Derya Gürerk: Sukuk çıksa talibi çok olur!
Türkiye Finans CEO’su Derya Gürerk, katılım bankaları olarak Hazine’nin bir an önce sukuk ihraç etmesini beklediklerini söyledi. Uzun yıllardan beri sukuk ile ilgili alt yapının hazırlanmasını bekleyen katılım bankaları artık Hazine’den tarih bekliyor
Derya Gürerk, Hazine’nin ilk etapta döviz cinsinden sukuk çıkartabileceğini buna uluslararası piyasalardan da katılım bankacılığı dışındaki finans kesiminden de talep geleceğini de işaret ederek Türk katılım bankaları olarak esas itibariyle Türk Lirası cinsinden bir sukuk ihracının da mutlaka olması gerektiğini vurguladı.
Gürerk, hatta TL cinsinden bir sukuk ihracına sadece kendilerinin ilk hamlede 500 milyon liralık taleplerinin olacağını da belirtti. Katılım bankaları aslında kendi yapılarına uygun bir menkul kıymet ihracını Hazine’den çok uzun yıllardan beri bekliyorlar. Hazine bundan birkaç sene evvel katılım bankalarına dönük bir Gelire Endeksli Senet (GES) ihracı yaptı. Katılım bankaları bu GES’lere fetva da aldı. Fakat zaman içinde bu GES’lerin aslında katılım bankacılığına hitap etmediği ortaya çıktı ve bu ürünler fetvasını kaybetti. Ardından katılım bankaları bu GES’lerin Gelir Ortaklığı Senedi’ne (GOS) dönmesini bekledi. Ama bu da olmadı. Bütün bunlar olurken katılım bankaları bu GES’ler için Merkez Bankası nezdinde açık piyasa işlemlerine de konu edilebilmesini talep etti. APİ penceresi açıldı ama fetvayı kaybeden GES’ler katılım bankalarının elinde kaldı. Şimdi fetva bu senetlerin vade sonuna kadar elde tutulmasını öngörüyor. Dolayısıyla katılım bankalarının iç piyasada kendilerine göre dizayn edilmiş bir menkul kıymet ihtiyacı hala açık.
Katılım bankaları açısından bakıldığında uzun zamandan beri beklenen bir menkul kıymet de sukuk. Likiditenin bol olduğu 2005-2007 yılları arasında bu tür ihraçlarla Körfez’den de kaynak çekilebileceğini düşünen katılım bankaları artık Hazine’nin İzmitKörfez Geçiş’i veya 3. Köprü’yü de düşünerek sukuk çıkartabileceğini düşünüyor. Çünkü sukukta da temelin mutlaka bir varlığa oturması gereği var. Türkiye Finans CEO’su ile konuşurken konu sukuk’a geldiğinde Gürerk, çok net bir şekilde sadece kendilerinin 500 milyon TL, diğer katılım bankaları da düşünüldüğünde birkaç milyarlık talep gelebileceğini öngördü. Gürerk, “Bir ticari bankanın bilançosunda menkul kıymet oranı ne ise bir katılım bankasının da menkul kıymet oranı o seviyeye kadar çıkabilir” diyor.
Yalnız Gürerk şöyle bir noktaya da dikkat çekiyor; Sukuk denildiğinde talipli olarak akla sadece katılım bankaları geliyor ama aslında yelpaze düşünülenden çok daha geniş. Sukuk bir ticari bankanın da portföyünde olabilir, uluslararası bir bankanın da. Gürerk, burada da başka bir noktaya temas ediyor. Döviz cinsinden sukuk’un belki alıcısı çok olabilir ama Türk katılım bankalarının ihtiyacı TL cinsinden bir sukuk. Türkiye Finans CEO’su Derya Gürerk ile katılım bankacılığından başlayan bankanın hedeflerine uzanan bir konuşma yaptık. Gürerk, 1985 yılından beri faaliyet gösteren katılım bankalarının diğer ticari bankalarla tam eşit şartlarda da çalışmadığını düşünüyor. Gürerk özetle DÜNYA’ya şunları anlattı:
BİZ DE MENKUL KIYMET İSTİYORUZ
HİÇBİR GEMİYİ bir limanda bağlı tutmak için inşa etmezsiniz her gemi sefere çıkar. O seferdeyken makine dairesinde neler oluyor siz görmüyorsunuz ama gemi yolunda ilerliyor. İlk katılım bankaları 1985 yılında kuruldu ama gereken çalışma ortamı daha yeni sağlanıyor. İltimas geçmek değil ama hâlâ tam anlamıyla likidite penceremiz yok. Geçen senenin sonunda likidite penceresi açıldı ama konu olacak varlık yok. Sukuk konuşuluyor ama algımız dolar cinsinden bir ihraç olacağı yönünde. Bu ihracın bir kısmının TL sukuk olmasını istiyoruz. Katılım bankalarının likidite penceresi anlamında ihtiyacı daha fazla. Bizler de menkul kıymet taşımak istiyoruz ama yok. Sukukta en son hem varlık kiralama şirketlerinin kurulmasının önünü açan hem de kamu şirketlerinin sukuk ihraç edebileceklerine dair bir yönetmelik çıktı. Şimdi artık sukukta tarih bekliyoruz. Döviz cinsinden çıkartılan bir sukuk’un Türkiye’nin uluslararası kredi derecelendirme notu sorunu var. Zaten Türkiye ‘yatırım yapılabilir ülke’ kategorisine geldiği zaman aynı beklenen ülke notu bekleyen emeklilik fonları gibi sukuk piyasasından da çok kaynak bulacak. Malezya’daki sukuk piyasasının aktif oyuncuların Türk varlıklarına yatırım niyetleri var ama önlerindeki engel not. Sukuk çıkması yeterli ama ihtiyacımız TL sukuk. Dolar çıkarsa yararlanırız ama mümkün olduğu kadar ülke para birimini denklemeye çalışıyoruz. O yüzden de yerel para sukuk bizim için öncelikli.
TEK HAMLEDE 500 MİLYON İKİNCİL PİYASASI OLURSA DAHA FAZLA ALIRIZ ONU DA DÖNÜP şahıslara sunabilmemiz çok daha da önemli. Böylece bireysel yatırımcıya murabaha kredi portföyünün getirisinin dışında da bir getiri imkanı sunmak mümkün olacak . Aynı zamanda bireysel emeklilik sistemine baz ürün olabilecek. Bir hamlede 500 milyon TL’lik sukuk almak isterdim. Diğer bankaların da katılacağını düşünüyorum. Biz 4 katılım bankasıyız birkaç milyar alırız ama bir detay var ki çok önemli; Bazı şeyler sadece katılım bankacılığı için çıkartılmış ya da katılım bankaları için yapılıyormuş havası var ki yok öyle bir şey. Kendi adıma en az 500 milyon TL, daha da üstü var. İkinci el açıldığında daha da fazla alabilirim. Deniz, şu kadar derin: Türk bankacılığının bilançosunda ne kadar menkul kıymet varsa benim de aynı oranda olabilir. Portföyümde bile kalsa likit varlık olarak duracak. Likidite rasyolarıma o anlamda destek verecek. Sukuku alıp tekrar oyuna sokabilmem için dönüp onu bireysel yatırımcıya katılım bankacılığı ilkelerine uyumlu menkul kıymet pazarlama imkanının da verilmesi lazım. İkinci elin açılması lazım. Burada bir uyum şartı var. Bununla da ilgili olarak tek düzen hesap planlarında çalışmalar var. Orada mesafe alınması gerekecek.
ANKARA’DAN NELER TALEP EDİYORLAR?
MERKEZ’DEKİ MUNZAMIN BASEL’DEN MUAF OLMASINA MEMNUN OLDUK ESKİDEN DE SERMAYE yoğundu ama artık çok daha ciddi bir şekilde sermaye yoğun bir iş yapıyoruz. Sağlam sermayeli, sağlam iş yapış modeli olan bankalar ve ülkeleri kazanır. Merkez Bankası’nda tuttuğumuz mevduat munzamın risk ağırlığının yüzde 100’e çekilmesi hakikaten kabul edilebilir bir şey değildi, düzeldi. Çünkü zaten TCMB’nin ECB ya da Fed’de tuttuğu bir para nasıl riskli olarak görülebilir ki? Bunun sermaye yeterlilik rasyolarına da olumlu katkısı oldu. Konut tarafında risk ağırlığının yüzde 35’ten yüzde 50’ye çıkması kredi portföyümüzün yüzde 22’si mortgage olmasına karşın bizi rahatsız etmedi.
KEFALETE YENİ YORUM LAZIM BORÇLAR KANUNU’NDA her ticari kredide her yeni limit artışında eş rızası isteniyor. Şimdi her seferinde eşinizin bankaya gelerek, kendi el yazısıyla ‘rızam vardır’ demesi gerekiyor. 18 bankayla çalışıyorsa yılda en az 18 defa bankaya gelmesi demek. Kefaletle iş yapıyorduk bu karar teminatları ve ipotekleri artırır. Ben rahatım 2 milyon müşterim var 17 milyon müşterisi olan banka düşünsün. Kefalete başka bir yorum getirmek lazım. Ya her limit artışında olmasın veya şemsiye bir şey konsun ve daha uygulanabilir olsun.
DESTEK ALINAN KURUMLARIN DENETLEMEDE GEÇİŞ DÖNEMİ UZAMALI DESTEK HİZMETLERİNİN alımı ile ilgili yeni bir yönetmelik var. Bundan sonra dışarıdan hizmet aldığımız kurumları da takip edeceğiz. 3 ayda bir teftiş etmem gerekiyor. Fakat yönetmelik uygulayıcı açısından net değil. Sonuçta yazılım alıyoruz, yemek alıyoruz, temizlik işlerini dışarıdan alıyoruz ve bunun gibi yüzlerce iş var. Diyelim ki benim destek hizmeti aldığım bir yazılım firması var. 20 bankaya da hizmet veriyor. 20 banka o firmayı teftiş edecek. Üstelik onu teftiş etmezsek biz teftişe gireceğiz. İhtiyaç var ki yapılmış ancak hayata geçirilebilirliğinin, uygulanabilirliğinin biraz daha ölçülmesini bekliyoruz. O firmalar içinde çok zor. Her 3 ayda bir 20 banka gitse zaten adamlar iş yapmaya fırsat bulamaz. Bunun zamana yayılmasını ve daha net tanımlanmasını istiyoruz. Bir de geçiş döneminin uzamasını istiyoruz.
KARA GÜN PARASINDA ORAN YÜKSELTİLMELİ KREDİLERDEN KAZANDIĞIMIZ kâr payından ayırdığımız bir rezerv var. Tam anlamıyla ‘ak akçe kara gün için’ parası. Sonuçta katılım bankaları rekabet şartları nedeniyle hem krediyi diğer bankalarla aynı oranlardan kullandırmak hem de bu portföyü fon sahibine gelir yaratacak ve sorun çıkartmayacak şekilde yönetmek durumunda. Kaynak getirenin ani fiyat sıçramalarından daha az etkilenmesi için kredi üzerinden kazandığınız fondan yüzde 5 oranında bir provizyon ayırıyorsunuz. Biz geçen sene kredi faizlerinin yüzde 12’lerden yüzde 18’lere, mevduatından yüzde 8’den yüzde 12’yesıçradığı dönemde daha önce ayırdığımız provizyonları kullanarak kâr payı sahiplerinin dalgalanmalardan daha az etkilenmesinin önüne geçtik. Şimdi diyoruz ki; provizyon oranı artmalı. yüzde 5 geçen sene bizi kurtardı. Her zaman kurtarır mı her zaman her dalgalanma için destek olur mu? Bilmiyoruz. Ama otoritenin ‘artırmayı konuşalım’ demesini bekliyoruz.
ŞUBE HARCINA İNCE AYAR GELSİN ŞUBENİN YAŞINA göre bir harç gelmesini istedik ama olmadı. Yıl sonu yaklaştığında kimse şube açmak istemiyor. Çünkü kasım-aralıkta açtığınız bir şubede en fazla iki ay sonra yeniden harç veriyorsunuz.Halbuki yıllık rakam üzerinden yılın kalanı için bir harç hesaplansa hem bütçeye gelir olur hem de bizler için önemli bir rahatlama haline gelir. Gerçi biz bu karar çıksa da çıkmasa da şube açmaya devam edeceğiz.
Dünya/Ece CEYHUN-Jülide Y. GÜRDAMAR