Emlakkulisi.com sektör buluşması gerçekleşti!
Emlakkulisi.com sektör buluşması bugün B Kule Kat: 54'te gerçekleştirildi. Sektör sorunlarının masaya yatırıldığı toplantıda birçok firma temsilcileri fikirlerini paylaştı. İşte toplantının satır başları..
Emlakkulisi.com sektör buluşmasının 2'nci bölümü
Avukat Kadir Kurtuluş
"İstanbul'un dışında çok ucuz konut satılabilir"
Esasında hukuki bir sorun yok. Sözleşmeleri sağlam yaptıktan sonra bir problem yok.
Yani şuna iyi bakmak lazım; Araziler gelir ama bunlar 2-3 yıl sonra sonuçlarını doğuracaktır sözleşmeler. 2-3 yıl sonra kat irtifakı kuramazsınız. "Niye kuramadım?" demeyin. Sözleşmeleri çok sağlam yapmanız gerekiyor.
Müteahhitler çok iştahlılar. Yeni projeye başlayıp satıp bitip yeni bir projeye başlayacak. Başka yatırımlar yapmaya başlıyorlar. Başka projeye başlayınca likidite krizine giriyorlar. İkinci tür müteahhit de diyor ki; Bu kadar personelim var, bu kadar vincim var bunlarla bir şey yapmam lazım diyor. Beklenti zinciri böyle tüketiciye kadar gidiyor.
Bu dünyada sahip olunacak en zor şey beklentidir, satması en zor şey de beklentidir. Kar dediği şey müteahhitin bana göre stok. Arsa maliyetini düşürmemiz gerekiyor diyor herkes ama düşmüyor. Bunun nedeni müteahhitlerin iştahı. Bu sefer ne oluyor? Arsa maliyeti şişiyor. Ee arsa sahibinin de bir beklentisi var. O da "kar edeceğim" diyor. Bu beklenti olunca yatırımcının beklentisi ne olacak? Yatırımcının beklentisini karşılayamıyorlar. Hadi yatırımcının beklentisini karşıladın bu sefer inşaatta problemler var. Net-Brüt metrekare ayrımları var. Bu sefer tüketicinin beklentisi karşılanmıyor. Bu zincirin bir sonu var.
Yabancı yatırımcı niye gelmiyor. Bu çok matematik işi. Türkiye'de ve dünyada siyasi şeyler sürekli oluyor tabi. Bakıyoruz metrekare fiyatlarına çok ciddi fiyatlar. Peki bu fiyatlardan kiralanıyor mu? Kiralanmıyor. Yatırımcı neden gelsin? Onun derdi para kazanmak. Oturacaksa tek bir ev alacak bu da bizim sektöre pek bir katkı katmaz zaten. Bunları çok iyi analiz etmek gerekiyor.
Bence bir yerde beklenti fazlaysa sırf iş yapmak için orayı çok zorlamamalı. Şu anda ne var? Biraz daha İstanbul'un dışında çok ucuz konut satabilirsiniz. Bence bu çok mantıklı.
Zeynep Uygur - Ant Yapı Kurumsal İletişim Müdürü
"Yatırımcı İstanbul'u terk etmeli"
Bütün dinlediklerimden sonra benim aklıma şu geliyor; çok fazla birikme var İstanbul'da. Dolayısıyla başka şehirlere aynı İstanbul'daki gibi yatırımlar yapılması gerekiyor. Bütün alım-satım ve ticaretin biraz oraya kayması gerekiyor. Artık kaldırmadığı hepimizin malumu. Herkes burayı istiyor; çalışanı, yatırımcısı, banka, yurt dışı... Sonuç olarak sektör kısır döngü içerisinde ve açılması için başka alanlar açılması gerekiyor. Bence tek yapılması gereken bu. İstanbul'da devam edecek ama doygunluğa ulaştı. Bence bu noktada herkese pay düşüyor; devlet, hükümet, yerel yönetimler, yatırımcılar, firmalar, çalışanlar.Herkesin İstanbul'u istemekten biraz uzaklaşması lazım.
Müge Cinisli -Keten Grup Satış ve Müşteri İlişkileri Koordinatörü
"Güç artık müşteride"
Keten Grup ağırlıklı olarak merkezi lokasyonlarda butik projeler üreten bir firma. Keten Grup'un satış ve pazarlamasını yürüyorum ve yaklaşık 3 yıldır bu sektördeyim.
Sektörün yeniliğiyle ilgili çok şey söylendi. Biz biraz daha farklıyız. Yani projelerin küçüklüğü sebebiyle, satılan adetin az olması sebebiyle. Keten Grup 2 sene öncesine kadar tamamen kat karşılığı çalışmalar yapıyordu Nişantaşı Etiler bölgesinde. Satılan adetlerde dolayısıyla 4-5 adeti geçmiyordu yapılan proje başına. Satılan bölgeler popüler bölgeler olduğu için satışla ilgili pek sıkıntı yoktu. Ama son senelerde Bomonti bölgesinde, Salacak'ta Beşiktaş Çırağan bölgesinde, arsa veya eski bina satın alınarak yeni proje üretildi. bununla da hasılat paylaşım şeklinde olduğu için adetleri 30-70 gibi rakamlara çıktı. İş boyut değiştirdi.
Sektöründe ivmesinin azaldığı bir dönem olduğu için bu tecrübe ediyoruz biz de adetli satışı. Son senelerde benim gözlemlediğim merkezi lokasyonlardan da aslında gerileme var satışlarda. İnsanların karar verme süreci değişti. Eskiden bizim ürettiğimiz konutlarda çünkü fiyatlar 3 bin dolar ve üstüydü. Nişantaşı ve Etiler bölgesinde de özellikle oturum amaçlı yatırımcı ev alıyor. İnsanlar karalı gelip, dolar fiyatları da çok sorun olmadan, makul fiyatla iskontolarla alıyorlardı, bir sene öncesine kadar. Son bir senede işler biraz değişti. Bir defa pazarlık çok fazlalaştı.
Talepte azalma yok aslında. İnsanlar gerçek anlamda ilgileniyorlar. Geliyorlar, görüşüyoruz. Fiyatlar konuşuyor. Ama mesela şimdiye kadar yüzde 10 civarında olan nakit iskonto beklentisi, şu 1,5-2 ay için söyleyebilirim yüzde 25'lere kadar çıktı. Yani insanların yaptıkları teklif direk olarak baktığımızda öyle bir ortalama tutturulmuş durumda. Ama onun dışında karar süreçleri çok uzadı. Bir müşteriyle 3 ay kadar görüşme sürüyor. Sonuçlanabiliyor ama aslında normalde bundan önceki tecrübelerimizde 3 ayı bulan bir görüşme sonuçlanmayacak anlamına gelirdi.
Önümüzdeki dönemde bir sene için doğruyu söylemek gerekirse benim şahsi beklentim; çok büyük değişiklik olmayacak. Güç müşteri tarafında biraz daha artık. Bizler de bir şekilde feragat edeceğiz. Gerekirse kar marjlarından feragat edeceğiz. Üretici tarafının da bir takım fedakarlıklarda bulunması gerekecek. Yani stoktan kurtulmak ana amaç olarak burada.
Mimar Nesrin Göken
"Hepimizin 'sektörü nasıl kurtaracağız' diye düşünmesi gerekiyor"
2002 senesinden beri inşaat sektörünün hem satış pazarlama hem de üretim kısmında aktif olarak çalışan bir mimarım. Tabi şu anda izlediğim kadarıyla aslında hepimizin bildiği konular dillendirildi. Önemli olan ne yapacağımız kısmı. Benim izlediğim bir şey var şu anda. Küresel ekonomi ve finansal krizin artık dünya çapında olmasıyla beraber artık bizim de global düşünmemiz gerektiğini görüyorum. onun için hem ülkemizi, hem şehrimizi, hem sektörümüzü "nasıl kurtaracağız" kısmında hepimizin şapkasını önüne alıp düşünmesi gerekiyor.
Proje geliştirme, satış pazarlama ve finansmanın birbirinden kopuk olduğunu görüyorum. Herkes aynı şeyi düşünmüyor. Bunu birleştirmek içi ne yapmalıyız? Bunlar birbirinin ayrılmaz parçaları. Bu ayrılmaz parçaların gelişimlerinde tabi pazarlamanın satışa katkısı, satışın finansmana desteği, üretici firmanın da bu konudaki memnuniyetiyle bu iş çözülecek. Ezberler artık bozuldu. İhtisaslaşmalar gerekiyor. İnşaat sektörü dediğimiz zaman sadece konut sektöründe bahsetmiyoruz. Ama konut sektörü çok önemli bir birim. gördüğüm kadarıyla çoğumuz konutçuyuz. Ve beni memnun eden kısmı da pozitif bakıyor olabilmeleri. İnşallah daha iyi üretimlerle, daha iyi fikirlerle, daha iyi çözümlerle götürebilmemiz. Bilhassa pazarlamaya çok iş düşmektedir. Satışın sıkıntıları çok iyi gözlenmeli. Türkiye'deki en büyük sorun finansman şu anda. Bunun henüz satış pazarlamaya yansımadığını görüyorum. Ama gemi su alıyor. bu su almayı önlemek de artık bu iki birimin çok daha iyi öneride olması. İyi öneriler getirmesi, ihtisaslaşması, sözlerin ve çözümlerin geçerli olması ve uzun vadede olması, çok hızlı düşünebilmek ve kendini güncellemek çok önemli bu konularda.
İletişim ağlarının da değişmesi gerek. Sizlere de çok fazla iş düşüyor. Hep beraber inşallah daha sonraki platformlarda bunları da konuşacak olmayı diliyorum.
Mehmet Akif Dilsiz - Konut Atölyesi
"Tüketici de, üretici de karını hesaplıyor"
Kurtköy bölgesi kira çarpanları 1+1 'ler olarak bakarsak 200-250, 2+1 ve 3+1'lerde 250-300 bandına tamamen geldi. Yine yatırımcı çekiyor. Kurtköy yatırımdan ziyade oturuma tamamen döndü. Ama 1+1'lerde hala 200 ve 250 bandı kendini koruyor. Yatırım için ideal konumda.
Bizim gözlemlediğimiz şu... Eskiden baktığımızda üretici arzıyla tüketicinin rantı vardı. Şuanda artık tüketici rantına döndü olay. Yani üretici rantından belli kısmını fedakarlık yapacak ve tüketiciye bırakacak. Şuandaki sistemde de üreticilerin çoğu tüketiciye bu rantı vermek zorunda. Ama benim gözlemimden bir tanesi şu bankaya olan bağımlılıklar çok fazla. Bu bağımlılıkları işte katkı paylarıyla finansal ödemeler yapılıyor bütün firmalarda. Şimdi bizim önerilerimiz genellikle hiçbir bankaya katkı payı sunmamak. Biz diyoruz ki müşteriye elimize geçecek net rakamları verelim. Ve müşteri gerçek kazancını, gerçek aldığı dairenin fiyatını bilsin.
- Yani 60 aya 0 faiz yok diyorsunuz?
Sonuçta hepsi fiyatın çok üzerinde. Her şey fiyatın üzerinde olduğu için tüketiciye gerçek rakamları sunamadığımızı düşünüyorum. Firmalara önerim 100 liralık malı 60 ay 0 faiz diye insanlara sunuyoruz. Zaten cebindeki 15 - 20 bin lirayı fazladan alıyoruz. Halbuki aynı rakamdan versek müşteri şunu takip edebilir. Bir sene sonra yüzde 30 kar edecek. 100 bin liradan alsa dahi. Ama biz ne yapıyoruz 15 bin liradan 20 bin liradan satıyoruz daireyi.
Ön satışlarda firmaların sıkıntı yaşadığını düşünüyorum. Kendi bünyelerinde ödeme planı yaparken bankanın üzerinde faiz koyuyorlar. Tabi bu argümanları çoğaltabiliriz. Benim firmalara yaklaşımım şu şekilde hiçbir finansal enstürmanı bu şekilde kullanmayın. Tabi ki garantör olsun. Ama katkı paysız şekilde paranızı alabiliyorsanız o şekilde alın ki müşteri aldığı fiyatı bilsin. Piyasayı yükselen en önemli unsurlardan biri bu bence.
Bölgeler arasında tabi ki farklılıklar var satışta zorluklar var. Biz proje satan insanlar genelde şu sıkıntıyla karşılaşıyoruz. Patronlar kendi mallarının en iyi olduğunu biliyor. Kendi mallarını satacağını çok iyi biliyor. Bizlerin sadece orada duran biri olduğunu düşündüğü için bu mantık her zaman gidiyor. Bu mantık devam ettikçe bu yüksek karlılıkların düşük olduğuna çoğu yerde katılmıyorum. Karlılıklar yüksek.
İşi fikir boyutunda düşünmek gerekir. Toprağı kar karşılığı alıyoruz ve ön satışları düzgün yapan firmalar kendi cebinden koyduğu paraya göre bakarsa yüzde 60- 70 para kazanıyorlar. Biz hep toplam maliyet üzerinden kazanca gidiyoruz. Ama koyduğumuz parayı değerlendirmiyoruz. Tüketici nasıl koyduğu paraya göre karını hesaplıyorsa üretici de aynı şekilde.
Cafer İnan - CFR Yapı YKB
"Farklı konseptli projeler geliştirilmeli"
Konseptler hep birbirine benzemeye başladı. Fikirtepe örneğinden gidersek... Ben mesela hiç kendi tarzını konuşturan farklı yaşam tarzı sunan proje görmüyorum. Hepsi lokasyon üzerinde kurulmuş. Hepsi deniz görüyor metroya yakın olduğunu iddia ediyor. Ama satış ekiplerinin dezavantajı şu. Ne yazık ki projenin geliştirilme aşamasında aktif olamıyorlar. Bununda sebebi genelde firma sahipleri işi mimarlara bırakıyorlar. Mimarlar tabi ki işi kat planları ve genel cepheyle değerlendiriyorlar. Ama satış gözüyle de bakmak gerekiyor. İş satış ekibinin üzerine kaldığında nasıl satacağız ne kadar para toplayacağıza dönüyor.
Ben yıllardır konsept projeleri geliştirme işindeyim. Farklı bir işin içine girdik. Çocuklara yöneldik. Şuanda hepimiz diyoruz ki yatırımcı var oturumcu var. Halbuki bir kitle daha var. Kullanımcı dediğimiz, yazlıkçı sistem. Böyle bir kitle var. Adam çocuğu için bir ev alıyor. İçinde farklı bir yaşam var.
Ben şunu göremiyorum içinde botanik bahçenin olduğu Afrika kökenli ağaçların olduğu konseptler yok. Ailelerin yaşayacağı botanik projeler görmüyorum. Hep lokasyona takılıyoruz. Sonuç olarak hepimiz bu geminin içindeyiz. Batarsa hepimiz batacağız. Bu bağlamda satış ekiplerinin daha baskın olması gerekiyor.
İlhan Kaya - We Haliç Satış ve Pazarlama Koordinatörü
"Ben tüketicinin yanındayım"
Daha önce Dap Yapı'daydım ve 6 yıl çalıştım. Şuan da We Haliç projesindeyim. İki konuya değinmek istiyorum. 300 kira çarpanı. 300 kira çarpanı olursa gayrimenkul sektörü batar. Enstrümantel anlamda kimse tercih etmez. Eskiden tüketici kazanıyordu. Ben tüketicinin yanındayım.
Türkiyede şu anda inşaat sektörü istihdamın yüzde 15'ini oluşturuyor. 100 kişiden 15 kişi inşaat sektörüne bağlı çalışıyor. Onun için sektöre hiçbir şey olmaz. Şunu da dikkate alın bundan sonra Kanal İstanbul projesi var. Yani İnşaat sektöründe Kanal İstanbul projesi olacak mı? Bence olacak. Olduğu zamanda içerideki dönüşüm gayrimenkul sektöründe dışarıya açılacak.
Ali Öztürk - Remax ABC
"Çok değişik lokasyonlarda çok değişik çarpanlar var"
Çok değişik lokasyonlarda çok değişik çarpanlar var. Kira çarpanlarına bakacak olursak merkezi lokasyonlarda 300 kira çarpanı da gördüm ben 500 de gördüm. Yeni binalarda 400 oranı da gördüm. Uzmanlık bölgem Bahçelievler, Merter E-5 aksı. Oralardaki kira çarpanları şu anda 300-450 arasında değişiyor. 1+1'lerde 270 - 300 , 3+1'lerde 400-450 civarlarında.
Yasin Bayram - Denge Yapı YKÜ
"Arsa sahipleri maksimum kar sağlamak istiyor"
Ben pazarlama konusundan çok anlamıyorum Zaten herkes her şeyi anlattı. Yeni söyleyebileceğim çok yeni bir şey yok Ama vahşi kapitalizmin getirdiği şartlardan dolayı arsa sahipleri maksimum kar sağlamak istiyor. Dolayısıyla karlılık diplerde.
Başak Soner - Emlak PR
"Gayrimenkul sektörü hayal satıyor"
Gayrimenkulün iletişim tarafındayım. Ama kökenim Turyap Genel Müdürlük. Turyap'ın kurucusu Azmi Bey derdi ki bir malın değeri o malı almak için gelen alıcının masaya koyduğu para kadardır. Siz satıcı cephesinde istediğiniz kadar benim payım şu kadardır diye iddiada bulunun alıcı parayı ne kadar koyuyorsa gerçek değer odur. Ama şimdi gayrimenkul sektöründe bakıyorum ki bir hayal satıyoruz.
Üstelik çok ileri vadelerde satıyoruz bu hayali. Şuradan geçecek köprünün etkileyeceği şeyler gibi...
Bunun devam edebilmesinin tek yolu var Cafer Bey'in dediği gibi hayallerde bile farklılaşabiliyorsa projeler başarılı olacaklar. Çünkü talep arzdan daha canlı. Fiyatların da gerçeği yansıtmadığını söylemek doğru olur.
İşte Tebernüş Kireçci'nin toplantı değerlendirmesi
Arkadaşlar yaklaşık 15 yıldan beri İstanbul'daki konut satışlarını yakından takip eden bir gözlemci olarak söylüyorum; Piyasada ciddi anlamda bir sorun yok. Neden? Toplam satılan bağımsız bölüm sayısı artıyor. Net olarak artış var. Az önce Can Bey'in söylediği bir şey var. 1 milyon 500 bin seviyelerinde konut satışı bekleniyor. Bu satışı da ne belirler? 2 faktör var.
Birincisi Arap talebi. Araplar ciddi bir referandum beklentisi var. Referandum sonrasında Türkiye'de bir evim olsun mantığında gelen Araplar satışı etkiler.
İkincisi de deprem riski. Deprem riski her geçen gün artıyor. Dolayısıyla bu yıl da 1.5 milyon satış gerçekleşecek.
Peki buradaki sorun ne? Buradaki sorun şu: Hep arz aynı hedef kitleye yönelik ve buna rağmen farklılaşmak zahmetinde bulunmayan ürünler.
Konut projelerinde farklılaşma nasıl olur? Farklılaşma; kat planıyla olur, dış cepheyle olur, konseptle olur, aidatla olur.
Hiç bir şey yok hep aynı. "Benim malım iyi, benim malım iyi," Malı kötü olan yok. Herkes yoğurdunun ne kadar lezzetli olduğunu anlatıyor, ama yoğurt ekşimiş kimse farkında değil.
Genel olarak Ağustos'ta başlayacak, Ocak'ta devam eden finansal enstürümanlara dayalı, cazip ödeme kampanyalı projeleri biz geçmişte gördük. Bunların hepsi acı sonuçtur. Yüksek finansal enstürümanlı satılan konutların acısı teslimden üç yıl beş yıl sonra bile çıkmıyor. Bu kadar ağır bir sürece sürükleniyor.
Bunları kim çıkarttı? Bunları Emlak Konut çerçevesindeki müteahhitler çıkarttı. Kötü mü oldu? Olmadı. Piyasa bir rüzgar esmesini sağladı. Baktığımız zaman bugün piyasada Şubat ve Mart'ta geçtiğimiz yıl ortalamasına baktığımız zaman çok iyi satış rakamlarının yakalanmasının nedeni bu. Ama devamında da bu olacak. Bunu unutmayalım.
Vatandaşın ve yatırımcının ne yatırdığını düşünmesi gayet normal. Eğer bu sektörü kazandırabilirse yoluna bu şekilde devam eder. Yoksa eğer kazandırma niteliğini kaybederse ki her geçen yıl kaybediyor. Ne olur? Yatırımcılar alternatif yatırım enstrümanlarına yönelirler. Şu an matematiksel olarak konut hala cazip. Neden? Bugün dünyada 2017 yılı itibariyle baktığımız zaman, hiç bir para biriminin değeri gelecek vaat etmiyor. Dövizin yatırım boyutu yıldan yıla düşüyor. Önümüzdeki dönem dünya siyaseti dış politikada sert gelişmeler göreceğiz. Bunlar Türkiye'yi de ilgilendiriyor. Dün akşam çok önemli gelişme vardı. Artık ABD, FED'in bağımsızlığına müdahele etmeyi düşünüyor. Neden? Rakamlara baktığımız zaman her şey farklı. Avrupa'da ciddi anlamda yükselen bir milliyetçilik anlayışı var. Potansiyel çok sertleşiyor. Euro'nun ne olacağı belli değil. Altın keza aynı şekilde.
2017 veya 2018'de "Ben doların, faizin üzerine yatarım" çok da fazla istikbal vaat etmiyor. Neden? Eskiler bilir Ataköy'de, Halkalı'da, Bahçeşehir'de, Ataşehir'de, Bağdat Caddesi'nde, hazine bonolarına yatırım yapan kitlelerin hepsi sonradan pişman oldular ve gayrimenkulcü oldular.
Faiz, evet fırsatlar ayağına düştüğü zaman çok iyi fırsatlar yakalamanızı sağlıyor ama sürekli kaldığınız zaman getirisi reel bazda gayrimenkulden aşağı oluyor.
Bundan sonraki süreç de arz ile aynı devam edecek. Bir çok şirketin çok da fazla frene basma şansı yok. Onu da nereden biliyoruz? Banka borçlarından biliyoruz, ödeme planlarından biliyoruz.
Ben bu dönem biraz daha stokların eritilmesi gereken, mevcut satıştaki projelerin kısaltılması gereken dönem olarak karşımıza çıkıyor. Kat karşılığı oranları düşer mi? Bence çok zor. Bu işler ticari gayrimenkule benzer. Bağdat Caddesi'nde veya Kapalıçarşı'da bir dükkan bir fiyatı gördükten sonra kolay kolay aşağı inmez. Sürünür yine inmez. Dolayısıyla arsalarda Emlak Konut, TOKİ veya belediyeler kentsel dönüşüm tabanlı ciddi bir arz yapmazlarsa gerilemeyi hiç kimse beklemesin.
Bundan sonraki sürece baktığımız zaman bir kere uzun vadede gayrimenkul yatırımın önü, bireysel yatırımcılar açısından cazip. Niye bunu söylüyorum? Bireysel yatırımcılar ne kadar kazanırlarsa, ne kadar kazancı görürlerse sektör de o kadar fazla yoluna devam eder. Bireysel yatırımcıların kazanamadığı hiç bir senaryoda sektör yoluna devam etmez. He ne olur? Oyuncular değişir. Bu inşaatta hep yapılacak. 99'da da yapıldı, 2000'de de yapıldı, 2011'de de yapıldı, 2021'de de yapılacak. Sizin şirketleriniz veya bizler oyunun içerisinde olmayız ama bu işler hep devam edecek. Bu iş 50 yıl devam edecek. Neden? Hala dünyanın merkezi İstanbul olarak ön planda.Tüm bunlara rağmen hala yabancı talebi var. Az önce arkadaşlar da söyledi, yabancılara satış var. Demek ki talep de var. Bunu kim nasıl satacak? Bütün detay burada.
Yabancı piyasasında da ben çok karamsar değilim. Talepte ciddi düşme var ama bu pazar oturacak. Bunu da nereden biliyoruz? 1990'lı yıllarda Rusya pazarından biliyoruz. Önce pazar kirlenmesi vardı, sonra pazar bir oturdu yoluna devam etti. Ve o pazardan büyüyen çok ciddi şirketler çıktı.
Önümüzdeki dönem nakitin daha önemli olduğu dönem olacak. Bu sadece Türkiye'ye mahsus değil. Uluslararası krizler artarak devam ediyor. Her taraf gergin ve gerilimli. Biz de bu işlerden nasibimizi alıyoruz. Ülke olarak gerilim azalır mı? Pek de fazla zannetmiyorum. Net olarak 16 Nisan'da "Evet" de çıksa "Hayır" da çıksa bütün ihtimallerde Kasım'da bir sandık görünüyor. Nasıl olur bu sandık? İki türlü olur;
1- Ya yeniden referandum,
2- Ya da genel seçim.
Bunu göreceğiz arkadaşlar. Artık Türkiye'de yaşıyorsak ortalama her 1,5 yılda ya referandum ya da genel seçim olacak. Sandık görmeye alışacağız. Niye? Çünkü politikasının var olma nedeni ve hayatın gerçeği. Seçimsiz üst üste 3 senemiz yok. Artık seçimdir, referandumdur bunları da çok fazla umursamamak lazım. Hayat devam ediyor bir şekilde. Siyasal istikrar bir şekilde bu coğrafyada sağlanır. Sağlanması gereken dönem. Dünya geneline baktığımız zaman 1930'ların siyasal eğilimleri aynen yansıyor hayatımıza. Ama "Dünya savaşı çıkar mı, çıkmaz mı?" konularını konuşmamıza bile gerek yok. Bu siyasetçilerin işi. ama net olarak bir şey var önümüzdeki yıllarda gerilim çok daha fazla olacak.
Emlakkulisi.com sektör buluşmasının birinci bölümü için tıklayın!
Esra Nur AÇKI / Emlakkulisi.com
Işıl Seren Keskin / Emlakkulisi.com