaldılar. Dolayısıyla Mersin’in hemen hemen tüm bölgelerine Suriyelilerin gelmesinden dolayı bir şişme oldu. Öbür taraftan da Irak vatandaşlarının da yoğun bir şekilde gelmesi, Suriyelilerin çok basitçe şirket kurup ya da kurmadan bir sürü ev alıp kiralamaları piyasaları şişirdi. Hangi kayıtlı emlakçıya bakarsak bakalım iş yapamıyor. Çünkü Suriyeliler kendi içlerinde bir sektör oluşturdular” dedi. Bu durumun ekonomiye canlılık getireceğine zarar verdiğini ifade eden Madenli, şöyle devam etti: “Sadece emlak sektörü değil, bunların kendi kahveleri, barları, restoranları, kasap, manav fırınları var. Bunlar vergi vermiyor. Şuan sadece Akdeniz bölgesinde binin üzerinde işyerleri var. İran ve Suriye malları kaçak yollardan Türkiye’ye geliyor. Bu mallar Türkiye’de bizim esnafımızın yarışamayacağı şekilde ucuza satılıyor. Paralı olanları da şuan inşaat işlerine girdi. Bunlar 300-400 TL’ye kiraladıkları evleri içine eşya koyup bin TL’den kiraya veriyorlar. Ve Suriyeliler daha çok bunlara güveniyor. Şuan bizim emlakçılarımız bunların ayakçısı konumuna geldi. Ve onlarla rekabet şansımız kalmadı. Ama devlet bizden vergi istiyor. Türkiye’de emlakçılar perişan durumda ama Suriye’den gelip emlak işi yapanlar da kral gibi oldu. Kazandılar. Biz ağzımızı açtık onlara bakıyoruz. Sadece emlakçı mı hayır. Bir çok esnaf aynı durumdan şikayetçi. Ayrıca emniyet güçlerimize çağrı yapıyorum. Bunların işlettiği Kafe bar gibi yerler geceleri fuhuş ve kumar merkezi haline geliyor. Sadece Akdeniz bölgesinde mi hayır, Mezitli’de de böyle. Bu gidişle neredeyse her mahalle de fuhuş ve kumar yerleri olacak.”
“TÜRKÇE TABELAYA HASRET KALACAĞIZ”
Öte yandan Suriyelilerin işyerlerinde Türkçe tabela kullanılması konusunda bazı yaptırımların olması gerektiğine işaret eden Madenli, şuan kentte Türkçe tabeladan çok Arapça tabela olduğunu söyledi. Madenli, “Bu ülkenin vatandaşı olarak bu tabelalarda ne yazdığını anlama şansımız yok. Tabela Arapça olsa dahi en azından üstünde Türkçe de yazsın ki biz onun ne olduğunu anlayalım” ifadelerini kullandı.
SAHTE PARA UYARISI YAPTI
Son zamanlarda piyasada sahte para artışı yaşandığını da ileri süren Madenli, emlakçı esnafına veya ev sahibine kira parası getiren Suriyelilerin bu işe girdiğini söyledi.
Madenli, açıklamasının devamında şu iddialarda bulundu: “Suriyeli vatandaş örneğin 600 TL kira parası getiriyor. Ama bunun 200 TL’si sahte. Kesinlikle tümü sahte değil. Araya karıştırıyorlar. Bu arada siz bunu bilemiyorsunuz. Ev sahiplerinden bu konuda çok şikayet geliyor. Onlar bize diyor ki sizin emlakçıdan kirayı aldık 100 TL sahte çıktı. Bizim emlakçıda diyor ki biz aracıyız, parayı alıp mal sahibine veriyoruz. Bunların tespiti zor oluyor. Düşünün ki benim emlakçı üyem o ay 4 evi kiraya vermiş. Suriyelilerde getirip parayı veriyor hangi parayı kimden aldığını bilemez ki? Tüm parayı cebine koyuyor mal sahibi de gelince cebinden çıkarıp veriyor.”
“3 BİN TL VEREN ŞİRKET KURUYOR”
Madenli ayrıca Türkiye’deki bazı yasaların kendi vatandaşını korumadığını 3 bin TL verenin şirket kurabildiğine ve TC vatandaşlarıyla neredeyse aynı haklara kavuştuğunun da altını çizdi. “3 bin TL veren şirket kuruyor. Dünyanın neresinde hangi ülkede böyle bir yasa var?” diye soran Madenli, şunları söyledi: “Yabancı bir ülkeden gelip 3 bin TL verip şirket kuracaksınız. Bu nasıl mümkün olabiliyor? Bir çok ülkede bir ya da 2 milyon dolar yatırım yapacaksınız, yatırım yapma kararını devletten alacaksınız ondan sonra şirket kuracaksınız ve yüzde 51’i yerli ortakla anlaşacaksınız. Böyle bir durum ekonomiye güç getirir. Ama burada öyle olmuyor. 3 bin TL’ye şirket kuruyorsunuz, oturma izni alıyorsunuz, ev alıp satma hakkı elde ediyorsunuz kısacası TC vatandaşının tüm haklarını 3 bin TL’ye satın almış alıyorsunuz. Bu insanlar bir iş yapıyorsa benle eşit şartlarda yapmalı, benle üstün şartlarda yapmamalı. Biz maliyeye para yatırmak zorundayız, onlar değil. Ben kaçak mal satarsam Türkiye Cumhuriyeti bunu cezasız bırakmaz. Ama onlara bir şey yok. Dolayısıyla bizimle onlar arasında haksız bir rekabet var. Bu rekabetten biz karlı çıkmamız gerekirken zararlı çıkıyoruz. Hatta ben bazen şunu düşünüyorum, TC vatandaşlığını bırakıp Suriye’ye gitsem, Suriye vatandaşlığını alsam geri gelsem burada iş yapsam daha karlı olur. Ama benim ulusal onurum bunu yapmama engel. Çünkü ben bu ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum. Sınırlar kevgire döndü, kim girdi çıktı bilemiyoruz, can güvenliğimiz yok. Suriyelilerin kendi arasında adam kaçırma var. Birbirlerini kaçırıp fidye istiyorlar. Artık bu ayyuka çıktı. Bunun yanında araçları alıp size telefon açıyorlar, ‘arabanız Suriye’de değeri 50 bin TL, verin 15 bin TL alın arabanızı. Gidip sınırdan arabanızı alıyorsunuz. Artık bunlar ayyuka çıktı. Bu şartlar altında bizim bakkalımız, kasabımız, manavımız vs. hiçbir esnafımız rahat değil çünkü kazanamıyor. Artık çoluk çocuğumuza ekmek götürme şansımız kalmadı. Kendi büromda 6 aydır 2 evi kiraya vermişim onda da sorun yaşamışım doğru düzgün komisyon alamamışım. Ve hiç ev satamamışım. Mersin’de bir hareket var ama geliri bize yansımıyor. Burada Suriyeli biri 500 TL’ye ev kiralamış bir başka Suriyeliye bunu bin TL’ye verebiliyor. Benim böyle yapma şansım yok çünkü bunlar birbirlerine güveniyor gelip benden ev kiralamıyor. Suriyeli de Suriyeliye güvenmek zorunda. Bu arada bunlar birbirine kazık da atıyorlar. Ama sonuç olarak bunun acısını toplumca biz çekiyoruz. Sistemin düzenli hale getirilmesi lazım. Bakıyorsunuz Suriyeli gelmiş bir ev tutmuş ve belli bir teminat vermiş, karşısındaki de bunu yemiş. Bu Suriyeli garibansa zaten mahvoldu. Yok eğer belli bir gücü varsa esnaf mahvoldu çünkü istediği gibi at oynatıyor. Türkiye’deki esnafın bu şansı yok. Dolayısıyla bizim çok ivedilikle hem Suriyelilerin hakkını koruyan hem de Türk esnafın hakkını koruyan bir sistem kurmamız gereklidir. Bu kardeşlerimiz Türkiye’de iş yapacaksa yasal standartlara uyup iş yeri açması lazım. 3 bin TL verip şirket kurabiliyorsa bunda bir yanlışlık var. Veya kaçak mal getirip satıyor hakkında hiçbir sorgulama yapılmıyorsa ben de yerli malla rekabet edemeyip onun karşısında eziliyorsam, bu işi sorgulamak gerekir. Hükümet bu konuda derhal adım atmalıdır. Yoksa bizim esnafımız her gün dükkan kapatmaya başladı, bu gidişle elimizde kapatacak dükkan da kalmayacak. Bir süre sonra da bizim esnafımızın elinde emlak dükkanı kalmayacak ve bundan sonra emlak dükkanlarında Türkçe yazı görmeyeceksiniz.”
“AYAK ÜSTÜ İŞ YAPAN HERKESE KARŞIYIZ”
Türkiye Emlak Müşavirleri Federasyonu olarak yaklaşık 1 ay önce Çevre ve Şehircilik Bakanı, Gümrük ve Ticaret Bakanı ve Esnaf Genel Müdürlüğü ile görüştüklerini ve Emlakçılık Yasası’nın ivedilikle çıkması gerektiği uyarısı yaptıklarını ifade eden Madenli, şunları kaydetti: “Mesele sadece Suriyeliler değil Türklerin de çıkardığı sorunlar var. Dolayısıyla ayaküstü emlakçılık yapan herkese karşıyız. Çantacı tabir ettiğimiz bu kişiler önce devlete darbe vuruyor, vergi vermediği için. Sonra vatandaşa darbe vuruyor, sahtekarlık yapabiliyor çünkü bağlı olduğu bir kurum veya oda yok. Bunların yaptıkları dolandırıcılık ve hatalar bizim emlakçılarımıza mal ediliyor ve güvensizlik duyuluyor.
Biz esnafla ilgili yasalarda üçüncü dünya ülkelerinden daha gerideyiz. Neden? Biz de yasayı çıkarmak çok zor. Şuan Türkiye’de kime sorarsanız sorun emlakçılık hakkında herkes fikir yürütür. Bu doğru mu değil. Politikacının işi politikadır, fırıncının işi fırıncılıktır, emlakçının işi emlakçılıktır. Biz şunu istiyoruz, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde sadece emlakçının değil tüm esnafın yasası hazırlanmalı. Tüm gelişmiş ülkelerde bunlar yapılmış biz de yapılmalı. Ayrıca nerede bir dükkan bulursan hadi işyeri aç. Öyle olmamalı bir bakıyorsunuz aynı sokakta 5 tane kasap, 5 tane emlakçı sonuçta hepsi aç. Şu yapılmalı oda başkanları belediye meclislerinde doğal meclis üyesi olmalı. Odalar maliye kaydı yapılmadan önce şu semtte ancak emlak bürosu açılabilir diye bir komisyon oluşturulmalı. O komisyonların vereceği kararlar doğrultusunda emlakçı, berber veya bakallar açılmalı. Ayrıca meslek erbapları kendi branşında çok iyi eğitilmiş olmaları gerekiyor. En azından 3-4 yılda bir bu eğitimlerin tekrarlanması gerekiyor. Özellikle hizmet sektöründe olan esnaf karşısındakine beden diliyle hitap etmek zorunda. Ve karşısındakine sorumlulukları olduğunu bildirmek zorunda ve vatandaşımız ayakkabıdan elbiseye, elbiseden lokantaya lokantadan emlakçıya kadar girdiğinde yapacağı her işlemin devlet güvencesinde olduğunu bilmek zorunda. Bunun için de yasa gerekli var mı hayır. Çıkarmak için 20 yılımızı verdik. Bir 2 yılımız daha yok. Onun içindir ki hem emlakçılık hem de diğer esnaf yasaları çıkmak zorunda. Ama bunların doğru yasalar olabilmesi için de ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla ortak hazırlanan bir tasarı olması lazım.”
Mersin Çukurova Gazetesi