Ceren Kumbasar inşaat sektörü ve reklamlarını değerlendirdi!
İnşaat sektörünün potansiyel alıcılarına ulaşmak için kullandığı en etkin mecralar gazeteler, internet siteleri ve televizyon. Televizyon kanalları en etkin reklam mecralarında ipi gazetelerle birlikte göğüslüyor.
İnşaat sektörünün potansiyel alıcılarına ulaşmak için kullandığı en etkin mecralar gazeteler, internet siteleri ve televizyon. Dergiler prestij için ilan verilen önemli mecralar ama şahsen yıllardır hiçbir derginin satışa zemin hazırladığını bile görmedim, üstelik maliyetleri de çok yüksek. Televizyon kanalları en etkin reklam mecralarında ipi gazetelerle birlikte göğüslüyor. Televizyon özellikle az gelişmiş toplumlarda çok önemli bir mecra. Televizyon reklamlarıyla güvenilirlik arasında doğrudan bir ilişki var. Güç, az gelişmiş toplumlarda paraya bağlı olduğu için bir firmanın da bir kişinin de gücü ancak harcadığı parayla eşdeğer görülür. Kısacası, ne kadar çok TV reklamı o kadar güvenilir firma gibi saçma bir denklem çıkar karşınıza.
Reklamları kim denetliyor?
Bir firma reklam verdiği zaman aslında kullandığı mecrayı da kendi projesine tanık ediyor. Peki bu tanıklığı kim denetliyor? Mecraların kendileri mi? Reklam Özdenetim Kurulu mu? Rtük mü? Üzgünüm ama hiç biri. Örneğin geçen yıl, projesi durdurulan ve birçok kişiyi mağdur eden bir firma, dizilere ve televizyon reklamlarına devam ederek yeni mağdurlarını bu kanalla arıyordu. Bu TV reklamları yayınlanırken, firmanın bütün müşterileri inşaatı durmuş, teslim tarihi iyi ihtimalle iki yıl geciken projelere taksit ödemeye devam ediyordu. Ahlaken bütün reklamları en ince ayrıntısına kadar inceleyen RTÜK, bu durum karşısında kendilerine giden şikayetlere rağmen hem sessizliğini hem de basiretsizliğini korudu. Çünkü bu kurumların denetlediği tek şey, reklamların toplum ahlakına nadiren de toplum sağlığına aykırı olup olmadığı. E ülkemizde bu kurumlar nezdinde ahlakın da nerede olduğu malum, o yüzden hiç kimse bu firmaları gerçekten vaat edilen şey yapılıyor mu diye denetlemeyi aklından geçirmiyor.
Tozpembe değil
Yani yarın öbür gün pekala ben de televizyonlara reklam verip, bir projeden bahsedip, müşteri paralarını toplayıp inşaatı falan da yapmayabilirim. Bu sırada mağdurlar oluşsa bile reklamlarıma da insanları kandırmaya da devam edebilirim. Kime ne? Derdi olan gidip mahkemeye verip, yıllarca mahkemelerde sürünür ya da insafıma sığınır. İşte bu ülkede bu iş bu kadar kolay.
Bir pazarlama uzmanı olarak, üzülerek söylüyorum ki, reklam ve pazarlama dünyası tozpembe değil. Özellikle adalet sistemine güvenin yok olduğu, denetim mekanizmalarının siyasileştiği ortamlarda pazarlama, reklam, PR çok tehlikeli silahlar. O yüzden sadece gerçeklerle, kendi bilginiz ve gözlemlerinizle hareket edin. Ve şu sözü aklınızdan hiç çıkarmayın; aynası iştir kişinin lafa bakılmaz.
Vatan Gazetesi / Ceren Kumbasar