Aile konutunun özellikleri nelerdir?
Aile konutu tek mi olmalıdır? Konut nedir, aile konutu nedir? Konut ile aile konutu arasındaki farklar nelerdir? Aile konutu hukukta nasıl tanımlanmaktadır? Aile konutu deyince ne anlamalıyız? İşte tüm bu soruların cevapları bu haberde..
Aile konutunun özellikleri nelerdir?
Konut
Sözlük anlamı itibariyle ‘içinde oturulan yapı, ev, ikametgâh, mesken olarak tanımlanan konut, eşlerin düzenli olarak yerleşim amacıyla kullandıkları kapalı alanı ifade etmektedir.
Uluslararası belgelerde koruma altına alındığı gibi, çeşitli hukuk sistemlerinde de yer verilen ve genel olarak kişi dokunulmazlığı ve özel hayatın gizliliği kapsamında ele alınan konut, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın da 21. maddesinde düzenlemeye tabi tutulmuştur. Ayrıca konut, Türk Ceza Kanunu hükümleriyle de koruma altına alınmıştır.
Konut denilince, genellikle ev ve bina şeklindeki yapılar düşünülmekle beraber, konut tanımında yer alan az çok kapalı ve güvenlikli olma niteliğini taşıyan ve barınmaya elverişli başka taşınır ya da taşınmazlar da konut olarak değerlendirilmektedir. Ancak, bir konutun aile konutu olduğundan söz edilebilmesi için, niteliğinden çok, eşlerce sürekli olarak aile yaşamının merkezi haline getirilerek, aileye özgülenmiş olması ve bu özgülemenin sadece soyut niyet noktasında kalmayıp, dışarıdan bakıldığında üçüncü kişilerce de objektif olarak bilinebilir olması gerekmektedir. Bu ise konutun fiilen kullanılması ile mümkündür.
Aile Konutunun Özellikleri
Aile konutu kavramının TMK’ da bir tanımına yer verilmiş olmaması nedeniyle, kavramın içeriğini dolduran unsurların ne olduğu da kanundan anlaşılamamaktadır. Ancak Kanunun gerekçesi ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu konulu genelgesinin I/3. maddesinde yer alan tanımlar, doktrinde ileri sürülen görüşler ve Yargıtay’ın değerlendirmesi bir bütün olarak ele alındığında, aile konutunun özelliklerinin neler olduğunun genel olarak tespiti mümkün olmaktadır.
Aile Konutunun Tek Konut Olması
Aile konutu tanımlanırken, yapılan tanımlamaların hemen hepsinde farklı cümlelerle belirtilse de, aile konutunun ailenin yaşam merkezi olması ifadesinden, bu konutun kural olarak tek bir konut olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Zira hayatın olağan akışına göre normal olan, her ailenin tek bir yaşam merkezi olmasıdır.
Yargıtay da “Aile konutu; eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdikleri acı, tatlı günlerini yaşadıkları, yaşam faaliyetlerini yoğunlaştırdıkları mekândır. Aile konutu tektir.” diyerek aynı görüşü paylaşmıştır.
Eşlerin müşterek yaşam merkezi olmak üzere birlikte seçtikleri, sürekli olarak ailenin barınmasına tahsis edilen ve aile için hayati önem taşıyıp, dışarıdan bakıldığında da objektif olarak aile yaşamının merkezi, odak noktası olduğu anlaşılabilen konut, aile konutu sayılacaktır.
Her ne kadar kanunda aile konutu kavramına sayı olarak bir sınırlama getirilmemişse de, işin mahiyetinden ve kanunun koruma amacından, aile konutunun tek bir konut olabileceği sonucu çıkmaktadır. Ancak bu kural mutlak olmayıp, istisnalarının olabileceği de doktrinde kabul edilmektedir. Eşlerin mesleki faaliyetleri, çocukların eğitimi veya sağlık durumları gibi nedenlerle, aile yaşamı yılın belirli dönemlerinde farklı konutlarda odaklanıyor olabilir. İşte bu gibi durumlarda, aile konutunun varlığı için gerekli diğer şartların da bulunması koşuluyla, iki farklı aile konutundan bahsedilebilecektir.
Doktrinde; konutların o aile için hangi değerde olduğu ve yaşam faaliyetlerinin en çok nerede geçirildiğine bakılması gerektiği, eğer bu konutların her ikisi de aile için eşdeğerde ise, her iki konutun da aile konutu niteliği kazanabileceği belirtilmektedir. Aile konutundan söz edilebilmesi için, kural olarak eşlerin burada çocuklarıyla birlikte yaşamaları zorunlu değildir. Ancak, eşlerin iki farklı konuta sahip olmaları durumunda, genellikle çocukların kaldığı konut, aile konutu olarak kabul görmektedir.
İkincil nitelikteki konutların aile konutu olarak kabul görmesi ise söz konusu değildir. Örneğin; yayla evi, dağ evi, yazlık ev, yat, kotra, karavan, devre mülk gibi geçici ve ikincil nitelikteki konutlar, aile konutu olarak değerlendirilmemektedir.
Kanunun koruma amacı dikkate alındığında, bu tür ikincil konutların kaybı halinde eş ve çocukların barınma hakkı zarara uğramamakta olup, bu tür konutların kaybı yalnızca tatil, eğlence, dinlenme imkânlarında bir daralmaya neden olmaktadır. Bu nedenle, bu tür ikincil nitelikli konutların aile konutu olarak değerlendirilmemesi, ancak şartları varsa TMK 199. maddedeki tedbirlerle korunması gerekmektedir.
Kaynak: Şebnem Nebioğlu Öner (Anayasa Mahkemesi Raportörü (Hâkim), "AİLE KONUTUNUN ÖZELLİKLERİ, UNSURLARI, KORUMA SÜRESİ VE KORUNMA NEDENLERİ" / TBB Dergisi 2011