Bomonti'de son gecekondular yıkılmak için gün sayıyor!
Bomonti’nin son gecekonduları gün sayıyor. Gayrimenkul uzmanları'nın yeni gözdesi olan Şişli Bomonti'de Türkiye'nin yükselen 10 semti arasında yer alıyor.
Bomonti, İstanbul’un tarihi mahallelerine göre dünkü çocuk sayılır. Adını 1890 yılında İsviçreli Bomonti Kardeşler tarafından kurulan Bira Fabrikası’ndan alan, yüzyıl öncesinin bostanıydı Bomonti. Ancak, 60’lı yıllardan sonra saldırıya dönüşen Anadolu göçüne direnemeyen, çabuk teslim olan bir işçi köylü yuvası oldu.
Bomonti’de birkaç yılda bitiveren gecekondular, Şişli caddelerinde yükselen apartmanlara “Harman yeri İstanbul” türküsünü yüksek sesle duyururlardı! Bomonti şimdilerde çok değişti çook… Ben gayrimenkul uzmanlarının yalancısıyım. Burası Türkiye’nin yükselen 10 semti arasında ilk sırayı alıyormuş. Bomonti yükseliyor, öyle bir yükseliyor ki, çatı gören ağaçlar, yeni kent zirvelerinin çayırında biten ot gibi kaldı!
Elbette kesilmeyenleri… Residans, AVM, otel, lüks konut… Ne ararsan var Bomonti’de. Gecekondular yıkıldı, konduları birbirine bağlayan patika ve dar yollar, tünel oldu. Gökdelen manzaralı yedi gecekondu yalnız başına kalıverdi... Herhalde kentin en pahalı konduları da bunlar olsa gerek. Bu konduların sahipleri, en azından çocukları çoktan İstanbullu hüviyetini aldı. Belki de üçüncü kuşak kiracıları falan var artık.
Dozer bugün yarın gelir
Bomonti gecekonduları gün sayıyor. “Havayı yüksekten koklayan adamım ben” diye konuşan Bitlisli kalıp ustası Murat, “Şu gördüğün gecekonduda kalıyoruz. Ama geçiciyiz biz. Müteahhit bize burayı tutmuş. İşimiz 20 güne biter. Başka bir inşaata gideriz. Bu semtteki bazı inşaatlarda çalıştım. Eskiden daha çok gecekondu vardı. Sayıları azaldı. Elbette bunlar da gidecek. Bu kadar yüksek yapının arasında müze gibi duracak hal yok ya.” diyor. Araya Salih usta giriyor; “ Bizim gençliğimizde çamur deryası olurdu buralar. Şimdi yollara, binalara bak.” Sonra bana habercilik dersi de veriyor; “Buranın bir şimdiki bir de eski fotoğrafını koy. Anlarsın” diyerek sokak akademisi mezunu üslubuyla sözlerine devam ediyor; “Şu İstanbul’da o kadar çok inşaatta da çalıştım ki, sayısını unuttum. Burada bir dere bile vardı. Şimdi yok. Suyu nereye gitti anlamadım. Burada 30-40 yıl önce evi olan zengin oldu mu dersen yanılırsın. Çoğunu zaten yok pahasına başkaları aldı. Onlar yine dımdızlak kaldı.” Araya giriyorum, “Sen de yapsaydın bir ev, bak hem de ustaymışsın” diyorum. Dertli dertli konuşuyor Salih usta; “Nerede ya… Kazandığımızı yedik. Üç küçük çocuk vardı. Şimdi emekliyim, hâlâ çalışıyorum. İş yapamaz hale gelince, Söke’ye gideceğim. Orada akrabalar var. Hayatım orada bitsin”
9 nüfus bir odalı evde
Azize Yıldız Ceyhanlı. Yedi çocuğu ve felçli eşiyle bir odalı evde yaşıyor. Biz evin önüne geldiğimizde 22 yaşındaki büyük oğlu babasını hastaneye götürmüştü. Kucağında 2 yaşındaki en küçük çocuğu Yusuf var. Şişli Belediyesi kira ve erzak yardımı yapıyor. Gecekondu yıkılacağı zaman köylerine döneceklerini söylüyor, “Neden” diyorum, yanıtı çok çarpıcı; “Burada bir şey yapamadık. Kazandığın anında bitiyor. Ben ara sıra gündeliğe giderim. Büyük oğlan kâğıda çıkar. Eşim burada hasta oldu. Belediye köye gitmemiz için araç verecek. Dokuz kişiyiz, kendimiz nasıl dönelim köye. O kadar paramız yok. Yardım sözü verdiler, biz de döneceğiz köyümüze mecburen”
‘ÇIKARIRLARSA KÖYE DÖNERİM’
Barış Sonacar, Şişli cadde ve sokaklarında kâğıt toplayarak geçimini sağlıyor. Evini gösterirken, kirada oturduğunu belirtiyor.
Bu ev senin mi?
Yok be abim. Nerede benim. Kiradayım
Kaç lira kirası?
700 lira
Ne zamandan beri oturuyorsun?
Sekiz aydır buradayım ama 10 yıldır bu mahallede yaşıyorum. Şişli’de kâğıt toplarım. Cadde esnafı tanır beni. Severler, ben de onları sayarım. Sabahtan gece yarılarına kadar da çalışırım.
Memleket neresi?
Osmaniye
Kaç ev var burada. Sahibi olan hiç yok mu?
Yok. Hepsi kiracı. Hatta para vermeden oturan var. Komşum çok gariban, felçli hiçbir iş yapamıyor. Belediye o’nun kira vermeden oturmasını sağladı, yardım da ediyorlar. Sahiplerinin çoğu karşıda, ben ev sahibini hiç görmedim. Bir yakını gelir alır kirayı.
Ne zaman çıkacaksınız buradan?
Abi mülk bizim değil ki, dozer geldi mi çıkacağız mecburen ne yapalım.
Nereye gideceksin?
Abi ben köye döneceğim. Yapamadık, İstanbul’da 10 yıl kaldım yeter. Orada tarlada çalışırım Memleketim. Belki evlenirim.
Üzülüyor musun?
Nesine üzüleyim. Olmadı işte. Zengin kazanır, biz gideriz. Her yer de öyle değil mi?
Cengiz ERDİL/Yeni Yüzyıl