15 / 05 / 2024

Boğaziçi Köprüsü'nün yüz yıllık hikayesi!

Boğaziçi Köprüsü'nün yüz yıllık hikayesi!

İstanbul Boğazı üzerinde ilk asma köprü olan Boğaziçi Köprüsü için, ilk ciddi teşebbüs Sultan Abdülhamit devrinde edilmiş. 1900 yıllarında Almanlar, köprünün ayak yerlerinde sondaj çalışmaları dahi yapmışlar.



Boğaz Köprüsü'nün yüz yıllık hikayesi


Bir tarihi araştırmaya göre Licardo adlı bir Cenevizli'nin Beyazıt'a teklifi ile başlayan Boğaz'a köprü yapma isteği ilk ciddi teşebbüse Abdülhamit devrinde geçmişti...


  PLANCI kuruluşların reorganizasyonunu amaç güden genç plancıların çabaları bir sonuç vermemiş, plancı kuruluşların sayısı çoğaltılmış ve bu kuruluşlara gerekli kişiler yerleştirilmişlerdi.

  Artık yapılacak iş, İstanbul Boğaz Köprüsü'nün, hem ekonomik plan hem de fiziki plan bünyesine alınması ve böylece yapılmış spekülatif anlamlı işlemlerin meşrulaştırılmasıydı.

  

  Köprü konusunun son olarak ortaya atıldığı yıllar olan 1957-1960 arasında, gerek köprü ayaklarının rastladığı bölgelerdeki, gerekse çevre yolunun geçeceği bölgelerdeki toprakların belirli azınlık tarafından satın alınarak stok edildiğine dair ortalıkta türlü dedikodular dolaşmaktaydı.


Boğaziçi Köprüsü nün yüz yıllık hikayesi!


  Demirel yönetimi iktidara geçer geçmez, Boğaz Köprüsü İkinci Beş Yıllık Plana sokulmuştu. Geriye, köprünün İstanbul Nazım Planı'na girmesi kalıyordu. Bunun içinde ''Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu kurulmuştu. Şehirlerin büyümesinin plan disiplini içine alınabilmesinde tek çıkar yolun ''Linier Gelişme Teorisi'' olduğuna inanan inanan Prof. Piccinato ise, bu çalışmalar için biçilmiş bir kaftandı. Boğaz Köprüsü'nün yapılması da, bu ''Linier Gelişme Teorisi'ne'' hem şematik olarak uygun muydu? Bu teori, şehirlerin gelişmesiyle ilgili ''Ortak Merkezli Çemberler Teorisi (Conceniric Zone Theory) gibi, ''Birden Fazla Merkezler Teorisi (Muitiple Nuclei Theory)'' gibi çeşitli teorilerden sadece birisiydi. İstanbul'un gelişmesi için de, en uygun teorinin bulunması elbette uzun araştırmalar sonucu olmalıydı. 

  Bir yandan bu çalışmalar geliştirilirken, öte yandan da politikacılar köprüyü kamu oyuna mal etmeye çalışıyorlardı. Bunun, hem seçim arefesinde politik bir etkisi vardı, hem de kamu oyu köprüye sahip çıktığı anda şehircilerden be bilim adamlarından gelecek eleştiriler kolayca göğüslenmiş olacaktı. 

  Bu nedenle 1968 yılına girilir girilmez, köprü konusunda geniş bir kampanya açıldı. Köprünü persperktifleri, krokileri, resimleri ve köprüyle ilgili bazı bilgiler gazetelere dağıtılarak konu aktüel hale getirildi. Hatta hatta köprünün adı da değiştirilerek ''Türkiye Köprüsü'' yapıldı ve böylece mesele sadece İstanbulla ilgili bir mesele olmaktan çıkartılarak, bir Türkiye meselesi haline getirilmek istendi. Oysa, köprünün İstanbul'un geleceğiyle ilgili çok büyük önemi vardı. Köprünün, İstanbul'un gelişmesini olumsuz yönden etkileyeceği açıktı.


KÖPRÜNÜN HİKAYESİ


  Köprü fikrinin ilk ortaya atılışı, ne şimdi idi ve ne de daha az öncesi. Bu konudaki ilk ciddi teşebbüsler, Abdülhamid devrinde yapılmıştı. Hatta hatta bazı tarihçilere bakılacak olursa, Avrupa ile Asya'yı birleştirme düşüncesinin kökü,  ta Sultan İkinci Beyazıt'a kadar dayanmaktaydı. Topkapı Sarayı arşivinde bulunan bir mektuba göre, Licardo adındaki bir Cenevizli, Sultan İkinci Beyazıt'a başvurarak bir köprü yapımından söz açmıştı. Yalnız, bugün her ne kadar Boğaz Köprüsü olarak nitelendiriliyor ise de, mektupta sözü geçen köprünün, Haliç üzerinde olması ihtimali daha kuvvetliydi. 

  1900 yıllarında Almanlar, Sultan Abdülhamid'in, kendilerine olan yakınlığından da yararlanarak, Bağdat hattını gerçekleştirmek amacıyla Boğaz Köprüsü'nün yapımına teşebbüs etmişlerdi. Çalışmalar proje safhasını da aşarak, kısa sürede gelişmişti. Bir Alman - Macar şirketi 60 bin lira harcayarak, köprü ayaklarının yerlerinde sondajlar yaptırmıştı. Fakat, Osmanlı İmparatorluğu'nun istikrarsız bir dış politika izlemesi, diğer yabancı devletlerin bu işe müdahalesine sebep olmuş ve çalışmalar yarıda kalmıştı. Böylece bu ilk ciddi teşebbüsten kısa sürede vazgeçilmişti.

  Cumhuriyet döneminde de, aşağı yukarı 1936 yıllarında, Boğaz'ın iki yakasının birleştirilmesi fikri, bir kere daha su yüzüne çıkarılmış ve Sultanahmet'le Salacak arasında bir köprü yapılması düşünülmüştü. Yöneticiler arasında bir süre heyecan uyandıran bu teklif, mali yetersizlik ve iktisadi nedenlerle gerçekleştirilemeyeceği anlaşıldığından ne var ki, tez elden reddedilmişti.


Milliyet Gazetesi 20 Mayıs 1968



Abdullah Kutalmış MIZRAK/Emlakkulisi.com




Geri Dön