Eğitim

Düşünceler...

Son zamanlarda proje ilanlarında bazı  vurgu ve mesajlar dikkat çekici

Geçen haftalarda bir yazıda; inşaat sektörünün kriz ortamında uygulamaya koyduğu düşük peşinat, uzun vadeli satış sistemlerine toplumun teveccühünü irdelemiş, bu sistemin dayanılmaz bir şekilde bundan sonra da proje satışlarında geçerli olacağını yazmıştım.

Çok değil yakın zamana kadar usd bazlı ve kısa vadeli satış uygulayan projeler bile -lokasyonu ne olursa olsun- zamanla bu yeni satış jargonuna geçmek zorunda kaldılar.

Özellikle bu tarz satış sisteminde reklam bütçesini şişirmek zorunda kalan şirketler bu işin sırrını reklam ve ilanda buldular.

Yani ne kadar reklam o kadar satış..

                                    ***

Son zamanlarda proje ilanlarında bazı  vurgu ve mesajlar dikkat çekici.

Özellikle bazı şirketler reklamlarında yeşil ev duyurusu ile topluma ''çevreci ve sağlıklı ev'' mesajları ile sunum ve tanıtım yapıyorlar.

Gerçekten kulağa da hoş geliyor..yeşil ev!

İyi de evin kurulum sistemi betonarme..bu yapının hiçbir yerinden çevre dostu ve sağlık gibi kavramlarla uyuşan bir madde çıkmaz ki!

Hele binaları tünel kalıp sistemi ile inşa ediyorsan zaten yapının her tarafı elektro-manyetik bir ortam.

Hangi sağlıklı ortamdan bahsediliyor?

                                    ***

Halihazırda satışa arz olunan marka projelerin ise durumu, geçmiş projelerde yapılan hataları silmek ve müşteri memnuniyetini tekrar sağlayabilmek adına daha ciddi adımlar atıyor.

Bu konuda defalarca yazdım ve uyardım.

Şirketler proje tesliminden sonra site yönetim kuralları ve hizmetlerini eğer güdük bırakırlarsa müşteri memnuniyetini sağlayamaz ve diğer satışa arz olunan projelerde sıkıntı yaşanır diye..

Alıcılar satın alacakları projeleri daha dikkatle incelemeliler, aksi halde geri iade yok, 2.el de fiyatlar da düşük..kısacası kurtuluşu da zor.

Eğitim şart.

                                    ***

İstanbul deprem riski taşıyan bir şehir olması nedeniyle her gün basında yazılar çıkıyor.

Bu konuda da defalarca yazdık.

Deprem riski taşıyan şehir ve/veya bölgelerde yeni imar planları yapılmalıdır.

Bunun en çarpıcı örneği Beylikdüzü  ve Avcılar dır.

Deprem riski taşıyan bölgelerde düşük imar uygulaması zorunlu olmalıdır..aksi halde ilerde sıkıntı yaşanması mukadderdir.

                                    ***

İstanbul yeni kentsel projeler ve planları ile imarını silbaştan düzenlemek gerekiyor.

Çünkü deprem riski taşıyan bu şehrin trafik sorunu, sanayileşme, çevre, otoyol, su vb.gibi sorunları birkaç seneye kalmaz tekrar gene gündeme gelecektir.

Başta köprüler olmak üzere şehrin içinde kalan tüm otoyollarda ki gişeleri kaldırmak lazım.

Zaten trafik sorununun en başında bu gişeler geliyor.

Yeni İstanbul yasası ile şehre Batı da Kınalı, Doğu da Gebze de 2 ana gişe ile şehre giriş ve çıkışlar disipline edilmelidir.

Veya İngiltere de uygulanan yol vergisi adı altında şehrin plakasını taşıyan her aracın satış işleminden vergi almak gibi bir uygulama ile bu sorun çözülebilir.

                                    ***

Sadece İstanbul cephesinden bakıldığında bile bu şehirde yüzlerce gayrimenkul projesi var.

Ancak bu projelerin içerisinde sadece %2'si ahşap sistemle inşa ediliyor.

Bir deprem ülkesi olan Türkiye' de ahşap konstrüksiyonla inşa edilen projelerin sayısının çok düşük olmasının altında 3 temel sebebi sıralamak mümkün;

1-Sektörde ki şirket ve yatırımcıların ahşap teknolojiyi tanımaması,

2-Bölgesel imar planlarının doğru yapılmaması,

3-Belediyelerin kaynak artırımı için imar zorlamaları.

Aslında sektörde faaliyet gösteren şirket ve yatırımcıların işin kolaycılığına kaçmasını da diğer bir sebep olarak söylemekte mümkün..ama bu konu tamamen vizyon bir duruşa, maliyetlere ve kara bağlı..gerisi iş ve azimdir.

Bakınız İstanbul sınırları içerisinde olup ta imar planları yani 1/1000 lik kentsel planları doğru yapılmış bir belediye gösteremezsiniz.

Hepsi yap, boz..puzzle planlar.

İstanbul'a dikkat edin her taraf çok katlı binalarla donatılıyor, hatta depremsel risk bölgeleri de dahil! İyi de ne olacak bu memleketin hali?

                                    ***

1999 büyük depreminden sonra Beylikdüzü  bölgesinde fiyatlar dip yapmıştı.

Hatta normal bir daireyi 5-6.000 TL ye kadar alabiliyordunuz ..fiyatlar ise inanılmaz şekilde düşmüştü.

Şimdi ise E-5 üzerinde onlarca alışveriş merkezleri ile bölgede binlerce konutun inşası devam ediyor..bu binalar 10-20 kat olarak yapılıyor.

Bunları niye yazıyorum, medya da zaman zaman bazı yatırımcılar Ataköy ve Beylikdüzü gibi bölgelerde inşa ettikleri gayrimenkul yatırımları için pişman olduklarını beyan etmişler.

Halbuki çok değil bundan 10 sene evveline kadar bir dairenin bile kıymet-i harbiyesinin olmadığı bir bölgenin gelişim sürecini -ki kriz ortamı hala devam ediyor olmasına rağmen- iyi okuması gerekirdi.

AVM nin inşasına başlarken piyasaların normal sürecinde yapılan yatırımın değerini kiralama fiyatlarını baz alarak günümüze göre rantabl olmadığını söylemiş..yani düne bakarak bugünü değerlendirmiş.

Piyasaların normalleşmesi ile yaptığı  yatırımdan gurur duyar hale gelmesi fazla değil 5 seneyi bulmaz.

Ya da birkaç sene sonra iyi bir fiyata satıldığını hep beraber basından okuruz. 

İyi haftalar. 
 

huseyinkuru@sunflower.com.tr