Emlak ihtisas bankaları yolda olabilir!
Gayrimenkul sektörünün sabrı son günlerde zorlanıyor. Ancak Sosyolog Faruk Özcan'ın bir iyi iki kötü haberi var...
Gayrimenkul sektörünün sabrının zorlandığı şu günlerde, size biri iyi biri kötü iki haberim var. İyi haber, bu yaşadığımız bir talep krizi değil, konuta talep var; kötü haber satış araç ve partnerlerimiz satışlarımızı kolaylaştırmıyor, zorlaştırıyor.
Daha önceki bir yazımızda, meğer müteahhitler için küçük kıyamet, konut kredisi ve mevduat faizleri ile dövizdeki artışmış, bunlar yükselince yatırım aracı olarak gayrimenkulün büyüsü de bozuluyormuş demiştik. Dolayısıyla artık takke düşmüş kel görünmüş iken, birkaç adımda adını da koyarak ilerleyelim.
Bunun için biz soralım siz cevaplayın:
1. Sizce şuan en düşüğü 60 ayda da 120 ayda da 1,49 olan konut kredi faizleri yüksek mi?
Yüksekse şunları da sormak şart:
1. Sizce düşer mi?
2. Düşerse ne zaman düşer?
3. Peki düşene kadar sektör nasıl ayakta kalacak?
4. Sizce Devlet bu yüksek olan konut kredilerini sübvanse eder mi?
Bu soruların yanıtı sizde, ancak geldiğimiz noktada, mevduat faizlerinin yüksekliği nedeniyle peşinle, konut kredilerinin yüksekliği nedeniyle banka kredisiyle satış yapılamaz hale geldi.
Artık ikisi de TI-KAN-DI !
Gayrimenkul satışında bu ikisinin dışında bir üçüncü yola acilen ihtiyacımız olduğu aşikar.
Ama işin kötüsü hepimiz kolaya çok alıştık. Riski bankaların, parayı müteahhit ve vatandaşın hem de peşin olarak almasına çok alışmıştık. Şimdi bunun yerine ne önerilse bize zor gelecek.
Ama artık o deniz B-İ-T-T-İ ! O yüzden, artık özel sektör kendi göbeğini kendi kesmeli.
Bunun için de gelin empati ile başlayalım: şuan konut kredisi ile ev sahibi olmak isteyen bir kişi bankaya gittiğinde, 100.000 TL için 60 ayda yaklaşık 50.000 TL, 120 ayda ise yaklaşık 115.000 TL fazladan ödeme yapmak durumunda kalmaktadır. Müteahhitler böyle bir maliyete rağmen, kendileri borçlanmaz ki vatandaş borçlansın?
Vesselam, vatandaşın ev alma maliyetini düşürmeden eski günlere yaklaşmak bile zor anlaşılan. Bu işin terazisi de, o bozulunca konut piyasasının da bozulduğu, evin “kira öder gibi” ödenip ödenemediği.
Bu terazinin şaşmaması için, artık bankaların dışına da bakmamız, bu dönemin kazanımı olabilir. Birikim sistemiyle konut edindirme sektörünün bankalarla kıyaslanınca önceleri zerre kadar işlem hacimleri olduğu dönemler, kredili satışların %80’ler seviyesinde azalmasıyla geride kaldı. Halihazırda yükselişe geçtikleri görülüyor, gün geçtikçe büyüyor. Öyle ki, ilerleyen dönemde resmen değilse de fiilen birer emlak ihtisas bankası gibi işlev görmeleri olanak dahilindedir. ANCAK;
1. “kira öder gibi” terazisinin şaşmaması için, en çok %10’luk bir katılım bedeli dışında bir maliyet oluşmamalıdır.
2. Sektöre BDDK denetiminin gelmesi de özellikle arzulanan bir noktadır.
3. Vatandaşlar ve gayrimenkul geliştiricilerle ayrılmaz üç saç ayağı olduklarını unutmadıkları sürece,
4. Olabildiğince konut ve en fazla araba edindirmenin dışına çıkmadıkça,
5. Sistemden çıkmak isteyen vatandaşlara sembolik bir cayma bedeli dışında bir engel çıkarmadıkça,
6. Piyasaya verdikleri çeklerin itibarı düşmedikçe,
7. Henüz BDDK denetimine tabi olmadıkları için, banka teminatı ve/veya senet taleplerinden kaçmadıkça,
8. Bazı müteahhitlerin aşırı iyimser piyasa beklentileri sonucunda taşıyamayabilecekleri yüklerin altına girmeleri gibi benzer bir yanlışa girmedikleri sürece,
Yani temkinli ve tedbirli büyümeyi seçtikleri sürece birikim sistemiyle konut edindirme sektöründeki firmaların, adı konulmamış birer gayrimenkul ihtisas bankası gibi büyümemeleri içten bile değil. Ama yeterki, iyimserliğin de özgüvenin de fazlasının rezil edebileceği unutulmasın.
Peki ya bankalar ne olacak derseniz: Dönerse senindir, dönmezse zaten hiç senin olmamıştır.
Sosyolog Faruk Özcan