Blue’Safe Mavi Kale, İzmir'de pasif ev inşa ediyor!
Avrupa'da giderek yaygınlaşan ve enerji tüketimini en az seviyeye çekmeyi hedefleyen pasif evlerin ilki İzmir'de inşa ediliyor. Pasif evlerin sayısı giderek artacak gibi görünüyor
Yeşil bina kavramı literatürümüze girdi, Türkiye’de sayıları yavaş yavaş artıyor. Şimdi de çevre dostu olarak anılan “pasif ev” kavramı gündemde. Kısaca, mümkün olan en az enerji, hatta sıfıra yakın enerji harcayarak ısınan ve soğuyan bu evler Türkiye şartlarında bir hayal olarak algılanacak gibi görünüyor derken, Kalekim, Dow Chemical ve Mardav’ın mantolama paket sistemi Blue’Safe Mavi Kale, dünyada yaygın olan çevre dostu evlerden bir tanesini İzmir’de inşa etti.
Mardav Yalıtım ve İş Malzemeleri Genel Müdürü Levent Pelesen, pasif evin, elektrikli ev aletlerinde az enerji tüketen "A sınıfı” kavramının konutlara yansıması olarak algılanabileceğini ekliyor. Pasif evin içinde yaşayan insanların kendi enerjilerini minimum kullanarak yaşayabilmelerinin de önemli bir nokta olduğunu belirtiyor ve ulaşımda da enerjinin minimum kullanılabildiğini belirtiyor.
Kalekim Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ferdi Erdoğan, pasif evlerin ilk defa 1988 yılında İsveç’te bir profesör tarafından ortaya atıldığını ve 1996 yılında da Almanya’da pasif evler ile ilgili bir enstitünün kurulduğunu anlatıyor. Ülke ekonomisi açısından enerji politikasının öneminin altını çizen Erdoğan, en kolay tasarrufun binalardaki yalıtım olduğunu hatırlatıyor.
Dünyada 25 bin civarında pasif ev bulunuyor ve bunların yarısından fazlası Almanya’da. Zaten en fazla pasif ev inşa eden ülkeler Almanya, İskandinav ülkeleri ve Avusturya. Yeşil bina deyince akla gelen LEED ve BREEAM sertifikaları yerine, pasif evlerde AB’deki EN normları ön planda. Pelesen, yeşil binaların daha çok çevre ile ilgili boyutlara değindiğini, buna nazaran pasif evlerin enerji ile ilintili kavramlarla ilgilendiğini söylüyor. Pelesen, durum böyle olsa da ikisinin de bir bütün olduğunu anlatıyor. Urla’da yapılan pasif evde yağmur suyunu topladıklarını ve evde kullanım suyu olarak tekrar kullanılmak üzere biriktirdiklerini söylüyor. Bunun yanı sıra ısıtma sisteminde ve sıcak su kullanımında güneş enerjisinden faydalanılıyor.
Bir evi pasif eve dönüştürme maliyeti metrekare baş¬na 200 euro. Bu rakam yüksek gibi görünse de metrekarede 350 euro’yu geri kazanabiliyorsunuz. Bu da zaman içerisinde harcadığınız enerji miktarının düşüklüğü sayesinde oluyor. Urla’daki 180 metrekarelik evde, evin yapı maliyetinin yüzde 5’i kadarı ile ısı yalıtımı yapılmış. Blue’Safe Mavi Kale paket sistem de CE belgeli Styrofoam ile 20 santimetrelik kaplama yapılarak yalıtım sağlanmış. Uygulanan Styrofoam üzerine paket sistemde bulunan son kat kaplama ve boyasıyla başarılı bir yalıtım için gereken tüm unsurlar hayata geçirilmiş. Evin doğalgaz ve elektrik harcamaları, benzer büyüklükteki yalıtımsız yapılardaki harcamaların 10-15’te biri kadar.
Pasif evin Urla’da yapılmasının nedenlerinden biri, ısı açısından bakıldığında İzmir’in enerjiyi verimli kullanabilen bir nokta olması. Ev, çevresindeki alanın da dikkatlice seçildiği bir noktaya kurulmuş. Alışveriş ve diğer ihtiyaçların kolayca karşılanabileceği bir yerde. Bisikletle ulaşım mümkün. Pasif evin enerjisini koruması, duvar ve çatıda kullanılan ısı yalıtımı ve sistemi sayesinde. Çatı, 10 santim kalınlığında ısı yalıtımında kullanılan “roofmate” ile yalıtılmış. Duvarları 16 santim kalınlığında Blue’Safe Mavi Kale mantolama sistemi ile mantolanmış.
Kıyaslamak gerekirse, normalde üç-dört santim olan yalıtım sistemi pasif evlerde 16 santime kadar çıkıyor. Pencerelerde çift camın yanı sıra, argon gazının yer aldığı üç katlı cam kullanılmış. Erdoğan, bu noktada camların sızdırmaz olmasının önemli olduğunu söylüyor çünkü pasif evlerde cam açmadan bir yaşam sürülmesi gerekiyor. Bunun için de evin içinde temiz bir havanın dolaşıyor olması gerekiyor. Normal şartlar altında saatte 10 metreküp temiz havaya ihtiyaç varken, pasif evde 25-30 metreküp temiz hava gerekiyor.
"Avrupa ile kıyaslandığında enerji tasarrufu konusunda oldukça gerideyiz” diyor Erdoğan. Türkiye’de enerji tasarrufunu öngören “TS 825” adı altındaki binalardaki yalıtım uygulaması standardının 125 kilovata indirildiğini fakat bu rakamın Avrupa’da 25-30 kilovatta olduğunu belirtiyor. Pelesen, yeni konutların bu standarda uygun olarak yapılması gerektiğini söylüyor ve Erdoğan da ekliyor:
Yönetmelik 2017 yılını bu uygulamaya geçilmesi için son tarih olarak belirledi.
Pelesen, bu konuyu biraz açmak istiyor. Yaklaşık 20 milyon bina stoğunun yüzde 80’inin yalıtmışız durumda olduğunu, sınıflandırıldığında ise, “E sınıfı” çıkacak 15-16 milyon yapı stoğunun da bu belgeyi alarak aşması gerektiğini söylüyor. Fakat, bu ilk basamak. “E sınıfı” çıktıysa, binayı “C sınıfı” ya da “B sınıfı’na taşımak da ikinci basamak. Merak edilen soru ise “Taşımazsanız ne olacak?” İşte, konunun önemi bu noktada ortaya çıkıyor. Bu işlemler yerine getirilmediği takdirde ev sahibi, tapuda alım-satım işlemleri yapamayacak, emlak vergisini daha yüksek oranda ödemek zorunda kalacak ve kullandığı enerjinin metreküpünü daha pahalıya alarak kullanmak zorunda kalacak. Pelesen; “Bu aslında bir zorunluluk; herkes binasındaki enerji tüketimini azaltmak zorunda” diyor.
Peki, bu yönetmeliğe uyuluyor mu? Pelesen bu noktada bir değişim yaşandığını ve son dört-beş yıldır tüketicinin bu gibi konularda bilinçli olduğunu söylüyor. Fakat tüm evlerin pasif ev olmasının şu an için önemli olmadığını da ekliyor. “İleride gelmek istenilen nokta bu olsa da, şu anda bu mümkün hatta gerekli de değil” diyor. Pelesen, devam ediyor:
Mavi Kale olarak Türkiye’de yılda 4 milyon metrekareyi yalıtıyoruz. Kalekim ve Mardav ile birlikte çalışmaya başladığımız yıl olan 2003’e gidildiğinde pazarın büyüklüğü
4-5 milyon lira civarındaydı ve yüzde 40’ı da bize aitti. Şu an neredeyse pazar 15 kat büyümüş durumda.
2011 yılı için pazar rakamlarına bakıldığında ise mantolamada 40-45 milyon metrekareyle karşılaşıyoruz. Pelesen, TS 825 standardına bakarak 40 milyon metrekareyi yalıtmanın, 50 milyon kilovat saat civarında bir enerji tasarrufu sağlayacağını söylüyor. Bu rakam, binaların tamamı yalıtımlı olduğunda ise, her yıl 6-7 milyar dolar tasarrufun sağlanacağı anlamına geliyor.
CWG Cephe Danışmanı Salih Sekban, Türkiye’de bilinçli bir enerji tasarrufu planlamasının hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekiyor. Hem sektörün hem de kullanıcıların bilinçlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Altensis Enerji Yöneticisi Serkan Emin ise, önce TS 825 ısı yalıtımı standardının yürürlüğe girmesi ve sonrasında 2009 yılı sonu itibariyle “Binalarda Enerji Performansı” standardının devreye girmesini kayda değer çabalar olarak tanımlıyor. Fakat Emin, uygulama yaygınlığı ve kalitesinin tatmin edici bir noktada olmadığını belirtiyor.
Türkiye’nin enerji ihtiyacının büyük kısmının ithal edildiği günümüzde, konutlarda tüketilen enerjinin çoğunun ısıtma ve soğutma amaçlı kullanıldığı göz önüne alındığında, dışa bağımlı bir enerji politikasından kaçmak ve enerji tasarrufu önemli bir nokta. Serkan Emin’in de söylediği gibi, tüm bunların gerçekleştirilmesi için engellerin en başında bilinç seviyesi ve farkındalık eksikliği geliyor. Enerji verimliliği herkesin dilinde olan bir konu fakat gerekleri çok az kişi tarafından yerine getiriliyor.
Fortune