Elmaslardan gökdelenler dünyayı değiştirecek düşünceler arasında!
Wired dergisine göre dünyayı değiştirebilecek yedi düşünce arasında elmaslardan gökdelenler inşa edilmesi de yer alıyor...
Google CEO'su Larry Page, "Eğer çılgınca birşeyler yapmıyorsunuz, yanlış işler yapıyorsunuz demektir" diyor. Page'e göre eğer yaptığınız işi diğerlerinden yüzde 10 daha iyi yapıyorsanız, bu diğerleri ile aynı şeyi yapmaya devam ettiğiniz anlamına gelir. Bu yüzden, rakiplerinizden on kat daha iyi ürün ve hizmet sunmanız gerekiyor. Ancak bu şekilde dünyayı değiştirebilirsiniz.
Larry Page gibi insanların sayısı çok yüksek değil. Bu insanlar tek bir düşüncenin tüm dünyayı değiştireceğine inandılar ve bunu yapmayı başardılar. Page ve Brin tarafından yaratılan arama motoru Google sayesinde dünyanın tüm bilgisine anında ulaşmaya başladık. Ve diğer değişimler de bunu izledi.
Evet bir düşünce dünyayı değiştirebilir. İşte Wired dergisine göre dünyayı değiştirebilecek yedi düşünce:
1. Şarj edilebilen uçaklar
Otomotiv sektörü çevreye verdiği zararı azaltmak için radikal tasarımlara yöneliyor. Tesla, Prius, Volt bunun en somut örnekleri arasında. Uçak sanayi ise seneler içinde yakıt verimliliğini artırsa da, tasarımda önemli gelişmelere imza atamıyor. Oysa küresel ısınma başta olmak üzere, petrol fiyatlarındaki artış, uçak sanayinde de radikal bir dönüşümü gerektirir nitelikte. Havayolu trafiğinin 2031 yılına kadar iki katın üzerinde bir artış gösterecek olması, otomobil sanayi veya enerji şebekelerinde sağlanan ilerlemeleri kifayetsiz kılabilir. Bu sorunla başa çıkmanın bir kaç yolu var. Örneğin NASA, yeni uçak tasarımları için MIT'e sponsorluk yapıyor. Bu yeni tasarımlar sayesinde, yüzde 50 yakıt tasarrufu hedefleniyor. Bunun yanı sıra akıllı navigasyon sistemleri, uçakların daha kısa yolları kullanarak uçuş mesafelerini azaltmalarını sağlayabilir. Bir diğer radikal düşünce isee elektrikli uçaklar. Küçük ebatlı kısa mesafe uçaklarının elektrikle çalışması neden mümkün olmasın?
2. Sprey şişeden püskürtülen Wi-Fi anten
Mobil ekonomi, kablosuz internet bağlantısının istediğimiz her zaman ve her yerde, çok hızlı bir şekilde mümkün olduğu gerçeğine dayanıyor. Fakat gerçek bu kadar pembe değil; çünkü uzmanlara göre patlama yaşayan tablet ve akıllı telefon sayısı karşısında, genişbant ağlarındaki çatışma da yoğunluk kazanacak. Sınırlı internet erişimi, inovasyon açısından da en büyük tehdit olarak değerlendiriliyor. 2020 yılında kablosuz teknolojilerin yaratacağı küresel ekonomik büyüklüğün 4.5 trilyon dolar olacağı ifade ediliyor. Fakat bu büyüme durumun nasıl yönetileceğine bağlı. Yani, erişim talebine uyumlu bir erişim arzı sağlamak gerekiyor. İnternet ve telefon şirketleri, çok yoğun nüfuslu bölgelerde 4G ile çalışan küçük baz istasyonları kuruyorlar; fakat dünyanın geri kalanına yönelik bir girişim söz konusu görünmüyor. Wired bu kapsamda, Chamtech Enterprises isimli bir şirketin çok değişik bir fikirle ortaya çıktığına yer veriyor: Sprey şişedenpüskürtülen Wi-Fi anten. Şirket, milyonlarca nano-kandansatör içeren bir sıvı geliştirmiş. Bu sıvı bir yüzeye sıkıldığında, radyo sinyallerini standard metal bir antene kıyasla daha iyi algılıyor. Chamtech antenleri, bir yönlendirici aracılığıyla, fiber ağlarla iletişime geçebiliyor; hedef uydulardan sinyal alabiliyor ve ucuz kablosuz bir ağ yaratabiliyor.
3. Çölleri enerji santrallerine dönüştürmek
Sahra çölü gibi dev alanların, yarının temiz enerji kaynaklarına dönüşmesine az zaman kaldı. Doğunun çölleri altı gün boyunca emdikleri güneş enerjisi ile, insanlığın bir yıl boyunca kullandığı enerjiyi üretebiliyorlar. Son dönemdeAkdeniz ülkelerinden farklı siyasetçiler, biliminsanları ve ekonomistler bu kaynaktan faydalanmanın yolları üzerine çalışıyorlar. Asrın enerji projesi olarak adlandırılan Desertec kapsamında çöllerde inşaa edilecek rüzgar ve güneş santralleri elektrik şebekelerine bağlanarak, güvenilir, yenilenebilir ve ucuz enerji üretilecek. Güneş enerjisinin öncelikli olarak Afrika'dan Avrupa'ya gelmesi planlanıyor. Desertec sayesinde elde edilecek enerjinin, 2050 yılına kadar Avrupa'nın toplam enerji ihtiyacının yüzde 20'sini karşılaması hedefleniyor. Fakar Arap Baharı sonrası bölgede yaşanan karmaşa, yabancı yatırımcıların endişelenmesine yol açtı. Avrupa'da yaşanan ekonomik kriz de projenin somut adımlar atabilmesini engelliyor. Ama yine de ışık olan yerde, umut her zaman vardır!
4. Gözlere dijital ekran takmak
Akıllı telefonlar sayesinde, her yerden her türlü bilgiye ulaşmamız mümkün; fakat bu bilgileri görebilmek için cihazlara ihtiyacımız var. Google bu soruna bir çözüm sunmak için 2002 yılından bu yana beynimize doğrudan bağlantı kuracak gözlükler üzerinde çalışıyor. Google Glass adını taşıyan bilgisayar-gözlükler 2014 yılından itibaren piyasaya sunulacak. Normal bir gözlük gibi yüze takılan bu cihazların camlarında e-maillerimizden, web sayfalarına kadar herşeyi görebileceğiz. Bu arada Google Glass projesinin yaratıcısı Babak Parviz, bir adım daha ileri giderek, aynı sistemin kontakt lensler üzerinde de geliştirilebileceğini gündeme getiriyor. Bu lenslerin gerçeklik düzeyini artıracağını; telefon, PC ve TV'lerde kullanılan ekranlara gerek kalmayacağını söyleyen Parviz, "Bu ekranların yaptığı tek şey, retinanızın bir kopyasını gerçekleştirmek. Eğer bunu yapan kontakt lensiniz varsa, bu ekranlara ihtiyacınız kalmaz" diyor.
5. Elmas gökdelenler inşaa etmek
Elmas, dünyanın en sert malzemelerinden birisi. Tamamen parlak, şeffaf, dayanıklı ve ısı geçiren bir madde olan elmas, aslında son derece iyi bilinen bir malzemeden elde ediliyor: Kömürden. Elmas bugün mikroelektronik gibi çok farklı alanlarda kullanılıyor. Fakat büyük boyutta elmasa ulaşmak çok kolay değil. Elmasın da çelik gibi kolaylıkla ulaşılan bir malzeme olduğunu düşünün! Wired'a göre Stephen Bates bunu gerçekleştirebilir. NASA ve Princeton Üniversitesi için çalışmış olan Bates, 64 yaşında bir bilim insanı. Bates, General Motors'da çalıştığı bir kaç sene sırasında, safir kullanarak şeffaf bir piston makinesi geliştirmiş. Bu makine sayesinde alevler ve gaz mükemmel şekilde izlenebilmiş. Bates, safirle yaptğı bu makinenin, elmasla kusursuz olacağını söylüyor. Buhar çökeltisi yoluyla kristalleri ince filmlere dönüştüren Bates, benzer bir yöntemi elmaslar için düşünüyor. Her ne kadar Bates'in yöntemi teknik ve ekonomik açıdan yapılabilir görünse de, elde edilecek madde gözenekli bir madde olacak ve bugün kimse gözenekli elmasın özelliklerinin ne olacağına dair bilgiye sahip değil. Ama eğer Bates'in düşüncesi gerçeğe dönüşürse, dünyanın en ısı koruyucu ve en gözalıcı duvarlarına sahip olabiliriz.
6. Asteroitlere savaş ilan etmek
Wired dergisine göre Armageddon filmi iki konuda haklı: Birincisi, dünyaya doğru gelen bir asteroite karşı hazırlıksız durumdayız. İkincisi, doğru iş için doğru aleti kullanmak gerekiyor. Iowa Üniversitesi Asteroit Araştırma Merkezi Direktörü Bong Wie, "Bruce Willis, dünyanın savunmasına yönelik çok büyük bir katkıda bulundu" derken, film sayesinde yer altı patlamalarına yönelik teorilerin daha fazla gündeme geldiğini ifade ediyor. Wie tarafından geliştirilen Aşırı Hızlı Asteroit Önleme Cihazı, asteritleri yoketme becerisine sahip. Önünde kinetik enerji önleyici; arkasında ise atom bombası bulunan silah, önce gelmekte olan asteroitin yönünü değiştiriyor, sonra da paramparça ediyor. Bu silah NASA'nın öyle ilgisini çekmiş ki, Wie'ye 100 bin dolar hibe sağlanmış. Wie tarafından geliştirilen silahın bir diğer özelliği de atom bombasını, asteoitin içine bırakması. Wie, sistemi, atom bombasını kullanmadan, 2020 yılında test etmek istiyor. Silahın maliyetinin 500 milyon dolar olacağını söyleyen Wie'ye göre, bu miktar, yaşadığımız medeniyetin sonunun gelmesi ile kıyaslığında, toz zerresi kadar önemsiz. Bu arada Armageddon'un gişe hasılatının 550 milyon dolar olduğunu hatırlatmakta fayda var sanırım!
7. Dünyaya enerji sağlayan mikromakinalar
California Teknik Üniversitesi'nden Harry Gray 1982 yılında, elektron tünelinin proteinler yoluyla uzun molekül zincilerinden geçebildiğini keşfetti. Bu bir bakıma yaşam anlamına geliyordu. Canlı mekanizmalar enerjiyi kullanabilecekleri bir şeye dönüştürebiliyorlar. Örneğin bitkiler güneş enerjisini hücrelerine hapsediyorlar; ya da her yaşam biçimi glükozu yakarak enerji elde ediyor. Gray bu keşfi gerçekleştirdiğinde, güneş enerjisi ile ilgileniyordu ve şöyle düşündü: "Eğer sonsuza yakın bir yenilenebilir enerji kaynağı geliştirmeye çalışıyorsanız, fotosentez gibi metalo-protein temelli bir sisteme ihtiyacınız vardır. Bu da oldukça zordur; çünkü biyolojik makinalar, her defasında yeniden fotosenteze ihtiyaç duyduklarından, verimli olmazlar." Gray, verimli ve güvenilir enerji elde etmek için, kendi moleküler makinamızı yapmamız gerektiğini söylüyor. Gray ve meslektaşları, bir yanında metal oksitler; diğer yanında silikon bulunan, hücre zarında dizili metalo-proteinler gibi mikro boyutta bir pil öngörüyorlar. Suya yerleştirilen metal oksitler güneş ışığının mavi frekanslarını emiyor ve deniz suyunu oksijen ve protonlara ayırıyor; silikon ise kızıl ışığı emerek, protonlarla elektronları birleştiriyor. Elektron ve protonun bir araya gelmesiyle de hidrojen elde ediliyor. Bu hidrojen yakıt olarak kullanılabiliyor. Yani kısaca, güneş ışığından hidrojen elde etmek mümkün oluyor.
DÜNYA